Kadınların Hangi Derdini Anlatayım Süleyman Özışık?
“Yüzümüze siz tükürün” dedi Süleyman Özışık.
“Erkeğiz kabahatliyiz ama toplumu yansıtmayan kılığı kıyafeti, ahlakı bir başka kadınımsılar değil toplumun esas parametresi olan bizden kadınlar, yüzümüze siz tükürün” dedi 10 Mart tarihli yazısında.
Toplum olarak kadını; anne iken, kız çocuk iken, kız kardeş iken kutsal görüp sokaktaki kadını her türlü görebiliyoruz. Buraya eşi de koymak isterdim. Ülkemde değer gören eşler var ana gibi değer gören, kız çocuk gibi değer gören kadınlar var demek isterdim. Efendimizin hanımlarına gösterdiği hürmeti gören kadınlar da var demek isterdim.
Ülkem erkeğinin halletmesi gereken ciddi bir problemi bu. Ülkem oğulları, büyükleri gibi olmasın inşallah. Saygı olsun mihmandarları hayat yolunda.
Saygı olmadan olamıyor.
Bunun en güzel örneğini kadın şoförler her gün yaşıyor. Hataları olduğunda ya da trafiğe karşı seri olamadıklarında, erkek şoförlerin akla hayale gelemeyecek hakaretlerine maruz kalıyorlar. Aynı kadın, o şoförlerin yakını olsa mesela kızı olsa gururla seyretmez miydi onu? Bence seyrederdi.
Ülke kadını da ülke erkeğinden alt kalmıyor ne yazık, hele bazı analar. Erkek çocuğunu neredeyse evin tanrısı yapmıyor mu? Öyle ki o erkek büyüdükçe bu rolüne bayılıyor, kendine biat etmeyen kalan dünya ile dert üstüne dert yaşıyor. Anası, kardeşi, babaannesi, anneannesi gibi davranmayan kadınları anlamıyor. Öteki erkeklere de gerek olmadığını düşünüyor. Sonu üçüncü sayfa haberlerindeki özne olmaya kadar gidiyor.
Ya akranımız öteki kadınlar, az da hırs sahibi iseler, ezip geçmiyorlar mı üzerimizden? Eşi ya da babası sayesinde bir yerlere gelenler, ya da ahlakı esnek, hırsı tavan, endamı yerinde, eteği kısa hanımlar, gayretli birçok hanımı yeyip yutmuyor mu?
Bunlar ülke gerçeği ne yazık ki!
Ülkem, dizilerdeki kadınlara alışmış, entrikası olmayan, derdi ilim olan, derdi nesli olan kadını görmedi onca yıldır.
Oysa derdi nesli olan kadın lüksü sevmiyor mesela, kocasına masraf ettirme gibi bir dert işine hiç girmedi. Şu koltuk, şu tabak çanak, şu kürk demedi.
Kanaat etti, nesline kanaati tavsiye etti.
Yoktu o kadının acı uyarıya ihtiyacı. Yoktu o kadının ayar verilmesi gereken bir hali.
Ülkem hocaları bile anlamadı, göremediler o kadınları. Tüm kadınları bir sandılar.
Toplum olarak kadına en az değer verdiğimiz günler bu günler bence. Eczacı hanım arayan beyler, öğretmen gelin arayan kaynanalar buna en güzel örnek. Herkes kolayına kaçıyor. Evlendikten sonra evinin dişi kuşu olacak, yuvayı yapacak kadına, ondan önce maddi yeterlilik koyuyor resmen.
Laf da hazır, hayat müşterek.
Hayat müşterek ise kaç bey, “cam da silerim bulaşık da yıkarım, ütü de yaparım, kaynanama sofra da dizerim” diyor. Kaç bey, “çocuğa da bakarım” diyor.
İstisnalar var, ama ekserisi bu işleri de kadına şutluyor. Kadın da evi, işi, çocukların, kocanın akrabalarını çekip çevireceğim diye her geçen gün evrimine evrim ekliyor. Sonu, yıpranmış, bezmiş, gözü erkek görmek istemeyen kadınlar ve bir dünya kredi kartı borcu.
Kadını mükemmeliyetçiliğe iten materyalist dünya düzeni, pazarına müşteri arayan acımasız kapitalist dünya düzeni. Mutsuzluğun AVM’de biteceğini inandıran sistem.
Vicdan Konvoyu yola çıktı geçenlerde, zindanlarda işkenceye maruz kalan, tecavüze maruz kalan kadınların sesini duyurmak için. Kadına zalimlik sadece Türkiye’nin sorunu değil çünkü. Savaşlarda en büyük işkencelere kadınlar maruz kalıyor ne yazık ki.
10 yaşındaki erkek çocukların ağızlarından kolayca çıkıveren bir iki deyimin uygulanış hali tecavüz. Sosyal medyada özellikle gençler arasında, lafın sonundaki nokta kadar olağan kullanılan deyimler. Bunları bu çocukların ağzına zihnine sokan her kim ise, onca tecavüzün de azmettiricisi bence. Küfürlü konuşmayı adet edinen milyonlar mesela… Maçta hakeminden, futbolcusuna; analarından, kız kardeşlerine söylenen küfürleri edenler, oğullarına öğretenler, vicdan konvoyunu az üstünüze alın ne olur.
Kadına şiddetin birçok türü var. Maddiyat da şiddet. Cebinde kuruşu olmayan kadınlarla dolu sokaklar. Bunların büyük bir kısmı da çalışan kadınlar. Kendini okul müdürüvari evin idarecisi sanan beyler, almış bu kadınların maaş kartlarını elinden. Üstlerine bir kazak almaktan acizler, annelerine bir eşarp almaktan acizler.
Hangi birini anlatayım Süleyman Özışık. Bu ülkede kadın olmak zor, bu dünyada kadın olmak zor; eğer işini ciddiye alıyorsan, eğer neslim diyorsan, eğer ilimi artırmalıyım diyorsan, eğer hakkıma razı geleceğim diyorsan.
Başbakanımızın hanımı, süslü olmadığı için yadırgandı. Kimin eseri olduğu malum bir toplum. Kadını “ortalıkta olacaksa, güzel olsun da öyle görelim” diyen atalar.
Hırsı bol kadınlar da bu yolu gördüler ve ilerlediler. Boyaysa boyandılar, göstermekse açgözlü erkeklere gösterdiler, müsaitse vücutları sergilediler. Nesi varsa döktüler ortaya, ilerlediler kariyer basamaklarını tek tek. Yoksa adı olan kocaları, yoksa adı olan babaları ne edeceklerdi başka iş hayatında
Daha ne diyeyim Süleyman Özışık bak şu anda ortalıkta olan kadınlara. Bizden olan kadınlara. Kocası ya da babası kuvvetiyle durmayan kaç tanesi var. Kendi fikri zikri dikkate alınan emeği dikkate alınan, liyakati dikkate alınan kocası, babası ya da sarı saçı mini eteği olmayan kadına yer var mı piyasada. Olanlar da bir elin parmakları kadar.
Devran değişiyor, kendi halinde hırssız kadının kaderi değişmiyor. Şükredelim bu halimize savaş olsa başımıza gelecekleri düşünelim ve Suriye zindanlarında yaşananları.
Zor zanaat kadın olmak, kadın olmayı, kadın kalmayı başarabilmek, anne olmayı başarabilmek neslini düşünmeyi başarabilmek, helalinden yaşamayı başarabilmek. İlim iyi ki var yoksa dünyada çekilecek de, halledilecek de bir şey yok. Dünya bildiğini okuyor, bildiği gibi dönüyor ve hep buluyor çarkına ayak uydurabilecekler.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun.
News