DOLAR 32,2561 0.01%
EURO 34,8687 0.4%
ALTIN 2.429,571,53
BITCOIN 20181101,71%
Ankara
22°

KAPALI

04:09

İMSAK'A KALAN SÜRE

Muhammet Özdemir

Muhammet Özdemir

31 Ekim 2023 Salı

Küreselleşme ve Korku Ekonomisi: Covid-19 ve Sosyal İlişkinin Vergilendirilmesi

Küreselleşme ve Korku Ekonomisi: Covid-19 ve Sosyal İlişkinin Vergilendirilmesi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yenidünyada insanları ikna etme ve onların karakterlerini şekillendirmede (eğitim) kullanılan üç önemli korku bağlamı bulunmaktadır. Üzerinde dikkatle düşünülürse bu üç bağlamın bireyselliğini yaşamaya çalışan her insan için geçerli olduğu teslim edilebilir. Birincisi, insanlar sağlıklarından mahrum kalmakla korkutulmaktadırlar. Covid-19 deneyimi bunu yeterince göstermiştir. İkincisi, insanlar parasız kalmakla korkutulmaktadırlar. Uluslararası dengelerden yerli kültürler bünyesinde insanların birbirlerine her türlü özel davranışına varıncaya değin eldeki deneyimler bunu da yeterince göstermektedir. Üçüncüsü, insanlar yalnız kalmak ve kendisi dışındaki insanlar tarafından iletişimden mahrum bırakılmakla korkutulurlar. Kabul edilmekte bazen zorlanılan bu korku maddesi, insanların sosyallikten çekildiklerinde kendilerini değersiz hissetme, takdire aç hale gelme, alınganlığın artması ve psikolojik ve psikiyatrik rahatsızlıklara yatkınlıklarının artması gibi sonuçlarla karşılaştıkları; ayrıca özellikle iş yerlerinde sorumlu personel müdürü tarafından dışlanan bir çalışanın huzur durumu göz önünde bulundurulduğunda anlaşılabilir olmaktadır. Çocukların anne babaları kadar sosyal çevrelerinin çocukları olmaları, yalnızlığın korkutucu olmasının en önemli göstergelerinden birisidir.

Geoffrey R. Skoll’ün Social Theory of Fear: Terror, Torture, and Death in a Post-Capitalist World (Sosyal Korku Teorisi: Kapitalizm Sonrası Bir Dünyada Terör, İşkence ve Ölüm, Palgrave Macmillan, 2010) adlı kitabında, bu üç korku maddesini daha kapsamlı ve başka bazı korku maddelerini de ekleyerek incelemektedir. Skoll’ün bütün korkuları bir sosyo-ekonomik çerçeve ve ekonomi-politik hesap üzerinden okumasının anlaşılabilir bir nedeni vardır. Bunu kitabın girişindeki ilk sayfada Karl Marks’ın tarihsel materyalizmini küresel kapitalizme uyarlayan ultra yapısalcı analizden edinebilmek zor değildir: “Politik ekonomi ve bilinç sistemleri birbirini pürüzsüz bir şekilde takip etmezler. Tipik olarak bir ara dönem araya girer. Bu araya girme süresi boyunca kaos hüküm sürer…” Skoll’ün kitabında söylediğine göre, yaşanılan dünyada uluslararası sermaye cezasının –o, Çin, Suudi Arabistan ve ABD arasındaki ilişkilerden örnekler vermektedir (s. 16-17)- özellikle geleneksel kültürlerden kopmak yönündeki etkinlik gücü, sağlık ve yalnızlığın da onda mündemiç olmasının bir neticesidir. Açık bir deyişle insanları korkutmanın en etkin yolu, onları parasız bırakmaktır. Sağlık sorunları ve yalnız kalmak baş gösterinceye değin insanlar paranın önemini ve etkinliğini reddedebilirler, ama zamanla muhakkak anlarlar ve yola gelirler. Skoll’ün kitabında rahatsız olduğum pasajlar, İslâm, Müslümanlar ve Ortadoğu’nun bütünüyle önce “hukuk ve terör” başlığı altında ve sonra şiddet içeren dünyevi eylemlerle birlikte anılıyor olduğu pasajlardır. Skoll’ün baktığı yerden sadece bu temanın görünür olması ve ayrıca derinden derine bu sorunun da kaynağının küresel kapitalizm olduğunu kendisinin saptıyor olması bana adaletli ve tutarlı gelmedi. Daha yakınlarda Daniel Woodley tarafından kaleme alınmış Globalization and Capitalist Geopolitics: Sovereignty and State Power in a Multipolar World (Küreselleşme ve Kapitalist Jeopolitik: Çok Kutuplu Bir Dünyada Egemenlik ve Devlet Gücü, Routledge, 2015) adlı kitabında da benzer bir durum söz konusudur. Bununla birlikte her iki kitabın ve örneğin David Harvey’in The New Imperialism’de (Yeni Yayılımcılık, Oxford University Press, 2003) saptadığı genel dünyevi vakıaya göre, insanlar arası eşitlik fikri ve modernliğe katılım, insanların beklentilerini büyük ölçüde artırmıştır ve artan beklentilerle küresel ekonomi arasında bir örtüşme söz konusudur. Bu örtüşme bahsettiğim korku ekonomisi ve özellikle üç temel korku bağlamının kaynağı durumundadır. Yani mağdur ve kurban görünümündeki insanların bu ekonomide çok büyük emekleri vardır.

Richard Baldwin ve Beatrice Weder di Mauro tarafından 2020 yılında yayınlanmış olan Economics in the Time of COVID-19 (Covid-19 Zamanında Ekonomi, London, CEPR Press) adlı editoryal kitapta insan yaşamı, Covid-19 kapsamında, bütünüyle ekonomik değerlendirilmekte ve ekonomi de sağlıksız kalma, parasız kalma ve yalnız kalma korkularının ikna ediciliği eşliğinde olacak bir içerikte analiz edilmektedir. Önce parasız kalmak riskinin, sonra da yalnız kalma riskinin günümüzde sağlığını kaybetme riskinin önüne geçtiğini görebiliyoruz. En azından yabancı ülkelerde geçerli bu vakıa, Covid-19’un esas sonucunun sosyal ilişkilerden küresel sermayeler lehine yeni vergiler ve harçlar çıkarmak ve hatta eskileri yok edip yeni sosyal ilişki parametreleri ve harçları icat etmek olduğunu göstermektedir.

Sizlere bir sır vereyim: Eskiye göre değişen ve paramızın yetersiz kalmasına yol açan esas gelişmeyi şurada arayabiliriz: Daha önceleri küresel kapitalizm yerine yerli ekonomide karşılığı olan sosyal ilişkilere sahiptik, şimdi bu ilişkiler bozuldu. Örneğin ulusal televizyon kanalları yerine küresel kanalları izliyor ve artık ulusal dizi analizleri yerine kendi yaşantımızı bile küreselleşmiş Türkçe dizilerde analiz etmeye çalışıyoruz. Bu kadar sosyal ilişki değişikliği ekonomik olarak cari açığa yol açmaz mı?

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort