DOLAR 32,5451 0.01%
EURO 34,9203 0.19%
ALTIN 2.429,590,27
BITCOIN 2061399-4,07%
Ankara
25°

PARÇALI BULUTLU

20:01

AKŞAM'A KALAN SÜRE

Faik Yılmaz

Faik Yılmaz

21 Ocak 2016 Perşembe

Haşhaşileri Yakından Tanımak

Haşhaşileri Yakından Tanımak
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Haşhaş özellikle köyde yaşayanlar ve yaşamış olanlar yabancı bir kavram değildir. Ancak ismi farklı yörelerde farklı şekillerde kullanılmaktadır. Mesela Karadeniz Bölgesi’nde Kendir ismiyle bilinir. Rize İlinin “Kendirli” ilçesi eskiden bölgede çok kendir ekilmesinden dolayı bu isimle anılmaktadır. 15-20 yıl öncesine kadar dedelerimiz kendiri gövdesinden ip yapmak amacıyla ekerlermiş. Tabi tohumlarının keyif verici ve uyuşturucu etkisini çok büyük çoğunluğu bilmezmiş. Daha sonra devlet kendir ekimini yasaklayınca unutulup gitmiş yeni nesiller tanımaz olmuş. “İyiki de unutmuşlar.” desek yanlış olmaz sanırım.

Haşhaşın uyuşturan, hayaller gördüren, “deli cesareti” diyebileceğimiz etkisini keşfedip bunu kendi kötü amaçları için kullananlardan en meşhuru ise Hasan Sabbah olmuştur. Nedendir bilinmez ama tarihimizde bu konuyla ilgili kaynaklara sıkça rastladığımız söylenemez. Genel olarak bu konu basit bir asayiş olayı gibi görülmüş ve üzerinde pek durulmamıştır. Oysa batılılar bu ilginç ve tarihin akışını değiştirecek olaylara sahne olan konuyu sıkça işlemiş ve bu konuda değişik eserler meydana getirmişlerdir. Bugün İngilizce’de suikastçi anlamına gelen “assasin” kelimesi de Haşhaşi kelimesinden evrilerek ingilizceye geçmiştir.

Haşhaşiler ve Hasan Sabbah’la ilgili en ayrıntılı eser Sloven yazar Vladimir Bartol’un “ALAMUT (Fedailerin Kalesi)“ isimli eseridir. Çok değişik alanlarda çalışmalar yapmış olan yazar ilk ve tek romanı olan bu eseri 1938 yılında yayınlanmıştır. Ancak eser gerekli ilgiyi bir çok sanatçıda olduğu gibi yazar öldükten sonra görmüştür ve Türkçe’de dahil olmak üzere bir çok dile çevrilmiştir. Kitle iletişim araçlarına ve bilgiye ulaşımın bu kadar kolay olduğu devrimizde çoğumuz bir çok gerçekten bihaber iken o dönemin şartlarında Sloven bir yazarın bu kadar ayrıntılı bir eserin yazabilmesi doğrusu takdire layıktır.

Beşyüz sayfayı aşan bu eser tarihi bir roman. Dönemin şartları, devletlerin ilişkileri, siyasal olayları ustaca aktarılmış. Masalsı yönüyla müridlerinin gözünden Hasan Sabbah ve Alamut Kalesi anlatırken yaşatacak kadar detaylarıyla ve canlı olarak aktarılmiş. Kitabı okurken gördüğüm bir kaç olumsuz noktada oldu tabi. Yazar Türk Düşmanı olduğunu açıkca belli etmiş, roman kahramanlarıyla duygularını örtüştürerek kullanmaya çalışmış. Bu da tarihsel br romanda hiç de görülmesi istenmeyecek bir husustur diye düşünüyorum.

Hasan Sabbah sapkın ideallerine ulaşmak adına oluşturduğu sahte cenneti, haşhaşında etkisiyle gerçekmiş gibi gösterdiği insanları birer ölüm makinesi haline getirmesi, sonasında padişah, vezir ve bir çok devlet yetkilisini öldürtmesi onu zamanının en korkulan terörist portresi haline getirmiştir. Hatta bugün bile haşhaşi kelimesi insanların koktuğu, ürktüğü, duyunca telaşlandığı bir olgu haline gelmiştir. Konudan çok sapmayalım. Vladimir Bartol’un kitabıyla daha önce hiç duymadığımız hakkiketlere de tanık oluyoruz. Mesela Nizamül Mülk’ün Ömer Hayyamla arkadaş oldukları gibi.

Tabi Türk Düşmanı olduğunu kitabın her bölümünde düşündürten bir yazarın eserinden yola çıkarak Alamut ve Hasan Sabbah hakkında objektif değerlendirmeler yapmanın imkansız olduğu aşikardır. Oysa Tolstoy gibi büyük yazarlar kendi ırklarının dejenere olmuş ahlaki değerlerini ve toplumsal eksiklikleri eleştirebilmeleri yönünden çok daha objektif çok daha okunabilir olmuşlardır. Haşhaşilerle ilgili daha detaylı bilgi sahibi olabilmek için tarih konusundaki çalışmalarıyla hemen herkesin tanıdığı Bernard Lewis’in “Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah” isimli eserini de okumanız gerekir. Oldukça değişik ve farklı kaynaklar taranarak ve özenle hazırlanarak okura sunulan bu eser ülkemizde pek ilgi çekmesede Amerika’da haftalarca best seller olmuş, satış rekorlarını kırmıştır. Bu kitapla Haşhaşilerle ilgili daha doyurucu bilgilere, daha objektif yorumlara ulaşabilirsiniz. Dönemin genel durumunu ve toplumsal dokusunu anlamak içinde Amin Maulouf’un “Semerkant“ isimli kitabınıda okursanız hem konuya tamamen vakıf olursunuz hemde başlıbaşına bir kitap konusu olan Ömer Hayyam’ın hayatını ve felsefesini de suya sabuna değmeden üstünkörüde olsa şöyle bir görmüş olursunuz.

Son günlerde ülkemizi bölmek isteyenlerin sevineceği üzere toplumsal gerginlik ve ayrılıkların ayyuka çıktığı, toplumun bir kısmının “Haşhaşi“ diye nitelendirildiği bir dönemden geçiyoruz. Onun için “Haşhaşiler kimdir ?” sorusu önem kazanıyor. Bahsi geçen eserlerde bu konuyu irdeliyor cevabını veriyor.

 

 

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort