Korkunun Ecele Faydası Yok
Mart’tan beri aktif bir şekilde korona ile beraberiz. Biri canlı diyor, biri cansız diyor. Bir ara Sağlık Bakanı “bu senenin gribi” dedi ve anında tek inanılan insan olması sorgulanmaya başlandı. Gribe benzeyen semptomlar yaşatan, grip gibi öldürücü, bulaşıcı olan bir hastalık olamazdı korona. Çok daha da korkunçtu.
Bakanın, önceden “korkmalısınız” dediğine inananlar, TTB ve İmamoğlu’nun ölü sayıları, vaka sayıları üzerinden gittiği paylaşıma daha çok inandı. Bu sayı bir insanın tam olarak ne işine yarar. Belki de yanlış olan sonuçlar.
Korkutmayı umutsuzluğu anlatan herkese inanılır olundu. Okullara çocuk yollayan veliler korkutulamayınca çözümü herkesi korkutmakta buldular. Çocuğunu okula göndermeyen veli diğer çocukların da okula gitmesini istemiyordu. Çocuğu geri kalsın istemiyordu. İçi rahat etti okullar hepten kapatılınca. Devletin bir kısım öğretmeni zaten en başından beri ürküyordu virüsten. Bakkalda, markette, AVM’de, tatilde az duruyor, virüs kapmıyordu. Okulda geçirdiği 5 saatte virüs kapmak istemiyordu.
Mart’tan beri restoran yüzü görmeyenler, huzur buldu restoranlar kapanınca. Restoran çalışanı ne edecek, nasıl geçinecek düşünmedi. Hasta olmaması rahatlattı içini. Açık kalan ne varsa kapandı. Sıra aşı beklemeye geldi.
Koronayı ciddiye almayan bir kitle başından beri aşıya da karşıydı. Onlar önceden beri aşı olmuyorlardı. Çocukları aşısızdı. Evlerine ambalajlı bir şey sokmamaya özen gösteriyorlardı. Komşudan gelene mesafeli idiler. İçinde ne var diye işkilleniyorlardı. Öğle çaylarında kullandıkları halis tereyağından, zeytinyağından, tuzdan, sirkeden vb bahsetmeyi görev edinmişlerdi. Herkesin onlar gibi beslenmesi gerektiğini anlatmak, ikna etmek istiyorlardı. Yanlış yapana tahammül edemiyorlardı. İlaca da karşıydılar. Allah bilir içinde ne vardır diye.
Aralık’ta aşı gelecek denildi. Aşıya eskiden beri karşı olanlara “salgın bitmez”ciler de eklendi. Salgın bitmezciler, maskeli-mesafeli-yasaklı yıllarca yaşayabilenler. Umutsuz, insansız, sosyal hayatsız durabilenler. Onlar da aşıya karşı. Çünkü canları çok tatlı. Risk sevmiyorlar. Denenmesi yeterli olmayan, Çin’den gelen aşıya itibar etmiyorlar. Rusya’dan geleni de gözleri tutmamıştı.
Dünyada eski medeniyetlerden biri Çin. Bunu Vikipedi söylüyor. “İlim Çin’de bile olsa alınız” diyor peygamberimiz. Dünyaya damgasını vuran bir medeniyet Çin. Ne idüğü belirsiz yeme alışkanlıkları, değişik inanışları, kısa boyları, sarı tenleri, çekik gözleri var ama ilimde, teknolojide yadsınamaz başarıları da var. Mahalle pazarlarına Çin malları gelmeden önce Çin porseleni, Çin ipeği ile dünya pazarlarında yer alıyorlardı. Pusula onların icadı.
Sosyal medyada birilerinin gömdüğü Çin, gerçek hayatta gömülmüş değil.
Aşıya karşı olan modern bilim severler ve modern bilim sevmeyenler salgına bir başka çare bulsunlar. Mart’tan beri maske, mesafe ve yasaklar gibi geçici önlemler dışında bir şey bulan oldu mu?
Bir doktor Twitter’da korona ilacı kullanan parasetamol almasın diyor. Değişik fikirde olan din hocaları gibi oldular. Her dakika bir tıp alimi başkalarının tezlerini çürüten bir şey paylaşıyor. Sanki Twitter bilim forumu. Vatandaş bundan ne anlar bu onu daha da evhamlı yapar mı gibi bir derdi yok. Derdi mevcuda tezat olmak ve gündem olmak. Tıp şu an en popüler bilim. Popüler tartışma programlarında fenomen olma yerine, salgına kalıcı çözümler aranmalı. Her aklına geleni yeterli olgunluğa gelmeden kamuoyuna aktarmamalı. Dünyaya çözüm lazım. Anlık beyin fırtınaları değil.
Zamanı kıymetli olmayan, çalışma kaygısı olmayan, memur olmayan beş on yıl bekleyebilen kaç kişiyiz. Korona öyle veya böyle çözülmeli ve hayatımızdan çıkıp gitmeli. Ben aşı olabilirim. Kanaatim sadece beni bağlar. Bu güne kadar bir çok grip aşısı oldum. 2013’te domuz gribi aşısı oldum.Hayatıma olumsuz bir etkisi olmadı.
Korkunun ecele faydası yok. Bizler ölümlü dünyanın farkında olan bir millettik. Koronanın ayarlarımızı bozmasına müsaade mi edeceğiz?
News