DOLAR 32,5451 0.01%
EURO 34,9203 0.19%
ALTIN 2.429,590,27
BITCOIN 2061399-4,07%
Ankara
25°

PARÇALI BULUTLU

20:01

AKŞAM'A KALAN SÜRE

Özgür Mercan

Özgür Mercan

22 Ocak 2016 Cuma

Anlamayan İçin Aşık, Anlayan İçin Sen

Anlamayan İçin Aşık, Anlayan İçin Sen
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Anlamayan İçin Aşık, Anlayan İçin Sen

Olur böyle şeyler kadınım. Güzel sözlere dayanamazsın, başın hafiften kalkar, dudakların öne çıkar. Ben en çok o saniye öpmek isterim seni. Sana yazdığım her güzel cümle zaten bu yüzden… Farkında olmadığın her yerinden seviyorum seni, farkına varamayacağın yüzlerce yerinden. Senin bile görmediğin noktalarından tanıyorum seni. Cehenneme giderken cennete gittiğini gördüğümde var olmuş tüm meleklere isyan edecek kadar cesaretliyim de bir adım yanına yaklaşabilecek kadar değilim. Engelsiz doğduğunu düşünen her insan gibi aptalım ben; bir tarafımda sen olmadıkça engelliyim. Sen yokken bir eksiğim, dudaklarım mesela biraz yarım. Psikolojim alt üst. Korku filmlerinde ortadan ikiye bölünmüş karakterler gibiyim, tamamla beni.

En güzel filmleri yazan senaristler, sana yazdıklarımı görseydi bana tapardı. Ben sana o kadar çok şey yazdım ki senin okuyamayacağın, beynimin duygusal tarafı senden başka hiçbir şey hissetmiyor artık. Bu yüzden zaten diğerlerine karşı duygusuzluğum. Karanlığım okyanuslar kadar büyük, bulutlarım karanlığımın içinde keşfedilememiş balıklardan ibaret. Cesaretin varsa say kaç tane keşfedilmemiş balık olduğunu. Cesaretin varsa sev benim kadar…

Sana alışmak için hiç fırsatım olmadı. Bu yüzden sana alışan her insanı kıskandım. Adına ne dersen de, tanrı, evren, arkadaş, herhangi bir şey hiçbir zaman bizim yanımızda olmadı. Paralel evren’in imkansızlığıydı bizim aşkımız. Bıraktım bu yüzden somut her şeyi; sanırım bize, sadece bizi yaşayanlar inanır. 7 milyarlık insanlık içerisinden, sadece sen ve ben kalırız. Sevaplarında yolsuzluk yapan imam görseydi bize olan inancımı, işlediği her günahı tekrar sorgulardı. Hayatımız hiçbir zaman kolay olmadı; senarist bize kutusundaki en zor karakterleri yazdı. Olsaydı da bir şekilde karşılaşmasaydık, dünya düzeni kötüye sarardı. Yıldızlardan kopan bir yıldız parçası, aşıkların üzerine yağar aşık olmayı yasaklardı mesela. Güneş tanrıya kızar dünyayı yakardı. Yeryüzünün en dibinde depremler olurdu, çekirdekten magma dünya yüzeyine çıkardı.

Bazıları adına aşk der, ben sen diyorum. Başkalarına anlatırken “o” diyorum adını bilmesinler diye. Olur bazen böyle şeyler kadınım. Anlamayan için aşık olurum, anlayan için sen. Söyleyeceklerim bu kadar değil… Sana yazacağım, sonra. Şimdilik gideremediğim üç noktalarıma sen’i koymakla meşgulüm…

Devamını Oku

Hiç Ve Hep

Hiç Ve Hep
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hiç Ve Hep

Tabi ki küçücüğüm. Tabi, büyüyemedim. Toprak kokusuyla dolmuş sokakların yollarında yürürken, kulaklığımda en sevmediğim müzikler çalarken, kendimi diğerlerine benzetmeye çalışırken bir türlü büyüyemedim. Hiçbir şeyi de değiştiremedim, sürekli güldüğümü görenler; sürekli gülmemi istediler. Başlattığım bayat muhabbetler beni sıkmaya başladığında, daha ciddi şeylerden konuşmak istediğimde, kimsenin bana katılmadığını görüp suratımın asıldığını fark ettiğimde sıkıldım. Kaybolmak, çevremi değiştirmek, belki de hiç gitmediğim yerlere gitmek istedim.

Yıllarca gitmek istedim zaten. Yıllar öncesinde de bir yere ait olduğumu fark ettiğimde gitmeyi istemiştim. Yıllar önce de beni, bir yere ait olmak sıkmıştı. Yıllar önce de kendime değişme sözü vermiş, her şey ciddiye bindiğinde değişmekten vazgeçmiştim; yalnız kalmaktan korktuğum için.

İnsanların, baş başa düşünceler kuşağında kurduğunu “motor” hayallerine günlerimi harcadım. Bir motor’a atlayıp gitmek istemedim, bir yere ait olmaktan korkarken bir motor’a ait olmak kötü hissettirirdi. Ya da bir otobüse, bir araca, bir bisiklete, bir yola… Hiçbir şeye ait olamayacağımı fark ettiğimde ölmek istedim; gülmemi istediler. “Uzaklaş” dediler, “kafanı dağıtır, sonra toplarsın.” Dediler. Uzaklaştım, kafamı dağıttım, topladım; bir süre sonra tam anlamıyla dağıtmak istedim. uzaklaştım, “sen sensin, nereye gidersen git sensin.” Dediler bu sefer. O kadar çok dediler ki… Sustular geri döndüğümde. Konuşmamı istediler, gülmemi.

Konuşmayacağım. Gülmeyeceğim. Kimseye de anlatmayacağım içimdeki büyüme isteğini. Her zamankinin tersine, bu sefer birinin içimdeki isteği anlamasını da beklemeyeceğim. Zaten ne zaman birinin beni anlamasını istediysem, kimse anlamadı. Ne zaman biri beni anladığını iddia etse; gitti. Anlaşılması zor bir insan değilim, anlaşıldığında kalınması zor bir insanım. Benle ilgili olmayan o kadar çok düşünce var ki içimde, başkaları için yaratıldığımı anladım; iyi bir yazarın dediği gibi, başkalarının neden yaratıldığını hiçbir zaman anlamayacağım.

Tabi ki küçücüğüm. tabi, büyüyemedim. Yaşım gereği değil, insanların beklentileri için bir adım ileriye gidemedim. Karşıladığım her beklenti, bir adım geriye itti. Ya insanlar beni çok küçümseyip beklentilerini düşük tuttular; ya da ben, kimseye büyük hayallerimi hissettiremedim.

Tabi ki salağım. Tabi ki küçücüğüm. her insan gibi. Rüyada yaşayan, gerçeklere ayıkamayan her insan gibi. Rüyadan uyanma vakti geldi; fakat rüyayı yaşamak o kadar tatlı ki, uyanmayı kimse istemiyor. Uyandığında tehlike var, yaşam var, hayat var, zorluk var; güzellik yok, gülümsemek yok, zevk yok.

Küçüktüm.

Tabi ki küçüktüm.
Anlayabileceğin üzere, çok küçüktüm.

Üç oldu, beş oldu… Onun biri vardı, benim hiçim. O birine bağlıydı, ben hiçe.

Ankara’ya koştum. yolum uzundu. Ve karanlıktı. Kelime dağarcığımda üç beş kelime vardı. Üç oldu, beş oldu. Birleştiler, hikayeler oldu.

Bir arkadaşımın üç arkadaşı vardı, beş arkadaşı oldu. biraz daha arttılar, on beş oldu, otuz sekiz oldu.

Bir hiç kaldım.

Ankara’ya koştum. Yolum uzundu. Ve karanlıktı. Üç beş kelime daha kaptım, yerine üç beş hayal yazdım. O kadar çok şey sakladım ki cümlelerin arasında… Her şeyim vardı; hiç, okuyana kaldı.

Devamını Oku

Geçmiş Yılbaşısı

Geçmiş Yılbaşısı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yeni bir yıla nasıl girebilir insan henüz geçmişini arkada bırakamamışken? Geçmiş yılbaşları kovalarken hala peşinden, üzerinden yıllar geçen şeyleri hala unutamamışken nasıl girebilir insan yeni bir yıla? Geçmişin yası 40 gün sürmüyor ölümlerin aksine. Geçmiş yavaşça öldürüyor insanı, insan öldürmekle mükellef tüm silahların aksine. Söyle bana, yeni bir yıla nasıl girer insan kaybettiklerini hala unutamamışken? Kaybedilmiş yılbaşları varken, kutlanmamış zamanları varken ve zamanı asla geri alamayacağını biliyorken; nasıl girer insan yeni bir yıla?

Unutmak için mi? Geçmişe silgi çekmek için mi? Masallara malzeme olmuş tüm deyimlerini topla istersen, tüm geçmişini unutabilen bir insan bulamadığın sürece masallarda kalacak hepsi. Kim geçmişine silgi çekebilmiş? Bakma bana silgisini kullanamayan tek insan benmişim gibi. Yalan söyleyemiyorum, geçmiş hala canımı alırken girmek istemiyorum yeni bir yıla.

Ağzımda sivri bir kırmızılık tadı var. Sokaklar bile beyaza büründü kırmızıya ayak uydurmak için. En güzel çam ağaçlarının üzerine koyulmuş sarımsı yıldızlar, kırmızı yuvarlak süsler ve biraz daha fazlası. Yeni bir yıla girerken insanlar, bir adamın ağzından “hadi beyler, her şey için eyvallah, ben gidiyorum.” cümleleri çıkar. Ağzımda sivri bir kırmızılık tadı var kana benzeyen. Tüm kırmızılık yere damlar, tam 8 kelimeden sonra. Beyaz sokakların üzerinde muhteşem bir ahenk yaratır kırmızılar. Yeni bir yıla girerken insanlar, bir adam gider. “Mutlu yıllar. Bu yılbaşı, giden insanlarla başlar.”

Aroması tam yerine oturmuş bir kahve tadı var ağzımda. Söyle bana, bir insan nasıl yeni bir yıla girer hala eski yıllarını yad ederken? Neyin ümidi hala, üstelik bundan önceki her yılbaşına “Bu sene hayatımı iyileştireceğim” diye başlamışken? Ve hayat sonra, daha da b*ka batmış ve her zamanki gibi “ALLAH’ım! ne zaman canımı alacaksın? Ölmek istiyorum ben!” dedirtmişken? Neyin ümidi  bu her şeyini kaybetmişken? Her şey kaybedilmişken, neyin ümidi?

Ağzımda sivri bir kırmızılık tadı var artık dışarı çıkmak isteyen. Ağzımda aroması tam yerine oturmuş bir kahve tadı var gofret ile tatlanmak isteyen. Ağzımda bir tat var. Ruhuma sahip olmuş bir karamsarlık varken, havalar bu kadar kararmışken hatta, bulutlar gökyüzünü tamamen kapatmışken neye yarar sokakların beyazlığı?

Doğru ya…

Sokakların beyazlığı ağzımdaki kırmızılık tadıyla ahenk uydurmak için. Yoksa kar falan bahane. Bir yıl bitti yine…

Devamını Oku
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort