DOLAR 32,2234 -0.11%
EURO 34,9331 0.17%
ALTIN 2.445,790,57
BITCOIN 1966487-3,25%
Ankara
17°

HAFİF YAĞMUR

16:59

İKİNDİ'YE KALAN SÜRE

Muhammet Özdemir

Muhammet Özdemir

31 Ekim 2023 Salı

Fakirlik ve Zenginlik Üzerine: “Fakirlere Selam Vermeyiniz!”

Fakirlik ve Zenginlik Üzerine: “Fakirlere Selam Vermeyiniz!”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

dunyanin_1i_99undan_zengin_h84777Basitçe belirtmek gerekir ki, ben bizzat yaşıyor olduklarımı veya ileride yapmayı planladıklarımı yazmıyorum. Tanık olduklarımı ve insanların örtük olarak kabul ettikleri halde birbirlerinden genellikle gizlediklerini dile getiriyorum. Elbette her yazar, konuşmacı veya insan kendi yaşadıklarından yola çıkmaktadır; ama burada “yaşadıkları” kaydı, aynı zamanda içerisinde bulunduğu toplumsal alışkanlıklara maruz kalmak bağlamında bulunabilir. İkincisi, ben fakirliği bir zihniyet veya alışkanlık olarak alıyorum ve iki özellikle belirliyorum: Biri, ihtiyaç alanlarını saptayamamak ve her şeye muhtaçmış gibi yaşamaktır. Diğeri ise, başkasında her gördüğü pozitif ya da bazen negatif durumu –mesela dünya gezisi ve aşk acısı- bir heves olarak kendi için de talep etmektir. Üçüncüsü ise, varlıklılık ya da zenginliği paraya sahip olmak olarak değil de bir alışverişe konu olabilecek her türlü fayda imkânına sahip olmak olarak tarif ediyorum. Parayı anlamlı kılan, onu alışverişte geçerli kılan faydadır. Bir insanda kendine veya başkasına faydası olabilecek bir kabiliyet, özellik ve somut mal gibi her türlü mevcut, birer zenginlik kaynağıdır. Fakirlik, bir varolma tarzıdır; zenginlik de bir varolma tarzıdır. Fakir, her şeye muhtaç olandır. Zengin ise, sadece gerçek ihtiyaçlarına muhtaçtır. Bu bağlamda önerim, fakirlere sistematik bir temastan kaçınmaktır. Çünkü fakirin denklemi, zenginin halledebileceği bir denklem değildir. Ayrıca zengin kendi denklemi için uğraşırken neden fakirin denklemini kendi meselesi kabul etsin? Hayatı ve alışverişi bilmeyen insanlar, akıl baliğ kabul edilemezler ve onlardan uzak durmak gerekir.

Türkiye’de yaşamı zorlaştıran ve fayda temini yerine ancak fuzuli mesaiyi artıran bir etken, zengin ile fakirin, güçlü ile güçsüzün önce vakıa bağlamı olarak tespit edilemeyişidir. Okuryazar olan ve olmayan insanlar her şeyi prestij talebiyle ediniyor ve yaşıyor ve bu arada önce ahlak üzerinden konuşup tartışıyorlar. Ahlak bir ülkede genellikle varolanın inkâr edilmesi anlamına geliyor ya da böyle bir fonksiyon icra ediyorsa orada hayata dair en asgari bilgiler henüz mevcut değil demektir. Türkiye’de zengin ve güçlü olmak ahlaki olarak suçtur ve bununla beraber her insan sadece bu ikisi için yaşamaktadır. Çocuklara ileride ne olmak istediklerini sorduğunuzda, ergenlere nasıl bir insanla aşk yaşamak istediğini sorduğunuzda, yetişkinlere Ortadoğu’da ne olduğunu sorduğunuzda, hastalara nasıl bir hastanede tedavi olmak istediklerini sorduğunuzda ve ülkenin en akıllısı olduğunu iddia eden milyonlarca insana ne istediklerini sorduğunuzda alacağınız cevap daima zenginlik ve güç gerçeğine göndermede bulunacaktır. Örneğin tıp fakültesi öğrencileriyle maden mühendisliği veya fizik bölümü öğrencileri arasındaki farkı ve psikoloji bölümü ya da hukuk fakültesi öğrencileriyle felsefe bölümü öğrencileri arasındaki değer farkını anlamak için insanların davranışlarına bakmak yeterlidir. Davranışlar ve gerçekler gayet belirginken insanların konuştuklarında bu gerçekleri reddeden ve onu kabul etmeyi ve yeğlemeyi ahlaksızlıkla kodlayan bir çeşit ikiyüzlülük görünür olmaktadır. Çok laf yalansız ve çok mal haramsız olmayacağına göre, biz ne yaparsak yapalım kimsenin çok konuşmasına ve mal sahibi olmasına izin vermemeliyiz. Eğer kendini ve gerçeği bırakarak sürekli başkalarını düzeltmeye ve onları hayali bir dünyada yaşamaya zorlamak bir ahlak ve ahlaklılık ise, ben ahlaksız bir adamım ve böylece daha az ahlaksız olacağımı da düşünüyorum. Zenginlik ve güç için çabalarken zenginlik ve güçlülüğü ahlaksızlıkla kodlamak fakir bir zihniyete ve her şeye muhtaç bir kişiliğe sahip olmaktan kaynaklanmaktadır. Sözgelimi Allah’ın yardımı emrettiği fakirler bunlar değildir. Bilakis yardım emredilen fakirlerin ihtiyaçları belirlidir, her şey değildir. Öte yandan bir fakire yardım etmek onu nüfusuna almak ve hayatını üstlenmek demek değildir. Türkiye’de birine yardım etmeye niyetlendiğinizde hem her hevesine cevap vermenizi ve hem de asgari tüm ihtiyaçlarını sizin karşılamanızı bekliyor. Üstelik bu arada sizinle diyalogu esnasında tanıklık ettiği ne kadar sır varsa sırf kendine saygı edinmek için onları ucuz fiyatlara olur olmaz yerlerde satılığa çıkartıyor. Bu bir genelleme midir? Elbette bir genellemedir. İstisnaları bulunabilse de ancak işine gelmediğinde karşı çıkılabilecek bir genellemedir. Bu nedenle gerçek anlamda zengin olamasa bile biraz zengin olabilen insanlar, bu ülkede, selam ve sabah konusunda bir planlamaya gitmektedirler. Aksi takdirde bir anda elli ile çarpılarak geometrik bir tarzda çoğalan insan akrabalarının ihtiyaçlarını görürken biri üstelik diğerine nispetle eksik kaldığında düşmanlığını kazanmaktan bile kurtulamayacaktır. Şimdi kim ahlaklı ve fakir olmak ister? Böyle fakirler mi onurlu, erdemli, ahlaklı, mağdur ve üstelik cennete 500 yıl evvelden girecektir? Dünyada ne varsa adalettir!..

Fakirlere selam vermemenizi öneririm. “Sonradan görme” tabiri özellikle bunların her hali için geçerlidir ve dünyanın birçok yerinde neredeyse birçok toplumun unsurları böyledir. Suçlu veya ahlaksız olmamanın tek göstergesi, başkasının açığa çıkmış yanlışlıklarının daha kötü olduğunu ispat edebilmekten geçmektedir. Kimse iyi olmanın içeriğini tartışıyor değildir. Herkesin yaptığı, neyin veya kimin kötü olduğunu belirlemeye çalışmaktır. Bu heyecanda iyi ve kötüden başka üzerine var mı yok mu diye konuşulabilecek bir şey kalmamaktadır.  Bu kadar fakir ve dar bir ikilemle düşünebilenler, bir de milyonlarca olgu ve kavramı ilgilendiren bilim ve felsefeden söz etmiyorlar mı? Fakirler için gerçek olan sadece onların can sıkıntıları ve hevesleridir. Düşünme onlar için anlık ve bir defalığınadır. Bu meseleye devam edeceğim.

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort