DOLAR 32,5055 -0.12%
EURO 34,7782 -0.5%
ALTIN 2.495,390,45
BITCOIN 20728290,40%
Ankara
20°

PARÇALI BULUTLU

04:46

İMSAK'A KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90
Tesadüflere ve Sakince Gidenlere Minnet Duymak

Tesadüflere ve Sakince Gidenlere Minnet Duymak

ABONE OL
22 Mayıs 2023 23:56
Tesadüflere ve Sakince Gidenlere Minnet Duymak
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Küçük bedeninden ona ait değilmiş gibi duran iki adet kocaman çakır gözleri ile bana baktı. Sonra koşarak otobüsün içinde koşmaya başladı. Koşarken kikir kikir gülüyordu. Ailesinden olduğunu sandığım diğer çocuklar elleri ağızlarında gülmelerini saklamaya çalışıyorlardı.

Arka arkaya iki koltuğu almışlardı. Daha otobüs kalkmamıştı. Muavin küçük kızın otobüsün orasına burasına kaçmasından hiç hoşlanmamıştı. Ailesini ikaz etti.

Kardeşleri ona yiyecek bir şey verilirse durabileceğini söylediler. Muavin onlara ters ters baktı.

Hava güneşliydi ama yakan bir güneş değil. İnsanı ısıtan, iyi eden ama rahatsız etmeyen Mayıs güneşi idi.

Küçük kızın içini kıpır kıpır eden belki de o Mayıs güneşi idi.

Kız kıpırdadıkça ona sakin bir yüz ifadesi ile bakan annesini fark ettim. Kızın görüntüsünün yaklaşık 30 yıl yaş almış yaşına göre biraz daha kilolu hali ile otobüsün koltuğunda sakin sakin oturuyordu. Kilolu insanların sakin olması hep ilgimi çekmiştir. Hem hareket hem mizaç anlamında sakin olmaları. Bedenlerinin değişimine direnmemeleri, sanki dünyaya direnmemelerine de sirayet etmiş.

Otobüs yavaş yavaş hareket etmeye başladı. Kıza bilet alınmamıştı. Dört beş yaşında bir çocuğa otobüste bilet alınmaz. Bu yazılı olmayan bir otobüs kuralıdır. Kız bunu problem haline getiren bir çocuk değildi. Şımarıklık yapmadı. Yavru bir kedi gibi annesinin kucağına kuruldu. Annenin eti butu sayesinde en konforlu koltuktan daha konforlu olan anne kucağına gömüldü.

Otobüsün hareketleri uykusunu getirdi. Başını annesinin kocaman göğüslerinin arasına koydu ve uyudu.

Annesi sanki kucağında çocuk yokmuş gibi koltukta oturuyordu. Çocuk onun için hiçbir rahatsızlık vermiyormuş, hatta orda yokmuş gibi oturuyordu.

Annenin başında, pembe güllü kocaman oyalı bir yemeni vardı. Yemeniyi üstten bağlamıştı. Kulaklarında sarkan, gözleri ile aynı renkte, boncuklu altın küpeler vardı. Ayağında spor ayakkabılar vardı. Ama öyle pahalı ya da şık olanlarından değil. Tek özelliği spor ayakkabı olan siyah spor ayakkabılar. Kalan tüm kıyafetleri siyahtı. Belki etini butunu saklamak niyetinde idi, belki de siyah giyinmeyi seviyordu.

Benim karşımda bir ön sıradaki koltukta oturuyorlardı. Arada bir şeyler okuyup arada onların huzur veren görüntülerin izledim.

Bir anne ve kucağında uyuyan kız çocuğu.

İnsana yaşanmış tüm güzellikleri çağrıştıran, huzur anlarını hatırlatan, biraz da hüzünlendiren bir manzara. Yaşarken farkına varamadığımız, miadı dolan güzellikleri hatırlatan bir hüzün. Çok üzmeyen, dağıtmayan, sadece buruklatan bir hüzün.

Onlara bakarken en önce baharın ilk günlerini özledim. Yeşilin yeni belirmeye başladığı ilk günleri. Kuş seslerinin artmaya başladığı ilk günleri. Sonra kış geldi aklıma. Kar tanelerinin arta arta yerleri kapladığı her yeri bembeyaz yaptığı kışı özledim.

Sonra önceki kışlara, baharlara gittim.

Her biri birbirinden sıcak olan kışlar geldi aklıma. Sonra o kışlarda, beraber ısındığım insanlar. İçtiğim ballı limonlu ıhlamurlar. Hastalıklar, sağlıklar geldi aklıma.

Aklımda kötü anılara dönüşmemiş artık göremediğim insanlar. Hayatıma eklenmiş, hayatlarına eklendiğim, birbirimize karşılıklı güzellikler yaşattığımız insanlar. Üzdüğüm insanlar, beni üzen insanlar. Artık etkisinden kurtulduğum, zihnimde kısa öykülere dönüşmüş, ders olmuş, öğretilerine teşekkür ettiğim insanlar.

Ahmet Kaya’nın, ölmek ne garip şey anne, dediği şarkı geldi aklıma.

Otobüs mola yerinde durdu. Küçük kız uyanmadı, annesi yerinden kıpırdamadı. Anne olmak ne garip şey. Yüzünde tek bir bıkkınlık, yorgunluk ifadesi belirmedi.

Ben biraz dışarı çıktım. Mola yerinde gördüğüm kır çiçeklerinin fotoğraflarını çektim. Her kır çiçeğini gördüğünde, daha önce hiç kır çiçeği görmemiş gibi mutlu olan ruhum ile ben başbaşa kaldım. Unutkanlığımdan dolayı şanslı olduğum kanaatine vardım. İnsan gördüğü güzel şeyleri zihnine kazımamalı. Yoksa aynı güzelliğe, bir sene sonra gene sevinemez. Sahiplenmemeli o güzellikleri, çiçek koklar gibi koklayıp bırakmalı. Bir şeylerin sahibi olmasındansa, bir şeylerin farkına varmayı tercih etmeli. Güzellik kotasını doldurmamalı. Güzellik kotasının dibindeki musluğu açık bırakmalı.

Gündemden dolayı, ortalıkta seçimden başka bir muhabbet yoktu.

Hayatımıza giren insanları seçmek kısmını fazla mı ciddiye alıyorduk. Evladı, anayı, babayı seçemeyen bir canlı türü olarak.

Seçebildiklerimizin ya da bilinçli yöneldiklerimizin hayrını görebileceğimizin umudu yüzünden, tesadüflere ve sakince gidenlere minnet duymayı gözden kaçırıyorduk. Sonra her biri mazi olunca hüzünleniyorduk.

Otobüsün hareket saati geldi. Küçük kıza ve annesine baktım. Zaman onlar için donmuş gibiydi. Otobüs uçsuz bucaksız ufuğa doğru yola çıktı. Yolun sağında solunda kır çiçekleri, gökyüzünde beyaz bulut kümeleri. Arada beliren güneş ile otobüs bir fotoğraf karesindeki yerini almış, onda kendi hikayesini görecekleri bekliyordu.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort