DOLAR 32,3400 -0.07%
EURO 34,8790 0.06%
ALTIN 2.392,77-0,15
BITCOIN 20653731,30%
Ankara
11°

PARÇALI AZ BULUTLU

13:06

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

Esra Ekinci

Esra Ekinci

22 Ocak 2021 Cuma

Bir Ömre Sığmayacak Bir Hikâye: “Bir Ömürlük Misafir Aşevi” | Röportaj

Bir Ömre Sığmayacak Bir Hikâye: “Bir Ömürlük Misafir Aşevi” | Röportaj
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Röportaj: Esra Ekinci

Konuk: Osman Çakmak

  • Sizi tanıyabilir miyiz?

İsmim Osman Çakmak. Ankara’da doğup büyüdüm. Ticaretle uğraşıyorum. Açıköğretim İlahiyat Fakültesi’nde okuyorum şu an. Aynı zamanda içinde bulunduğum cemiyette hizmet ediyorum.

  • En baştan başlayacak olursak, aşevi fikir olarak nasıl başladı, nasıl gelişti?

Biz 3-4 sıkı arkadaş daima bir araya geliriz ve “insanlara nasıl faydalı olabiliriz?” sorusu üzerine muhabbet ederiz. Neler yapabileceğimizi konuşurken bir Ramazan günü yine cemiyetimizde bulunan Ömer arkadaşıma sordum. “Ömer, bir aşevimiz olsa adı ne olsun isterdin?” Ömer de dedi ki: “bir ömürlük misafir” olsun isterdim Bu isim ise, Erkan Oğur’un “Bir Ömürlük Misafir” isimli çalışmasından gelmektedir. Sonrasında hazırlıklara başladık ve kale (Ankara Kalesi) aş ocağını kurduk.

  • Başlarken neyin hayalini kurmuştunuz?

Başlarken amacımız şu idi: İnsanların karınlarını doyurmak ve oraya gelen insanlarla muhabbet edip, onların dertlerini dinlemek. Ankara Kale Mahallesi, çok fazla ihtiyaç sahibi ailenin yaşamını sürdürdüğü bir bölgedir. Biz de bu sebepten, hizmetimize burada devam etmeyi uygun gördük. Daha sonra uyuşturucu kullanan gençleri takibe aldık. Ve gönül insanı olan aş evimizin gönüllülerinden Ecvet Kalsın amcamızla o gençlerle programlara haftalık derslere başladık. Çok şükür ki, başarılı olduğumuz zamanlar oldu, meselâ uyuşturucuyu bırakan gençlerimiz oldu. Daha sonra savaş bölgesine de gitmeliyiz dedik ve Suriye’ ye gittik. “Anda Kardeşe Vefa Derneği” ile çalıştık orada ve oradan Ankara’ya yeni fikir ve projeler ile döndük.

  • Başlarken “acaba”larınız oldu mu? Sizin gibi hizmet adına fikirleri olan ve bu anlamda hisler taşıyan kardeşlerimize ne demek istersiniz?

Başlarken hepimiz inanmıştık. Bir söz var: “İkna edilmiş değil, inanmış insanlarla yola çıkılır” Cemiyetimizdeki arkadaşlarımız, inanmışlardandı. Süreç içerisinde elbette çok sıkıntılar oldu. Ama devam ettik.

  • Şimdi neler yapıyorsunuz?

Kale mahallesinde günlük 300 kişiye aş dağıtıyoruz.

Aynı zamanda Siteler, Solfasol ve Mamak’ta yetim ailelerimizle ilgileniyoruz. Sistemimize kayıtlı bu ailelerdeki çocukların eğitim süreçlerini yakından takip etmeye çalışıyoruz. Okula gitmeyen ve Türkçesi yeterli olmayan çocukları, Türk Kızılayı’nın “geçici eğitim merkezleri”ne yerleştiriyoruz. Hafta sonları birlikte yemek ve eğlenceler organize ediyoruz.

Ailelere hem nakdî hem aynî yardımlar yapıyoruz.

Şu anda devam eden bir de projemiz var. Bu ilgilendiğimiz çocukların annelerine iş alanı oluşturmak istiyoruz. Dikiş atölyesi, yardım, koordinasyon tadında bir yer olmasını düşünüyoruz. Ailelerin aylık gelirlerini standartlara yaklaştırma amacındayız. Şu anda bu merkez için destek topluyoruz.

  • Halâ Ankara’da muhacirler meselesi bir sorun olarak gündemde. Ya da muhacirler sorunları ile gündemde. Ama özelde, mülteciler üzerine çalışan çok fazla dernek, stk, gönüllü var. Bu kadar kuruluş aynı anda aynı iş üzerinde çalışır da nasıl bir sonuç alamayız?

Biz şöyle düşünüyoruz: Bölgede çalışan kuruluşlar, aslında benzer niyetlerle ve hizmet gayesi ile yola çıkıyorlar. Hâl böyle iken, birlik olup çalıştığımızda daha faydalı olabiliriz. Ama bazen bazı kuruluşların “benim yaptıklarım” diyerek ilerlediğini ve diğer çalışmaları görmezden geldiğini görüyoruz. Ve bu, bizim ciddi bir imtihanımız. Birlik olma konusunda eksiklerimiz devam ediyor hepimiz için. Biz yola çıkarken istedik ki Türkiye’nin her yerinde 3-5 genç bir araya gelsin ve kendi bölgelerinde mazlumlar için çalışsın. Bu işe gönül verenler dünyadan ayrılsa da geriden gelenler bir ömürlük idealini yaşatsın.

  • Muhacirlerin ülkemizde üretime katkı sunmaları konusunda ne düşünüyorsunuz?

İnsanlara sadece vererek onları tembelleştirebilir ya da hayatta kalma mücadelesine engel de olabiliriz o yüzden onların yaşamını idame ettirebilecekleri bir iş alanı veya üretim alanı oluşturmak gerekir ki, bu da devletin işi. Devlet detaylara yetişemediğinde stk lar ortaya çıkar. Biz de bir stk olarak devletin hizmet konusunda yetersiz kaldığını düşünüyoruz ve bir dikiş atölyesi projesi geliştirdik. Yetimlerin annelerinin bir aylık eğitimden sonra üretime katkı sunabilmelerine dair projemiz. Devamında, yetim anneler için kurmak istediğimiz dikiş atölyesinde elde edeceğimiz gelirle bir farklı bölgede ikincisini açmayı planlıyor ve bu zincirin ilk halkası için çalışıyoruz şimdi. Yardım koordinasyon merkezini bir devlet kurumuyla proje yaparak rahat bir şekilde kurabiliriz. Ama bizler bunun yerine kendi çabamızla bu hedefe ulaşmak istiyoruz. O yüzden bizim politikamız: Hiçbir siyasi kuruluştan destek almamak.

  • Peki devlet neyi yapamıyor, stk lar daha ne yapabilir?

Devletimiz savaşta kapılarımızı açmak zorunda idi ve açtık. Ama onları yerleştireceğimiz bölgede onların yaşam alanını kuramadık. Çadır kentlerde uzun vadeli bir proje çizemediğimiz için yoğun göç patlamaları oldu. Ekonomik durum hesap edilemedi. Devlet bireylerle ilgilenemedi. Aileleri eve aldık ama yetim başı okşayamadık. Genç kızlarımızın fuhşa zorlandığı meselelerden belki içişleri bakanımızın haberi yok.

Devletin eksik kaldığı yerde de stklar çıkar ve onlar bu işi yapmaya başlar. Eksiği tamam etmek gibi bir ortak niyetle çıkan stkların, benim fikrim, aynı bayrak altında toplanması ve de güçlü olmaları. Hepimizin gayesi mazlumun yanında olmak. Bunu tek başımıza değil de bir bayrak altında gerçekleştirmek mühim. Bugün birleştirici güç, devlet bazlı düşündüğümüzde ülkemizin bayrağı olabilir (devletten finansal ve parasal destek talep etmeksizin) asıl hayalimiz ise, bir İslâm devleti bayrağı altında birlikte çalışmaktır bizim için.

  • Halkın bir kesimi, muhacirleri neden ötekileştiriyor ve haklı oldukları noktalar var mı?

Ötekileştirme sebeplerinin çoğu kalıplaşmış meseleler. Ama  bazı haklı oldukları yanlar var: Savaş bölgesinden gelen ve gerçekten vatan ve milletleri için savaşması gereken gençlerin Türkiye’ye gelip, savaş ortamına göre daha rahat bir yaşama talip olmaları ve Türk askerinin o bölgede mücadele etmesi, bu halkı hüzünlendiriyor ve bu, önyargıya sebep oluyor. Bu haklı düşüncenin haksız boyutu da şu:

Bu önyargıyı taşıyan insanların, savaşın ne olduğunu bilmediği ve savaş bölgesinde yaşanan hiçbir şeyden haberleri olmadığı kanaatindeyim. Çünkü çok büyük bir fitne var. Ek olarak,  Ortadoğu coğrafyasında büyük bir oyun oynanıyor . Bölge ülkelerinin tamamına yakını darbe, ayaklanma, iç karışıklık ve kargaşa içine itilmiştir. İki Müslüman grubu birbiriyle çatışırken görmeniz mümkün. Bununla beraber gözlerimle şahit oldum. Kimin kiminle savaştığı ya da hangi grubun ne uğruna can verdiği belli olmadığı için bazen o bırakıp gelen gençleri dahi anlayabiliyorum. Hâl böyle iken kendime sorduğum oldu, “ben bir genç olarak ne yapardım?” Cevabını ise bulmuş değilim. Ama ülkemize gelmiş yaşlı kadın ve çocuklara bu önyargı neden, bunu hiç anlamış değilim.

Bu olaya yaklaşımlarımız bizim ensar muhacir olma sınavımız ve biz sınavdan kaldık. Ensar olarak kardeşlerimize bakamadık. Birçok şeyi yapabilirdik aslında. Ama zaaflarımız ve imanın ürettiği değerlerin eksikliği, yaşantımızın getirdiği gaflet ve gevşeklik bizi birçok şeyi yapmaktan alıkoydu. Ama bir şeyleri kurtarmak için hâlâ vaktimiz var, hayattayız çünkü.

  • Medyanın Suriyeli muhacirler konusundaki tutumuna ne diyorsunuz?

Bu mesele provoke edildi. İnsanların asılsız haberlerle sokağa davet edildiği zamanlar oldu. Bunlar İslâm düşmanı medyanın hâlâ da devam eden oyunları. Ama bu konuda çok şükür çok fazla oyuna gelmedik diye düşünüyorum.

  • Şu an muhacirlerin ve sizin hizmet ederken karşılaştığınız sıkıntılar nedir?

-Muhacirler sağlık hizmetlerinden yeterince faydalanamıyor. Ankara kimliği olmayan muhacir kardeşlerimiz devlet hastanelerinden tedavi göremiyorlar. Biz, bu sebepten ölen insanları tanıyoruz. Örnek vereyim: Yakın zamanda Ankara kimliği olmayan Antep’ten gelen bir hastayı kabul ettiremedik ve hasta 2 gün sonra evinde vefat etti. Göç idaresi ve sağlık bakanlığının ortak kararına göre muhacirler sadece ikâmet ettiği yerlerde tedavi olabiliyor. Ama aynı zamanda Antep’te kanser olan birinin Hacettepe’ye gelme gibi bir mecburiyeti var. Çünkü gereken ekipman ve tedavi şartları Antep’te yok.

Ayrıca sağlık hizmetlerinin yetersiz olmasının sebepleri arasında hastane yöneticilerinin ve iş yapma konumundaki bazı hekimlerin ve hastane personelinin kötü davranmasını da eklemeliyim. Bunların hepsi ile ilgili yaşanmışlıklar var.

-Muhacirler adına karşılaştığımız bir diğer sıkıntı ise, bir yerde yemekler israf edilirken bir yerde boş tencerelerin kaynıyor olması.

-Bir diğer konu ise, Türkçe öğrenme konusunda karşılaştıkları zorluklar. Özellikle okul çağındaki çocuklar için bu süreç çok daha sancılı. Çünkü gittikleri okullarda bire bir ötekileştirmeyi yaşıyorlar ve kaynaşmaları gereken bir ortamda yalnızlaşıyorlar.

  • Çok anınız vardır ama beni kalbimden vurdu dediğiniz bir anınızı paylaşır mısınız?

İdlib’de muhayyem bölgelerinin birinde toplam 100 çocukla oyun oynuyoruz. Çocuklara lokum dağıtıyorum. Sonra trencilik oynayarak tüm çadırları ziyaret ettik. Vedalaştım herkesle, merkeze doğru yola çıktım. 2 km sonra virane bir yerde indim. Biraz bakındıktan sonra arkamda Ali’yi gördüm. Ali oyun oynadığımız bölgedeki çocuklardan biriydi. Beni çok sevmiş ve merkeze gittik önce. Sonra geri muhayyem bölgesine bıraktım. Çok duygulandım. Tekrar merkeze evime döndüm. Sabah uyandığımda Ali kapıda idi. Ali ile böyle bir muhabbetimiz başladı.

Bir anım da şöyle: Dağıtacak hiçbir şeyimiz kalmamıştı bebek bisküvisinden başka. Yaşlı bir amca ve nineye rast geldik. Onlara birer bisküvi verdim. Fotoğraf çekildik. Ellerindeki bisküviyi göstererek, sanki ellerindeki çok kıymetli imiş gibi, bisküvi ile poz verdiler.

  • Muhacirlere sahip çıkmazsak ne olur?

Kız çocuklarımızla ilgilenmediğimizde onlar küçük yaşta evlendirilliyor. Sonra terk edilme hadisesini yaşadıklarında evlerine geri alınmıyor ve bu konumdaki hanımları fuhşa zorlayan insanlar var burada.

Gençlerimizle ilgilenmediğimizde, bir süre sonra uyuşturucuya düşüyorlar. Bizler olmadığımız zaman çocukların bu şekilde yönlendirilmeleri kaçınılmaz çünkü uyuşturucu her yerde.

Hamamönü’nde bir misyoner faaliyetinden haberdar olduk. Hamamönü’nde bir mekân açıyorlar. Daha sonra hemen arka sokakta kiraladıkları 3 katlı yerde, mültecilere gıda yardımı yapıyorlar. Ve aynı zamanda açtıkları yerin yanında Türkçe eğitimi adı altında gençlere yönelik misyonerlik faaliyetleri yapıyorlar. Ve gençleri Kolej’deki kiliseye götürüyorlar. Aynı zamanda bu insanların Reyhanlı’da ücretsiz diş tedavisi yaptıklarını öğrendik. Ve yine araştırmalarımız neticesinde, bölgede PYD-PKK’ya finansal destek sundukları açığa çıktı. Nihayetinde ise bu misyonerlik faaliyetine son verildi. Ama biz, bu süreçte kendimizi sorguladık. Biz neden buralarda değiliz, burası bizim mahallemiz. Bizler Müslüman’ız ve bulunduğumuz çevreyi bizim temizlememiz gerekir

  • Korkmuyor musunuz?

Can korkusu taşımıyorum çünkü inanmış olduğum davada bunların hiçbirine yer yok. Daha çok bu korkulara karşı tebessüm var. Sıkıntılar yaşayacağımızı biliyoruz ve şunu öğrendim ben ağabeylerimden: “Osman bu yol çok dikenli taşlı bir yol ve bunlar ayağına değecek. Eğer sen onları hoş görürsen bu yolda devam edersin. Ama her taş değdiğinde canının acıdığını fark edip, bırakmak istersen kaybedersin” demişti. Çünkü iyilik yapmak gerçekten kolay değil. Korktuğum tek bir şey var. Rabbim bize sorduğunda “kardeşlerin için ne yaptın?” diye, cevabını veremeyeceğim diye korkuyorum sadece.

  • Eklemek istediğiniz sözünüz var mı?

Bizler, içinde bulunduğumuz dünyada, bizimle birlikte yaşayan insanlara faydalı olabildiğimizde ancak kalbî bir huzura erişebiliriz. Yaşayan her insanın bir gayesi ve ideolojisi olmalı. Çünkü bunlar hayatı yaşanılabilir kılar. Bir şeyler yapmak istiyorsak ve hayalimiz varsa, gerçek manada ona inanmış olmak onu, gerçekleştirmeye yeterli.

-Röportaj için bizi ağırlayan “Kahveci Müco” (Anadolu’nun Kayıp Kahveleri)’ ya çok teşekkür ederiz. Sizleri de ziyaret için acele etmeye davet ederiz.

-Bir Ömürlük Misafir Aşevi’ni çalışmalarından haberdar olmak ve destek olmak için sosyal medya hesaplarından takip ediniz.

 

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort