DOLAR 32,5921 0.24%
EURO 34,8228 0.45%
ALTIN 2.420,84-0,48
BITCOIN 21502140,23%
Ankara
25°

KAPALI

16:54

İKİNDİ'YE KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90

Terörle Küreselleşen İslam !

ABONE OL
25 Mayıs 2017 22:15
1

BEĞENDİM

ABONE OL

İslam ve terörü ele alırken; Terörün İslam’dan mı kaynaklandığını yoksa İslam’ın mı teröre izafe edildiğini çok iyi bilmek gerekir. Aşağıda ifade olunacağı gibi İslam’ın teşekkül devri diyebileceğimiz ilk zamanlarda mevcut şartlar gereğince “Savaşı tazammun eden” bazı ayetlerin indiğini ve bu ayetlerin hükmü gereğince Müşrik ve ehl-i kitapla savaşılması gerektiğini görmekteyiz. Yine aşağıda da değineceğim gibi Tebük seferi sırasında indiği rivayet edilen Tevbe suresindeki bazı ayetler bunun (o dönemde müşrik ve ehl-i kitapla savaşmanın) açık kanıtıdır. Ancak yapılan hata; bu ayetleri zamanından ve zamanının gerektirdiği durumdan alıp her asra ve her duruma tatbik etmektir oysa. Yani terör ruhlu kimselerin yaptığı şey; Zaman ne kadar değişse de böyleleri için hep “İslam’ın ilk yıllarındaki savaşma -savunma- durumunun olması gerektiğidir. Böyleleri günümüzü, 14 asır öncesinde var olan ve sadece o zaman dilimindeki kısacık ana götürme gayretini gösteriyorlar desek her halde yanlış olmaz. Yani terör, İslam’dan kaynaklanmıyor; İslam, Teröre izafe ediliyor.

Bilindiği gibi Fazlur Rahman, iki tür İslam’dan bahseder. Birinci İslam’ın ilk harfi olan “İ” harfi büyük yazılır ve bu İslam anlayışı; daha çok fıkıhçıların sultası haline gelmiş veyahut formüle edilmiş bir anlayıştır. İkincisi ise “islam” olarak ifade edilen ve baş harfinin küçük “i” ile yazılan “islam”dır. Şimdi buradan hareketle yavaş yavaş konuyu detaylandıralım: Tarihin Müslüman(islam)lara her zaman bir cilvesi olmuştur. Burada kullandığım “islam” kelimesi bir cins isim olup Kur’an’ın deyimiyle Hz. Adem’le birlikte insanoğluna gönderilen bütün ilahi emirleri / yasakları / dinleri / öğütleri kapsar. Yani anladığınız gibi çok daha üst bir pencereden tahlil ediyoruz meseleyi. Başta da ifade ettiğim gibi tarihin cilvesi ya “Dine karşı bir din oluşturma” ya “Peygamberi çarmıha germe” ya “Peygamberi ateşe atma” ya da… şeklinde tezahür etmiştir. Yani her zaman “İyiye karşı bir kötü” olmuş veya oluşmuştur.  Bütün bunlardan anlıyoruz ki “Nerde veya hangi zamanda bir hidayet eri gelmişse; karşısında ya belamları ya da şeytanlaşmış insanları” bulmuştur. İbrahim (a.s) de hak diyordu; Muhammed(a.s) de hak diyordu. İkisinin ve diğerlerinin (peygamberler) -zaman-mekan değişik olsa da- çağrıları hep “İnsan onuruna davet ve hakkı gözetmek” idi. Bu kısa hatırlatmadan sonra anlatmak istediğim küreselleşme ve “İslam” konusu ile terörün hüküm sürdüğü, terörün küreselleştirdiği “İslam”a geçmek istiyorum.

Küreselleşme, ilk başta ekonomi alanında ortaya çıkmışsa da kültürü, dili, geleneği, göreneği ve daha birçok alanı etkilemekle kalmamış; başkalaştırmış, Darwincilerin deyimiyle “Mutasyona” uğratmıştır. Küreselleşmeyle birlikte toplumlar farklı kültür yapılarıyla tanışmış; bu tanışma çoğu zaman toplumları özden uzaklaştırırken bazen de -çok nadiren de olsa- öze yaklaştırmıştır. Gelişmiş ülkelerin kültür dinamikleri, üçüncü dünya ülkelerini adeta esir almıştır. Batı; Coca-Cola’yı, McDonalds’ı, her türlü serbersiyeti (burada kastolunan serbestiyet, sınırsızlığı ifade eder) ve ahlaksızlığı küreselleştirirken; kendi değerlerini doğu toplumlarına benimsetmeyi bunları yaparken de doğu toplumlarının adeta benlikleriyle oynamayı iyi bilmiş, içlerindeki cevheri; kömüre kalbetmiştir. Elbette ki bu durumun çeşitli sebepleri olsa da anladığım kadarıyla en önemli sebep; Müslümanlar arasında “ortak bir paydanın” oluşmamasıdır veyahut oluşturulamamasıdır. Çünkü geçmişten günümüze Müslümanların ne peygamberi bir olmuş ne kitabı bir olmuş ne de tanrıları bir olmuştur. Şiilere göre ayrı bir peygamber ayrı bir kitap ve ayrı bir tanrı tasavvuru, vehhabilere göre ayrı bir peygamber, ayrı bir kitap ve ayrı bir tanrı tasavvuru oluşmuştu ve bu farklılık hala da devam etmektedir. Şiiler Kur’an eksiktir derken; Vehhabiler, önlerine gelen her şeye “şirk” yaftasını yaftalamakta bununla kalmayıp her biri kendi düşüncesinin “yalnız hak” olduğunu iddia etmektedir. Başta “islam” ile yola çıkmıştık; sözü de “islam”a getirmek istiyorum ancak bahsedeceğim “islam”; dostluğuyla, dürüstlüğüyle, kardeşliğiyle, misafirperverliğiyle, ahlakıyla değil; terörüyle küreselleşmiştir. Terörüyle diyorum çünkü Kur’an’da ifade edildiği gibi “Öyle bir fitneden sakının ki geldiğinde yalnız zulmedenlerle kalmaz, mazlumlara da ilişir” (Enfal-25) ayetinin işaret ettiği gibi “Sakınılmayan terör fitnesi” bugün zalim-mazlum bütün Müslümanlara teşmil edilmektedir. Kendini bilmez birilerin yaptığı hatalar, yalnız onlarla kalmayıp bütün doğu toplumlarını etkilemiştir.

Bir kaidedir ya kişi, arkadaşıyla bilinir; işte bu kaide gereğince mazlum, hep zalimle bilinir olmuştur doğu toplumlarında. Gücünü; barışı, hoşgörüyü simgeleyen yaklaşık 700 ayetten almayıp sadece ama sadece dönemin (Hz. Peygamberin dönemi) savaş ayeti olarak bilinen Tevbe-5.nci ayetten alan Müslüman görünümlü terörist oluşumlar; İslam topraklarını kan gölüne, vahşet denizine çevirdiler. Esenlik (İslamın bir anlamı da esenliktir) dinini, esenlikle küreselleştireceklerine; savaş, terör ve yamyamlıklarını İslama addedip bu haliyle küreselleştirdiler İslamı. Selahaddinler, Fatihler zamanında batının bir ezan sesiyle İman’a geldikleri bu coğrafyalarda bugün; ne Kur’an ne Sünnet ve ne de başka bir şey fayda veremez oldu bu insan görünümlü insan yiyicilere.

Başta ifade etmiştim, Tarihin bir cilvesi var(dı) ve olacak hatta oldu da! Muhammed(a.s) değil miydi, Mekke(ambargo yediği, çile çektiği, kovulduğu yer) yi fethedince O’na zulmedenlere, “Gidiniz, bugün sizin için artık korku yoktur, serbestsiniz” diyen? Yusuf(a.s) değil miydi, O’nu kuyuya atan üvey abilerine kıtlık zamanı buğday verip; “Sizi affettim, Allah da sizi affetsin” diyen? Öz bizde, kaynak bizde iken, bugün küreselleşmeyle köye dönen dünyaya neden hala vahşet, kan sunuyoruz? Yoksa onca zenginlik bizde dururken, bugün dünyaya sunacak bir değerimiz mi kalmadı? Yoksa tarihin hep cilvesini oynadığı o kirli ittifakların farkına varamadık mı? Hani Birinci Dünya Savaşı’nda Kudüs’ü ele geçiren Allenby değil miydi, “Bugün son Haçlı Seferi başarı ile sonuçlandı” diyen? Yani ona göre bir Haçlı savaşı vardı ve onlar, istediklerine ulaşıncaya kadar da devam edecekti nitekim ulaşınca da bittiğini ifade ettiği gibi… Karşı ittifakların ellerinde sağlam bir şey yoktu oysa! Onlar kuru, sallanan bir dal üzerine yuva kurmaya çalışıyorlardı tarihten beri oysa! Ve nitekim Allah, Ankebut suresi 41’de diyordu ya “Onlar Allah’ı bırakıp başka dostlar, ilahlar ediniyor ve onların güvendiği şeylerin misali zayıf, her an dağılmaya müsait örümcek ağına” benziyordu oysa! Peki biz esenlik ifade eden “islam”ın müntesipleri olan Müslümanlar, neden çağa değer üretemiyoruz? Globalleşen dünya ve globalleştikçe de müslümanları inim inim inleten batı dünyasıyla kardeşlerimize karşı neden kirli ittifaklara  girip, birbirimizi yiyor; Batı’ya “kaos islam”ını sunuyoruz??

Sonuç itibariyle çıkarmamız gereken aslında pek de bir ders yoktur, çünkü;

  1. Kalplerimiz kasavet kesbetmiş, nurdan feyz alamıyoruz.
  2. Yanı başımızda ölen, öldürülen kardeşlerimize dönüp bile bakamıyoruz.
  3. Maddiyattan başımızı kaldıramıyoruz.
  4. Dünyevi basit ve kısa vadeli ama sonuç itibariyle hüsranlı yollara dalıyoruz.
  5. Öz dururken hep kışırla uğraşıyoruz.
  6. Ezanları nağme, Feryatları müzik sanıyoruz.
  7. Kaybediyoruz, kaybediyoruz, kaybediyoruz…

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort