DOLAR 32,5921 0.24%
EURO 34,8228 0.45%
ALTIN 2.420,84-0,48
BITCOIN 21502140,23%
Ankara
25°

KAPALI

16:54

İKİNDİ'YE KALAN SÜRE

Melâl

Melâl

20 Ocak 2016 Çarşamba

Dert-li-leşme

Dert-li-leşme
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ne vakit korkulu bir düş görsem, “akar suya anlat” derdi annem.

Kızılırmak uzak, Ankara çayı tuzak olduğundan Rıfat Ilgaz’a selam durup tam bir apartman çocuğu edasıyla banyodaki musluğu açar başlardım anlatmaya. Bu eylemin su faturalarını kabartması hasebiyle bir süre sonra “oku üfle de yat!” önerilerinin muhattabı oldum. Sonra denizle tanıştım, ona anlattım dilim döndüğünce. Her akşam sahillere vurmamı yadırgadı çoğu arkadaşım,zamandaşım. Sabahattin Ali “Sıkmadan anlatmasını bilen yegane geveze denizdir” dese de ikincil geveze olarak sahilleri mesken tuttum. Lâkin ya körfez idi sularına korkularımı saldığım, yahut boğaz… Alıp götüremediler de karşı kıyıya çarpıp geri döndürdüler zahir anlattıklarımı. Eskihisar’dan bağırsam Yalova’dan, Üsküdara ünlesem Beşiktaş’tan, Harem’den haykırsam Sirkeci’den döndü sesim. Geldi yine beni buldu tüm korkular sorular…

Sonra üç bölge ötede bir hayat seçtim kendime. Türkiye haritası üzerinde İstanbul’dan başlayan 1400 km’lik bir köşegen çizip Diyarbakır’a geldim.

Ne yalan diyeyim, gidip görmeden evvel haritaya baktığımda, şehri kıvrım kıvrım dolanarak geçen maviliği gördükçe içim açılmıştı. Dicle’nin heybetini hayal etmiş, nihayet anlattıklarımı alıp götürecek bir akar suyun dizinin dibine gidiyor olmaktan müthiş bir mutluluk duymuştum.

İlk hayal kırıklığımı şehre gelmemin üzerinden epeyce zaman geçmesine rağmen hala Dicle’yi göremeyerek yaşadım. Çünkü tüm medeniyetler suyun üzerine/yakınına inşa edilmişken, Dicle bu topraklarda resmen tecrit edilmiş kendisinden kaçılmış bir hastalık muamelesi görmüştü. Anlam veremedim. Kabullendim. Yüksek gri duvarların önünden geçerken “Biliyor musun şu kolordunun arkası Dicle” dediğinde sevdicek, görmesem de sevindim içten içe.
Sonra bir gün On Gözlü’ye gidip anlatmaya yeltendim. İkinci hayal kırıklığımı da Dicle’nin yorgun, ağır aksak ve bıkkın akışıyla yaşadım.

Dicle çok büyük acılar taşımıştı yüzyıllar boyu ama benim de anlatacaklarım vardı :

Dedim “Gurbetlik!” ; Dedi “Doğduğum topraklardan kilometrelerce ötelere dökülürüm,bana mı dersin?”
Dedim “Hasretlik!” ; “Yüzyıllardır akarım  iki kıyım birbirine kavuşmaz,bana mı anlatırsın?” dedi.
Dedim “Sevda” ; Suzan Suzi türküsünü çalmaya başladı ıslık ıslık.
Dedim “Vuslat?” ; “Ömrümce Fırat’la kavuşmaya heves eder dururum, Kavuşur kavuşmaz,iki satır muhabbet edemeden, sarışıp karışamadan denize dökülür yok olurum… Sen ki sevdiğinin yanındasın, vuslatı bana mı sorarsın?” dedi.
Dedim “Sıla?” ; “Elazığ’ı bir doğumumda bilirim,daha da dönüşüm yoktur geriye, sen ki dönüşün mümkün,bana mı dert yanarsın?” dedi.
Dedim “Acı, korku, ölüm!” Dedi “Yüzyıllardır taşırım da bu dediğini, Anadolu’dan Basra’ya, buralarda bitmedi bitmeyecek bu yük bu elem…”

Cebimde bir avuç çakıl taşı ile indim o köprüden. Daha dertlenmiş daha da gama kedere boğulmuştum.

Sonra çivi çiviyi söktü…
Büyüdüm. O gün büyüdüm.
Sonra bir daha ne rüya gördüm ne korktum.
Sonra oturup bu yazıyı yazdım.
Okuyan gözler dert görmesin diye diye.

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort