DOLAR 32,3123 -0.01%
EURO 34,7297 -0.06%
ALTIN 2.421,90-0,05
BITCOIN 22810542,13%
Ankara
18°

AÇIK

04:56

İMSAK'A KALAN SÜRE

Emrah Seferoğlu

Emrah Seferoğlu

20 Ocak 2016 Çarşamba

Üst Kur(gu)maca

Üst Kur(gu)maca
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Üstkurgu ya da üstkurmaca olarak Türkçe’ye çevrilen “metafiction” Gürsel Aytaç’ın Genel Edebiyat Bilimi kitabında David Shepherd’den aktardığı bilgide 1980’de Amerikalı edebiyat bilimcisi Linda Hutcheon tarafından “fiction about fiction”, “kurmaca üzerine kurmaca” olarak adlandırıldığını söylemiştir. Fakat Patricia Waugh Metafiction kitabında Üstkurmaca teriminin Amerikalı romancı Wiiliam H.Gass tarafından 1970 yılında yazmış olduğu bir makalede ortaya çıktığını söylemiştir(Waugh, 2001: 82). Fakat “politika ötesi”(metapolitics), “sözbilimötesi”(metarhetoric) ve “tiyatro ötesi”(metatheatre) gibi terimler, 1960’lardan bu yana insanoğlunun dünya tecrübesini nasıl yansıttığı, nasıl oluşturduğu ve nasıl uzlaştırdığı problemine daha genel kültürel ilginin ne olduğunun bir hatırlatıcısıdır. Üstkurgu terimi ise roman tarihinin başlangıcı itibariyle karşımızdadır.

Üstkurgu/Üstkurmaca

Üstkurgu ifadesi, kurgu ve gerçek arasındaki ilişkiye yönelik soruları ortaya koymak için bir eser olarak kendini bilerek ve sistematik bir şekilde kendi statüsüne dikkat çeken kurgusal yazıma verilen bir terimdir. Bu tür yazım, kendilerine ait yapı metotlarının bir eleştirisini sağlarken sadece anlatı kurgusunun temel yapılarını incelemez aynı zamanda edebi kurgu metninin dışındaki dünyanın muhtemel kurgusallığını da keşfeder. Üstkurgu, kitap olarak geleneksel dünya metaforunu kullanarak ama genellikle çağdaş, felsefi, dilbilimsel veya edebi teori terimleri içinde bunu yeniden şekillendirerek kendini şekilsel keşfetme yoluyla böylesi soruların peşine düşer. Bireyler olarak biz, eğer kendimizden ziyade rollerimizi tutuyorsak o zaman romanda karakterin incelenmesi, roman dışındaki dünyada öznelliğin oluşturulmasını anlamaya yararlı bir model sağlayabilecektir. Eğer dil yoluyla bizim bu dünya bilgimize aracılık edildiği şu an görülüyorsa o zaman da edebi kurgu (tamamen dilden oluşturulmuş dünyalar) kendi başına “gerçeğin” oluşturulmasını öğrenmeye yararlı bir model olacaktır.

Üstkurmaca, anlatılanların gerçek gerçeklik değil, kurmaca gerçeklik olduğunu, anlatı dokusu içinde illüzyonu kırarak okuyucuya açıklama cesareti gösteren, roman ve hikâye kurgusu içinde zaman zaman veya tümüyle yazma eylemi üzerine açıklamalara yer veren, anlatı içinde anlatının araştırılmasını ve sorgulanmasını yapan eserlerdir(Çıkla, 2001:255) Bu eğilim genel bağlamda, yazma ediminin kurmaca metnin içinde kurgulanması demektir. Bu, yazarın, metninin asıl yazdığını o metnin içinde anlatması, yazma sorunlarını metninin ana konusu durumuna getirmesi ve kimi kez de okurunu metnin içine sokarak, romanını nasıl oluşturduğunu onunla paylaşması anlamına gelir; “edebiyatın kendini anlatması, kurgulamasıdır üstkurmaca; kurmacanın kurmacasıdır”(Ecevit, 1996: 110). Yaşam ve konuşmanın “öte” (meta) seviyelerine günümüzün artan bilinci, kısmen artan sosyal ve kültürel özbilinçliliğin bir sonucudur. Fakat bunun ötesinde aynı zamanda günlük “gerçeklik” duygumuzu sürdürürken ve oluştururken dilin fonksiyonunun çağdaş kültürü içinde daha büyük bir bilinçliliği de yansıtır. Dilin pasif bir şekilde uyumlu, anlamlı ve objektif bir dünyayı yansıttığı ile ilgili basit düşünce artık savunması kolay bir düşünce değildir(Waugh, 2001:98).

Üstkurgu romanı, roman formu içinde kendi karşı çıkışını ortaya koyar. Saussure dil ile parola arasında ayrımda bulunmuştur: Bu sistem içinde yer alan bireyin kendi ile kendini ifade edişi arsındaki ayrımdır bu. Her üstkurgu roman, roman geleneğinin diline karşı kendi şahsi parolasını koyar. Yazınsal dil ve kabulleri, dikkat çekici bir şekilde teşhir edilir ve değişik kültür unsurlara karşı bunlar kışkırtılır. Çünkü geriye konuşacak bir şey kalmamıştır ve aynı zamanda da bu yazınsal kabullerin şekilsel yapıları, bir taraftan günümüz toplumda gerçekten hissedilen kriz eğilimi, yabancılaşma ve baskı arasındaki çözülmeyi ve diğer taraftan da bu yaşamın arabuluculuğuna artık yeterli araç olmayan realizm gibi geleneksel edebi formların devamını sağlamaktadır. Bundan ötürü üstkurgu, modası geçmiş ve yazınsal kabullerin olumsuz değerleri olarak gördüklerini, potansiyel olarak yapıcı sosyal eleştiri temellerine dönüştürür. Aslında, tarihsel ifade ediş sistemlerinin dışında bir temel olarak bir şekilde var olan ikiyüzlü insan yapısına direkt olarak sanat aynasının tutulmasından öğrenilecek kadar çok şeyin kendi dilbilimsel ve sunumsal yapılarına bu aynanın tutulması ile olabileceğini ileri sürmektedir.

Üstkurgusal yapısöküm, sadece romancılara ve onların okuyucularına temel anlatı yapılarının daha iyi bir yaklaşımını sağlamadı aynı zamanda onlara bir yapı, bir oyun, bağımsız görgesel sistemlerin bir ağı olarak dünyanın çağdaş yaşamını anlamaya dönük son derece doğru modeller sundu. Bundan ötürü altmışların ve yetmişlerin üstkurgusal yazımının içine işleyen u paranoya, yavaşça bir kutlamaya, yeni fantastik ve düş yazım formları olan büyülü gerçekliğin Salman Rushide, Gabriel Garcia Marquez, Clive Sinclair gibi romancıların keşfine yol açtı. (Waugh, 2001: 112) Romancılar ve eleştirmenler benzer şekilde bir kriz anının aynı zamanda bir teşhis anı olarak görülebilineceğini bir tanıma noktasına geldiler: On dokuzuncu yüzyıl gerçekçi dünya görüşüne dayanan roman ile ilgili kabuller artık geçerli olmamasına rağmen, romanın kendini olumlu yönde geliştirdiği şeklinde bir tanımadır bu. Üstkurgu, tüm romanlarda kendine has olan zıtlıkları ve gerilimleri abartma yoluyla kullanan roman içinde bir eğilim olarak bir alt roman türü değildir: Çerçeve ve çerçeveyi aşmanın, teknik ve karşı tekniğin, görüntü yapısı ve yapısökümünün bir biçimidir. Bundan ötürü üstkurgu, William H. Gass’ın makalesinde sanatın tümündeki ikilem diye tartıştığı şeyi açıkça dile getirir. “Her sanatta iki zıt hareket, hem Tanrı’ya hem de şeytana inanış halindedir: İletişim kuracak ve böylelikle de iletişimi işleyecek hareket ve maddi dışında yapıt yapacak ve böylelikle de niyet olarak aracı işleyecek hareket” (Philosophy and the Form of Fiction, Gass,1970). Roman okuyucu olarak biz, kurgunun bize bilişsel durumlar sunmasını, hem felsefi modellerin içine hem de günlük yaşantılar içine bizi yerleştirmesini ve tarihi dünyayı bazı biçimsel rahatlık ve kesinlikle bize açıklamasını bekleriz. Fakat üstkurgu, günlük yaşantının artık bir önem taşımadığı şeklinde bir kabulü değil de sosyal ve kültürel kodlarla kendini biçimlendirmesinin felsefi ve mitsi olana daha önce sanılandan daha yakına onu getirdiği şeklinde bir kabulü sunar.  Üstkurgu, açıkça gerçekliğin özelliklerini ortaya serer. Onları görmezden gelmez veya terk etmez. Üstkurgunun yaptığı şey, kendisinin kendisini yansıtmasıyla ve çağdaş okuyucuyla ilgili olarak anlaşılır bir kurgu formunu keşfetmek ve realizmin kabullerini yeniden incelemektir.

Sonuç olarak; Üstkurgu, edebi kurguların kendi hayali dünyalarını nasıl yarattığını bize gösterirken, gün be gün yaşadığımız gerçekliğin nasıl da benzer bir şekilde oluşturulduğunu ve nasıl da benzer bir şekilde yazıldığını anlamamıza yardımcı olur. Sonuç olarak üstkurgu, geniş bir kurgu alanını kapsayan esnek bir terimdir.

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort