20 Ocak 2016 Çarşamba
Türkiye'nin Yeni Yol Haritası
Genç Ufuk Fikir Kulübü Derneği Olağanüstü Genel Kurul İlanı
Kadavra Metodolojisi Ve Şiirin Ölümü
Kur'ân'ı Doğru Anlamada Dil ve Tarih Bilgisinin Önemi
Soğuk Değil Ölüm Üşütüyor
Yasin Naci'ye Veda
Günaydın, güneşsiz bir cumartesi sabahından sesleniyorum size… Birazdan yazacağım satırların tamamı, cumartesi sabahı kahvaltısında “omaç” yiyip Trt türkü radyosunu dinlerken geldi aklıma… Hayatı sorgulayış yeteneğimin yüksek seviyede olduğu anların birindeyim… Çokça annelere sesleneceğim!
Sevgili 70-80 kuşağı anneler,
Kızlarınıza annelerinizden, annelerinizin de annesinden öğrendiği o özel yemeklerden yapın, damaklarına o tadı yerleştirin, sonra da yapmayı öğretin muhakkak… Bunu bir kültür mirasçılığı, kültürel aktarım gibi düşünün. Bırakın fasulyeyi, pilavı, domates çorbasını bilmesin, internet siteleri bu tariflerle dolup taşıyor. Bir tıkla öğrenir yapar dert değil… Asıl dert şu: buğdayın anayurdu iç anadoluda yetişmiş, annesinin “yuxayı kevredip” ya basma peynirle dürüp eline tutuşturduğu, “dönderme”yi kokusundan tanıyan bi annenin, “omaç” diyince suratına garip garip bakan, “banma” diyince zihninde hiç bir şey canlanmadığı için ağzı sulanmayan bir nesil yetiştiriyor olması ihtimali… Yediğin “kömbe”nin,” arabaşının” içtiğin “çalkama”nın hakkını vereceksin arkadaş, öğreteceksin, aktaracaksın, yaşatacaksın… Yok öyle “ah anneneniz/babaneniz ne güzel yapardı” diye tarihin tozlu raflarndan hikaye anlatmak. Alacaksın pekmezi, pişireceksin bazlamayı “ahan da böyle yapılr banma” diyeceksin. Yanına turşu iyi gider diye de tüyo vereceksin. Karadenizli misin? “bak yavrum bu mısır unu” diyeceksin, “bu da telli kolot!”. Yapacaksın muhlamayı, tutturacaksın dibini ki; dibi için ne kavgalar ettiğinizi anlatacaksın bir yandan da.. “Hamsinin kokusundan iğrenilmez çocuğum, ayıp” diyip hamsi ayıklamayı öğreteceksin. “Ayy ben hamsiye dokunamaaam” diyen nesle aşina olmak istemiyoruz, eğiteceksin!
Yeme kültürünü , yani yemenin bir kültür, bir görgü işi olduğunu aşılayacaksın çocuğa. Tabi bunu ne kadar erken yaşta yapmaya başlarsan o kadar iyi olur.
Böylece cocuğun, yöresel ve bir o kadar da kaliteli bi damak zevki oluşacak, şahsen çöplükten farksız gördüğüm o hamburgerlere pizzalara fast foodlara meyletmeyecek hale gelecek, Bisküviyle öğün atlamayı, çorbasız sofraya oturmayı kendine yediremeyecek.
Ve daha da güzeli ne biliyor musunuz?
Günün birinde yanınızdan gittiğinde, yani tek başınayken “ne yesem” sorusunu sorduğunda kendine, öğrettiklerinizi denemeye, o tatları tutturmaya çabalayışını göreceksiniz..
Ben dünyanın en şanslı kızlarından biriyim. Çünkü benim annem yukarıda bahsettiklerimin tamamını yaptı. (muhlama hariç, onu da beraber denedik, tam tutturamasak da ilk denemeye göre tadı güzeldi 🙂 ) Babamsa ona bu güzel tatları tutturabilmesi için organik hammade desteği sağladı 😀 (Karadeğirmende öğütülmüş unlar, kamış şekerine ve glikoza inat organik şeker pancarı şekeri vs..) ve hatta Güneydoğu mutfağından kalma alışkanlıklarla, müthiş adanalar, çiğköfteler yedik ellerinden.
Arabaşı yutmayı da, çalkamaya sokum sallamayı da, koruk terletmeyi de, yuxanın* üstüne bulgur pilavını döküp yemeyi de onlardan öğrendim ben. Bu sabah kahvaltı için kendime yaptığım omaçta da, geçen akşam yaptığım enfes antep tavada da onların emeği var 🙂
Ve bu bayram, annesinin banmasını yerkenki halini gördüm annemin.
Günlerden kurban bayramıydı,biz kocaman ve mutlu bir aileydik, annanem çook güzel banma yapıyordu ve benim annem dünyanın ennn mükemmel annesiydi.. 🙂
*yuxa : buradaki x sesi, Batı dillerinden alışıldığının aksine iks sesini değil, Türk dünyasının çoğunda rastlanan sert h sesini verir. Bu h Türkçede alışageldiğimizden daha hırıltılı ve gırtlaktan çıkan bir h sesidir. yufka kelimesinin iç anadoludaki yerel telaffuzu bu şekildedir.