DOLAR 32,5055 -0.12%
EURO 34,7782 -0.5%
ALTIN 2.495,390,45
BITCOIN 20728290,40%
Ankara
20°

PARÇALI BULUTLU

04:46

İMSAK'A KALAN SÜRE

Hasan Ocak

Hasan Ocak

22 Temmuz 2016 Cuma

İslamda Müzik ve Eğlence Üzerine Bir Değerlendirme

1

BEĞENDİM

ABONE OL

İslamda-muzik-sarkiİslam, gerek inanç ve ibadet esasları, gerekse hukuk ve ahlak ilkeleri itibariyle, fert ve toplum olarak insanın yaratılışına uygundur. İslam, insanın yapısına, fıtratına uygun bir din olduğu için, fıtrat gereği olan ihtiyaç ve arzularının karşılanmasına ve tatmin edilmesine önem vereceği açıktır. Bu itibarla, tıpkı insanın yeme- içme ve cinsel ilişki gibi maddi, bedensel ihtiyaç ve isteklerini karşılamasının mubah ve hatta bazı durumlarda vacip olması gibi, ruhi-manevi, bedii-estetik ihtiyaç ve arzularını karşılaması da aynı şekilde mubah olması gerekir. Ancak insanlar, iyi, güzel ve doğru olan her şeyi kendi ihtirasları için istismar etmiştir. Din, iktisat, ahlak, namus, siyaset ve sanat istismar edilen alanlardır. Herkes çok tesirli bir vasıta olan musikiyi kendi hesabına istismar etmiştir. Dinin, istismar edildiğini ileri sürerek lüzumsuz ve zararlı olduğunu iddia etmek ne kadar yanlış ise, istismar edilen ve kötü maksatlar için kullanılan musikinin bu özelliğinden ötürü lüzumsuz ve zararlı olduğunu ileri sürmek de o kadar yanlıştır.[1]

Musiki milletten millete göre değiştiği gibi, fertten derde göre de değişmektedir. Musikideki bu izafilik ve sübjektiflik, bu hususta verilen hükümlerin de izafi ve sübjektif olmasına ekseriya sebep olmaktadır.[2]

Musikinin toplumların kültür hayatlarında önemli bir yeri vardır. Her milletin kendine has bir müziği vardır. Genelde şölenlerde, düğünlerde musiki ve onun eşliğinde yapılan oyunların, ritmik hareketlerin önemli bir yeri olmuştur. Çölde, berrak semadaki yıldızlar altında yolculuk yapan kervancılar veya hayvanını otlatan çobanların, yaşadıkları tabiattan etkilenip, duygularını şiir ve nağmelerle dile getirmeleri, gayet tabidir. Bazen bu, ıssızlığın ve sessizliğin verdiği korkuyu gidermek için yapılır. Uzun yollar ancak uzun terennümlerle kolay kat edilir. Bunu, çölde bir adamın şarkı söylediğini duyan Hz. Ömer, “Şarkı yolcunun azıklarındandır.”[3] diyerek, güzel bir şekilde dile getirmiştir.[4]

Müzik, genel olarak insan sesi (Vokal) veya enstrümantal ses ve tonların bir araya getirilmesinden oluşan bir sanattır. Bir başka ifadeyle müzik, “ Sesleri kulağa hoş gelecek şekilde düzenlemektir.”[5]

Yunan dilinden Arapçaya geçen musiki kelimesinin yerini tutacak bir Arapça kelime yoktur.[6] Mesela Arapçadaki, “Gına” kelimesi yalnızca şarkı söylemeyi, “Semâ” kelimesi ise sadece dinlemeyi ifade eder. Bu itibarla, gerek ayetlerde gerekse sahih hadislerde doğrudan müziği belirtmek üzere kullanılmış bir ifadeye rastlanmadığını söylemek mümkündür. Bundan dolayı burada, genel olarak “gına-teganni” (şarkı) ve “melahi” ( çalgı aletleri) ile ilgili görüşlere yer verecek ve daha sonra kadın sesi de dahil genel bir değerlendirme yapacağız.

Gına, İslam alimleri tarafından sıkça tartışılan ve hakkında lehte ve aleyhte çok şey söylenen konular arasında yer alır. Gerek lehte gerekse aleyhte olan guruplar görüşlerini ayet ve hadislerle desteklemeye çalışmışlardır. İslam alimleri genel olarak müziği önce Kuranı Kerim ve Hadis-i Şerifler açısından ele almış sonra da bunun icra biçimi yanında faydaları ve zararları üzerinde de durarak yorumlar yapmışlardır. Bu yorum ve tutumları üç kısımda değerlendirmek mümkündür:

Müziği genel olarak haram sayanlar,

Müziği genel olarak mubah sayanlar,

Müziği genel olarak mekruh sayanlar,

I-MÜZİĞİ GENEL OLARAK HARAM SAYANLAR

Bazı alimler türü ve muhtevası ne olursa olsun müzik kavramına giren her türlü ses sanatını haram saymışlardır. Alimlerin bu sonuca varırken dayandıkları delillerden bazıları şunlardır:

Ayetler:

1-İnsanlardan öyleleri var ki, Allahın yolunu (ayetlerini) alay konusu yaparak halkı sinsice O’nun yolundan saptırmak için söz eğlencesini satın alır. Küçük düşürücü azap işte bunlar içindir. (Lokman 31/6)

Tirmizî’nin Ebu Ümâme el-Bâhilî’den naklettiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Şarkıcı kadınların alım ve satımı, onlar üzerinden para kazanmak ve onların karşılığında alınan ücretler helal değildir. Allah Teâlâ’nın şu sözü onlar hakkında nazil olmuştur: “İnsanlardan öyleleri vardır ki…”[7]

Sahabeden İbni Mes’ud, İbni Abbas, Ebu Ümâme ve Cabir b. Abdullah; Tabiinden Mücahid, İbn Cüreyc, İkrime, Hasan-i Basrî ve Mekhûl burada geçen “lehve’l-hadîs”den maksadın şarkı olduğunu söylemişlerdir.[8]

İmam Kurtubi, müfessirlerin bu konudaki görüşlerini naklettikten sonra: “Bu konuda en doğru görüş, “Lehve’l-Hadis”ten maksadın şarkı olduğunu ifade eden görüştür. Peygamber (s.a.v.) ve ashab-ı kirâmdan nakledilen görüşler de bunu gerektirir” demektedir.[9]

İbn Arabî, “Lehve’l-Hadis”in yorumunda “şarkı ve çalgı aletleri”, “batıl olan herşey” ve “darbuka” şeklinde üç ayrı görüş olduğunu söyledikten sonra, en doğru görüşün “Lehve’l-Hadis”ten maksadın “batıl olan her şey” olduğunu savunan ikinci görüş olduğunu ifade etmiştir.[10]

2- Siz ağlayacak yerde, dudak bükerek ve istihza ile gülerek bu söze mi (Kurana mı) hayret ediyorsunuz. (en-Necm 53/59-61)

İbn-i Abbas’tan bu ayette geçen (Samidun) kelimesinin Himyerice’deki kök anlamının (Gına) olduğu nakledilmiştir. Dolayısıyla ayette “gına” kötülenmektedir. Ancak Gazzalî, bu bilgiden hareketle gınanın yasaklandığı sonucunun çıkarılamayacağını, aksi takdirde ayette geçen ve kınanan gülme fiilinin de yasak olması gerekeceğini, normalde gülme haram olmadığı halde, Kuranı hafife alarak gülme nasıl haram ise aynı şekilde Kuranı hafife alan veya ondan uzaklaştıran “gına” ve şiirin de haram olduğunu söyler.[11]

Hadisler:

  1. “Ümmetim içerisinde gayr-ı meşru ilişkiyi, ipeği, şarap ve meazifi helal sayan bir gurup olacaktır.” (Buhari, Eşribe, 6; Ebu Davud, Libas, 6)2- “Muhakkak ki ileride ümmetimden bazı kimseler içkinin ismini değiştirerek onu içeceklerdir. Başuçlarında çalgılar çalınacak, şarkıcı kadınlar şarkı söyleyeceklerdir. Allah onları yere batıracak ve maymunlar, domuzlar şekline çevirecektir.”[13]II- MÜZİĞİ GENEL OLARAK MUBAH SAYANLARAyetler:Yahya b. Kesir, Evza’î ve Veki’ ayette geçen (يحبرون) kelimesini “zevk ve şarkı” olarak tefsir etmişlerdir.[15]Hadisler:2- Aişe (r.a.)’den gelen diğer bir rivâyet de şöyledir: “O, bir kadını Ensardan birisi ile evlendirdiği zaman Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştu: “Ey Aişe! Düğününüzde eğlence yoktu. Halbuki Ensar eğlenceden hoşlanır”.[18]3- Hz. Aişe (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Bizim yanımızda kız şarkı söylerken pey­gamber (s.a.s.) içeri girdi. Kız şarkı söylemeye devam etti. Sonra Ömer (r.a.) içeri girmek için izin istedi. Çocuk hemen sıçrayıp kalktı. Bunun üzerine Peygamber (s.a.s.) güldü. Ömer (r.a.): “Bu günahkâra neden güldün? Ya Rasulallah!” dedi ve ekledi: “O kızın dinlettiğini -ya da Peygamber (s.a.s.)’in din­lediklerini- dinlemeden buradan ayrılmayacağım”. Peygamber (s.a.s.) kıza em­retti, o da Ömer’e dinletti.Müziği genel olarak, her çeşit ve türü ile haram ya da mübah sayanların yanında bir de onu mekruh sayanlar vardır. Bu husustaki bazı tespitler özetle şöyledir:Hanefi mezhebi alimlerinden Zeylâî, Dâmâd, Haskefî ve İbn Âbidîn eserlerinde müziğin genel olarak mekruh olduğunu ifade eden görüşlere yer vermişlerdir. Bu hususla ilgili adı geçen eserlerde yer alan ifadeler şöyledir:2- Şarkının (التغني المجرد) her çeşidi mekruhtur.[21]4- Tasavvufçuların adına “vecd” ve “muhabbet” dedikleri şarkılar mekruhtur ve dinde hiçbir dayanağı yoktur. Bu çeşit şarkıların söylendiği yerlere gitmek ve oralarda oturmak asla caiz olmayıp haramdır.B-Maliki Mezhebi1- Mus’ab ez-Zübeyr’den rivayet edilmiştir: “Malik b. Enes’in meclisinde bulundum. Ebu Mus’ab ona müzikten (sem’â) sordu. O “bilmiyorum, bizim diyarın insanları onu kötü görmezler. Olduğu yerden kalkıp gitmezler. Müziği ancak, geri zekâlı cahiller veya katı tabiatlı Iraklı âbidler kötü görürler şeklinde cevap verdi”[24]3- Düğünler için def ve çalgı aletleri kiralamak mekruhtur. Düğünlerde def ve çalgı aletleri çalmanın caiz olmasına karşın, kiralamanın mekruh olması, muhtemel günahların önünü kesmek Sedd-i Zerî’a içindir. Çünkü düğünlerde buna cevaz verilirse insanlar diğer eğlencelerde de bunları kiralamaya başlarlar. İbn Rüşd diyor ki: Düğünlerde defin caiz olması, “olsa da olmasa da olur” manasında bir cevazdır. Bir görüşe göre “olmasa daha iyi olur” manasında bir cevazdır ki bu görüş İmam Malik’in Müdevvene’de ifade ettiği görüştür.C-Şâfiî MezhebiD-Hanbeli Mezhebi1- Ah­med b. Han­bel’in oğ­lu Ab­dul­lah, ba­ba­sı­na şarkı hakkındaki görüşünü sorduğunda O’nun: “Şarkı, insanları ikiyüzlü yapar. Be­nim ho­şu­ma git­mez” de­di­ği­ni nak­let­mek­te­dir.[27]3- Düğünlerde def çalmada bir sakınca yoktur. Davul çalmak mekruhtur. Ahmed b. Hanbel’in görüşü şöyledir: “Düğün gibi etkinliklerde def çalmada bir beis olmayacağını ümid ederim. Ancak davul’u hoş karşılamam.”[29]MÜZİK VE MÜZİK ALETLERİ KONUSUNDA MEZHEPLERİN GÖRÜŞLERİHanefi alimlerin müzik dinleme konusundaki görüşleri farklılık arzeder. Bir kısım alimler müzik dinlemeyi haram sayarken diğerleri ise mekruh olduğu yönünde görüş beyan etmişlerdir. Ayrıca Hanefi alimleri bu konuyu müstakil olarak ele almamış, genel olarak konuyu icare, şahitlik ve rehin konuları içerisinde ele almış ve hükme bağlamışlar ve sonuç olarak müzik aletlerinin rehin verilmesi veya kiralanmasına kesinlikle cevaz vermemişler ve müzikle içli dışlı olan kimsenin şahitliğinin de kabul edilmeyeceğini ifade etmişlerdir.[31]Kâsâniye göre, def gibi kötü sonuçlara sebep olmayan müzik aletlerinin kullanılmasında sakınca yoktur.[32]Mevsilîye göre ise vurmalı ve üflemeli çalgıları dinlemek haramdır. Mevsili bu hükme varırken Peygamber Efendimizin: “ Çalgı aletlerini dinlemek ma’siyet, bunun icra edildiği yerde bulunmak fısk, bundan hoşlanmak ise küfürdür.” mealindeki hadisini delil getirmektedir.Maliki alimlerin çoğunluğuna göre müzik dinlemek mekruhtur. Bunun yanında Malikilerden bazıları müzik dinlemenin haram bazıları da mubah olduğu hususunda görüş beyan etmişlerdir.Maliki alimlerinden Savi, Derdir’in bu görüşünü açıklarken şöyle diyor: Kadın şarkıcının söylediği şarkıyı dinlemenin haram olması için şu üç şarttan birisinin gerçekleşmesi gerekir:b- Şarkı çirkin sözler içeriyorsa,Bu üç maddenin dışındaki durumlarda ise kadının şarkı söylemesi mekruh, erkeğin söylemesi ise mekruh değildir. Düğünlerde ise bu üç maddeyi içermeyen müziğin söylenmesi ve dinlenmesi müstehaptır.[35]Müzik aletleri konusunda mezhepler arasında en toleranslı mezhebin Maliki mezhebi olduğu görülmektedir. Nitekim bazı maliki âlimler müzik aletlerinin tamamını caiz görmüşlerdir. Kurtubi’ye göre ise düğünlerde def ve davul çalınması mubahtır. Diğer çalgı aletlerini dinlemek ise haramdır.Şafiilerin çoğunluğuna göre müzik dinlemek mekruh olarak değerlendirildiği halde bir kısım Şafii alimler müziğin haram veya mubah olduğu yönünde görüş beyan etmişleridir. Gazzali ve Ebu Talib el-Mekki müziğin mubah olduğunu, Maverdi ve Remli mekruh olduğunu, İbn-i Hacer el-Heytemi ise haram olduğunu söyleyen alimlerdendir. İmam Gazzâlî’ye göre müzik ancak şu beş sebepten biri ile haram olabilir :2- Kullanılan müzik âleti, fâsık ve muhanneslerin kullandıkları aletlerden olması.4- Dinleyenlerin, şehevî duygularının kabarık olması ve genç olmaları. Çünkü özellikle aşk gibi konularda söylenen müzik onları zinaya sürükler.Müzik aletleri konusunda Şafii Mezhebi içerisinde birçok farklı görüş bulunmaktadır. Mezhebin genel görüşüne göre def ve davul gibi vurmalı çalgılar ve çobanların kullandığı kaval benzeri çalgılar belirli şartlar dahilinde kullanılması mubah olan çalgılardır. (Düğün ve sünnet cemiyetleri gibi) Ud vb. telli çalgılar ise Şafiilere göre ittifakla haramdır.1- İn­san­la­rı iç­ki vb. şey­le­re da­vet etmesi. Çün­kü o âlemler an­cak iç­kiy­le ta­mam olur­lar.3- Müzik kon­serlerinin verilmesi. Bu fâsıklara bir özenti olacağından he­lal ol­maz. Çün­kü bu on­la­rın âdetidir. “Ve kim de bir top­lu­ma ben­zer­se o top­lum­dan olur.”[39]Hanbelilerde de bu konuda ittifak yoktur. Haram olduğunu söyleyen alimlerin yanında (İbn-i Teymiyye ve İbn-i Kayyım el-Cevziyye gibi) mubah olduğunu (Ebu Bekir Abdülaziz gibi) ve mekruh olduğunu söyleyen alimler de vardır.Zahiri Mezhebi Ve İbn-i HazmTASAVVUF VE MUSİKİMusikî özellikle Mevlevi tekkelerinde özel bir ilgi görmüştür. Diğer dergâhlarda da zikir sırasında kullanılan musiki ve musiki aletleri, tasavvufu musiki ile adeta bütünleştirmiştir. Nakşibendîlerin dışında genellikle tarikatlar bu konuya sıcak bakmışlar, dergâhlarında pek çok musikişinas yetiştirmişlerdir.[42]İslamiyet kişiyi fitne ve fesada sürükleyen görüntü, davranış ve hallere karşı koruyucu tedbirler alır. Diğer yandan insana verilmiş olan özellik, kabiliyet ve farklılıklar bir başkasının vebal altına girmesine sebep olmamalı, yanlış duygulara kapılmasına meydan vermemeli, nefsini azdırmamalıdır. Yaratıcı tarafından kadına ihsan edilen sesi de bu çerçeve içinde düşünmek gerekir. Esas itibariyle hiç bir varlığın sesi mutlak olarak haram ve günah sınıfına sokulmaz. Başta Hanefi ve Şafii imamları olmak üzere mezhep sahibi müçtehid imamlarımızın kanaatleri de bu yöndedir. Fıkıh kitaplarında şu hükmü görüyoruz:”Cumhura göre kadının sesi avret değildir. Yani kadının sesi haram değildir. “Kadının sesi avret değildir Çünkü kadın alışveriş yapar, mahkemede şahitlikte bulunur. Bunun için sesini yükseltmek zorunda kalır.”[43]Ancak, diğer bütün mubah meselelerin mahiyet değiştirip mahzurlu hal almasında olduğu gibi, kadının sesi meselesinde de aynı durum söz konusudur. Kadının sesi mubah, masum ve masum olmasına karşılık hangi sebeplerden dolayı “avret” olur, yabancı erkeklerin dinlemesine “haram” olur. Ahzab Süresinin 32 ayet-i kerimesi bu husustaki ölçüyü Peygamber hanımlarının şahsında şöyle veriyor. “Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer halinize layık bir takva ile korunacaksanız, yabancılarla cazibeli bir şekilde konuşmayın ki, kalbinde fesat bulunan kimse bir ümide kapılmasın. Konuşurken ciddiyet ve ağırbaşlılıkla söz söyleyin”.İbni Abidin: “Tercih edilen görüşe göre kadının sesi avret değildir Yalnız kadınların yüksek sesle konuşmalarını, seslerini uzatmalarını, yumuşatmalarını ve nağmeli bir şekilde okumalarını caiz görmüyoruz Çünkü bunlarda erkekleri kendine meylettirmek ve şehvetlerin tahrik etmek vardır.”Hayrettin Karaman: Peygamberimiz zamanında mescide ve başka yerlerde kadınlar, erkeklerin yanında konuşurlardı. O (sav) hicret ederken kadınlar ve çocuklar musiki eşliğinde karşılama yapmışlardır. Bayram günlerinde Hz. Peygamberin evinde ve onun yanında genç kızlar Hz. Aişeye sesli ve def eşliğinde müzik dinletmişlerdir. Kadının sesinin ve musikinin haram olduğuna dair sahih ve kesin bir delil yoktur. Kadın olsun erkek olsun, müzik icra ettiğinde bunu dinleyenler kendilerine bakmalıdırlar; Kötü, olumsuz bir etkilenme bulunmadıkça müzik dinlemelerinde bir sakınca yoktur. [45]Müzik ve şarkı, iki yönü de keskin kılıca benzer. İyiye kullanıldığında fayda, kötüye kullanıldığında zarar verir. Aslında konuyu bütünüyle göz önüne aldığımızda müziğe karşı çıkan âlimlerle müziği mubah gören âlimlerin görüşlerini uzlaştırmak mümkündür. Müziğe karşı çıkan âlimler, zarara sebebiyet veren, tehlike arz eden, cıvık ve rezilce eda edilen şarkılara karşı çıkmışlardır. Müziğe cevaz verenler ise şarkıların iyisine ve güzeline cevaz vermişlerdir. Buna göre ilgili ayet ve hadisleri, müziğin helal ya da haram olması yönünden aşağıdaki şartlar çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.2- Din ve dince mukaddes kabul edilen şeyleri alay konusu etmemesi.4- Dini değerlere aykırı konularda propaganda özelliği taşımaması.6- Müziğin ibadet gibi telakki edilmemesi.8- İnsanları nefsânî arzularına esir edecek bir şekil, muhteva ve seviyede olma­ması.Günümüz alimlerinden Yusuf el-Karadavi, Hayrettin Karaman, Vehbe Zuhayli gibi alimler de yukarıda zikredilen şartlar dahilinde müziğin ve müzik dinlemenin mubah olduğunu söylemektedirler.
  2. İnsanlar iyi, güzel ve doğru olan her şeyi kendi ihtirasları için istismar etmişlerdir. Din, iktisat, ahlak, namus, siyaset, ilim ve teknik gibi şeylerin muhteris ve ahlaksız kimseler tarafından kendi gayeleri için sömürüldüğü ve kötüye kullanıldığı sık sık görülür. Musiki için de durum böyledir. Herkes çok tesirli bir vasıta olan musikiyi kendi hesabına ve çıkarına göre istismar etmek istemiştir. Dinin istismar edildiğini ileri sürerek lüzumsuz ve zararlı olduğunu iddia etmek ne kadar yanlış ise, istismar edilen ve kötü maksatlar için kullanılan musikinin bu özelliğinden ötürü lüzumsuz ve zararlı olduğunu ileri sürmek de o kadar yanlıştır.
  3. 9- İnsanları dini ya da dünyevî faydalardan tamamen uzak bir şekilde faydasız şeylerle meşgul etmemesi.
  4. 7- Kur’ân okuma ve dinleme zevk kültürünün önüne geçmemesi.
  5. 5- Söz veya icrasında yalan, iftira, zinaya teşvik gibi dince yasaklanan husus­ların yer almaması.
  6. 3- Dini sorumluluk ve görevleri ihmal edecek seviyede olmaması.
  7. 1- Müziğin, insanları Allah yolundan alıkoymaması.
  8. Koyduğu prensipler ve gösterdiği hayat tarzı itibariyle, insanı her hareket ve davranışında Rabbine bir adım daha yaklaştırmayı hedef alan kamil din İslam, musikinin de aynı gayeye hizmet etmesini şart koşması tabiidir. İşte bunun içindir ki, arzu edilen musikiye, dini düşünce ve duyuşun birbiriyle kaynaşıp bütünleşmesiyle meydana gelen ilahi bir ton hâkim olmalıdır.[46]
  9. SONUÇ
  10. Karadavi: Kadının, Kuran şeklinde de olsa coşkulu ve nağmeli olarak okumakta iken seslerini işitmek haramdır. Çünkü bunda fitneye sebep olma korkusu vardır.
  11. Elmalı bu ayetin tefsirini şöyle yapmaktadır: “Ey Peygamberin hanımları! Siz genel olarak kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz Sizde diğer kadınlarda bulunmayan nitelikler var. Peygamberlerin en hayırlısının hanımları ve bütün müminlerin anaları olmak niteliklerine sahipsiniz. Eğer sakınırsanız, bu özel niteliklerinizi korursanız yahut durumunuza uygun takva ile korunacaksanız. -bu şart bir mânâ ile yukarının, bir mânâ ile aşağının kaydı oluyor- Sözü yumuşak ve tatlı bir eda ile söylemeyin, bir söz söylendiği zaman sakın yılışık bir biçimde cevap vermeyin ve söylerken yayılarak, kırıtarak söylemeyin de kalbinde hastalık bulunan, kalbi çürük, kötülüğe yüz tutmuş kimseler kötü bir şey ümit etmesin. Ve uygun ve ciddi söz söyleyin; yani yapmacılıktan uzak, ağırbaşlılık ve ciddiyetle dosdoğru söyleyin veya sert olsa da makul ve meşru güzel söz söyleyin.”
  12. Kadın sesinin avret olmadığının gerekçesi İslamın ilk uygulamalı devri olan Saadet asrıdır. Peygamber Efendimiz (sav) sahabi hanımlarla konuşmuş, onların sorularına cevap vermiş, şikâyetlerini dinlemiş, ihtiyaç ve taleplerini karşılamıştır. Sahabiler gerek Peygamberimizin hanımlarına, gerekse diğer hanım sahabilere hadis ve benzeri durumlarda sorular sormuş, konuşmuş ve bazı konularda bilgiler almışlardır. Sahabe döneminde kadınlar, halifelere şikâyetlerini dile getirmiş ve dini konularda diğer sahabilere bilmediklerini sorup öğrenmişlerdir. Nitekim Hz. Ömer, hilafeti zamanında bir Cuma hutbesinde evliliklerin kolaylaştırılmasını ve mehrin azaltılmasını tavsiye edince cemaat arasında bulunan Kureyşli bir kadın ayağa kalkarak bir ayetle (Nisa, 4/20) cevap vermiş, halife onu haklı bularak sözünde ısrar etmemiştir.[44]
  13. KADIN SESİ
  14. Musikinin dindeki yerinin tartışıldığı ilk devir sûfileri, genellikle musikiye pek hoş bakmamışlardır. Fakat hicri III. Asırdan itibaren sûfiler sema ile ilgilenmeye ve onu mesleklerinin bir rüknü ve esası haline getirmeye yöneldiler. Musikinin dini his ve heyecanları uyarıp coşturan bir özelliğe, insanı Allaha yaklaştıran bir meziyete sahip olduğuna kanaat getirmeye başladılar. Şiblî, Haris Muhâsibî, Cüneyd ve Zunnûn gibi ilk mutasavvıflar semaı methetmişler, sema meclislerine devam etmişler ve onun ruhu yüceltici sihirli bir tesire sahip bulunduğunu açık bir dille beyan etmişlerdir. Serrac, el-Luma’ da; Ebu Bekr Kelâbazî, et-Ta’aruf’ta ; Kuşeyri, Risale’de; Gazali, İhya’da; Sühreverdî, Avarifü’l-maarif’te bu konuya yer vermiş ve uzun değerlendirmelerde bulunmuşlardır.[41]
  15. İbn-i Hazma göre müziğin ve müzik aletlerinin haram veya mekruh olduğuna dair nasslarda herhangi bir delil yoktur. Haram ve mekruh olduğuna delil olarak öne sürülen hadisler, senet ve metin açısından zayıf ve uydurmadır.[40]
  16. Hanbelilere göre telli ve üflemeli müzik aletleri haramdır. Vurmalı müzik aletlerine gelince, bu konuda farklı görüşler olmasına rağmen genel kanaat mubah olduğu yönündedir.
  17. Hanbeli Mezhebi
  18. 2- İç­ki­yi ve iç­ki âlemlerini ye­ni bı­ra­kan ki­şi­ler­de o âlemlere olan öz­lem­le­ri ha­tır­la­tıp can­lan­dı­rması.
  19. İmam Gazzâlî, çalgı aletlerinin haram olabilmesi için de şu şartları ileri sürmektedir:
  20. 5- Avam (halk) için müzik -bu şartlara aykırı olmadığı takdirde- genel olarak mubahtır. Ancak onlar da zamanlarının büyük bölümünü müzikle meşgul ederlerse bu onlar için de haram olur. Çünkü mubahlarla aşırı meşgul olmak küçük günahtır. Küçük günahlarda ısrar etmek, onu büyük günaha çevirir.[38]
  21. 3- Müziğin sözlerinde sakıncalı ifadelerin bulunması.
  22. 1- Kadın ve parlak erkeklerin müzik söylemesi. Çünkü bu zinaya sebep olabilir.
  23. Şafii Mezhebi
  24. Bu konuda İmam Malikten gelen rivayetler ise farklılık arz eder. İbn-i Receb el-Hanbeli’nin rivayet ettiğine göre İmam Malik müziğin haram olduğu görüşündedir. İmam Malik müziğin hem icrasını hem de dinlenmesini tasvip etmemiştir. Hatta satın alınan bir cariyenin şarkıcı olduğunun anlaşılması durumunda bunun iadeyi gerektiren bir ayıp sayılacağını belirtmiştir. Yine İmam Malik, kendisine sorulan: “Medine ehli ne tür gınaya ruhsat veriyor?” şeklindeki soruya, “ Bunu bizde fasıklar yapar” cevabını vermiştir.[36] Nevevi ise; “İmam Malikten müziğin mubah olduğuna dair rivayetler var olsa bile mezhebin genel kanaati müzik dinlemenin mekruh olduğu yönündedir” diyor.[37]
  25. c- Şarkı telli çalgı aletlerinden birisi ile icra ediliyor ise,
  26. a- Söz konusu şarkı şehveti tahrik ederse,
  27. Derdir’e göre, müzik dinlemek eğer haram olan bir fiil ile ilintili ise haram, haram olan bir fiil ile ilintili değil ise mekruhtur.[34]
  28. Maliki Mezhebi
  29. Serahsi ise, şarkı, ağıt yakma ve davul zurna gibi aletler konusunda icare akdi kurulamayacağını ve bunun masiyet olduğunu belirtmiş ve ilave olarak “isyana sevk eden şeylerde icare akdi batıldır” demiştir.[33]
  30. Hanefiler müzik aletlerinin hükmü konusunda en katı mezhep olarak kabul edilir. Hanefiler, telli çalgıların (ud gibi), üflemeli çalgıların (kaval gibi) ve vurmalı çalgıların (davul gibi) haram olduğunu kabul ederler ancak savaşlarda ve düğünlerde def ve davul çalmayı bu hükmün dışında tutmuşlardır.
  31. Hanefi Mezhebi
  32. İmam Gazali ise konuyu sonuçları açısından ele alarak müzik dinlemenin bazen haram, bazen mubah, bazen mekruh, bazen de müstehab olduğunu ifade etmektedir. İmam Gazzaliye göre: Dünya şehvetleri galib olanlar ve gençlerin çoğu için haramdır. Çünkü sema’ ancak onların gönüllerini istila eden şehvetlerini galeyana getirir. Sema’ı mahluk suretine tenzil etmeyerek, oyun ve eğlence yolu ile adet haline getirerek zamanlarının çoğunu sema’ ile geçirenler için mekruhtur. Yalnız güzel sesten zevk almak için dinleyene mubahtır. Allah sevgisi kendisine galebe çalıp iyi vasıflarını harekete geçirenler için de sema’ müstehabdır.[30]
  33. 2- Şarkı haram olmayıp, mekruhtur. Kâdî’nin görüşü bu yöndedir. Ahmed b. Hanbel’in “Şarkı insanı ikiyüzlü yapar. Be­nim ho­şu­ma git­mez” sözü de bunu ifade etmektedir.[28]
  34. Hanbelî mezhebi alimlerinden İbn Kudâme ile İbnü’l Cevzî’nin bu husustaki yorumları şöyledir:
  35. Şâfiî mezhebinde müziği daha çok icra şekli, muhteva ve sonuçlarına göre değerlendiren İmam Gazzâlî’nin müziğin mekruh olması ile ilgili yorumu şöyledir: “Zamanının çoğunu, eğlence maksadıyla müzik dinlemekle geçirmek mekruhtur.”[26]
  36. 4- Düğünlerde Zemmâre (klarnete benzeyen bir çeşit nefesli saz) ve Bûk (zurna) çalmak caizdir. Bu cevaz, “yapılmasa daha iyi olur” manasında bir cevazdır. Dolayısıyla mekruhtur. Bu aynı zamanda İmam Malik’in Müdevvene’deki görüşüdür.[25]
  37. 2- Düğün vb. meşru eğlencelerin dışında, çalgı âleti olsun olmasın, müzikle fazla meşgul olmak caiz değildir. Ara sıra dinlemek mekruhtur. Zaman zaman icrâ edilmesinin helal ya da haramlığı ise tartışmalıdır.
  38. Mâlikî kaynaklarında müziği genel olarak mekruh sayan görüşlerle ilgili şu yorumlara yer verilmiştir:
  39. Çünkü Peygamber (s.a.v.) Kur’ân okunurken, cenazelerde, savaşlar ve vaazlarda sesin yükseltilmesini hoş karşılamazdı. Bu gün yapılan ve adına “vecd” ve “muhabbet” denilen şeylerin yapılması nasıl caiz olur.[23]
  40. 3- Lokman suresi 6. âyetinin gereği şarkının mübah olan şekilleri de mekruhdur.[22]
  41. 1- İmam Ebu Yusuf’a düğünlerin dışında, bir kadının, fasıklığı gerektirecek bir şey olmaksızın çocuğuna def çalmasının hükmü sorulduğunda onun, “onu kötü görmem, ancak aşırı oyuna (لعب الفاحش) sebep olan müziği hoş karşılamam” şeklinde cevap verdiği nakledilmektedir.[20]
  42. A-Hanefî Mezhebi
  43. III-MÜZİĞİ GENEL OLARAK MEKRUH SAYANLAR
  44. Hakim’den gelen bir rivâyette ise: “Çünkü Ensar eğlenceyi sever” şeklinde ifade edilmiştir.[19]
  45. 1- Hz. Aişe (r.a) dan şöyle rivayet edilir: “Bir gün Ebu Bekr (r.a.) yanıma geldi. Ensardan iki kız benim yanımda Buas günü ensarın söylediği mersiyeler­den söylüyorlardı. Fakat bunlar meslekleri şarkıcılık değildi. Ebu Bekr (r.a.) “Peygamber evinde şeytan düdükleri mi?” diye çıkıştı. O gün bayram günüydü. Peygamber (s.a.s.):”Ey Ebu Bekr! Her milletin bir bayramı vardır. Bu gün de bizim bay­ramımızdır” buyurdu.[17]
  46. Benzer bir yaklaşım, Yasin suresi 55. ayette yer alan “ Doğrusu bu gün, cennetlikler eğlence ile meşguldürler.” mealindeki ayetin yorumunda sergilenmiştir. Ebu’l-Berekât en-Nesefî , bu ayet-i kerimenin yorumunda kıyamet günü müminlerin, meşgul olacakları nimetlerden birinin de müzik dinlemek olacağından söz etmiştir.[16]
  47. 1- “İman edip Salih amel işleyenler, bir mutluluk ve esenlik bahçesinde nimetlenir ve neşelenirler (يحبرون).” (Rum 30/15) Bu ayet-i kerimede müziğin bir cennet nimeti olduğu ifade edilmiş ve müminler buna özendirilmişlerdir. Dolayısıyla genel olarak müzik helaldir.
  48. Bazı alimler müziğin genel manada helal olacağı görüşünü ileri sürerek çeşitli deliller ileri sürmüşlerdir. Bu alimlerin başında Zahiriye mezhebi alimlerinden İbn-i Hazm ile İbn-i Tahir el-Kayserani gelmektedir. Bu hususta ileri sürülen delilleri ve yorumları şöyle özetleyebiliriz.
  49. 3- “Muhakkak ki Rabbim beni alemlere rahmet ve hidayet rehberi olarak gönderdi ve bana nefesli sazlarla gitar, ud gibi yaylı ve telli sazları bir de cahiliye döneminde tapılan putları imha etmemi emretti.”[14]
  50. Bazı alimler, hadiste geçen “meazif” kelimesini, bütün eğlence aletleri olarak açıklarken bazıları, melahi ile meazif arasında ayrım yaparak “melahi” yi el ile vurulan çalgı aletleri, “meazif” i de ağız ile (üflenerek çalınan çalgılar) olarak açıklamışlardır.[12]

[1] Uludağ, Süleyman, İslam Açısından Musiki ve Sema’, s:17, Uludağ Yayınları, 1992, İkinci Baskı,

[2] Uludağ, Süleyman, a.g.e., s.21

[3] Beyhakî, V, 68

[4] Bozkurt, Nebi, Hadiste Folklor-Eğlence, Marmara Ü. İlahiyat Fak. Yay., İstanbul, 1997, I.Basım, s.74

[5] Ahmet Muhtar, Musiki Tarihi, c.1, s.1, İst. 1928

[6] Kaplan, Zekai, Dini Musiki Dersleri, M.E.B, İst. 1991, s.12

[7] Tirmizî, Buy’u, 51; Beyhakî, Sünen, IV, 14; Vâhidî, Esbâbü’n-Nüzûl, Beyrut, s, 260.

[8] İbn Cevzi, Telbîsu iblîs, s., 231; Hâkim, Müstedrek (Kitabu’t-Tefsir), II, 202, 411; İbn Ebi’d-Dünyâ, Zemmü’l-     Melâhî, s., 73; Vâhidî, Esbâbü’n-Nüzûl, s., 259-260.

[9] Ahkâmu’l-Kur’ân, XIV, 53

[10] Ahkâmu’l-Kur’ân, III, 1481-1482

[11] DİA Musiki maddesi; Gazzali, İhya, II, 282

[12] Daha geniş bilgi için bkz: Düzenli, Behlül, İslam Kültür Tarihinde Musiki, s.45-128

[13] İbn-i Mace, Fiten,22

[14] Müsned, Ahmed b. Hanbel, V/257, 268

[15] Taberî, Câmi’u’l-Beyân, X, 173; Ebu Hayyân, Bahru’l-Muhît, VIII, 380.

[16] Medârikü’t-Tenzîl, (Mecmûatü’n Mine’t-Tefâsîr içerisinde), ist., 1319, V, 214.

[17] Buhari, Menakıb, 15; İdeyn, 25; Müslim, Salatü’l-İdeyn, 1480

[18]Buhârî, Nikâh, 63; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 269; Beğavî, Şerhu’s-Sünne, IX, 49.

[19] Hakim, Müstedrek, II, 200; Beyhaki, Sünen, VII, 288

[20] Aynî, Umde, V, 369.

[21] Zeylaî, Tebyîn, IV, 222; Dâmâd, Mecma’, II, 190; Haskefî, Dürrü’l-Muhtâr, IV, 592; İbn Âbidîn, Hâşiyet-ü Reddi’l-Muhtâr, IV, 592; V, 305.

[22] İbn Âbidîn, Hâşiyet-ü Reddi’l-Muhtâr, V, 305.

[23] İbn Âbidîn, a.g.e., V, 306.

[24] İbn Tahir, Sem’â, s., 46

[25] Düzenli, Behlül, İslam Kültür Tarihinde Musiki, s.45-128

[26] Gazzâlî, İhyâ, VI, 199.

[27] İbn Kudâme, Muğnî, 1986, XII, 43; İbnü’l Cevzi, Telbîs, 228.

[28] İbn Kudâme, a.g.e., XII, 43.

[29] İbnü’l Cevzî, Telbîs, s., 213.

[30] Gazali, a.g.e,, II, s.751

[31] Kasani, Bedayi’u’s-Sanai’., VIII, s.3735; Mevsili, el-İhtiyar, II, s.60; Serahsi, el-Mebsut, XVI, s.38,132

[32] Kasani, a.g.e., IX, s.4030

[33] Serahsi, el-Mebsut, XVI, s.38

[34] Derdir, eş-Şerhu’s-Sagir, IV, s.744

[35] Derdir, a.g.e., IV, s.241

[36] İbn-i Kayyım, İğâsetü’l-Lehfân, I, s.227

[37] Nevevi, Şerhu’n-Nevevi Ala Sahih-i Müslim, VI, s.182

[38] Gazzâlî, a.g.e., VI, 158-163, 199.

[39] Gazzâlî, a.g.e., VI, 143.

[40] Müzik ve müzik aletleri konusunda mezheplerin görüşleri ile ilgili daha geniş bilgi için bkz., El-Kudat, Ahmed Mustafa Ali, eş’Şeri’atü’l-İslamiyye ve’l-Fünûn, Beyrut 1988

[41] Yılmaz, H. Kamil, Anahatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar, s.79, Ensar Neşriyat, İstanbul 2007, 10. Baskı

[42] Yılmaz, H.Kamil, a.g.e., s.80

[43] Sabuni, M. Ali, Tefsiru Ayati’l-Ahkam, II, 167

[44] İbn Sa’d, Tabakat, VIII, s. 58,81

[45] http://www.hayrettinkaraman.net/

[46] Yakutcan, Cuma- Ömür, Musa, İslamda Resim, Heykel ve Musiki, s.57, Nil Yayınları, 1991

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort