DOLAR 32,2561 0.01%
EURO 34,8687 0.4%
ALTIN 2.429,571,53
BITCOIN 20181101,71%
Ankara
22°

KAPALI

04:09

İMSAK'A KALAN SÜRE

Muhammet Özdemir

Muhammet Özdemir

31 Ekim 2023 Salı

Bunalım, Felsefe ve Politik Cinsellik

1

BEĞENDİM

ABONE OL

“Bunalım”, tercihlerinizin en iyi ihtimalle bir kötüden diğerine atlamakla sınırlı olduğunu anlamaya başladığınız bir dünya içeriğine kendinizi hapsolmuş hissetmenizdir. Yenidünyada insanın kaderi, bir “daha az iyi”den diğerine veya “bir kötü”den diğerine salınmaktan ibarettir. Böylece yenilenme ve değişimin meydana geldiği izlenimine kapılmak mümkündür ve insan, yeni bir tercihte bulunduğunu sanarak kısa bir mutluluk anına kapılabilir. Bu sınırlı varoluşun birçok haklı gerekçesi mevcuttur. Kuşkusuz en önde geleni, bir uyuşturucu gibi hızlı yaşamaya alıştırılan insanın artık bir daha yaşamayı yeterli görmemesidir. Sonra insan, eğlenceyi sınırlı da olsa nerede bulursa onu sahiplenmek arzusuna yenilir. Söz konusu eğlencenin en çok görüldüğü alanlar ise, “acı”, “merak” ve “cinsellik” sözcüklerinin yarattığı ayartıcı sosyolojiden edinilebilir. Neticede boşta kalan ve uğraşacak bir meşgalesi kalmayan insan, “dedikodu” arayışından başka bir şey olmayan politiği için zaman kavramının göreceli çukurlarına hapsolmuş buluverir kendini. Kişisel gelişimde içerilmiş metafizik yazılmaya ve geçerli kılınmaya konulduğunda artık herkes sadece kuklaya dönüşmüştür. “Bunalım durumları”, normal olmanın rutin koşulu haline evrilmiştir. Hayatta kalmak için yine eğlenceye ihtiyaç vardır.

Toplumsal yaşamımızda şikâyet ettiğimiz temaların birbirine zıtlığı, bir zamandan diğerine geçişte her defasında yeniden edinilen algı yitimlerinden dolayı yeterince anlaşılamaz. Ukrayna’da meydana gelenleri, tüm tercihlerin belirli bir kaderin öngördüğü sınırlı kötülük içinden algıların yitirilmesi olarak okumak işe yarayabilir. Türkiye’de 1980’lerden öncesi fazla politize olmuş gençliği ile 1990’lar ve 2000’ler ise apolitize olmuş gençliği ile yadırganıyordu. Burada “daha fazla” ve “daha az”ın, “politize olmak” ve “apolitik olmak” kavramsallaştırmalarının hiçbir gerçek anlamsal gönderimi bulunmamaktadır. İnsanlar “daha az kötü”ye ilişkin yeni bir tercih haklarını hiç olmazsa sözde edinmeyi deneyerek salınmaktadırlar. Nitekim “yeniden politik olmak”la ilgili övgüyü hak eden bazı gençlerin ne kadar yüce bir bilince erişmiş olduklarını ve şiddet uygulamak dışında somut hiçbir gelişme öneremediklerini yeterince gördük. Herkesin bir zamanı varsa da bir de müşterek zaman vardır ve birlikte yaşanırken bilinç yitimlerine rağmen memnuniyetsizlikleri biriktirir. Memnun olunmayan temasal görünüm kaybolur; fakat memnuniyetsizlik katsayısı geometrik bir ölçekte artmaya eğilimlidir. Söz konusu müşterek zamana ve biriktirmeye nispetle bakıldığında, “acı”, “merak” ve “cinsellik” her daim farklı alışverişlerde korunan ana temalar olarak olgusallaşırlar. Her toplumsal olayda kahrolası olması gerektiği halde hayranlık duyulan bir aşk öyküsü vardır ve kadını kim daha ucuza kapatırsa onun şiirleri dinlenir. Böylece Aristoteles ve onun yolundan gidenler bir kez daha haklı çıkacaktır. İnsanın -modernlerce reddedilmiş olsa da- bir doğası vardır ve o doğaya uyunca daha az kötü olacak her şey onsuz büsbütün kötü olacaktır. Son örnekte mesela kendilerinin meta haline getirildiği alışverişe itirazda bulunmaları beklenen kadınlar, bir ilgi oyuncağı bulduklarından gayet mesut olurlar ve tüm yorgunluklar bir anda tatlı birer hatıra oluverir. Benzeri memnuniyetsiz tüm zayıflar, toplumsal yığınlar, linç girişimleri, grevler ve elbette en çok üniversite öğrencileri için geçerlidir. Toplumsal cinsiyet rollerine alışverişlerde tanınan görev içerikleri, güçlü ile zayıf olduğu vehmedilen her oyunda yeniden sahnelenecektir. Sonra felsefe için esas soru şudur: Bütün bunları insanlardan bazıları bilinçli olarak yönetmekte midir, yoksa insanlar topyekûn bir akıl tutulması mı yaşamaktadırlar? Herkes bu sorunun cevabını biliyormuş gibi atılacaktır ortaya. Oysa bir sorunun cevabını bildiğini iddia eden, onun yarattığı soruna da bir çözüm sunabilmelidir ki, abartılı bilme hali sözde kalmasın. Galiba geçmişte “nesnel bilinç”ten, “tin”den (“kültürel bilinç”) ve halk devriminden söz etmiş bulunanlar, güçlünün yönettiği sirk koşullarının ebedi olmayışını açıklamaya çabalarken abartılı bir idealizme tutulmuşlar ve varsayımlarında saçmalamışlardır. İnsan öyle hemen anlaşılabilecek kadar yakalanarak bir zaman ve yerde tutulabilen bir varlık değildir.

Yukarıda değinilen rahatlılık veya rahatsızlık durumlarının tamamı psikolojik meşguliyet arayışından doğmaktadır. Burada “özgürlük” kadar “cinsellik” ve “acı” kadar “merak” da sanaldır, anlıktır. Cinselliğin psikolojik meşguliyet için kullanılması birçok insana garip gelebilir; ama böyledir. Başka özgür kullanım alanı kalmayan insan, cinsellikten başka ne ile meşgul olacaktır? Hiç konuşmadığımız “acı” ve “merak”a gelince; cinsellik erkekler için neyse kadınlar için de acı ve merak odur. Yani kadınlar veya kendini daha güçlü gösterme kaygısının yanı başında bizzat bulunuverenler her kimler iseler, onlar için de acı ve merak, meşgul olunacak ve tüketilecek ana temalar haline gelirler. “Adrenalin”, “sürpriz”, “gezme” ve “izleme” sözcüklerinin arkasında güçlü bir ayartıcı tutku bulunmaktadır. Bizzat itiraf etmiş olayım: Erkekler ile bilinen erkekleri, kadınlar ile de bilinen kadınları kastetmiyorum. Karıştırılmış doğal durumlardan edinilmiş yeni güç içerimlerine işarette bulunmak üzere ikisini metafor olarak kullanıyorum. Buna da “politik cinsellik” adını veriyorum.

Şimdi benim çözümlememe gelince, Müslümanların temel Kitap’ında pek çok uyarıcı cümle (ayet) bulunmaktadır. Bunlardan biri, “Allah’ı unutanlar gibi olmayın; çünkü Allah da unutanlarına ne olduklarını unutturur” (Haşr, 59/19) şeklinde Türkçeye çevrilen iddialı bir anlam taşımaktadır. Bir diğeri ise, söz konusu anlamı yakalamayı olanaklı kılmaktadır: “İyi bilin ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla (zikir) tatmin olur” (Ra’d, 13/28). Demek ki psikolojik meşguliyeti insana her daim yeterli olan ve “bir kötü”den diğer birine salınmayı engelleyebilen olgu –Müslümanlığa göre- “Allah’la meşgul olmak”tır. En azından yaşadığımız dünyaya ait değilmiş izlenimi veren bir önceki cümle bizi düşündürmelidir (Ne var ki din simsarları da hep bu cümlelerle yeni modern sığıntılar yaratmakta değil midirler?). Peki, bu ne demektir? (Demek ki, özneyi simsarlıktan kurtaracak olan, “fıtrî varoluşçuluk”la nitelendirdiğim bu yeni soruya cevap vermektir) Yani “Allah ile meşgul olmak”ın Türkçesi nedir? Sadece ne yapınca değil, aynı zamanda ne olunca bizzat O’nunla meşgul oluyor olacağız? İşte açılması ve doldurulması gereken bir soru daha. Fakat bu da öyle kolaylıkla cevaplandırılabilecek bir soru değildir. Zaten olsaydı bu metnin yazarı da uçmak için hazırlıklarını tamamlamış olurdu. Felsefe yapacağımız bir alan da söz konusu meşguliyetin içeriği olmalıdır. Zira yine aynı Kitap’ta, hatırlatmanın öneminden söz edilir (Zariyat, 51/55) ve birbirimize hatırlatmamız özendirilir. Felsefe de bütünüyle olmasa bile yoğunlukla -küstah ve soğuk “öğretmek” fiili yerine- hatırlatmaktan ibarettir.

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort