DOLAR 32,5038 0.08%
EURO 34,7826 -0.12%
ALTIN 2.496,260,50
BITCOIN 21056581,00%
Ankara
13°

AÇIK

04:36

İMSAK'A KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90
Antisosyal Medya ve Toplumsal Delüzyon

Antisosyal Medya ve Toplumsal Delüzyon

ABONE OL
21 Mayıs 2017 18:47
Antisosyal Medya ve Toplumsal Delüzyon
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Toplumu etkileyen ve toplumun davranışlarını belirleyen kitle iletişim araçlarının kullanımı ilk olarak gazete ve dergilerle başlanmıştır. Gazete ve dergiler toplumun tamamına hitap etmediği ve bireylere ulaştırılması çok zor olduğu için bireyselleşme pek gerçekleşmemiş buna rağmen  toplumu yönlendirme araçları olarak kullanılmıştır.

1920’li yıllarda radyonun icadı ve kullanılmaya başlanmasıyla birlikte yeni bir dönem başlamıştır. Artık tek bir noktadan diğer binlerce noktaya gönderilen her türlü mesaj, radyoyu dinleyen kitlelere en hızlı ve en doğru şekilde iletiliyordu. Kısa sürede önemi fark edilen radyo, özellikle II. Dünya Savaşı esnasında iktidarlar ya da iktidar avcıları tarafından çok önemli bir savaş propaganda aracı haline getirilmiştir.

1950’ler ve sonrasında yaygınlaşmasıyla beraber televizyonlar radyonun gücüne ortak olmaya başladılar ve gelişen teknoloji ucuzlayan maliyetlerle beraber her eve girdi. Öyle ki televizyonsuz bir evle karşılaşmak imkânsız gibi. Televizyon, radyo gibi sadece işitsel veya gazete gibi sadece çizgisel olarak bir toplumu etkileyen iletişim aracı değildir. Televizyon, alıcılara veriyi aktarırken hem sesin hem de görüntünün gücünden yararlanıp bunların kinetik hale getirilmiş ve etkileyiciliği üst seviyededir.

Sömürgeci vampirler tek tip insan çıktısı almak için ürettiği camlı çerçeveli kültür yozlaştırma makinesi olan televizyonun icadı ile dünya toplumunda yeni bir toplum kültürü doğdu aile, mahalle, köy, kültüründen soyutlanıp birey kültürü ön plana çıkmaya başladı. Bireyselleşen bu kültürün kaynağı televizyonundaki filmler, diziler, programlar gibi algı aparatlarıyla anti sosyal bir makine haline getirilen insan çıktıları alındı.

Günümüzde kullandığımız internet ise 1960 ve sonrasına dayanır. Teknolojinin gelişmesi ve internetin icadı, bilgisayar ve iletişim araçlarını güçlü bir şekilde etkilemiştir.  ABD Savunma Sanayi tekelinden kurtulan internetin bireysel bir hal almasıyla. Dünya çapında yayın özelliği olan internet ve bilgilerin paylaşımı için bir ortak ağ mekanizması oluşturmuş, bu ağ sayesinde uzaklar yakın olmuş, bilgiye ulaşım hızlanmış ve kolaylaşmıştır.

İletişim Kuramcısı Marshall McLuhan teknolojinin gelişen bu etkisi karşında “küresel köy” kavramını önü sürmüştür. McLuhan interneti ve sosyal medyayı görmüş olsaydı büyük bir ihtimalle küresel oda kavramını kullanarak meramını anlatmaya çalışırdı.

İnternet ve bilgisayarın bireysel hale gelmesiyle insan bireysel arayış, kolay tüketmek ve kolay iletişim kurmak istemiştir.   Bu istek sonrası ortaya sanal topluluklar çıkmış bu topluluklar da sosyal medya olarak adlandırılmıştır.

Aslında internet bir aşktan doğan sosyalleşme aracıdır. Bu sosyalleşme aracı nasıl doğmuştur.?

‘‘23 Haziran 1943’te Newhaven’da doğan Vinton Cerf, California’daki Stanford Üniversitesi’nde Matematik Mühendisliğinde okumakta ve bu arada bilgisayarlarda ilgi duymaktaydı okul bitiren Cerf,  Sigrid adında bir bayan  ile tanıştı ve ona aşık olarak onunla evlendi. Sigrid doğuştan işitme engelliydi.  Eşini çok seven Cerf, onun dış dünya ile iletişim kuramaması Cerf’i çok üzüyordu ve sürekli çözüm arayışı içinde olan Cerf çözüm bulmak istiyordu.  Çözüm arayışlarını ilgi duyduğu bilgisayarlarda arıyor, bilgisayarlar arasındaki veri transferi olayını belirli temellere oturtmaya çalışıyordu. Eşinin herkesle iletişim kurmasını ve sosyal olmasını isteyen Cerf sonunda bilgisayarlar arasındaki veri transferi olayını belirli temellere oturtmuş ve eşiyle sese ihtiyaç duymadan iletişim kurmayı sağlamıştı.   Bu güzel buluşunu toplumun her kesiminin faydalanacağı bir sistem haline getirip toplumun hizmetine sunmuştur.  Sadece eşinin uzaktaki kişilerle iletişim kurabilmesini sağlamak amacıyla internetin tohumlarını eken Cerf, şu an milyonlarca kullanıcısı olan dev bir ağın mucidi olarak anılmakta, aslında antisosyal olan bir kişinin sosyalleşmesine katkı sağlamak için eşine ve topluma sunduğu bu hizmeti insanoğlu tam tersi bir istikamette kullanmaktadır. Sosyal olan yaşamlarını antisosyal hale getirmektedir. Vinton bugün olanları görseydi acaba aşık olur muydu?

 

Sosyal medya Artık cebimizde…

1973 yılında ilk cep telefonunun mucidi olan Martin Cooper GSM teknolojisinin önünü açmıştır. Cep telefonu, 1 kg Ağırlık ve sadece konuşma eylemi ile başladığı serüvenine Sms, E-Posta, Mobil uygulamalar ve Sosyal Medya denilen Cebimizde taşıdığımız ama aslında bizim bir uzvumuz haline gelmiştir. Kapitalist sistem, telefonu akıllaştırıp insanı  aptallaştırdığı bir teknolojik protez haline getirmiştir.

2016-05-27 12.07.48

Günümüzün hastalığı ne vebadır nede verem, günümüzün hastalığı Nomofobi’dir yani mobil cihazlara erişimimiz olmadığında endişe ve panik yaşama hali bir anlamda “teknolojik paranoya” Akıllı telefonlara Sosyal Medyanın da entegre olmasıyla ile daha çok artış gösteren bu fobi ve paranoya  Antisosyal kişilerde görünen, panik atak, depresyon, çarpıntı gibi olumsuz durumları da beraberinde getirmektedir.

Gelelim Antisosyal Medyaya…

Sosyal medya, toplumun yapıtaşı olan bireylere sanal bir sosyalleşme sunmaktadır. Bu sanal sosyalleşme insanları gerçek bir dünya dışından sanal bir dünya, sanal bir toplum doğal olarak toplumun elementi olan insanı da sanal hale getirmiştir.

Sanal yaşam sürdüren insanlar gerçek hayattan kareler gördüğünde hayatı idrak etmekte güçlük çekerler, hayatı çözümlemenin aslında klavyedeki bir tuşa basarak olmadığını anlar ve hayatı çözümlemede zorluk yaşarlar.  Bireyler ailesi ile iletişim kuramaz, bir odaya kapanıp kendini sanal prangalara bağlarlar. Bu sanal prangalar bireyleri Mikro düzeyde toplumun temeli olan aileden iletişim ağını koparır, bu ağın yerini toplum ve kültürü yozlaştıran tek tip insan haline getiren yeni bir ağ oluşturulur, bu ağ insanları çabuk tüketen, kültürü yozlaşmış, kendi düşüncesi olmayan bin bir suratlı kuş haline getirmiştir. Kuş kapitalist kafese girmiş olur.

İnsanlar; kendinden, ailesinden, toplumdan, kültürden soyutlanarak kapital büyücüler tarafından, ölü bir insan haline getirilip sonra bilinçaltı büyüleri ile zombiler haline getirerek, sanal yaşamda kendi senaryosunu yazıp oynar. Kendini başrol oyuncusu sanan sanal kahraman aslında hayatta bir figüran olduğunun farkına bile değildir.  Psikolojide bu olaya Delüzyon denilmektedir. Günümüzde bu psikolojik rahatsızlık kitle iletişim ve sosyal medya eli ile  kişisel bir psikolojik bozukluktan çıkıp  toplumsal bir rahatsızlık haline gelmiştir.

Nedir  bu delüzyon ?

Delüzyon günlük hayatta yanlış bir inancı tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Gerçek dışı, akıl ve mantık yolu ile düzeltilemeyen yargı hatalarıdır. Kaynağı şuuraltı dürtülerdir.

Sonuç olarak sanal alemden çıkamayan bireyselleşen sanal kafa, kalabalıklar içinde yalnızlaşıyor. İnsan olmamızı sağlayan bizim yapı taşımız olan değerlerden kendimizi bir makine yüzünden soyutluyoruz. Ve yalnızlık duygusu insanda kin, vahşet, ego, kişilik bozukluğu gibi eksi ruhsal kalıtımlar oluşturuyor. İnsanın doğduğu andan itibaren öğrenerek birikim yaptığı sosyalleşmeyi bitirip. Öğrendiklerimizi unutup öğrenmeden kafamızın içerisine yerleştirilen enformasyon çöplerini kullanarak antisosyal bir kişiliğe bürünüyoruz.

McLuhan, “Benliğimizi tümüyle medya teslim aldı. Kitle iletişim araçları kişisel hayatımız, siyasal ekonomik vs. hayatımızı öylesine yaygın biçimde etkilemektedir ki; ilişmedikleri, dokunmadıkları, değiştirmedikleri hiçbir yanımız kalmadı!” diyor.

McLuhan, konuyu ne güzel özetlemiş “değişmedik hiçbir yanımız kalmadı…”

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort