Naci Ali 1937 de Filistin ‘in Nasıra yakınlarındaki Şacara köyünde dünyaya geldi. Henüz 10-11 yaşlarındayken yaşanan Arap-İsrail savaşının mağdurlarındandı ve 1948 yılında kurulan İsrail Devleti’nin sürgün ettiği yüz binlerce Arap’tan sadece biriydi. Savaşları, silahları ve insanları o kadar iyi gözlemleyebiliyordu ki sürgün yaşadığı hayatında çocuk olma lüksü hiçbir zaman yoktu. Yaşamın zorluklarıyla çok erken yaşta tanışan Ali, siyasi hareketlere de 20’li yaşlardayken dahil olmaya başladı. Ve nitekim 1959 yılında “Arap Milliyetçileri Hareketi” ile başlayan siyasi hayatı kısa bir sürede bitti. Çünkü Ali’nin kendini ifade edebileceği özgür ortam hiçbir zaman oluşmamıştı. Lübnan ve Kuveyt’te yer aldığı bu hareketler onun sürekli cezaevine gönderilmesine sebep oluyordu. Her ne olursa olsun ümidi kırılmayan bu adam cezaevinde de boş durmuyor ve etrafındakilere gözlemlerini anlatıyordu. Çok iyi bir gözlemci olan Ali düşüncelerini ilk kez kalem ve kağıtla anlatmaya başlıyor, karikatürle çiziyordu. Onun bu yeteneğini keşfeden Filistin hareketi liderlerinden Gassan Kanafani ona öncülük ederek yolunu açtı ve ilk çizimlerini El-Hürriyet dergisinde yayınladı.

1974’e kadar çeşitli dergi ve gazetelerde karikatürlerini çizen Ali, Sefir Gazetesi’nde çizmeye başlamıştır. Hayatının bu dönemi Naci Ali ve davası için büyük önem taşır. Hanzala yaşayan bir karakter olarak ilk kez bu dönemde yüzünü göstermeye başlar. Asıl adı Naci Selim Hüseyin El-Ali olan Naci Ali bundan sonra “Dâmiri’s Sevre” yani Devremin Vicdanı olarak bilinecektir.

Hanzala’nın görseli bilindiği üzere elleri arkadan bağlı, ayakları çıplak, sırtı dünyaya dönük, gömleğinin sağ omzu yamalı bir çocuktur. Hanzala 10 yaşındadır ve hiçbir zaman büyümeyecektir. Bunun nedeni ise Ali’nin o yaşlarda vatanından sürgün edilmesidir. Hanzala’nın babası önemsizdir. Annesinin adı Nakba’dır. Annesinin ismi “Büyük Felaket” anlamına gelir. Dönem olarak 1948 İsrail Devleti’nin kuruluş günüdür “Nakba“. Hanzala’nın babası önemsiz olarak gösterilmiştir. Bunun sebebi “bir çocuk babasız yaşayabilir fakat annesiz yaşayaşamaz” düşüncesinin temeline dayanmaktadır.

Hanzala’nın yüzünü göremeyiz çünkü Hanzala işgali ve işgalcileri tanımaz.!

Hanzala’nın yüzünü göremeyiz çünkü ümmetin yaşayan evlatlarına dargındır.!

Hanzala’nın yüzünü göremeyiz çünkü o yaşadığımız dünyayı kabul etmez.!

Hanzala’nın yüzünü göremeyiz çünkü …!

Hanzala yöresel yada bölgesel değildir. Evrensel bir vizyona sahiptir. Bugün nerede bir çocuk katliamı varsa Hanzala işte tam oradadır.

.

Şahit olduğu katliamların yorgunluğunu, eskimişliğini, hoyratlığını yüz ifadesinde saklayan Hanzala, davasına destek olmayan 1,5 milyar müslümana dargındır aslında.

Hanzala dargındır çünkü rahlelerdeki kutsallarına zincir vurulmuştur !..

Hanzala dargındır çünkü rabbine secde ettiği yerler silahların gölgesindedir !..

Hanzala dargındır dargın !.. Katliamlara kayıtsız kalan İslam aleminden hala cesaretli bir ses gelmediği için.

Hanzala tüm dargınlıklarına rağmen yüzünü döneceği günü bekler. Çünkü Hanzala direnişin olduğu kadar ümidinde temsilcisidir. Bu özellik karaktere Naci Ali’den aktarılan en büyük hediyedir. Ali bir fanidir fakat Hanzala kıyamete dek ölümsüz bir karakter.

En büyük gayesi vatan topraklarında özgürce dolaşabilmek olan Naci Ali; 22 Temmuz 1987 yılında Londra’da İsrail Gizli Servisi MOSSAD tarafından yapılan suikastden 38 gün sonra hayatını kaybetti.

Hayatını kaybetsede ümidi Hanzala’yla yaşayan Ali, öldürülmesinden 1 yıl sonra “Altın Kalem Özgürlük Ödülü”nü aldı. “Devrimin Vicdanı” ismiyle bilinen Ali artık “Kanı ile Filistin’i Çizen Adam” olarak tarih sahnesinde yerini alacaktır.

Yazımın son sözlerini Naci El-Ali’nin yenilenleri tarif ettiği “Düşenler” ve “Göbekliler” mufassal teşbihi olmaktan ne zaman vazgeçeceğimizi sorarak noktalıyorum…

Sevgi ve muhabbetlerimle…