Ölümün Şifresi
Geçmişten günümüze neredeyse tüm düşünürler gizemli bir yapısı olan ölümü sorgulamış ve üzerinde araştırmalar yapmıştır. Her şey zıddı ile bilinir kaidesince hayatın anlamı ölümde aranmıştır. Ölüm ve hayat arasında nasıl bir ilişkinin olduğu ve birbirine zıt gibi görünen bu ikilinin arasındaki ince çizgiyi tam anlamıyla tespit etmek oldukça zordur. Her insanın mutlaka bir gün tadacağı ölüm olgusunun insanların zihinlerinde olumsuz bir imaja sahip olduğu görülür. Çünkü ölüm, insanoğlunun en değerli varlığı olan yaşam olgusunun sona ermesi olarak görülmektedir. İlk insandan günümüze birçok kutsal metinde ölümden sonra daha güzel bir hayatın olduğu vurgulanmışsa da, bu olumsuz imaj insan zihninin ayrılmaz bir parçası olarak kalmıştır. Bilimsel verilerin ışığında ölüm olgusunu incelediğimizde karşımıza insanları ürperten ölümün çok ilginç bir yönü karşımıza çıkmaktadır.
Embriyoloji bilimi, ölümün anne karnından itibaren bize arkadaşlık ettiğini söylemektedir. Anne karnında gelişen embriyonun bedeninde hücre ölümlerinin gerçekleştiği ve bu ölümlerin bedenin gelişim programının bir parçası olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin; Embriyonun parmak ve göz kapakları arasındaki boşluklar buradaki hücrelerin planlı ölümü ile oluşmaktadır. Yeni filizlenen bu yeni hayatta görülen hücre ölümleri bütün yaşam boyunca devam etmektedir. Bir günde ortalama 50-70 milyar hücre programlı bir şekilde ölmektedir.
Ölü üst deri hücreleri vücudumuzu birçok tehlikelerden koruyup yaşamın sürekliliğini sağlamaktadır. Bunun yanında vücudun savunma mekanizmasını oluşturan akyuvarlar vücuda sızmış olan zararlı bakterilerle savaşırken bu bakterilerin zehirli salgıları sonucunda ölmektedir. Buradan bedenimizde gerçekleşmekte olan hücre ölümlerinin yaşamın sürekliliğini sağladığını görmekteyiz. Diğer bir ifade ile ölüm bizim yaşamımızın ayrılmaz ve vazgeçilmez bir parçasıdır. Özenle baktığımız bu bedenimizin ayakta durması ölüm ile gerçekleşmektedir. Çok korkulan ve hatıra bile getirilmek istenmeyen ölümün varlığı ilginç bir şekilde yaşamın varlığını sağlamaktadır. Bu gerçeği Kur’an-ı Kerim 1400 yıl önce mucizevi bir şekilde dile getirmiştir.
“ O ki, ……ölümü ve hayatı yaratmıştır. ” (Mülk-2)
Burada ölüm ve hayatın yaratılmış olduğunu belirtirken, ölümü hayattan önce zikretmektedir. Bunun yanında bu ayette ölümü nimet olarak ifade etmektedir. Kur’an’da ölüm ile ilgili ayetlere bakıldığı zaman ölümün kaçınılmaz ve gerekli olduğu vurgulanmaktadır.
Hayatla iç içe olan ve hayatın devamlılığını sağlayan ölümün yaşam için yaratıldığı anlaşılmaktadır. Kaçınılmaz bir son olan ölüme karşı olumsuz bakış açısını değiştirmek ve ölümün verdiği mesajı doğru bir şekilde okumak insanın yapacağı en doğru davranış olacaktır. Ölüm bize evrende mükemmel bir şekilde işleyen bir programın olduğunu ve insanın da bu programın bir parçası olduğunu göstermektedir. Bunun yanında ölüm bize, alıştığımız ve ayrılmak istemediğimiz bu dünyanın bize yar olmayacağını açık bir şekilde hatırlatmaktadır.
Ölüm, yaşamın kara kutusu olarak üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken ve bize çok önemli mesajları olan bir olgudur. Ölüm güzeldir. Ölümün güzel şey olduğunu şairlerin sultanı şu şekilde dile getirmiştir:
Ölüm Güzel Şey
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber…
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?
Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun!
Ölümüde öldüren Rabbe secdeler olsun!
Kapı kapı, yolun son kapısı ölümse;
Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse!
O demdeki, perdeler kalkar, perdeler iner,
Azrail’e hoş geldin, diyebilmekte hüner…
O dem çocuklar gibi sevinçten zıplar mısın?
Toprağın altındaki saklambaçta var mısın?
Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var;
Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!
Ufka bakarlar; ölüm uzakta mı uzakta…
Ve tabut bekler, suya inmek için kızakta…
Sultan olmak dilersen, tacı, sorgucu, unut!
Zafer araban senin, gıcırtılı bir tabut!
Necip Fazıl Kısakürek
News