DOLAR 32,5451 0.01%
EURO 34,9203 0.19%
ALTIN 2.429,590,27
BITCOIN 2061399-4,07%
Ankara
25°

PARÇALI BULUTLU

20:01

AKŞAM'A KALAN SÜRE

Muhammet Özdemir

Muhammet Özdemir

31 Ekim 2023 Salı

Orta Ekonomik Sınıfın Dünyası ve Toplumsal Yaşam Üzerine

Orta Ekonomik Sınıfın Dünyası ve Toplumsal Yaşam Üzerine
1

BEĞENDİM

ABONE OL

“Herkesin katılabileceği genişleyen ve giderek küreselleşen bir orta sınıf imajı, derinlerde herkesin yarı-kapitalist bir hırsa sahip olduğunu ima etmediği sürece, işçiler ve kapitalistler gibi ayrıştırıcı kategorileri uzaklaştırır. Ayrıca bu imaj, insanları kendi özel çıkarlarına göre toplum içerisindeki yerlerini yeniden tanımlamaya çağırarak, söz konusu orta sınıf ittifakları ve rekabetlerinin dayandığı mevcut sınırları aşmak üzere, cinsiyet, etnik köken, ırk, milliyet ve din gibi diğer potansiyel olarak ayrıştırıcı kategorilerin standartlarını esnetir.”[1]

Orta yaştan üslubu oturmaya başlamış bir antropolog olarak Hadas Weiss’ın yukarıya alıntılanmış saptama ve değerlendirmeleri, yaşanılan dünyada ve hayatta, popüler Amerikan kültürünün meydana getirdiği orta sınıf gerçeğinin ne kadar merkezi ve belirleyici bir role sahip olduğunu göstermektedir. Amerikan rüyası, bütün dünya insanlarının mümkün olabildiğince görünür olabildiği bir toplumsal alışveriş ve ilişki gerçekliğini vücuda getirdi. Bununla birlikte her katılımcının yükü eskisinden pek de farklı olmadı. Yine çalışmalılar ve üretmeliler, ama kendilerinden sonraki kuşaklara bazı kazanımları elde ederek aktarmalılar idi. Ya Amerikan rüyası bu gerçeği insanlarla paylaşmadı, ya da insanlar hayatın tabiatından gelen bu gerçeği görmek istemediler. Her halükarda birey ve onun psikolojisi gitgide daha önemli bir hale geldi. Psikolojik rehberlik ve danışmanlık, sosyal bilgiler, fitness, din psikolojisi ve hatta hukuk ve aile hekimlikleri bunun için icat edildiler. Nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan orta sınıf bireylerin kendilerine toplumda rol bulmaya, bu arada anne ve babaları, çocukları ve içerisinden geldikleri toplumsal alışkanlıklarla (kültür) ilgili bir rol bulmaya vakitleri olmadı. Açıkçası bu mümkün de değildi. Geçmişten zengin olan insan bireyleri ve yoksul insan bireylerinin birer rolleri vardı ve bunların çevrelerindeki hemen herkesin de rolü belirgindi. Zenginlerin seçmeye vakitleri vardı. Yoksullar ise eldekine razı olmaya mecburlardı. Ama her iki grubun dünyadaki nüfusları azdı. Bu nedenle her toplum kendini orta sınıfı üzerinden bildi. Günümüzde hayattaki her şeyin yeniden belirlenmesine yönelik kararsızlıklar ve bütün çalışmalar sadece orta sınıfın gereksinimleri içindir. Çünkü bu çalışmalar onlar için bir Pazar da meydana getirebilmektedir. Yani konu her zaman ticarete gelebilmektedir. Bu arada burjuva (18.-19. yüzyıllar) ile orta sınıf (20. yüzyıl) kesinlikle birbirinden farklıdır.

Amerikalılar 20. yüzyılın ortalarına doğru insanlığın adil ve objektif (insanlardan bağımsız) bir vasıta ile insan emeğini özdeşleştirmek istediler. Bütün bilimsel, felsefi, ideolojik ve dinsel kabullerin ortak gereksinimleri yasa, hakikat, evrensellik ve Tanrı kavramlarından hareketle insanlar arasında geçerli ortak bir adalet aracı ihtiyacıydı. Bu gitgide para oldu, çünkü kendine görünürlük verilen her katılımcı hem kendi gündemini dayattı hem de bundan kazanç sağlamaya çalıştı. Kazanç soyut bir asıl ise de para onun temsili ve görüntüsüydü. Bu, Amerikalıların (örneğin John Rawls’un) reddettikleri iki vakıayı gözler önüne serdi: 1- İnsanların ihtiyaçları ve hırslarının birleşimi olan çıkarları onların gerçek gereksinimlerini her zaman baskılardı. 2- Asıl (doğru), görüntüden (yalan karışmıştan) üstün olduğu halde evrensel bir nesnellik ölçütü aramak mutlaka araçları amaç haline getirirdi. Neticede para; yasa, hakikat, evrensellik ve Tanrı’nın işlerini görmeye başladı. Halbuki ABD’nin reddettiği Avrupa’da bile para Tanrısal bir işleve sahip değildi, piyasa (toplumsal kazanç girişimleri) Tanrı idi. ABD, Avrupa’nın kurtulduğu Ortaçağ Engizisyonundan büsbütün kurtulmak ve hatta ona refleksle doğmuş ve insana yeterince saygı gösterememiş modernlikten de ari olmak isterken Michel Foucault’nun panoptikon dediği daha tahripkâr bir toplumsal yaşama yol açtı. Foucault, Ortaçağda insanların bedenlerinin işkencelerle esir edildiğini ama ruhlarının özgür kaldığını, bunun çağdaşlıkta değiştiğini söylüyordu. Artık düşünceler ve ruhlar da özgür olamıyorlar.

Günümüzde orta sınıfta yaşayan insan bireyleri büyük bir bilinmezlik içerisindedirler. Onlara göre herhangi bir söylem, kavram, bilim, felsefe, ideoloji ve dine güvenebilmek çok zor. Kendilerini çok yalnız hissediyorlar. Bu arada bazı sorumlulukları var ve onları da nasıl yerine getirebileceklerini bilmiyorlar. Dahası kendi yerel özellikleriyle dünyaya açılmak (küyerelleşme) gibi bir davete büyük bir beklentiyle katılmışken yerel özelliklerinin Arif Dirlik ve Ella Shohat’ın uyarılarındaki gibi Avrupa’nın vaktiyle yaptığı yanlışların ürünü olduğunu fark ettiler. Yani örneğin Hindular Hindistan’da modern öncesine daha özgürleştirici dönmek istediler, ama savunabildikleri her şey 19. yüzyıl sömürge koşullarında maruz kaldıklarından ibaret oldu. Burada bireyselleşmenin meydana getirdiği büyük sorunlardan en öncelikli olanının dinamik birey olduğu anlaşılabiliyor. Çünkü her insan bireyi yaşamak ve yenilenmek ister. Kimse eskimek ve kendini görmezden gelmek istemez. Bu arada bu durumun meydana getirdiği bir de narsizm (topluma güvenmeme nedeniyle kendini fazla sevme) gibi bir yanlış davranış riski de mevcuttur.

Öyle görünüyor ki sağlık ve dijitalleşmeyle ilgili bütün yeni öneriler orta sınıfın yeni gereksinimleriyle ilgilidir. Bu gereksinimleri gidermeye yönelik girişimlerin en önemlisi de bireyin kim olduğuna karar vermesine yardım etme vaadi altında ondan yeniden para kazanmaya ve ömrünü talep etmeye dönmektedir. Ben bu vaat ve taleplerin her zaman isabetli olduklarını düşünmüyorum. Bununla birlikte insan bireylerinin her seçimlerine saygı göstermelidir. Çünkü modernlerden ve bazı çağdaşlardan öğrendiklerimizin aksine özgürlük insan doğasına daha uygun bir kavramdır. Her seçim hiç olmazsa öğretici olur. Dolayısıyla sağlık ve dijitalleşmeyle gündeme gelmiş olan transhümanizm, posthümanizm, metaverse, blok zinciri ve kripto para gibi her seçenek bireyle baş başa bırakılmalıdır. Birey seçmek için kendisi emek vermelidir. Böylece belki de sağduyu kendini yeni deneyimleriyle bulabilir.

EK: 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerindeki iki büyük depremle başlayan, bu ikisi arasındaki başka depremler ve sonrasındaki yüzlerce artçı depremle asrın felaketine götüren sarsıntılar birçok insanımızın can ve mal kaybı yaşamalarına yol açmıştır. Bu depremlerde canlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, geriden kalan yakınları, sevdikleri ve hepimize sabır ve metanet dilerim. Çok zor bir acı. Orta sınıfın kentleşme ve mülkiyet edinme yönelimlerini derinden etkileyebilecek bir acı. Hepimizin başı sağolsun.

[1] Hadas Weiss, We Have Never Been Middle Class: How Social Mobility Misleads Us, New York, Brooklyn: Verso, 2019, sayfa 16-17: “The image of an expansive and increasingly global middle class that everyone could join does away with such divisive categories as workers vs. capitalists, unless it implies that deep down everyone is a quasi-capitalist go-getter. It also softens the edges of other potentially divisive categories like gender, ethnicity, race, nationality and religion, to the extent that middle-class alliances and competitions are designed to cut through and transcend the boundaries that these divisions lay down, inviting people to redefine their place in society according to their private interests.”

Orta Ekonomik Sınıfın Dünyası ve Toplumsal Yaşam Üzerine

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Orta Ekonomik Sınıfın Dünyası ve Toplumsal Yaşam Üzerine

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort