22 Ocak 2016 Cuma
Türkiye'nin Yeni Yol Haritası
Genç Ufuk Fikir Kulübü Derneği Olağanüstü Genel Kurul İlanı
Kadavra Metodolojisi Ve Şiirin Ölümü
Kur'ân'ı Doğru Anlamada Dil ve Tarih Bilgisinin Önemi
Soğuk Değil Ölüm Üşütüyor
Yasin Naci'ye Veda
Yeni bir yıla nasıl girebilir insan henüz geçmişini arkada bırakamamışken? Geçmiş yılbaşları kovalarken hala peşinden, üzerinden yıllar geçen şeyleri hala unutamamışken nasıl girebilir insan yeni bir yıla? Geçmişin yası 40 gün sürmüyor ölümlerin aksine. Geçmiş yavaşça öldürüyor insanı, insan öldürmekle mükellef tüm silahların aksine. Söyle bana, yeni bir yıla nasıl girer insan kaybettiklerini hala unutamamışken? Kaybedilmiş yılbaşları varken, kutlanmamış zamanları varken ve zamanı asla geri alamayacağını biliyorken; nasıl girer insan yeni bir yıla?
Unutmak için mi? Geçmişe silgi çekmek için mi? Masallara malzeme olmuş tüm deyimlerini topla istersen, tüm geçmişini unutabilen bir insan bulamadığın sürece masallarda kalacak hepsi. Kim geçmişine silgi çekebilmiş? Bakma bana silgisini kullanamayan tek insan benmişim gibi. Yalan söyleyemiyorum, geçmiş hala canımı alırken girmek istemiyorum yeni bir yıla.
Ağzımda sivri bir kırmızılık tadı var. Sokaklar bile beyaza büründü kırmızıya ayak uydurmak için. En güzel çam ağaçlarının üzerine koyulmuş sarımsı yıldızlar, kırmızı yuvarlak süsler ve biraz daha fazlası. Yeni bir yıla girerken insanlar, bir adamın ağzından “hadi beyler, her şey için eyvallah, ben gidiyorum.” cümleleri çıkar. Ağzımda sivri bir kırmızılık tadı var kana benzeyen. Tüm kırmızılık yere damlar, tam 8 kelimeden sonra. Beyaz sokakların üzerinde muhteşem bir ahenk yaratır kırmızılar. Yeni bir yıla girerken insanlar, bir adam gider. “Mutlu yıllar. Bu yılbaşı, giden insanlarla başlar.”
Aroması tam yerine oturmuş bir kahve tadı var ağzımda. Söyle bana, bir insan nasıl yeni bir yıla girer hala eski yıllarını yad ederken? Neyin ümidi hala, üstelik bundan önceki her yılbaşına “Bu sene hayatımı iyileştireceğim” diye başlamışken? Ve hayat sonra, daha da b*ka batmış ve her zamanki gibi “ALLAH’ım! ne zaman canımı alacaksın? Ölmek istiyorum ben!” dedirtmişken? Neyin ümidi bu her şeyini kaybetmişken? Her şey kaybedilmişken, neyin ümidi?
Ağzımda sivri bir kırmızılık tadı var artık dışarı çıkmak isteyen. Ağzımda aroması tam yerine oturmuş bir kahve tadı var gofret ile tatlanmak isteyen. Ağzımda bir tat var. Ruhuma sahip olmuş bir karamsarlık varken, havalar bu kadar kararmışken hatta, bulutlar gökyüzünü tamamen kapatmışken neye yarar sokakların beyazlığı?
Doğru ya…
Sokakların beyazlığı ağzımdaki kırmızılık tadıyla ahenk uydurmak için. Yoksa kar falan bahane. Bir yıl bitti yine…