Bize Kudüs Gerek
Bize bir çalar saat gerekli bayım.
Çaldığı zaman gözlerimizi fal taşı gibi açtıracak,
Bizi yattığımız ölüm uykusun uyandıracak bir saat.
Bize izan gerekli bayım, dirayet gerekli yoksa nasıl bu kadar umursamaz olunur ki ?
Yoksa, neden en kıymetli mirasımıza bugün kirli postallar değer ?
Önce Hz.Süleyman gerekli sonra Kudüs fatihi Selahaddin Eyyübi…
Evvela bilmek gerekiyor bayım, zira bilmeden sevilemiyor.
Misafir değiliz ki bayım, kiracı da
Bizler evin asıl sahipleriyiz ve bu yüzden hiçbir kirli çıkarınıza alet etmeyeceğiz evimizi, hiçbir anlaşmaya yanaşmayacağız.
Size de kulakları sağır eden bir ses gerekli bayım,
Konuştuğunda korkudan dizlerinizin titreyeceği gücünü Hak’tan alan bir ses…
Aslına bakarsanız umutsuz değiliz beyefendi,
Çünkü bizlere ümitsizlik yakışmaz.
Çünkü, içimizde saatlerini Kudüs’e göre ayarlayanlar var, her gün ‘bugün nasılsın?’ der gibi Kudüs’ü soran devrimciler var bilesin.
Sağına soluna bakmadan ‘ben’ varım diyebilenler de var bayım, bunlar sizi korkutabilir, korkutsunda.
Emin olun bayım, birgün topyekün uyanacağız,
O gün sizi kollayacak ne bir otorite olacak ne de arkasına saklanabileceğiniz bir Gargad ağacı.
Bekleyin bayım evin asıl sahipleri bir gün mutlaka gelecek…
Popüler Kültür Aldatmacası
Popüler kültür denen bir hastalık varmış meğer. Hepimizin tutulduğu ancak farkına bile varmadığımız sinsi bir hastalık.
Modern diye tanımladığımız, özgürlüğü son haddinde yaşadığımızı iddia ettiğimiz zamanlarda yaşıyoruz. İlk bakışta her şey normal ve uyum içinde görünüyor. Ancak zaman geçtikçe insanların içinde bulunduğu bu uyum, sıradanlığın verdiği sıkıntı ve sancı, farkında olanlar için dayanılmaz hale geliyor.
Alemlerin Rabbi insanı akıl ve irade sahibi olarak tanımlıyor. Hiç birimiz hem inancımız gereği hem de deneyimlerimiz doğrultusunda bunun aksini iddia etmeyiz, ancak pratikte ‘irade’ kısmını uygulamakta sıkıntı yaşadığımız bir gerçek.
Artık yaptığımız ve yapacağımız amelleri biz değil de ‘popüler kültür’ belirler duruma geldi.Hangi mekanlara gideceğimize, neler giyeceğimize, hangi teknolojik aleti kullanacağımıza, hangi televizyon programını izleyeceğimize, hangi kitabı okuyacağımıza karar veren başka birileri mevcut.
Tek tip insan modeli oluşturmaya çalışan bu popüler kültürün çekiciliğinden kendimizi alıkoymak her ne kadar zor olsa da kendi karakter ve mizacımızın önüne geçen bu tabuyu yıkma gayreti göstermeli, kendimizi önceden belirlenmiş hazır bir kalıba sokmaya çalışmaktan vazgeçmeliyiz.
Hayata başkalarının gözünden değilde Kendi bakış açımız ile bakmayı, toplumsal bir grup içerisinde kendimizi kabul ettirme kaygısı yaşamadan, kendimiz olabilmeyi becerebilirsek içinde bulunduğumuz bu durumun ana problemlerini de çözme yoluna gidebiliriz sanırım…
Tekdüze ve boyunduruk altında geçirdiğimiz bu hastalıklı zamanlarda zihnimizde “Hiç akletmez misiniz ? – Hiç düşünmez misiniz ?” nidalarının yankılanması dileğiyle….
Bizi Diğerlerinden Farklı Kılan Allah’a Hamd Olsun !..
Dersimiz Samimiyet
‘Modern çağ’ tabiri günümüz insanlarına dayatılan bir puttur. Gün geçtikçe modern çağa biraz daha ayak uydurmaya çalışıyoruz. Hatta bu çağdan sakınmak isteyenleri de dışlar hale geldik. Biz Müslümanlar kimliklerimizden ve değerlerimizden ödün vererek beklide en önemli sıfatlarımızdan biri olan samimiyetimizi kaybetmek ile karşı karşıyayız. Daha ilk okul çağlarında beynimize işlenen ‘batılılaşma’, sözde ‘modernleşme’ gibi kavramlar sayesinde bugün İslam coğrafyası kimliğini kaybetmekle yüz yüze kalmış durumda.
Diyanet İşleri Başkanlığının bu seneki kutlu doğum etkinliği bu konuya binaen ‘Din Samimiyettir’ başlığı altında işlenmişti. Bu konuda örnek almamız gereken en büyük örnek tabiki Efendimiz.
Resullullah’ın ‘’Sizden biriniz kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemedikçe (kâmil manada) iman etmiş olamaz’’ hadisi şerifi içinde bulunduğumuz bu hastalığa şifa niyetinde.
İslam alemi olarak şu mübarek günlerde ağır bir imtihandan geçiyoruz. Gazze ve diğer İslam ülkelerinde zulüm kaf dağını aşmış durumda. Bizlerin yapabileceği şuan için fiili önlemler haricinde, dilimizin yettiğince zulme karşı çıkıp kalbimizle buğz etmek. Modern dünyanın vurdum duymazlığından, bencilliğinden sıyrılıp ‘’ Mü’minler birbirlerine muhabbet, merhamet ve şefkat gösterme hususunda tek vücut gibidir. Öyle ki bir organ hastalanınca, vücudun diğer kısımları uykusuzluk ve ateşle birbirlerini (hasta olanın bağrına ortak olmaya) çağırırlar’’ Hadis-i Şerifine sığınmak beklide çekilen tüm sancıların ilacı olabilir…
Son günlerde Gazze için geceli gündüzlü ettiğimiz dualar, okunan Yasinler, Fetihler akla “neden Allah katında kabul olmuyor ?” sorusunu getiriyor ister istemez. Belki de yukarıda bahsettiğimiz gibi samimiyetimizi gözden geçirme vakti gelmiştir. Haber kanallarında gördüğümüz o kötü manzaraları kanalı değiştirince unutup, Coca Cola’mızı yudumlamaya devam ediyorsak samimiyetimizden bir şeyler eksilmiş demektir.
News