DOLAR 32,3400 -0.07%
EURO 34,8790 0.06%
ALTIN 2.392,77-0,15
BITCOIN 20653731,30%
Ankara
11°

PARÇALI AZ BULUTLU

13:06

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

Sıddıka Rahime

Sıddıka Rahime

04 Kasım 2023 Cumartesi

Manzaraların Arasında Kayıyor Olmak Gibi Bir His Yüksek Hızlı Trenle Gitmek

Manzaraların Arasında Kayıyor Olmak Gibi Bir His Yüksek Hızlı Trenle Gitmek
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İlk defa, 2002’de kullanmıştım treni, Ankara-İstanbul yolunda. Yanımda, 1 yaşında bir çocuk vardı ve sıcak bir Temmuz ayıydı. Gerçekten, çuf çuf giden treni, çok sevememiştim o zaman. Sürekli sallanmak çok hoş gelmemişti. Kara tren türküsünü söylemesi, daha keyifli kara trenle gitmekten diye düşünmüştüm içimden.

28 Ekim 2016 tarihinde Yüksek Hızlı Tren’i ilk defa kullandım. Ankara Garı; tarihi, hoş bir bina. Haydarpaşa Garı’nı andırıyor azıcık. Denizi ve haşmeti çıkarırsan.

Eskilerden kalma, yerlerde dolaşan güvercinler karşıladı bizi garda. Yanımda 10 yaşındaki kızım vardı. Simit dilenen, yakından uçan güvercinler, bizi gördüklerine şaşmıştı. Sanki, yıllardır buradayız, bu yavruyla anayı daha önce görmedik, der gibi bakıyorlardı bize. Garlarını benimsediklerini, o kadar belli ediyorlardı.

Her taraf eskiydi. Antikacı dükkânı gibiydi. Gişeler yıllar öncesinden kalmış gibiydi mesela. Bekleme salonu da eskitilmiş gibiydi. Sonrasında, ortalıkta pır dönen polisler, bizi 2016 yılına geri getirdi. Bir iki tipten işkillenmiş, sağa sola gidip geliyorlardı. Tren garı patlamasının üzerinden çok geçmemesi ürkütmüştü beni. Daha Ankara’ya geleli 2 ay olmamıştı ama büyük şehir olduğunu, kalabalıklarda oluşabilecek kaoslarla belli ediyordu Ankara.

Allah’tan polisler rahatladı da ben de rahatladım. Bir şey çıkmamıştı çok şükür.

Tren görevlilerinin yardımıyla bindik yüksek hızlı trene. Hızı ve konforunu görene kadar tren sanmıştım onu. Üç buçuk saatte Pendik’e varmıştık. 200 km’yi geçtiğimiz anlar oldu. Tren yolu araba yolu gibi değil. Kartpostalın içinden geçer gibi gittik. Sağda solda el değmemiş doğa. Araba yolundaki kara-çirkin asfalttan eser yok. Tren seyahati esnasında, raylar gözükmüyor, manzaraların arasında kayıyor olmak gibi bir his yüksek hızlı trenle gitmek.

Çabuk geçti üç buçuk saat. Pendik’e vardık. Ankara’da, bindiğim garın üstüne, Pendik garı alt geçit gibi geldi.

Dönüşüm 30 Ekim günüydü. Haberim yoktu, bu esnada yüksek hızlı tren garı açılmış 29 Ekim’de. Dönüşümü yeni gardan yapmak nasip oldu. İki günde, Ankara’da iki ayrı gar kullanmış oldum. Eski garı kapayıp yenisini açtım gibi bir şey.

Trenden inerken fark ettim yeni garın devliğini. Bir eser gibi olmuş, bence. Tarihi değil belki, klasik bir mimarisi de yok, ama kesinlikle hoş, görkemli bir eser. Güvercinleri aradı gözlerim, yoktular.

Hem gar hem AVM yapmışlar. Çekim merkezi olmuş.

Birkaç ay sonra, Trabzon-Konya yolculuğunu yaparken beni görmek için yolculuklarının arasını açan bir arkadaşımla, kahve içmesi de nasip oldu bana, yeni garda. Yüksek hızlı tren garı, buluşma yeri oldu, o gün benim için.

Tabelalardaki adıyla ATG olan, benim hala yüksek hızlı tren garı dediğim yapıyı, çok sık ziyaret edeceğimi, çok sık kullanacağımı bana bir sene önce deseydiler ne derdim acaba Trabzon’dayken.

Memleketimden sonra gelen, en sevdiğim şehir İstanbul’a gidebilmem için inşa edilmişti sanki ATG. Benim içindi sanki.

Ziyaretlerim arttıkça yolculuk saatinin arttığını fark ettim. Üç buçuk saatlik yol, dört buçuk saati buluyordu. İlk seferlerde trende gördüğüm memur sayısı da azalmıştı sanki. Teknolojiye yordum bunu. İnsanın yerini makinalar aldı diye düşündüm.

Tekirdağ tren kazası sonrası, açıklanan raporda, ülkem insanının-ülkem kurumlarının yaşayarak öğrendiğini, bir kez daha öğrendim.

Uçuş için sıklıkla kullanılmayan hava alanlarındaki onca uzmana karşın, TCDD’nin kadrolu meteoroloji mühendisi olmamasından kaynaklanan, acı bir kaza olduğu raporu çıktı Tekirdağ kazasından. Yoğun yağmurların raylara ne yapabileceği hesaplanmamış.

Batı insanı-soğuk insanı, aşırı hesaplıdır. Doğu insanı-sıcak insanı ise tabiata uyar. Afrika’da yaz aylarında 1 saat mesai yapılan ülkeler var. Ülkem insanı, arada kalmış. Doğu batı ortası. Tabiat ve teknolojiyi kullanmayı kendince harmanlıyor. Fazla bir şey olmazcı. Kendi gözüyle görmediği felaketlere inanmıyor. İlla tecrübe etmesi lazım. ARGE’yi tecrübelerin üstüne inşa ediyor sıkça. Sağlam ARGE oluyor da spontane hallerde sistem kalakalıyor. Telafisi imkânsız haller çıkabiliyor ortaya.

Birkaç hafta önce de bir tren kazası oldu. İlk açıldığında okul servisine binermiş gibi gidilen Ankara-Konya treninde. Reklamları vardı, bir buçuk saatte Konya. Zaman çok net, trafik de yok. Planlı, programlı, rahat bir yolculuk.

Kılavuz bir trenin, karlı buğulu bir Ankara sabahında, raylarda olduğunun farkına varılamadı. Tam da Ankara-Konya treni raylarında. Acı bir kaza ile güne başladı Ankara ve Türkiye. Benim iki yıldır kullandığım, 2011 yılında açılan yüksek hızlı trenler kullanılırken, telsiz ile iletişim sağlanıyormuş. Sinyalizasyon sistemleri yokmuş. Yenimahalle’deki tren kazasına kadar da ihtiyaç duyulmamış. Bir şey olmazcı olmamız, sanki tevekkülcülük gibi görünüyor. İçinde çok az tedbir olan bir tevekkülcülük.

Bir kere de yolda kaldım. Tekirdağ kazası sonrasıydı. Aşırı yağmurların olduğu bir dönemdi. 2018 yılı temmuz ayıydı. Ankara’dan trene bindim. Tren İzmit’te durdu. Yoğun yağmur rayları bozmuş devam edemeyiz dediler. Yaklaşık bir saat durduk. Sonra gidilemeyeceği kanaatine vardılar. Yolcular otobüsle ya da yakınlarının arabalarıyla gidebildiler İstanbul’a.

Yanımda kızım vardı, keyif kaçıran bir haldi.

Uçak hava durumunu soruyor, ona göre kalkıyor ya da kalkmıyor, yeri geliyor. Tren kimseye sormadan mı yola çıkıyor diye düşünmüştüm o zaman. Soruyormuş da telsizle. Tren yüksek hızlı tren ama kullandığı teknoloji, kara tren.

Yarın İstanbul’a gidecek olsam gene yüksek hızlı tren kullanırım. Manzaraya dalaraktan kitap okumak çok hoşuma gidiyor. Uçağın törenleri yoruyor beni. Kısa mesafelerde gelemiyorum o törenlere. Uzun havaalanı yolu, bir saatimi havaalanına vermek, didik didik aranmak keyfimi kaçırıyor. Trende kendi halime bırakılmayı seviyorum. Garların yakın olması da cazip geliyor.

TCDD’ye rica ediyorum. Trenler yaş aldıkça yavaşlamasa. Raylardan kaynaklanabilecek kazaları önlemek için hızı azaltmak yerine başka yöntemler kullansanız.

İki ciddi kaza, iki eksikliği hatırlattı. Başka eksik olup olmadığını, bizdekine denk ya da daha gelişmiş olan trenlere bakarak tespit etseniz. Mesela Fransa, Japonya, Almanya trenlerinde neler var, neler planlıyorlar, hangi mühendislerle çalışmayı planlıyorlar diye habire araştırıverseniz. Olabilecek durumlar ile ilgili beyin fırtınaları, simülasyonlar yapsanız. Treni, biz gidip gelmek için kullanırken siz sadece getirip götürmeseniz. Yolcuların mal ve can güvenliğini çok daha fazla düşünseniz araba fabrikalarındaki mühendisler gibi. Çıtayı yükseltmek için uğraşsanız.

Bir şey olmazcılıktan, gerçek anlamda tevekküle geçilse. Olası tüm tedbirler zamana göre alınsa. Huzur bulduğum trenimi, bir an bile boşlamasanız.

Varmaktan daha mutlu eden gidişlerimi, huzurla keyifle yapmaya devam etsem trenle.

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort