DOLAR 32,5921 0.24%
EURO 34,8228 0.45%
ALTIN 2.420,84-0,48
BITCOIN 21502140,23%
Ankara
25°

KAPALI

16:54

İKİNDİ'YE KALAN SÜRE

Enes Memioğlu

Enes Memioğlu

04 Ekim 2016 Salı

15 Temmuz ve Lozan

15 Temmuz ve Lozan
0

BEĞENDİM

ABONE OL

15-temmuz-da-10-kisiden-4-u-meydandaydi-1469598665

Yazıma başlamadan önce 15 Temmuz Destanının kahramanlarını minnet ve rahmetle anmak istiyorum.

Destanlar mübalağa sanatının layıkıyla uygulandığı yerler olmasına karşın ne aklım nede vicdanım o geceyi anlatabilir yada olduğundan daha fazla yüceltebilir. Ansızın başlayan bir işgal düşünün; devletin bütün refleksleri kitlenmesine rağmen abdest tazeleyip helalleşen milyonların ölümü korkuturmuşçasına engellediği bir işgal. Kelimeler tam manasıyla kifayetsiz..

“Diriliş” işte o gece başladı cefakâr milletimizde. Bir gecede bitmeyeceği belliydi işgal girişiminin. Ve gün geçtikçe gördük ki fetö, pkk, pyd, daeş vs. tamamı bizim için yaratılan düşmanlarmış; yani dostlar haçlı savaşı çoktan başlatmış.

Diriliş kelimesinin üzerinde biraz durmak istiyorum. Ne demek dirilmek? Muhakkak ki ölümden sonra ki hayat vardır ve dirilişimiz gerçekleşecektir. Ancak bizim dirilişten kastımız küllerinden yeniden doğmak, ayağa kalkmak ve kalkınmak olmalıdır. Küllerinden doğan bir tarih, ayağa kalkan bir millet, sosyo-ekonomik ve siyasal istikrarın sağlanması… Bu üçünü biraz daha detaylı anlatalım.

  1. “Küllerinden yeniden doğan bir tarih” hataları en aza indirgenmiş, şekillendirilebilir; coğrafyası, ekonomisi ve güvenlik gibi parametreleri tarih-kültür ilişkisine dayanarak yeniden dizayn edilebilir ve bunların tümü değişen konjonktüre uyarlanabilir.
  2. “Ayağa kalkan bir millet” 11 Eylül sonrasında Pan-Amerikan demokrasi kavramının hegemonyası ve ” Ya ABD ile olursun yada terörist” komedisinden; 15 Temmuz sonrasında “Ya demokrasiden yana olursun yada demokrasi düşmanı” gerçekliğine geçiş yapılmasını sağlayan bir millet. İradesini ve özgürlüğünü tarihin derinliklerinden çekip kurtaran; devletine, liderine ve birbirlerine karşı aidiyet duygularını hatırlayan aziz ve necip bir millet.
  3. “Sosyo-ekonomik ve siyasi istikrarın sağlanması” cumhuriyetin ilk yıllarından 2000’lerin başına kadar beşer yıllık, üçer yıllık hatta yarım dönemlik gibi kısa vadeli vizyonsuz ve sosyolojik anlamda yetersiz kalkınma planları yaptık. Daha sonraları 2023, 2053 ve 2071 gibi sosyal ve ekonomik vizyonlara sahip olduk. Bir vizyon olarak oluşturduğumuz hedefleri bizlere pahalıya mal etmek istediler; ve belki de bizi yok etmek..!

Evet…

Çok açık ve net bir şekilde söylüyorum ki bizi yok etmek istediler! Devletimizin diplomatik ağzı bu girişimi darbe olarak nitelendirmek zorunda olabilir. Tüm çıplaklığıyla görünen girişim bir işgal girişimidir.

İşte bu noktadan sonra sosyo-ekonomik ve siyasi istikrarın dinamik kalması ve kendini sürekli revize etmesi gerekir. 15 Temmuz sonrasında devlet mekanizmalarının dirilişi; kararlılığına ve vizyonlarına sahip çıkmasına bağlı olduğu söylenebilir.

15 Temmuz da ki başarısız işgal girişiminin ardından algı operasyonları ve ekonomik baskılar geldi ve gelmeye devam ediyor. Popüler bir tabir olan ve kanıtlanması pek de mümkün olmayan “üst akıl” denen illet kendilerini aklarmışçasına yarattıkları bütün terör örgütlerinin tasmasını çözdü ve yeni senaryolar için düğmeye basmış gibi gözüküyor. Mesela Moody’s diye parayla konuşturabildiğin sözde ekonomistler topluluğunun kararları yeni senaryolardan biri. Ortada trajikomik bir durum var çünkü ülkemiz belirlediği vizyonlar doğrultusunda değeri milyar dolarları bulan projelerin yapıldığı ve yapılmaya devam ettiği büyük bir şantiye konumunda. Moody’s kuklalarına son tokat Azerbaycan Meclisinin TANAP’a onay vermesiyle geldi. Evet, Türkiye durağan ekonomiye sahip ! Yersen !..

Bizleri karanlığın bile korktuğu o geceden kurtaran Allah’a hamd olsun. Her gecenin bir sabahı vardır düsturu ortaya koyuyor ki; her zorluğunda bir mükâfatı vardır. 15 Temmuzun mükâfatı ise makûs talihimizden kurtulmak ve tarihimizi yeniden yazabilecek olmamızdır. Acaba ne kadar şanslı olduğumuzun farkında mıyız? Yada bizi yönetenler bu şansı kullanabiliyor mu?

29 Eylül 2016 T.C. Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan 2023’te süresi dolacak olan Lozan Anlaşması’nın “Kabul edilemez” olduğunu ifade etti.

01 Ekim 2016 TBMM 26. Dönem açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Avrupa’ya “Artık oyun bitti” diyerek kararlılığımızı milletin iradesi olan kürsüden dünyaya duyurdu.

Dostlar farkında mıyız bilmem ama tüm dünyaya artık  oyuncu değil oyun kurucu olduğumuzu ilan ediyoruz. Lozan gibi anlaşmaları imzalayan değil imzalatan olmak istiyoruz.

Acaba biz bu gücü – sınırlarımızda cirit atan pkk, pyd, daeşe rağmen ve tabi devlet içinde devlet gibi yapılanan fetö ye rağmen- nerden buluyoruz?

Tabiri caizse canımızla cebelleşirken din-dil-ırk gözetmeden bütün mazlumların hakkını savunmak için BM Genel Kurulunda “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek ahlaki sorumluluk üstlenmemizi sağlayan birikim ve kudret nereden gelmektedir?

Tüm bu sorulardaki ortak payda adalet arayışıdır. Tarihe baktığımızda adalet arayışıyla başlayan maceralarımız cihana hükmedecek devletler kurmamızla sonuçlanmıştır.

15 Temmuz ve Lozan arasındaki bağlantı adalet arayışımızın ta kendisidir.15 Temmuz adalet arayışımızda bize güç veren, cesaret depolayan, tarihimizin birikimini ve geçmişimizin kudretini hatırlamamızı sağlayan yegâne unsurdur.

Kirli ittifaklar savaş mı başlatmak istiyor? O zaman biz de Lozan’ı kabul etmiyoruz! Ülkelerin toprak bütünlüğü korunmalı diyorlar; öyle olması gerektiğini söylüyoruz. Ama bu ittifaklar sahada çok farklı savaşlar veriyor ve toprak bütünlüğü konusu yalnızca lafta kalıyor. Pekâlâ, anladığınız dilden:

  • 24 Ağustos 2016 “TSK, ÖSO birlikleriyle Fırat Kalkanı operasyonunu başlattı. Mehmetçik sınırı geçerek Cerablus’a girdi!!
  • 29 Eylül 2016 Cumhurbaşkanı Sn.Erdoğan “İzmir’den bağırsan duyulacak adaları Lozan’da kaybettik, bu kabul edilemez!!
  • Ve çok yakın bir zamanda başlayacak olan, isteseler de istemeseler de bizzat Türkiye’nin yöneteceği Musul-Rakka operasyonu.

İşte bunlar sizin anladığınız dil !..

Dostlar! Haçlı ve siyonist ittifakı sözde vaade dilmiş toprakları için hayal kurmaya devam etsin. Bize düşen bedeli kanla ödenmiş ata mirası topraklara sahip çıkmaktır. Bize düşen yeni Lozanlara engel olmaktır. Vakit gemileri karadan yürütme vakti. Üstlendiğimiz ahlaki sorumlulukları yalnızca kendimiz için değil dünyanın en ücra köşesinde zulüm gören mazlumlar için de yerine getirmeliyiz. Kolay olmayacak evet; ama biz gecenin en karanlık dakikalarında ümitsizliğe düşenlerden olamayız, biz o karanlık dakikaları aydınlığa açılan ilk saniyeler  olarak görmeliyiz. Her şeyimiz kaybetsek dahi güçte kudrette yalnızca ‘O’ndadır.

La galibe illallah deyu….

 

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort