DOLAR 32,2053 -0.22%
EURO 35,1156 -0.22%
ALTIN 2.498,171,32
BITCOIN 21695751,30%
Ankara
24°

AÇIK

17:01

İKİNDİ'YE KALAN SÜRE

Muhammet Özdemir

Muhammet Özdemir

31 Ekim 2023 Salı

Selfie Teşhir: Nihilizmin Sosyolojisi

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yaşadığımız müşterek hayatın bazı geçerli ve bağlayıcı (genel geçer) kuralları olmalıdır; çünkü iletişimi mümkün ve hala güvenilebilir kılan yegâne dilsel ölçüt söz konusu kurallardır. Aksi takdirde zaten söze itimat kalmamıştır. Günümüzde insanlar birbirlerine yaklaşımlarında, önce kendi konumlarını değerlendirmek yerine muhataplarının varoluş tarzına olan güvensizliklerini dikte etmektedirler. Yeni ortaya çıkan ve hızla yayılan ortak varoluş tarzlarından birisi olan “selfie” kavramı, “teşhir” ile beraber düşünülmesi lüzumlu müşterek gelişmelerden birisidir. Hala “içi bomboş bir fındık bile kırılmak ister” düsturunu olgusallaştıran insanlar, iş birbirleriyle iletişime geldiğinde hep haklı çıkmak, en fazla konuşan olmak ve ikisi mümkün olmadığında da şiddete başvurmak konusunda fevkalade tahripkâr bir hukuki denklemin önünü açar görünmektedirler. Böylece akıllı cep telefonlarıyla yalnızlığını paylaşmayı kanıksayan insanlarımız, aslında gitgide daha fazla insanın karşılarında hizmetçi olmaları gerektiğine ilişkin örtük bir talebi ne denli meşrulaştırdığının da farkında değildir. Sorun şudur: Hiç kimse hizmetçi olmak istemediğinde, hizmet talep eden insanlar arasında şiddete dayanan bir mücadele baş gösterecektir.

Psikolog dostlarımdan bir tanesi geçen yıl kendilerine intikal etmiş şöyle bir vakıa anlattılar. Marmara Bölgesi’nde görev yapan ve televizyonlar ile internette izlediği hayat şartlarından etkilenerek kişisel yaşantısında benzer şartları talep eden bir insan, kıymetli bir dostuna şöylece iletmiş talebini: “Eşinle olmak istiyorum.” Anlayışlı dostu bir psikologa başvurması gerektiğini söyleyerek meydana gelen iletişimsel rezaleti çözmeye çalışmış. Neticede söz konusu insan bir uzman psikologa başvurmuş ve hala mülakatlar devam ediyormuş. “Selfie” ve “akıllı cep telefonu” düşkünlüğünü böyle bir örnek olaya bağlamanın gerekçesi, yaşadığımız hayattaki özgürlük taleplerinin oldukça yersiz ve fuzuli özentilere dayanıyor olmasıdır. Bazılarımız kendisine dışarıdan ve hazır gelen insani alışkanlık (tüketim) kalıplarını birer özgürlük sanarak istekle sahipleniyorlar. Çünkü televizyon, internet ve özel olarak sosyal medyada tanık oldukları insan tarzının evrensel ve daima mümkün bir şey olduğunu düşünüyorlar. Örnek olaydaki durum aynıyla politik karşılaşmalarımız ve gerginliklerimiz için de geçerlidir. Birbirinin insanlığına dahi güvenmeyen bazı insanlarımız, çeşitli illerde sahip oldukları politik tercihin muvaffak olamamasını güç tehdidiyle bertaraf etme haklarının olduğunu varsayarak davranmakta ve kendilerine ait olmayan ne varsa yakıp yıkmaktadırlar. Hepsinin altında aynı psikanalitik önyargı bulunmaktadır: “Ben bir yere sahip değilsem orası benim için tehdittir.” Teşhiri, yanlış cinsel talepleri ve politik tavır alış günahlarını birbirine bağlayan söz konusu algı bozukluğu, özyeterlilik sorunu, özdenetimsizlik ve fuzuli iştahtan kaynaklanmaktadır. İnsanlar sadece kendileri için geçerli bir hukuk talep etmek ve başka insanları da onun altında araçsal kılmak konusunda son derece istekli davranmaya önkoşullanmışlardır. Bu bencillik, demokrasi, özgürlük, adalet ve empati gibi kavramların yanı sıra aslında İslâm’a olan itimadı da zayıflatmaktadır. Hayatı olduğu gibi algılamaya istekli olmadığımız için onu zorla zihnimize uydurmaya çalışmak ve bu konuda oluşturulmuş çeşitli tüketim kalıplarını birer özgürlük olarak edinmek uzun vadede tüm değerleri erkenden iptal etmektedir. Kapitalizmde sadaka vermek bir erdem olmadığı gibi yardımı ummak da bir hak değildir.

Özel olarak selfie teşhire gelince, fark edilme ve beğenilme pahasına utanma, gizlilik ve kolay erişilemezlik kavramlarını feda eden insanlar uzun vadede ellerine kalacak sermaye konusunda fevkalade hesapsız hareket etmektedirler. Örneğin Lady Gaga’nın paylaşabileceği ve gündem yaratacak başka bir sermayesi kalmadığı için vücudunun mahrem bir kısmını da insanlarla paylaştı. Bundan sonra neyini paylaşacak? Uzun ömürleri bu kadar erken ve lüzumsuz tüketmek, elbette dokunulmaması gereken bir saygı sınırında bulunabilir; fakat durum böyleyse hayatla ilgili sermayelerini erkenden bitirmiş insanlar saygı dayattıkları insanlardan daha sonra bir iyilik de beklemesinler. Merhamet, kapitalizmin yarattığı bir erdem değildir. Aksine kapitalizm öncesi geri insanlık dönemlerinin istismar için bıraktıkları bir yanlış tutumdur. Kapitalizm öncesi, geri insanlık dönemi değilse; o takdirde selfie teşhire gösterilmesi gerekli saygının ahlaki ölçütü kapitalizm dışında nereden bulunabilecektir? Yemekler ve toplumsal birliktelik anlarından sonra artık yeni örneklerde masa altlarının ve özel anların paylaşıldığına tanık olmaya başladık. İnsanların “ilginçlik” algılarıyla bu kadar oynadıktan sonra geriye bir ilginçlik için ne tür bir sınır kalabilecektir? Bir zamanlar olağan hayattan kaynaklanan sınırlar ve yeterince ilginçlik olanağı mevcuttu. Artık sürprizi de yeniden içeriklendirmek gerekmektedir. Muasır medeniyet seviyesine erişmek hep böyle bir şey miydi? Her nedense lüzumlu meşguliyetleri ve önemli statüleri olan saygın insanlar selfie teşhir gibi çeşitli faaliyetlere iltifat etmemektedirler. Genellikle tıp fakültesi öğrencilerinin akıllı telefonla meşguliyette diğerlerine nispetle oldukça sınırlı ve ölçülü davranması bir rastlantı mıdır? Yine de özel bir anınızı paylaşmak gibi masum bir niyete sahip olabilirsiniz. Popülariteden uzaklığınız ölçüsünde söz konusu kaygınız yeterince takdir edilebilir.

Nihayet Friedrich Nietzsche ve ona benzeyen çeşitli kaçık filozofların şikâyet ettikleri bir tasarımın sosyolojik görünümlerini yaşamaya başladık. Jean Baudrillard gibi bazı toplum metafizikçileri daha önce yeterince uyarmıştı bizleri. Madem böyle bir toplumsal iklimde yaşıyoruz, o halde kimse adalet, hak, özgürlük, empati ve saygı gibi kavramların illüzyonlarına sığınmasın ve esas kaygısını olduğu gibi ifade etsin: “Ben bir Tanrı’yım ve hepiniz benim kölemsiniz.” Tam da böyle bir güç istenci mesajı alıyorum herkesten. Söz konusu popüler kavramlara zaten güven kalmamışken onlar üzerinden daha fazla yapılacak tüketim –tıpkı ideoloji kavramında olduğu gibi-, temiz kavramların kirlenerek birer nefretin onlara eşlik etmesine yol açabilir. Özellikle İslâm bağlamında dikkat etmek lüzumuna işaret edebilirim. Bizim yüzümüzden İslâm’ın da tüm masum çağrışımları kirletilmemelidir. Bu arada İslâm üzerinden daha ziyade siyasal İslâm’ın çöküşünü ilan etmek isteyenler de vardır ve bunlar en çok hırsızlıktan, yolsuzluktan ve başka negatif eylemsel kavramlara müracaat etmektedirler. Bunlarla selfie teşhircileri arasında bir fark bulunmadığını da sözlerime eklemek isterim. Hükmetmedikleri her yeri tehdit altında diye gösteren insanların hiç olmazsa ahlaktan söz etmeye hakları olmamalıdır. Her şey böyle olabildiğince istekle ve kolaylıkla tüketilirse olacağı haber vereyim: En güçlüye itaatin söz konusu olduğu ve hiçbir hukuki ölçütün bulunmadığı yine fuzuli bir savaş başlayacaktır. Burada ben de sözgelimi akla, ahlaka, dine ve bilime inananların yanında değil de sadece samimiyete inananların yanında olurum. Son söz: Tanıtım yerine insanları kandırmaya yarayan reklamları alın, bakalım ne televizyon ne de internet kalıyor mu?

EK: Bugün (4 Mart 2014 Cuma) tarihimizin önemli siyasi kahramanlarından birisi olan rahmetli Alparslan Türkeş’in ölüm yıldönümüydü. Tarihimizi her daim göz önünde bulundurmamız lüzumludur. Ayrıca kıymetli mütefekkir şehit Seyyid Kutub’un erkek kardeşi Muhammed Kutup bugün Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur, Allah rahmet eylesin.

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort