DOLAR 32,2234 -0.11%
EURO 34,9331 0.17%
ALTIN 2.445,790,57
BITCOIN 1966487-3,25%
Ankara
17°

HAFİF YAĞMUR

16:59

İKİNDİ'YE KALAN SÜRE

Muhammet Özdemir

Muhammet Özdemir

31 Ekim 2023 Salı

İnsanlara Hak Ettikleri Gibi Davranmak Üzerine

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mısır’dan sonra Ukrayna’da da darbe oldu ve Suriye’de Rusya’ya kaybederek Türkiye’yi her bakımdan –ekonomik, politik, askeri ve özellikle psikolojik bakımdan- zor durumda bırakan Amerika Birleşik Devletleri yeni bir darbenin daha mimarı oldu. Avrupa Birliği ile Rusya kapışıyor görünüyordu; ama aslında İngiltere kraliçesi adına Amerika Birleşik Devletleri ve karşısında Rusya vardı. Olanlar gizli bir pazarlığın neticesi midir ve Türkiye hakkında da bir pazarlık yapıldı mı bilmiyoruz. Fakat Suriye’de Amerika Birleşik Devletleri için ayaklananlar kaybetti, Mısır’da ve Ukrayna’da ise kazandılar. Mısır’da daha önce ayaklanıp da bir süre devlete hâkim olan ve 2013 Temmuz’undaki darbeyle devrilenler de ABD için ayaklanmışlardı. Bence Türkiye’yi Mısır’a zaman zaman benzetenler de bu noktadan yola çıkıyorlar. 1 Mart 2003 tezkeresinden beri Türkiye ile ilgili farklı senaryoların konuşulduğu söylenip duruyordu. Almanya’nın Hamburg kentindeki ayaklanmanın arkasında da Rusya’nın olduğu iddia ediliyordu. Bazıları Türkiye’yi de son zamanlarda Rusya’nın yanında görüyor. İran’da Amerika’ya daha yakın olduğu düşünülenler kazandılar. Ne olup bittiğini bilmiyoruz, zaten mevcut zihnimizle bilmemiz de mümkün değil. İnsanımızın her şeyi biliyorum havasına oldum olası hastayım ben. Hele de takdirkâr davranıldığı için insanın tepesine çıkıp da kendisini bir halt sanan karakter tarzına çok alışkınım. Ukrayna’dakiler de demokrasi için ayaklandılar ve bakalım tecrübe onlara hangi kazığı attıracak da pişman olacaklar? Bulgaristan’da Avrupa Birliği’ne karşı ayaklanıldı, Ukrayna’da ise onun lehine. Bir satrancın olduğunu ve söz konusu oyunun Türkiye üzerinde de sürdüğünü anlamak için fevkalade bir zekâya sahip olmaya lüzum yoktur.

Bugün insanın zayıf olanının karakter yapısı üzerine yazmak istedim ve çeşitli halkları metaforik olarak andım. İlk elde denilebilir ki, zayıf insana kesinlikle güvenmemek lazımdır. Kadınların isabetli oldukları bir konu varsa o da budur. Kadınlar zayıf veya muhtaç erkeklere kesinlikle yanaşmazlar. “Aşkı arıyorum”, “benim amacım sadece aşktır”, “bana dış güzelliği veya parası değil kalbi, içi lazım” gibi laflar ederler; ama erkeğin muhtacına selam bile vermezler. Güçlü erkeğin ise kendilerine yaptıklarına her daim katlanırlar. Kadındaki bu karakter tarzı aslında ona has değildir. Yaşadığımız dünyada zayıf olan herkes benzer tarzda davranmaktadır. Friedrich Nietzsche’nin aristokrat ahlakı, zayıflık, solculuk ve kadın düşmanlığını, hatta Tanrı’nın ölümünü ilan edişini bir narsizm veya kaçıklık olarak değil de böyle okumak ve anlamak lüzumludur. Machiavelli her zaman haklıydı “Hükümdar” adlı eserinde: “Seven satabilir; ama korkan asla ihanet etmez!” Kadınlar nasıl muhtaç erkeklerden hoşlanmaz iseler, muhtaçlığı genişleterek biz de tüm muhtaçlardan uzak duracağız. “Sevgi”, “hoşgörü”, “diyalog”, “empati”, “anlayışlılık” vs. kavramları sürekli anacağız; ama onları taktiksel olarak zikrettiğimizi ihmal etmeyecek kadar akıllı olacağız. Çünkü insanlara duymak istedikleri söylenmelidir, gerçekler değil. Yaşadığımız dünyada hiç kimse gerçekleri duymak istemez. Mesela ben bu dünyada bir tane bile çirkin kadın görmedim. “Çirkinlik” kavramı herhalde kâbusları ifade etsin diye uydurulmuş ve yanlışlıkla kadınlara nitelik olarak eklenmiş bir kavramdır. İnsanları kendilerine muhtaç olmadan tanıyamazsınız ve muhtaç olduğunuzda da tecrübe ettikleriniz sizi üzebilir. Bu nedenle en doğrusu güçlü olmaktır. Güç mücadelelerinin psikolojik, ahlaki ve bilimsel meşruiyeti de buradan gelmektedir. İnsanlara karşı davranışlarınızı genel uygulamaların dışında iyiliğe doğru kayacak tarzda değiştirirseniz önce iyilik ettiğiniz insanlar ihanet ederler size ve yok pahasına satarlar. Bir yerde zulüm normalse siz de zulmedeceksiniz ve bir yerde iyiliğin sınırları varsa Peygamber gibi davranmaya azmetmeyeceksiniz. Aksi taktirde önce o zayıflar size haddinizi bildirirler. İnsanların geneli zayıf karakterlidir ve halkın küçük görülmesinin sebebi burada bulunabilir. Ben hiçbir zaman halkımızı aşağılamadım; ama onda olanları da inkâr etmedim. Halkımız teamüllere göre davranır ve ahlak kurallarına göre anlatır durur. Herkes kısa yoldan diploma almak veya zengin olmak ister; ama böyle amaçlara erişenleri de namussuzlukla itham eder. Zayıf olan kim olursa olsun, ona zulmetmesen de zulmünden emin olmayacaksın ve duymak istediğini söyleyerek mutlu edeceksin insanları. İyilik ve özellikle ahlak konuşulmak için ve daha ziyade kış aylarında kış uykusu için gereklidir; fakat ahlaksızlığın ahlakçılardan yayıldığını bilerek yaşamayana bu dünya her zaman dar gelecektir.

Ufak bir örnek vereyim. 2010 yılı Mayıs ve Haziran aylarında “sen bir elitsin, ben de kıroyum” dediğim bir arkadaşım vardı. Bu tür cümlelerle hiçbir zaman kendi düşüklüğümü kastetmedim. Kastettiklerime dair ise birçok detaylı makale kaleme aldım ve genelde uluslar arası kongre kitaplarında yayınlandılar. Yerini bilmek açısından tevazu ile insanları mutlu etmeyi eskiden beri severim. Fakat söz konusu arkadaşla bir gün tartıştık ve bana dönüp şunu söyledi: “Sen nankörsün. Kıroydun, biz elitler olarak seni aramıza aldık ve şimdi yaptığına bak!” O zamandan beri her rastladığım üzerinde benzer denemelerde bulundum ve daha hala bir tane farklı insan çıkmadı. Demek ki, gücünün yettiğine hükmetme ve onu ezme istidadı bütün insanlarda vardır. Yüzlerce insan örnekleminden hareketle bunu söylüyorum. İlla ki ben farklıyım diyen varsa, herkese duymak istediğini de söylerim: Sen gerçekten de farklısın!

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort