DOLAR 32,3400 -0.07%
EURO 34,8790 0.06%
ALTIN 2.392,77-0,15
BITCOIN 20653731,30%
Ankara
11°

PARÇALI AZ BULUTLU

13:06

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

Hakan IŞIK

Hakan IŞIK

02 Mayıs 2024 Perşembe

“Çöl İslamı” mı yoksa “Evrensel İslam” mı?

1

BEĞENDİM

ABONE OL

2. Halife Hz. Ömer’den sonra ne İslâm hakiki manada “islâm” olabilmiştir; ne de “Allah tasavvuru” gerçek bir “tevhîd”e oturmuştur. İslâmi müesseseler, çoğu zaman iyi niyetli ama bazen de farkında olmayarak İslâmı, islâm özelliğinden uzaklaştırmışlardır.

Meseleleri, gayelerine göre değil de; harfî özellikleri yönüyle ele alan Müslüman Bilginler, meselelerde boğulmakla kalmamış; islâmı da bu meselelerde boğmuşlardır.

Kimileri islâmı, el kesmek olarak anlamış; kimileri ise Allah’ı “elindeki kırbacı ile fakiri kırbaçlayan bir seyis” olarak anlamış ve bu şekilde islâmı takdim etmiştir. Elinde “nur” olan(olması gereken) Müslümanlar; cihadı yanlış anlayarak “nur”u “topuz” haline getirmişlerdir. Yani Hak, sistematik olarak “batıl”a tebdil et(tiril)miş; “ilim dini” olan islâm, “cehalet”e terkedilmiştir.

“Servet”ten kesilen bir müessese olan “zekat”; “gelir” üzerine bina edilmiş, dine karşı yeni ama “tefessüh etmeye yüz tutacak bir din” îmar edilmiştir.

Fiiliyatın Tevhidi olan islâmi Tevhid anlayışı; “hasta ruhlu” sözde bazı müslüman kesimlerce “içi boşaltılmış bir söz” halini almıştır. İlâhi Hitabın, Tarihsel olduğunu bilmeyecek kadar “beyni kıt” olan sözde Müslümanlar; “kadının şahitliğini halen bile erkeğin şahitliğinin yarısı” hükmünde görebilmektedir.

Orucun anlamını bilmeyenler, oruç tutmakta; Namazın, kendilerini kötülükten alıkoymaları gereken Namazlılar, her türlü pisliğe bulanmakta hatta pisliği süs(lenme) hükmünde görebilmekteler…

Allah’ın Kanunu’nu, “el kesme” olarak bilen Cuhela kesimler; fakirin elini –açlıktan dolayı yaptığı hırsızlık nedeniyle- keserek böylesi insanların(yoksul hırsızların) çalışarak topluma yeniden kazandırılmaları imkanının önüne adeta sistematik olarak sed koymaktalar…

Batıl davalarını, Hak suretine büründürmekte adeta “sanaatkâr” olan “sanatsızlar”, halka yeni dinlerini takdim etmede ustalık kesbetmişler…

Kendilerine hâkim ol(a)mayacak kadar “sapkın” olanlar, dini tecrübenin derununu hasta ruhlarında hissedemeyen canavar ruhlular; cihada “Kutsal savaş” yaftasını da vermeyi marifet bilmişlerdir…

İslâm’ı, Muradullah’a göre değil de; murad-ı iktidarlara göre yorumlayan “kitap yüklü merkeplerin çoğu”; “özne islâmı”nı “nesne islâmı”ndan kurtaramamış bilâkis “özne islâmı”nı “nesne islâmı”nın eline bilerek ve isteyerek bırakmıştır…

Kur’an’ın vermek istediği “evrensel mesajı” anla(ya)mayanlar, “çöl islâmı’nın tarihî sözleri”ni dünyaya bir “değer” olarak yutturma gayretlerine girmişlerdir…

Günümüz Müslümanları, “Avrupalılar’ın “eşekleştiren sömürgeciliği”ni –görünürde- yenmelerine rağmen neden “tarihin hareket vericisi” ve “tarihin yaratıcısı” olamıyorlar?” sorusuna kafa yormaları gerekirken hala “çöl islâmı”nın “imsak ne zaman çıkar ve saat kaçta oruç tutmamız gerekir?” hesabını yapıyorlar… Kendilerinin kurtuluşlarını düşünüp acı acı inlemeleri gerekirken; Ebu Talib(Hz. Peygamber’in amcası)’in îman üzere mi yoksa küfür üzere mi öldü sorgusuna soyunmaları gibi Cahilane bir tartışmayı anla(ya)madığım günümüz bazı Müslümanlarına “Ağustos Böceği ile Karınca” hikayesini anlatmayı çok isterdim…

Göçebe Araplar’ı “Umran”laştırmaya çalışan İlahi İrade; indirdiği hükümlerinde “önemli olanın gayeden başladığını” ifade etmesine rağmen hala bu İlahi Hitabı “kronik katı kurallar mektuplarına” çevirenlerin “üzerine pislik yağdırmasının sebebini” böylece anlamış bulunmaktayız…

Teyemmüm, “Çöl İslâmı”nın anlayışıdır. Çölde yaşayan bedevilerin “sussuzluktan kuruyan dudaklarına bir merhem olma özelliği”ni unutan (sözde) Bilginler; Teyemmümü, Allah’ın biz müslümanlara namaz için sağladığı bir kolaylık olarak algılamışlardır. Yani aslında “maslahat-ı kesîre” bir tarafa bırakılıp maslahat-ı kalîleye yapışmışlardır…

Kur’an, herşeyi muhteva eden bir “genel bilgiler” kitabı veya bir “ansiklopedi” değildir. Bu şekilde de görülmemelidir… Tarihsel bir “İlahi Hitap”tır Kur’an… Kur’an’a tarihsellik(Çöl İslâmlığı) addetmek; Kur’an’ın verdiği ezeli ve evrensel mesajlara gölge düşürmez… Bilâkis O’nun(Kur’an’ın) anlaşılmasının, hayatımıza anlam katmasının hatta Kur’an üzerinde yapılan çoğu tartışma(mesela nesih)nın aydınlanmasının önündeki engeller kalkmış olur… Kur’an, tarihsel olarak okunmazsa; “Kıblenin değiştirilmesini” nasıl anlamlandıracağız? Kur’an’ın bedevi Araplar için “Evinizi size dinlengâh kıldık(16/80)” ayetini “Göçebeler” için okumazsak; 21.yüzyılda Amerika’nın New York şehrinde yaşayan Müslümanlara, bu ayetin hangi yönünü ve hangi maslahatını anlatacağız?

Abdülaziz Bayındır Hocaefendi’nin meşhur “ramazanda imsak-sahur” tartışmasının haklı veya haksızlığına girmeden “Beyaz iplik-siyah iplik(2/187)” ayetinin “Çöl İslâmı”na hitap ettiğini ve “ölü söz” olup “evrensel bir mesaj” içerdiğini anlamazsak “kutuplardaki gariban müslümanlar”ın vay haline!

Kadınların “köle” gibi, maşa gibi görüldüğü “Çöl İslâmı”nın döneminde inen 2/228 ayetinin “Erkeklerin kadınlardan üstün derecelerinin olduğu”nu söylemeseydi; acaba kaç “bedevi” Kur’an’a(İlahi Hitaba) kulak kabartırdı?

“Çok eşliliğin” bir “sanat” halini aldığı “Çöl İslâmı”nda( 700 hanımı olan peygamberleri tarihi kaynaklar rivayet ediyor) “dört eş”e kadar ancak indirebilen hatta eşlerin aralarında adaletin tesis etmenin zorluğundan dolayı “tek eşliliğe” adeta bir davet içeren İlahi Hitabın gayesinin, toplumdaki böylesi(çok eşlilik) yanlış uygulamaların “beterinden sakındırma” amacı taşıdığını anlayamamak bedbahtlık değil mi?

Bütün bunlar aslında bize çağımızda yaşanan çoğu problemin bile “Çöl İslâmı”nın Arap Kültürü anlayışından kaynaklandığını gösterme noktasında bir “ayna” hükmü görür…

Bugün IŞİD örgütünün dayanağı neyse “kabilecilik” anlayışı olan “Kan Davaları”nın kaynağı da O’dur. Bugün “Çöl İslâmı”na kulak kabaran Müslümanların olduğu her coğrafyanın “kan ağlaması”nın sebebi ne ise Kur’an’ın, dünyaya bir “değer” sunamamasının sebebi de O’dur…

Haksız zenginliğin(bir nevi parazitliğin) kaynağı nasıl ki “Çöl İslâmı”(Riba) ise “değer”in “mevki”ye göre anlam kazanmasının da sebebi O’dur…

Kur’an(İlahi Hitap), bizden “hergün yeni bir şey”(60/28) gaye edinmemizi ister. Kur’an’ın ilk muhatabı(s.a.v) da “iki günümüzün bir olmamasını” ister. Yani “ümitvar, deli-dolu ve clever(zeki)” olmamızı isteyen bir anlayışın “pasif bir müntesibi” olmamız; öncelikli olarak “Kaş yapayım derken; göz çıkarmaya” benzer…

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort