DOLAR 32,3607 0.17%
EURO 34,4602 -0.71%
ALTIN 2.437,27-0,95
BITCOIN 2071221-5,14%
Ankara
15°

HAFİF YAĞMUR

13:10

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

Leyla Al

Leyla Al

14 Nisan 2020 Salı

Kendimle Baş Başa Karantina

Kendimle Baş Başa Karantina
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Dur,

Nefes Al,

Düşün,

Şükret.

Son bir buçuk aydır kendime telkinlerim belki de bir çoğumuzun ! Hayata dair bütün planlarımızın alt üst olduğu, yapılan programların rafa kaldırıldığı, telefonlarını açmaya üşendiğimiz insanlarla yanyana olmanın bile ne büyük bir nimet olduğunu idrak ettiğimiz bir süreç yaşıyoruz. Hepimiz koca koca dertlerimizden yakınırken tek bir derdimiz oluverdi.

Kul kurdu kader güldü. Evlere kapandık, işleri askıya aldık, sevdiklerimizi özlemeyi hatırladık ve kendimizle baş başa kaldık. Sürekli bir şeylere yetişmeye çalışarak geçen ömür yavaşladı, sokaklardaki kalabalıklar azaldı, sesler kesildi uzun zamandır tıkalı olan kulaklarımız kuşların sesini duydu. Sanki anlatacak çok şeyi varmış gibi baharı kendine tahsis etti doğa!

Bir buçuk ay öncesine kadar bayram tatili planları yaparken “Bayramda sevdiklerimizle bir araya gelebilecek miyiz?” sorusunu sorduk kendimize. Evlerimize kapandık uzun zamandır vakit geçirmeyi unuttuğumuz eşimize çocuklarımıza zaman ayırmaya başladık kimisi yoruldu şikayet etmeye başladı kimisi virüse dua edip ailesine sarıldı. Ekmekler yapıldı, pastalar börekler derken ne yapacağımızı şaşırıp hızlıca zaman geçirmeyi de tükettik. Karantinada gün sayarken şikayetçi olmaya da başladık hemen. Alışkanlıklarımız, yaşam tarzımız, sosyal hayatlarımız bir anda altüst oldu. Haklı sebeplerimiz vardı tabi ki ama halimize şükretmek yerine yine kusurlar aradık, şikayetler ettik. Nankörlüğümüze bir nilüfer…

Dört ay öncesine kadar kendi evim olsun, yalnız yaşayım heyecanlarım vardı gerçekleştirene hamdolsun. Bugün ise sadece telefonda sesini duyabildiğim, kameradan görebildiğim aileme hasret, yabancısı olduğum şehirde evde tek başına isteklerimi sorgulamakla geçen günlerim var. İstemekten, şikayet etmekten hala vazgeçmesem de artık makul istekler ve sonuçlarından gerçekten mutlu olabileceğim hedefler koyma kararı aldım. (Süreç sonunda unutmayıp uygulayabilirsem tabi) Hayatımda mutlu olmak için şükretmek için bir sürü sebebim varken şikayet etmekten vazgeçebilecek miyim, bunun sözünü veremedim henüz ama bugünüme şükretmem gerektiğinin farkına vardım. Telefonun ucunda da olsa bir aileye sahip olmak, evde kapalı kalsam da sağlıkla nefes alabiliyor olmak, sıkıldığımda arayabilecek dostlara sahip olmak, işsiz kalma korkusu olmadan süreci geçiriyor olmak ve daha birçok sebep.

Hayatımda ilk kez gelişini evde kapalı izlediğim bir bahar ve doyasıya yaşanmayacak bir yazın gelişini bekliyorum belki de ama karamsarlık, umutsuzluk bunlarla doldurmuyorum kendimi. Perdeyi açtığımda içeriyi sevindiren güneş ve cıvıl cıvıl kuş seslerini duyuyorum. Belki de olması gereken budur. İnsanların gürültüsünde duymamız gerekenlere o kadar sağır olduk ki !

Ah insanlık, hepimizin öyle dertleri vardı ki şimdi tek bir derdimiz var. Hor kullandığımız ömrü, sahip olduklarımızı, tükettiklerimizi nasıl da hatırladık. Okunacak kitaplar, izlenecek filmler, içi umut dolu ezgiler, uzaktan da olsa konuşulması gerekenler var. Her şeyden önemlisi sevdiklerimiz var.

Kendinle baş başa karantina içeriğini doldurmak size kalmış;

Dur,

Nefes Al,

Düşün,

Şükret.

Gelecek güzel günlere her zaman umutla.

Devamını Oku

1 Mayıs 2019

1 Mayıs 2019
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Dün’ün Özeti …

‘’İlk kez 1856’da Avustralya’nın Melbourne kentinde taş ve inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi’nden Parlamento Evi’ne kadar bir yürüyüş düzenlediler.

1 Mayıs 1886’da Amerika İşçi Sendikaları Konfederasyonu önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar. Şikago’da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. Luizvil’de (Kentaki) 6 binden fazla siyah ve beyaz işçi birlikte yürüdü. O dönemde Luizvil’deki parklar, siyahlara kapalıydı. İşçiler, sokaklarda yürüdükten sonra hep birlikte Ulusal Park’a girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler gazeteler tarafından, ‘Böylece ön yargı duvarı yıkılmış oldu’ şeklinde yorumlanmıştı.

Bu gösteriler 1 Mayıs’ı izleyen günlerde tüm harareti ile devam etti ve 4 Mayıs’ta kanlı Haymarket Olayı’na yol açtı.

Uygulanan yasal baskılarla bu gösterinin tekrarlanması engellendi. 14 Temmuz-21 Temmuz 1889’da toplanan İkinci Enternasyonal’de Fransız bir işçi temsilcisinin önerisiyle 1 Mayıs gününün tüm dünyada “Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü ” olarak kutlanmasına karar verildi. Böylece ikinci gösteri 1890 yılında yapılabildi.

Zamanla 8 saatlik işgünü birçok ülkede resmen kabul edildi. 1 Mayıs böylece işçilerin birlik ve dayanışmasını yansıtan bir bayram niteliğini kazandı. Günümüzde sosyalist ülkelerde (Çin, Kuzey Kore, Vietnam, Laos, Küba, Venezuela, Nepal, Bolivya) ve daha birçok ülkede tatil günü olan 1 Mayıs’ı işçiler büyük kitle gösterileriyle kutlar; bazı ülkelerde 1 Mayıs siyasal bir eylem biçimini de alır.’’

***

Tarihçesinden de anlayabileceğimiz üzere her cümlesinde ‘’İşçi’’ temsili bir gün olması gereken 1 Mayıs yine her yıl olduğu gibi öğrenci, memur ve kurumsal kitlenin bir günlük nefes alma günü olarak sosyal medya kayıtlarına geçmiş bulunmaktadır.

Çarşamba gününe denk gelmesi münasebetiyle haftanın başından ya da sonundan tatil birleştirilip güzel ülkemin görülmemiş şehirlerine gidilmiş, deniz sezonu açılmış ya da kısa bir yurt dışı seyahati yapılmış da olabilir. Bu sırada tabi ki plazaların güvenlik görevlileri nöbetlerine devam etmiş, temizlik şirketleri işçileri işlerini aksatmamış, madeni, inşaatı, süpermarketi, havaalanı vb. birçok alanda faaliyet gösteren çalışanlar sıradan bir gün gibi mesailerine devam etmişlerdir. Avaz avaz adalet aradığımız ülkede gerçek işçilerin gününü sosyal medyada paylaştığımız bir kare ile kutlamış vicdani rahatlığa erişmiş bulunmaktayız. Asgari ücret ile çalışıp çocuk okutan, ev kirası ödeyen ve tanesi 1 lira 25 kuruştan her gün evine en az dört ekmek götürmek zorunda olan işçinin bayramını büyük bir coşkuyla kutladık(!).

Size bu vicdanı yaptırırken 1 Mayıs resmi tatil olmadığı için eski çalıştığım şirketime baya sinir olduğum zamanlar da oldu tabi ama en azından gerçek resmi tatilleri verseler onla da yetinebilirdim o durum başka. Yine de ele verir salkımı gibi görseniz de; Sosyalist geçindiğimiz, sözde adalet aradığımız, durup düşünmeyi unuttuğumuz insanlar olduğumuz için sitemim aslında. Gecekondulardan site yaşamına çarpık kentleşmeyle geçtiğimiz o kadar belli ki hala kendi kapımızın önünü süpürerek temiz olacağına inanıyoruz !..

Maalesef sol yumrukları havaya kaldırıp, ilgili hadisler hatırlatılıp (uygulamada eksik) ya da sosyal medyada iki kare paylaşıp işçinin hakkı aranmıyor. Meslek odalarının ve sendikaların insiyatifinde kutlamalarla, işçiyi perişan eden sözde eylemlerle, samimiyetsiz paylaşımlarla, hak yiyerek haktan söz eden insanlarla böyle bir güne gerek yok. Gerçekten dinlemeye, gerçekten anlamaya ve gerçekten saygı duymaya ihtiyacımız var.

Ne gün ki gerçekten sadece işçi çalışmaz o gün 1 Mayıs olarak kutlansın. Yükünü hakkıyla taşıyan tüm emekçilerin her günü değerli olsun.

 

Devamını Oku

Çok Mutsuzuz !

Çok Mutsuzuz !
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bir filtre, bir latte yumuşak içim süt laktozsuz lütfen. “Eee anlat bakalım, ne bu kendinden vazgeçmişlik ?” diye başlayan sohbetlere hoşgeldiniz.

Günlük hayatımızda anlık değişimler, istediğimiz gibi olmayan programlar, ikili ilişkilerimiz ve özel hayatlarımız bütüne gittiğimizde mutsuz hisseden insanlar yığını oluyoruz.

Özel hayatla başlayalım; bizi bir araya getiren kader sonrasını kendi çabamıza bırakarak aradan çıkıyor. Başlarda harika, kusursuz ve dünyanın yedi harikasından biri olan ilişki, kişilerin kendi olmasıyla hayal kırıklığına dönüşüveriyor. Hayatımızdaki insanın aklımızda kurduğumuz kişiye dönüşmemesi, sizi olduğu gibi kabul etmek yerine yeniden dekore etme çabaları ve ana konu olan sevginin unutulması, saygının kelime anlamının bile hatırlanmaması temel mutsuzluk sebebimiz oluyor.

İlişki birbirimizin sahibi olmak aşamasına geldiğinde ilişkiden öteye zorunlu bir birliktelik haline gelmez mi? Hayatımıza aldığımız insanın düşünceleri, yaşam tarzı ve benliğinin keskin biz çizgiyle ayrılması, kişilerin kendi özel alanları olması kurtarıcıdır. Aynı hatayı arkadaşlıklarımızda, dostluklarımızda ve aile bağlarında da yaptığımızın farkında olamıyoruz. Her insanın kendine ait bir odası olmalı ve bu alan gerçekten mahrem olmalıdır.

Arkadaşlıklar; “Fazla samimiyet tez ayrılık getirir!” cümlesi günümüz arkadaşlıklarının özeti olabilir. Tüketim toplumu olma özelliğimiz en çok ikili ilişkilerimize yansıyor farkında olmadan. En iyi arkadaş, best friend, canım sisterım, dünüm bugünüm yarınım, geçmiş zamanlardaki ahretlik mevzularına benzer ama günümüz literatüründe sister yarınınızda yoksa vay halimize, en karaktersiz ilişki ortaya çıkıverir. Hayatı hafifletmek istiyorsanız “İnsan insana yük değildir” sözünü bir not alalım. Hayatımızda ki insanlar en yakınımız en uzağımız farketmez yıpratmadan yaşamak, omurgalı ilişkiler kurmak ilişkilerin temel çözümüdür. Hayatınızı ifşa edecek insanları çizginin dışında bırakmak, ağırlıklarınızdan kurtulmak gerekir.

Aile içinde söylenecekler yukarıdaki cümlelerden farklı olmaz sanırım. Sosyal medya üzerinde düşman ilan ettiğimiz akrabalık ilişkilerinin bizi yanıltması dileğiyle…

Bir araya geldiğimizde saçma sapan mutsuzluk dertleri dinlemekten sıkıldığımızı karşımızdakine adabıyla söylemekten çekinmememiz gerekiyor. Aslında mutsuz değilsin; kendine körsün, çaban bitmiş, kıymet bilmiyorsun, teşekkür etmiyorsun, beklentini birilerine bağlıyorsun ve anlayışlı olmak için çabalamıyorsun. Çok mutsuz değiliz çok ‘’Şükür’’süz’üz.

Kendinle mutlu olmayı bilmeli insan, ne istediğini bilen, ruhuna iyi gelen bir yaşam hepsinin ötesi tek çözümü kendin olan bir hayat. Sade kahvenin rahatlatıcılığı varken detaylı kahve siparişlerine çok da girmemeli!..

Kulağımda en sevdiğim şarkı, hayatımda ailem ve sevdiğim insanlar… Yaşadığım yüzlerce olumsuzluk ve bir dünya hatam var belki ama şarkının güzelliğine inanıyorum. Ne istediğimi, nasıl istemem gerektiğini öğreniyorum. Her şey için teşekkür ederim hayat, yaşattığın her şeyin bir anlamı olduğuna inanıyorum. Şarkınız hep ruhunuzu aydınlatsın,

Sevgi ve tebessümle…

Devamını Oku

Toplumsal Mevzular

Toplumsal Mevzular
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Eğer yeni mezun bir gençseniz toplumun sizden beklentileri nedir ?

Soruya yanıt iki şekilde verilebilir. Birincisi yeni mezun bir beyfendiyseniz önce askerlik vazifenizi yerine getirir sonrasında maaşı dolgun, rütbesi hoş bir iş ile meşgul olur ve son aşama tüm bu vasıflarınıza yakışacak bir zevce seçersiniz. Tabi burada  seçim hakkını sizin adınıza yapabilecek çok sayıda eş, dost, akraba bulabilirsiniz. İkinci durum yeni mezun genç kızlarımızdır. Tercihen hemşirelik ve öğretmenlik gibi iş yapar bölümleri bitirmiş olması ya da kpssyi halletmiş mis gibi atanmış, memure hanım statüsünü eline almış temizinden ideal eş adayı olabilmeye hak kazanmış genç kızlarımız. Çevrenizin odak noktası, evlenmeniz topluma dert olmuş, mümkün olan her ortamda araya karacanın çeyiz seti ya da kanaviçe örnekleri ile donatılarak işlenmiş ve tüm bu çabaların sonucu aynı evin doğalgaz faturasına çaresiz gözlerle bakan hayat arkadaşınızı bulmuş olursunuz.

İstisnai durumlara gelirsek; “Çok okumuş ya da çok bilen ve çevre tarafından kesinlikle tasnif edilemeyen kızlarımız (!)” Ne demişler kadın dediğin az bilecek,az konuşacak… Bunlara uymayıp az sesiniz çıkarsa feminist yaftasını da yersiniz. Oysa bizim anlatmak istediğimiz ile feminizmin hiçbir alakası yoktur ya da biz kendimizi feminist olarak görmüyoruz. Evliliğe karşı mıyız ? –Hayır. Öncelik eğitim, sonrasında deneyim ve sonucunda aynı düşünceleri paylaştığımız ve birbirimize (özellikle düşüncelere) karşı saygıyı benimsediğimiz bir yol arkadaşı demek istediğimiz. Hergün en az üç çeşit yemek yapıp sonucunda “eline sağlık” ya da “teşekkür ederim” cevabını bile alamadığımız bir duvar değil. Mutfak ile oturma odası arası bir evlilik hiç değil.

Standart akşam; haber ve dizi kuşağı evliliği, etkinlik olarak evli arkadaşlar, eş, dost oturmaları derken kameraya bakın 10 yıllık evlisiniz. Gerçi günümüzde 10 yıl evli kalabiliyorsanız bir sırrınız olabilir. Kamera arkasına baktığımızda malum evlilik aşamalarında atlatılan badireler, ev bulma, döşeme, düğün vs. derken hayatınıza bir 10 yıllık amortisman yazabilirsiniz. Ya da aileler tarafından eviniz dört dörtlük döşenmiş, düğününüz en güzelinden yapılmış size sadece balayı kalmıştır -ona da düğün takıları falan diyerek olayı bitirmişsinizdir. Nişanı kız tarafı düğünü damat tarafı, TV en büyüğünden olmalı, koltuk ? Aaa benim hayalimdi pembe salon, TV ünitesinin yanına kitaplarından birkaç tane malum süs olarak güzel durur, düğün sonrası instagram fotoğrafları düğünümüzden birkaç kare, evimizde ilk kahve keyfi ve facebook. Ayy unuturmuyum kocişkomla gezmeler kalp kalp kalp, ya idealler ?

İdeal ; evli, mutlu, çocuklu.

1 KASIM 2015 Seçimleri ;  TBMM Toplam Vekil Sayısı :550

                                               TBMM TOPLAM KADIN VEKİL SAYISI : 81

Toplumsal normları hiçe sayan, gelenek göreneklerini unutan ya da bunlarla dalga geçen biri değilim. Sadece toplumsal normları sapıtarak, olayların yönünü değiştirerek hayatımızı tekdüze yaşamaya alıştırıldığımızı düşünen biriyim. Eş seçerken kalbi kadar aklını, cüzdanı kadar yaşam tarzını da dikkate alsak keşke… Evin en güzel odasını köşe koltukla çevrelenmiş TV odası yapmak yerine hayatımızın dönüm noktaları olan kitaplarımız ve çalışma masamız ile değerlendirebilsek, birlikte Devlet Tiyatrolarının en güzel oyunlarını izlesek ya da en bunaldığımız anda sırt çantalarımız ile hiç bilmediğimiz bir şehirde uyansak ? Sonuç olarak 4 yıl iktisat okuyup hayallerimizi çeyiz sandığımıza kapatmasak, çok sevsek ama tapmasak.

Bırakalım şu evde kalma gibi eskiçağ deyimlerini ne yaşa takılın ne yaşam tarzına. Hayatımızın merkezinde kendimiz (tabi egolu değil), hayallerimiz, ideallerimiz olsun. Güçlü, kendi ayakları üstünde duran KADIN’lar olalım ve siz beyler hayatınızdaki kadınlara güç vermeyin destek verin GÜÇLÜ KADIN olmaları için…

Devamını Oku

Rantların Efendisi

Rantların Efendisi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gün geçmiyor ki yeni bir olayla uyanmayalım güzel ülkemde.

Güzel ülkem!

Meydanlarda haktan, hukuktan, barıştan, demokrasiden bahseden meclise sızmış siyasi parti görünümlü terör örgütünün barajı aşmasını sağlayarak ülkemize yeni bir bela kazandıran vatandaşlarımıza teşekkürü bir borç biliriz.

Günlerdir Suruç’ta katliam var naraları atanlar arada şehit polislerimizi de unutmuyoruz mesajı vermeye çalışanlar (ki timsah gözyaşı) ve bununla birlikte hakların demokrasisi particiğine oy veren güzel ülkemin %12,2 lik vatandaşları! Öncesini hiç hesaba katmazsak 8 Haziran’dan  itibaren Türkiye’nin yaşadıklarından keyif alan ve avuçlarını kaşıyanları göremeyecek kadar nasıl bir nefret düştü içimize? Atı kıskandırmak için bindiğimiz eşek bizi tepiyor şu an ve biz ülke olarak seyirci pozisyonumuzu hiç bozmuyoruz. Evet Türkiye güzel ülke arkadaşlar güzel ülke de çevresi bozuk biraz (!)

Sempatik davranışlar sergile, barış güvercinlerini havalandır en ufak kaçakta güvercini vur emri ! Keşke ölenlerin yerine ben ölseydim diyen Demirtaş’ın gözyaşlarına inanacak kadar körüz bugünlerde…

Rantların efendisi, örgütün meclis sözcüsü, barış güvercini, sunni gözyaşı uzmanı Demirtaş ve heyeti barajı aşmanın keyfini askerimden, polisimden çıkarsın siz tutun koalisyan hesapları yapın, barajı düşürmekten söz edin. Anlamakta o kadar direniyoruz ki beterin beteri kapıda göremiyoruz. Güzel ülkemin güzel vatandaşları bu saatten sonra çözüm süreci değil de çözüm üretsek? Koalisyon hesapları yapacağına git seçime göm hdp’yi barajın en dibine işte kişisel çıkarlar değil de ülke çıkarlarını öncelik tutuğumuz gün güzel bir olabiliriz. Bir de Evlad-ı Osmanlı diyen kardeşlerim örgüte giden bir oyun varsa rica ediyorum ecdadın kemiklerini sızlatma.

Ne olursa olsun ölenler insandı ardında göz yaşı döken ana babaların evlatlarıydı gözyaşlarına kurban edilmiş zaferlere, rantlara fırsat vermemeli.

Oku, gör, anla, konuş. Ve unutma ;

İnsanları yaşat ki devlet yaşasın!

Devamını Oku
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort