DOLAR 32,3607 0.17%
EURO 34,4602 -0.71%
ALTIN 2.437,27-0,95
BITCOIN 2071221-5,14%
Ankara
15°

HAFİF YAĞMUR

13:10

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

mutlu demir

mutlu demir

18 Ekim 2016 Salı

15 Temmuz; Bir İhanet Girişimi

15 Temmuz; Bir İhanet Girişimi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

page_new-york-times-15-temmuz-darbe-girisimi-her-turlu-muhalifi-bastirmak-icin-kullaniliyor_20477883915 Temmuz herkesin dediği gibi bir dönüm noktası, bu şanlı milletin şaha kalktığı bir tarih olarak herkesin hatırlayacağı, gelecek nesillere göğüslerin kabararak anlatılacağı bir kahramanlık örneği…

15 Temmuz’a sıradan bir askeri kalkışma demek tarihe yapılacak en büyük haksızlık olacaktır. Asker kıyafetli teröristler, aldıkları emirler doğrultusunda milletin temsil edildiği TBMM’yi bile gözlerini kırpmadan bombalamışlardı, bu apaçık milletin iradesine balta vurmaktı. Silahsız vatandaşları helikopter ve savaş uçağı ile taramış ve bombalayarak, bu milletin has evlatlarını yok edebileceklerini zannetmişlerdi. Bunların hiçbiri bir bilim kurgu filmi ya da belgesel senaryosu değil, bu anlatılanlar Türkiye’nin yaşadığı ve tarihte bile bir örneği olmayan ihanetin ta kendisiydi. 15 Temmuz bu halkın yıllarca hayalini kurduğu ve umut ettiği ve yıllar sonra sahip olduğu bir lideri, bu halkın elinden alıp, halkı yetim ve öksüz bırakma girişimiydi. Bu milletin sahip olduğu  özgürlüğüne, demokrasisine tecavüz girişimiydi. Bugün dünyada birçok ülkede faaliyet gösteren bu silahlı terör örgütünün, kendi ülkesine bile bu ihaneti yapabilmiş iken faaliyet gösterdiği diğer ülkelerde neler yapabileceğini düşünmek çok da zor olmasa gerek.

Ne yazık 15 Temmuz planını yapanların ve arkasındaki işbirlikçilerin, 15 Temmuz’a kadar nasıl sinsi planlar yaptığına milletçe şahit olduk. Türkiye’nin son 40 yılına baktığımızda bu terör örgütünün özellikle dini kendilerine meşruiyet aracı kılarak, amaçlarına ulaşmak için her şeyi mubah kıldığını müşahede ettik. Öyle ki Batı’ya sevimli görünmek için ezanlardan bile peygamberimiz Hz Muhammed (S.A.S)’in  isminin çıkarılabileceğini, üniversitede okuyan tesettürlü bayanlara örtünmenin sadece bir “füturat” yani ayrıntıdan ibaret olduğunu ayrıca sınav sorularının önceden çalınarak yüksek mevkilere gelmelerinin kul hakkı kapsamına girmeyeceği gibi düşüncelerden yola çıkarak vermiş oldukları fetvalar, ne kadar çarpık bir yapılaşma olduklarının apaçık bir göstergesidir.

Bununla birlikte geçen 14 yılın Türkiye’nin bu zamana kadar geçirmiş olduğu çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönem olarak görüyorum. Kabuğunu kırmaya çalışan, bölgedeki ve dünyadaki olaylara kayıtsız kalmayan, meydana gelen haksızlıklara sesini çıkaran, gerektiğinde elini masaya vurmaktan çekinmeyen, Ortadoğu üzerinde oynanan oyunlara “one minute” diyebilen yani piyon değil tam tersine oyunun baş aktörü olan ve oyunu kuran, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda “dünyanın beşten büyük” olduğu gerçeğini haykırabilen “ Yeni Türkiye”  var artık.

İşte yaşanan bu gelişmeler, batılı güçleri ve üst aklı bir an önce harekete geçmeye itiyordu. Bu kontrolden çıkan ülkenin yeniden kontrol altına alınması için ve haddini bildirmek adına adımlar atılması gerekiyordu ve ilk adımlar atılmaya başlandı. İlk olarak 7 Şubat MİT krizi… Balık baştan kokmuştu ve hain planlara sahip olan örgüt üyeleri, Türkiye’nin yeni MİT Müsteşarı’nı istemediklerini açıkça belli etmişlerdi. Kendini devletin sahibi gibi gören, emirlerini devletten değil bir terörist liderden alan bu FETÖ/PDY örgütü bu milletin öz evladı olan MİT Müsteşarı Sayın Hakan Fidan’a operasyon yapıp, kontrol altına almak istemişlerdi. O zaman ki Sayın Başbakanımızın meseleyi erken fark etmesi ile olay geri püskürtülmüş ve yaptıkları oyun başarısız olmuştu. Üst akıl boş durmuyordu ve plan üstüne plan yapan bu terör örgütü ve onun uzantıları ikinci adımı atmışlardı.

Gezi olayları.

Gezi parkında birkaç ağacı bahane eden bir grup ve onun destekçilerinin hükümeti devirme yolunda yaptıkları girişimlere şahit oluyorduk. Halkın tüm desteğini alan hükümetimiz, birkaç çapulcuya ortamı bırakmamıştı ve gerekli cevabı vermişti. Daha büyük bir ihanet adımı ile tarihe geçecek 17-25 Aralık yargıda darbe girişimi ile sözde yolsuzluk adı altında bu milletin seçilmiş bakanlarına oradan da Sayın Cumhurbaşkanı’mıza kadar uzanan bir plan yaparak bu milletin kalbine ihanet hançerini saplamayı amaçlıyorlardı. “Dik dur eğilme bu millet seninle”, “kefenimizle çıktık yola”, “bir canımız var o da vatana millete feda olsun” diyen bir milletin desteğini alan Recep Tayyip ERDOĞAN “şuheda gövdesi, bir baksana dağlar taslar… O, ruku olmasa, dünyada eğilmez başlar” diyerek  kendini devletin sahibi olarak gören terör örgütüne gerekli cevabı vermişti. Devletin asıl sahiplerinin bu millet olduğunu göstermişti. O zaman ki Başbakanımız için kaçacağını, başka ülkeye sığınacağını söylediler, kaçacak diyenlerin kaçtığına, başka ülkelere sığındıklarına bugün millet olarak şahit olduk. Bu örgütün en son belki de en büyük hain planı 15 Temmuz hain darbe girişimiydi.

15 Temmuz bu milletin yıllarca batılı ya da batılı maskesi giymiş onun satılmış ruhlu piyonlarına karşı bugüne kadar daha hiçbir örneği olmayan, tarihe geçecek en güzel başkaldırının ta kendisidir. Dünya tarihinde birçok darbe girişimi püskürtme, darbeyi engelleme örnekleri vardır elbet, ancak 15 Temmuz, halkın kahramanlığını anlatmaya kelimelerin yetemeyeceği örneklerle doluydu. Tankın önüne yatan insanları mı demeli yoksa genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle  kurşunlara koşan insanları mı ? Yahut Üsküdar’da ardarda 2 tankın önüne yatarak, onları durdurmaya çalışan 34 yaşındaki Sabri Ünal’ı mı ? Veya bütün geliri bir tarla mahsulü olan ve vatan elden gitmesin diye bütün emeğini gözü kırpmadan yakan Kazanlı çiftçi Hicabi Bitik’i mi? Sırf savaş uçaklarının görüş alanı kapansın diye bütün emeğini bir saniye düşünmeden yakan ve darbe sonrası bile zararının karşılanması teklifini kabul etmeyen Hicabi abimizin bildiği bir şey vardı ki; o da Erdoğan demek Türkiye demekti, Erdoğan giderse Türkiye gidecekti.

Peki, ne yapılmalı? Bugünden itibaren hangi önlemler alınmalı?

Türk milleti olarak bağımsızlığına düşkün olan bu toplum, bir avuç vatan hainine ve onun maşaları olan batıya ruhunu satmış piyonlarına boyun eğmeyeceğini 15 Temmuz’da bir kez daha kararlılıkla göstermiştir. Hepimize düşen görev, bulunduğumuz ortamlarda bu örgütün kirli, sinsi planlarını elimizden geldiği kadarıyla anlatmaktır. Akademisyenler, bu örgütün sosyolojik ve psikolojik hareketini araştıracak makaleler yazmalı ve bu silahlı terör örgütünün faaliyetlerini anlatan panel ve sempozyumlarla bilgilendirme toplantıları yapmalıdır. Özellikle İngilizce, Fransızca, Arapça uluslararası makaleler yazılmalı hatta 15 Temmuz’u anlatan ses getirecek bir film çekilmelidir.  İçinde bulunduğumuz zamanın artık algıların savaşı olduğu ve algı yönetme savaşının uluslararası seviyede olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Bu sebeple sosyal medya, yazılı-görsel basında durmadan 15 Temmuz hain darbe girişimi üzerine haberler yapmalı bu konunun en ince ayrıntısına kadar araştırmalıdır.

Unutmayalım ki aksi takdirde 15 Temmuz’da canını, kanını feda eden 241 şehidimize ve 2 bin 185 gazimize bakacak yüzümüz olmayacaktır.

 

Devamını Oku
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort