DOLAR 32,5451 0.01%
EURO 34,9203 0.19%
ALTIN 2.429,590,27
BITCOIN 2061399-4,07%
Ankara
25°

PARÇALI BULUTLU

20:01

AKŞAM'A KALAN SÜRE

Mevlüde Kartal

Mevlüde Kartal

22 Mart 2016 Salı

Evlen(mey)eceksen Gel !

Evlen(mey)eceksen Gel !
0

BEĞENDİM

ABONE OL

754591Bugün bahsetmesem olmaz diyeceğim, elimi kaleme ve kağıda sürükleyen önemli bir konuyu dile getireceğim. Bir Televizyon programı; öyle ki yaklaşık 2.30 dk izlediğim yada izlemeye tahammül ettiğim bir program. Tahammül ettim diyorum çünkü aklı başında insanların ancak tahammül edebileceği bir program.

Evet galiba başlıktan da anlaşılacağı üzere evlenme, pardon evlenememe ya da evcilik oynama programı.

Gerçekten hayretle izlediğim hatta izlerken ağlanacak halimize güldüğüm traji-komik bir program türü. İlginçtir ki her kanalda da bu program revaçta, demek ki izleniyor. Sabah kuşağında bunu izleyen yakınlarımızın psikolojisini düşündükçe gülümsemeden edemiyorum. İnsanların tv karşısında saatlerce tanımadıkları insanların ya da benim gözümde oyuncuların evlenmesi, evlenmemesi yada aile trajedilerini izlemesi kadar tuhaf, akıl almaz, ilginç bir şey yoktur… İlgimi çekti ve bir kaç dakika izlemek istedim.

Bakayım neymiş bu program demeye kalmadı yaklaşık 2. dakikasında, kendi kendime “acaba bu kız evet diyecek mi ?” sorusu sorarak hafif bir tebessümün ardından, kumandayı kaptığım gibi programı kapattım.

Evlilik müessesesi ile ilgili kitapları okuduktan ve programları izledikten sonra nasıl olur da Peygamber sünneti olan cennet kapılarını açan imanın yarısını kurtaran evliliğin, böyle paravan arkalarında “Evin var mı? Araban var mı?” sorusu sonucunda belirlenir, hayret doğrusu… Sanırım evliliğin kutsallığını çok basite alıyoruz…

Düşünsenize bir toplum bu paravan arkası tertip edilen; ev, araba, para üzerine kurulmuş bu tür bir evliliğe benimseyerek bakıyorsa; Peygamber sünneti olan cennet kapılarını açan, imanımızı etkileyen evlilik nasıl olur da ayakta kalabilir. Toplumumuzun temel taşı olan evlilik ve aile bağları nasıl sağlam olabilir ? Aile yapısı sağlam olmayan bir toplum nasıl ayakta durabilir ? Bence tv karşısında bu tür programları izlerken “Bu kız bu oğlanla çay içecek mi ? Evet diyecek mi ?” sorusunu sormadan önce, bu toplum nereye gidiyor bize bu ve benzeri programlar ne kazandırıyor dahası hangi, örf adet ve ananelerimizi elimizden alıyor diye sormamız lazım. Yoksa bizi batıdan ayıran yegane özelliğimiz aile bağı kavramından eser kalmayacak…

Üzülerek söylüyorum ki; hayatımızla ve yaşayışımızla ilgili değişiklikler yapıp özümüze dönme çabası içerisinde olmazsak, artık tamamiyle özümüzü kaybetmiş yolsuz, yurtsuz bir toplum olacağız.

Vesselam…

Devamını Oku

Şehit Oğlu Şehitler

Şehit Oğlu Şehitler
0

BEĞENDİM

ABONE OL

506038

-Anne toprak neden yağmurdan sonra güzel kokar bilir misin ?
-Evet
-Nedenmiş  ?
-Toprak sevdiklerimiz kokar oğlum, bizim sevdiklerimiz orada toprağın altında…
-Babam gibi yani …
*(kısa bir sessizlik)
-Evet anneciğim ! Baban gibi…
-Anne sana bir şey söyleyeceğim ama üzülme ne olur ?
-Söyle annem yine ne yaptın ?
-Görev yerimi Nusaybin’e aldırdım gönüllü olarak gideceğim . Orada kardeşlerim Vatanı korurken benim burada görev yapmam yakışı kalmaz hem ben Şehit oğluyum !
– ……
-Anne kızmadın değil mi anla beni ne olur duramıyorum aklım hep orada.
– Haklısın oğlum ne diyeyim bir an aklıma baban geldi baban da gönüllü gitmişti Şırnak’a.
– … Anne ben de babam gibi… Şehit olursam sakın ağlama olur mu ? Sevindirme o vatan hainlerini, dik dur sakın ağlama çünkü ben babamın yanına gideceğim için sevineceğim, şehit olursam sen üzülme olur mu ?
– …Tamam oğlum. Şehit olursun, olursun elbet… Baban gibi sende Şehit olursun.
Bayrak düşecekse yere, ezanlar dinecekse, bu vatan bölünecekse öl de gelme ”Şehit ol da gelme” senide baban gibi veririm bu toprağa !
Yeter ki dinmesin ezan, bayrak düşmesin yere, vatan bölünmesin !
Bağrıma taş basarım ben, hem burası Anadolu evladım, Anadolu, ağlayan Anadolu, bağrı yanık Anadolu… Kaderi böyle yazılmış bu toprakların.Sen git oğlum git kaderiniz bu sizin sen ki Şehit oğlusun duramazsın anlarım …
-Hakkını helal et ana.
-Helal olsun oğlum…

Bu bir ana ile oğlunun son konuşması bu, çünkü o yiğit babasının izinden gitti ve şehit oldu. Tıpkı bugün topağa verdiğimiz 5 Şehit gibi.

Hatırlamıyoruz, umursamıyoruz çünkü bizim evimize düşmedi o ateş, ağlayan biz değiliz canı acıyan biz değiliz. Ne oldu bize böyle, nasıl böyle ruhsuz olabildik, gündemimiz neden hiç değişmiyor ? Dizilerimiz kadar neden konuşmuyoruz ! Neden bir dizi bitti diye üzüldüğümüz kadar şehitlerimize üzülmüyoruz ? Ne oldu bize ?
Cevap yok !!

Ben yazmaktan haya ediyorum bu olmayan insanlığımızdan.
Uyan ! Silkelen ve kendine gel !
Yusuf yüzlüler toprağa düşüyor. Sen uyuyorsun, duymuyorsun !!

uhjk

Devamını Oku

Ben Deme, İnsanlık De ! Çünkü ‘İnsanlık’ İnsanlığını Kaybediyor !

Ben Deme, İnsanlık De ! Çünkü ‘İnsanlık’ İnsanlığını Kaybediyor !
1

BEĞENDİM

ABONE OL

ıuHer geçen gün kaybettiğimiz yegane şey insanlığımız diye düşünüyorum.

Ağlayan insanları gördüğümüzde Allah yardım etsin diyor ve kapatıyoruz gözlerimizi ! Allah yardım etsin tabi, sen el uzatamazsın ya !

Aç değilsin bu yüzden aç bir çocuğu gördüğünde onu anlayamazsın, belki de bu sebepten kaybediyoruz her geçen gün insanlığımızı !

Ben diyoruz sadece !
Sadece ben (ene), tüm vücudumuzu sarmış bu hastalık !

Farkında mısın ?

Ölüyorsun her geçen gün. İnsanlığın kayboluyor ! Karanlık bir kuyu içindesin. Toksun aç değil, mutlusun mutsuz değil, anneni kaybetmedin bugün, baban yanı başında, kardeşin hala gülümsüyor ama sen bir karanlık içerisindesin insanlığını kaybettiğin bir kuyu içerisindesin !

Farkında mısın ?

Bugün Suriye’de, Filistin’de, Türkmenistan’da, Afrika’da zulüm içinde yaşayabilirdin !

Tek duan bugün de aç yatmamak olabilirdi. Allah’ım bugünde evimize bomba düşmesin olabilirdi yahut annem, babam bugün de eve sağ sağlim gelebilsin olabilirdi.

Ama sen…

Senin bu günkü duan ne ? Şükretme sebebini biliyor musun ? Yoksa şükredeceğin bir şeyin yok mu ? Dua edecek bir şey bulamıyor musun hayatında ?

Peki Neden ?

Seni dua etmekten bile alıkoyan şey ne ?

Karnın tok diye mi ?
Sıcak bir evde ailen ile beraber yaşıyorsun diye mi ?
Bu duasızlık bu şükürsüzlük ? Neden ?

Neden bu benlik ?

Bir nefesine bile hükmedemediğin, tek bir anına bile sahip olamadığın bu dünya mı seni alıkoyuyor şükürsüzlükten, duasızlıktan ?

Görmüyor musun yoksa ? Acı çeken insanları, işitmiyor musun yoksa aç çocukların çığlıklarını, ürpermiyor musun kıyıya vuran cansız bedenleri görünce ! Titremiyor mu kalbin minicik soğukta morarmış elleri görünce ?

Savaş görmemiş acı çekmemiş bir nesil kendi derdini dert zanneder. Bu söz bizi tanımlıyor sanki…
Acı içinde, yoksulluk ve sefalet içinde yaşayan binlerce insanın halinden anlayamayışımızın sebebi de bu belki.

Her şey var ama biz yokuz !
İnsanlığımız yok,
Dua yok,
Şükür yok,
Mazlumlar için yaptığımız hiç bir şey yok,
Ensarlık yok,
Muhacirlik yok !

Sadece batıdan öğrendiğimiz bir şey var MÜLTECİ !

Acıyarak baktığımız bir grup insan topluluğu! Hal bu ki onlar bizim din kardeşimiz ve en önemlisi insan, bu gözle bakamıyoruz ama.

Dua bile edemiyoruz onlar için, en önemlisi de her geçen gün kaybettiğimiz insanlığımız için dua edemiyoruz !
Çünkü farkında bile değiliz. Bize çizilmiş bir çarkın içinde dönüp duruyoruz, bakmıyoruz etrafımıza. Baksak şükrederiz, aczimizi görür utanır ve dua ederiz belki ama bakamıyoruz kendimizden başkasına bakamıyoruz …

Ve ölüyoruz sessizce , bolluk içinde ölüyoruz ama hissetmiyoruz …

Çünkü görmüyoruz !!

Devamını Oku

Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi

Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

cihadi_cihad_olarak_anlayan_komutan_selahaddin_eyyubi_h19013

Vefatının üzerinden 823.yıl geçmiş olan Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi’yi bir Müslüman olarak daha yakından tanımamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü onların hayatlarını araştırdığımızda, tanımaya çalıştığımızda hedeflerine ve yaşayışlarına baktığımızda bizlere yol gösterici rehber, yarınlarımıza ışık tutan bir hazine olduklarını göreceğiz.

Sürgünde ki sevdamız Kudüs’ün fatihi Selahaddin Eyyubi de İslam Medeneyeti’nin o büyük hazinelerinden biri olma özelliğini taşıyor.  Hayatını mercek altında aldığımızda; üstün komutanlığının yanı sıra ilim irfan aşkı ve keskin zekası ile karşılaşacağız.

Gelin şimdi Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi’yi yakından tanıyalım :

Selahaddin Yusuf bin Eyyub; Mısır ve Suriye sultanı, Eyyubi Hanedanı’nın kurucusu olan hükümdar.

Hıttin Muharebesi ile 2 Ekim 1187’de Kudüs’ü Haçlı kuvvetlerinden alarak kentte 88 yıl süren Hıristiyan egemenliğine son verdi, akabinde Hıristiyanların düzenledikleri III. Haçlı Seferi’ni etkisiz hale getirdi.

Selahaddin tanınmış bir ailede dünyaya geldi. Doğduğu gece, babası Necmeddin Eyyub ailesini de alarak Halep’e göçtü. Burada Kuzey Suriye’nin güçlü Türk valisi İmadeddin Zengi’nin hizmetine girdi.

İmadeddin Zengi’nin, babası Necmeddin Eyyub’u vali olarak atadığı Baalbek ve Şam’da büyüyen Selahaddin, ayrıcalıklı bir çocukluk geçirmedi. İyi bir tahsil aldı. Askeri eğitimden ziyade dini derslere de meraklıydı.Sanatla ve ilimle uğraşırdı. Selahaddin’in biyografisini yazan El-Wahrani Onun Öklid Geometrisi, astronomi, matematik ve aritmatik konularında uzman olduğunu belirtir. Mantık, felsefe, sosyoloji, fıkıh ve tarih öğrendi, Şam’daki Dar’ul-Hadis’den mezun oldu.

Selahattin-EyyubiYirmi altı yaşındayken amcası tarafından eğitilmek üzere kendi hizmetine alındı. Mısır’ın güçlü aşiretlerinden Banu Ruzzaiklerin ele geçirilmesinde Fatımi halifesinin yanında savaştı. Daha sonra Haçlı ordusunun elinde bulunan Mısır’daki Bilbeis şehrinin ele geçirilmesinde görev aldı. Bilbeis’in ele geçirilmesinden sonra karşılaştıkları Haçlı ordusuna karşı amcasının ordusunun sol kanadını oluşturan süvari birlikleri ile elde ettiği başarılar sayesinde kendini gösterdi.Savaşın sonunda haçlı kumandanı “Kayserili Hugh” Selahhaddin’in birliğine saldırdığı esnada esir düştü.Savaşın sonunda Selahaddin ve amcası Şirkuh İskenderiye’ye geçtiler. Burada kendilerine halife tarafından para, asker ve bir kale verildi. Kaleye saldıran Mısır haçlıları Şirkuh’un birliklerini dağıtmayı başardılar fakat Selahaddin’in birlikleri kalenin düşmesine engel oldu.

• Birinci Mısır Seferi
Sultan Nureddin, Mısır’da Şaver’e yardım etme görevini Esedüddin Şirkuh’a verdi. Şirkuh bu görevi; kardeşinin oğlu Selahaddin’i yanında götürmek karşılığında kabul etti. Eyyub’un oğlu Selahaddin ise, inzivaya çekilmekten ve ilim meclislerinde bulunmaktan büyük bir zevk duyardı. Bu yüzden savaşa gitme tekliflerini bin bir ricayla kabul etti. Ardından Şirkuh ve askerlerle yola çıktı. Selahaddin’in askeri hayatı bu noktada, amcası Esedüddin Şirkuh’un hizmetine girmesiyle başladı. Bu arada Mısır’da işler iyiden iyiye karışmıştı. Şaver, rakibi Dırgam’ı mağlup etmeyi başarmıştı ve Sultan Nureddin’den gelecek desteğe ihtiyacı kalmamıştı. Sultan Nureddin’e bağlı askerlerin müdahalesinden korkan Şaver, cizye karşılığında Kudüs Krallığı’ndan yardım istedi ve deniz yoluyla bir Haçlı ordusu, kendisine yardım için gönderildi. Haçlı ve Mısır ordusu, Afrika ile Asya’nın birleştiği noktada buluştular ve savunmaya geçtiler. Bu durum karşısında çok şaşıran Selahaddin ve Şirkuh, yanlarındaki az bir kuvvetle ne yapacaklarını bilemediler. Daha sonra Selahaddin, ordunun komutasını ele aldı ve Sultan Nureddin’den gelecek yardımı bekleme fikrini beyan etti. Ardında ustaca bir manevrayla Belbis kalesini ele geçirdi. Beriden Sultan Nureddin ise, Selahaddin ve Şirkuh’a doğrudan yardım yerine Haçlı topraklarına yürüyürek onları geri çekilmeye zorladı. Bu yüzden çekilen müttefiklerinden ümidi kesen Şaver, Sultan Nureddin’in hücum etmesinden korkarak Şirkuh’un ordusuyla sulha mecbur oldu. Selahaddin, sulh şarlarını bizzat kendi tesbit etti. Sulh yapıldıktan sonra Şam’a dönen Selahaddin, can dostu olarak gördüğü ilim ve irfan sohbetlerine yeniden katılmaya başladı. Bu seferle beraber Selahaddin, askeri alanda ilk maharetini gösterdi. Önceleri Selahaddin bir ilim adamı olmak istiyordu, yönetici olmak gibi bir niyeti yoktu. Nureddin Mahmud, Selahaddin’in bütün karşı çıkmalarına rağmen askeri sahada Selahaddin’den faydalanmak istemişti.

• İkinci Mısır Seferi
Sultan Nureddin, Şirkuh’un ifadelerinden Mısır’ın fethinin kolay olacağını anlamıştı ve bu yüzden Şirkuh’u bir kez daha Mısır üzerine gönderdi. Şirkuh, Selahaddin’in yeniden kendisiyle gelmesi şartıyla bunu kabul etti. Çoğu kişinin ricasını reddeden Selahaddin, Sultan Nureddin’in ricasına dayanamayarak sefere çıktı.
Sultan Nureddin’e bağlı bir ordunun üstüne geldiğini duyan Şaver, cizye vaadiyle Haçlılar’dan yardım istedi. Kudüs’ten hareket eden Haçlı ordusu, Asya ile Afrika’nın birleştiği yerde Şaver ve ordusuyla buluştu. Bunların toplam sayısı 30.000’e baliğ oluyordu. Şirkuh ve Selahaddin’in yanındaysa 2.000 asker vardı. Selahaddin, ordunun kumandasını eline aldı ve kısa bir sürede Sina Çölü’nü aştılar. Kendilerinin 15 misli olan düşmalarını mağlup etmeyi başardılar ve İskenderiye’ye gelip bu kaleyi ele geçirdiler. Çok kısa bir sürede kale halkının muhabettini kazanan Selahaddin, canları pahasınada olsun bu halkın, kendisiyle savaşacağını anladı. İskenderiye’nin düştüğü haberini alan, Mısırlılar ve Haçlılar, önceki mağlubiyetin etkisinden çıkıp İskenderiye üzerine yürüdüler. İskenderiye çok önemli bir mevkiydi ve doğu ile batının ticaret merkeziydi.

• Üçüncu Mısır Seferi
171Yardıma gittiği Fatımi hükümetinin aciziyetini gören Kudüs kralı, savaş ilanına daha lüzum görmeyerek sınırı geçti ve Kahire civarına kadar geldi. Bunun üzerine Sultan Nureddin’e mektuplar gönderen Fatımi halifesi, yardım talep ediyordu. Sultan Nureddin bu talebi kabul etti ve Şirkuh’u yeniden Mısır üzerine gönderdi. Selahaddin’de bin bir rica ile üçüncü sefere gitmeyi kabul etti. Selahaddin, adeti olduğu üzere büyük bir süratle emrindeki öncü kuvvetlerle önüne tesadüf eden tüm düşman birliklerini perişan etti ve Şirkuh ile esas ordunun, kılıç çekmesine dahi lüzum kalmadan Kahire civarına kadar gelmelerini temin etti. Şaver’in cizye vaadi ve laf kalabalığıyla oyaladığı Haçlı ordusu, bu hücumu haber alır almaz dağılıp firar etti.
Kudüs kralının geri dönmesinden sonra Sultan Nureddin’e bağlı kumandanların varlığından hoşnut olmayan Şaver, bir ziyafet tertib edip hepsini ortadan kaldırmaya karar verdi. Şaver’in bu teşebbüsünü öğrenen Şirkuh büyük ıstıraplara düştü. Selahaddin ise Şaver’den önce davranıp çölde bir ziyafet düzenledi ve ziyafete Şaver’i de davet etti. Ziyafet mahaline yaklaşan Şaver’i karşılamak için yanına giden Selahaddin, yanındaki muhafızlardan çekinmeksizin Şaver’i kolundan tutup çekti ve atından düşürdü. Hadiseyi gören dalkavuklar derhal dağıldı. Zaten Şaver’in iktidar mücadelelerinden bıkmış olan Fatımi halifesi, Şaver’i ortadan kaldırmak için fırsat kolluyordu. Bu olayı duyunca Şaver’i idam ettirdi ve boşalan vezirlik makamına, Sultan Nureddin’den korktuğu için Şirkuh’u getirdi. Fakat bir-iki ay sonra Şirkuh vefat etti.

Eyyubi Devleti’nin Kurulması
1171’de Mısır’da Şii Fatımi halifeliğine son vererek Sünniliğe dönüldüğünü ve Bağdat’taki Abbasi halifeliğine bağlılığını ilan eden Salaheddin Eyyubi böylece Mısır’ın tek yöneticisi durumuna geldi. Böylece İslamdünyasındaki iki başlılık son bulmuş ve biri Bağdat’ta, biri de Mısır’da olmak üzere mevcut olan iki halifeli yapı değiştirilmiş oldu. Artık İslam dünyasında tek bir halife vardı. Bu olay müslümanların haçlılara karşı birleşmesinde tarihi dönemeçlerden birisi olmuştur.

Selahaddin Nureddin Mahmud Zengi’ye hayatı boyunca bağlı kaldı, fakat Nureddin’in 1174 yılında vefat etmesiyle durum değişti. Selahaddin, Nureddin’in dul eşi İsmedüddin Hatun ile evlendi. Fakat Nureddin’in yerine geçen oğlu İsmail, Selahaddin’i tanımadı ve işbirliğine yanaşmadı. Mısır’daki zengin tarım topraklarını mali dayanak olarak kullanan Selahaddin, Nureddin’in çocuk yaştaki oğlu adına naiplik talebinde bulunmak üzere küçük, ama çok disiplinli bir orduyla Suriye’ye hareket etti. Ama çok geçmeden bu talebinden vazgeçti.

1177 yılındaki Montgisard Muharebesinde Kudüs kralı IV. Baodouin’e yenildi. 1186’ya değin Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin veMısır’daki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye girişti ve İslam birliğini tekrar kurdu. Zamanla sahtekarlık, ahlaksızlık ve gaddarlıktan uzak, cömert, erdemli, ama kararlı bir hükümdar olarak ünlendi. O zamana değin iç çekişmeler ve yoğun rekabet yüzünden Haçlılara direnmede güçlük çeken Müslümanların maddi ve manevi açıdan güçlenmelerini sağladı.

Hıttin Muharebesi
makale31Selahaddin, yeni ya da gelişmiş askeri teknikler kullanmak yerine, çok sayıdaki düzensiz kuvvetleri birleştirip disiplin altına alarak askeri güç dengesini de kendi lehine çevirmeyi başardı. 1187’de bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Bu arada Kudüs Kralı ölmüş yerine Lüzinyanlı Guy geçmişti.

Selahaddin, Kudüs kralını ve ordusunu Kuzey Filistin’de Tiberya yakınlarında Hıttin’e kadar getirmeyi başardı. Hıttin kuyularıyla ünlü bir yerdi. Selahaddin çok önceden kuyuları tutmuştu, böylece haçlılara bir damla su bırakmadı.
Kudüs ordusu günlerce süren yürüyüşten sonra 4 Temmuz 1187’de tükenmiş ve susuzluktan bitkin düşmüş bir halde Selahaddin ile karşılaştı, İslam ordusu çoktan kuyuları tutmuş ve hiçbirini bırakmak gibi bir niyeti de yoktu. Bu noktadan sonra geri dönemediler ve Selahaddin’in karşısına çıkmak zorunda kaldılar. Hıttin Muharebesi’nde Selahaddin, Kudus Kralı Lüzinyanlı Guy komutasindaki Haçlı ordusunu yenmeyi başardı.

Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığı’nın neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun,Beyrut, Sayda, Nasıra, Gaman, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü.

Salaheddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüs’ü 2 Ekim 1187’de teslim alarak indirdi.

Üçüncü Haçlı seferi
Selahaddin’in başarısına düşen tek gölge Sur’un ele geçirilmemesiydi. 1189’da Haçlı işgali altında yalnızca üç kent kalmış, ama sağ kalan dağınık Hristiyanlar zorlu bir kıyı kalesi olan Sur’da toplanarak Latin karşı saldırısının çıkış noktasını oluşturmuşlardı.

Kudüs’ün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu. III. Haçlı Seferi çok sayıda büyük soylu ve ünlü şövalyenin yanı sıra, üç ülkenin krallarını da savaş alanına çekti.
III. Haçlı Seferi uzun ve tüketici oldu. İngiltere Kralı I. Richard (“Aslan Yürekli” Richard) hiçbir sonuca ulaşamadı. Haçlılar Doğu Akdeniz’de ancak güvensiz bir toprak parçasına tutunabildiler. Kral Richard Ekim 1192’de dönüş için yelken açtığında savaş sona ermişti.

Selahaddin Eyyubi’nin 17 oğlu ve bir kızı olmuştur. Selahaddin başkent Şam’a çekildi. 1193 yılında öldü. Ölümünün ardından akrabaları imparatorluğu paylaştılar.

Devamını Oku
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort