DOLAR 32,5055 -0.12%
EURO 34,7782 -0.5%
ALTIN 2.495,390,45
BITCOIN 20728290,40%
Ankara
20°

PARÇALI BULUTLU

04:46

İMSAK'A KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90
Hata Yapmaya Hakkı, Küreselleşme ve Öğrenme

Hata Yapmaya Hakkı, Küreselleşme ve Öğrenme

ABONE OL
1 Kasım 2021 09:14
Hata Yapmaya Hakkı, Küreselleşme ve Öğrenme
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Bu dünyada en doğru sorulardan biri, kimin hata yapmaya hak ve yetki sahibi olduğudur. Aldatıcı bir kazanç ve bireyselleşme çağına kadar insanların çoğunluğu muhtemelen Tanrı gibi toplumları temsil edenlerin buna hakkı olduğunu düşünmekteydiler. Açıkça sultanlar, devlet başkanları, büyük bilim insanları ve büyük iş insanları vs.nin hata yapma hakkını temsil ettikleri tarih boyunca kabul edildi durdu, ama küreselleşme ve bireyselleşme her bir insanın buna hakkı olduğunu duyurarak kendini kabul ettirdi. Esas itibariyle insan eğer kendisi de kazanıyorsa veya bir gereksinimi gideriliyorsa bütün hata ve yanlışları anlayabilir ve meşrulaştırabilir görünmektedir. Amerikan rüyasının küreselleşmesi öncesinde gerçekleşmiş ve bu rüyanın pazarlayıcılarının birçok hak çerçevesinde bundan sonra yaşamın daha kolay ve keyifli olabileceğine ilişkin anlatımlarına gerekçe olan ne varsa son zamanlarda tüm dünyada geri dönmeye başladı.

Siquid Game adlı diziyi başka bir yazıda detaylı analiz edeceğim. Ama burada onu da hatırlatmak istedim, çünkü bu yazının meselesi hata yapma hakkını satın almak. İçerisinden geldiği ekonomik ve sosyal çerçevede karşılıklı uzlaşıların ürünü olan sözleşmelere (gelenek, adet, örf, âdâb-ı muâşeret vs.) dayanarak yaşamaya alışmış olan insan bu çevreyi değiştirmeye başladığında sorunlar da başlamaktadır. Aslında yaşam boyu hiç göç etmemiş ve sürekli aynı yerde bulunmuş insanlara sorulduğunda onlar da benzer yanıtları verebilmektedirler. Kimi zaman insana ilişkin soruların yanıtlarını genelleştirmek veya belirli değişkenlere bağlamak güçleşmektedir. Ne var ki, küreselleşme ve bireyselleşme döneminde yaşanılan insan sorunlarının temelinde ya açıkça çıkar çatışmaları veya iletişim kazaları bulunmaktadır. Hangisinin –çıkar çatışmasının mı, yoksa iletişim kazasının mı- daha vahim olduğunu saptamanın bir yolu da yoktur. Her halükarda küreselleşme ve bireyselleşme ile birlikte sadece fiziksel ve mekânsal değil, aynı zamanda psikolojik ve zihinsel nitelikli göçler yaşamış olan insanlarda dünyayla ortaklığın veya iletişimin nasıl sağlanabileceği ciddi bir sorun meydana getirmektedir. Her bakımdan göçmen yaşayan bir insan kendi ve ailesi de dâhil kime güvenebilir? Burada güven için tanıma ve bilgiye gereksinim vardır. Tanıma ve bilgi için de deneme, yaşama ve yanılarak öğrenme hakkı var olmalıdır. Oysa küreselleşme ve bireyselleşme döneminde bu hak da satın almanın konusudur ve işin gerçeği en pahalı tüketim konusu da bizzat yaşayıp deneyimleyerek hatayla öğrenme hakkıdır.

Siquid Game, hata yaparak öğrenme hakkının nasıl satın alınabileceğini “öl veya öldür” mottosuyla bir çeşit ölüm yarışı üzerinden anlamlandırıyora benzemektedir. Covid-19 sonrasındaki küresel koşullarda insani sosyal durum bu dizideki kaba abartıların nazik ve kibar birer versiyonundan çok da başka görünmemektedir. Afrika ülkeleriyle ilgili haberlere bakılırsa bu haberlerle yapılan dizi ve filmlerin birer tüketim içeriği ve hiper-gerçeklik olarak birbirlerini destekledikleri anlaşılabilir olmaktadır. Günümüzde dünya insanları alt ekonomik sınıfı Afrika insanlarına, üst ekonomik sınıfı da İskandinav insanlarına benzeyen ikili bir sınıf ayrışmasıyla korkutulmaktadırlar. Oysa ekonominin ve toplumsallaşmanın bile var edicisi insandır. Yani insan istemediğinde böyle bir korkuya gerekçe olabilecek hiçbir şey var kılınamaz. Yaşamın bilgiye dönüşmesi önce hata yapma hakkı ve sonra bu hakkın bilinç yoluyla kavramlara yüklenmesiyle mümkün olabilmektedir. Bu süreçlere müdahale edilebilse bile biyolojinin “doğal seleksiyon” olarak resmettiği bilinç-dışı üretim kodları veya ortak iktisadi görünmez bilinç içeriği insan üzerinde bu denli oynamalara müsaade etmez. Bununla birlikte tüketim toplumunda insanların hata yaparak kişisel ve ortak öğrenme hakları maalesef neredeyse yoktur.

Küreselleşme ve bireyselleşme döneminde 1990’lı yıllardan itibaren bazı Hollywood filmlerinde kaderin işlenmeye başlamasının kesinlikle tesadüf veya renklilik olmadığını daha önceki yıllarda ifade etmiştim. İnsanlar o filmlerle hayatı kabullenmeye alıştırıldılar. Üstelik Covid-19 sonrasında sorunların gerçek kaynakları konusunda bir bilgileri de olmaksızın her durumu kanıksamaya başladılar. Biraz etüt edildiğinde teolojik veya dinsel kader kavramının bu filmlerdeki kader işleyişlerine kıyasla çok daha gerçekçi ve insani olduğu fark edilebilir. Tüketilen daima o anda görünür olmayana kıyasla daha çekici ve benimsenilebilir durmaktadır. Söz konusu filmlerde –örneğin 12 Maymun, Kelebek Etkisi, Dejavu vs.- hata yapma hakkını düşünmenin ve kullanmanın kişiyi yormak dışında bir yarar sağlamayacağı alttan alta izleyiciye aktarılmaktadır. Küreselleşme ve bireyselleşme eleştirisi gibi duran örneğin Requiem for a Dream (Bir Rüya İçin Ağıt) adlı filmlerde de eleştirilen sadece tüketici bireyin kendisidir, kesinlikle tüketim toplumu veya merkezi ekonomi politikaları değildir. Fakat izleyici bu filmleri tüketim toplumu eleştirisi olarak izleyebilmektedir. Bu son paragrafta filmler ve diziler üzerinden geçerli olan vakıa gerçek yaşamda daha ciddi seviyede deneyimlenmektedir. Hata yapma hakkı yoksa yaşamak hakkı da yoktur. Başlangıçta tüm insanlara önemli avantajlar ve özgürlükler sağlayan küreselleşme ve bireyselleşme son 10 yıldır hata yapma hakkını aynı insanlardan almışa benzemektedir.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort