DOLAR 32,3642 -0.38%
EURO 34,8383 -0.02%
ALTIN 2.393,89-1,17
BITCOIN 19207543,73%
Ankara
11°

KAPALI

04:16

İMSAK'A KALAN SÜRE

Sıddıka Rahime

Sıddıka Rahime

04 Kasım 2023 Cumartesi

Verimli Yaşlılık

Verimli Yaşlılık
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Nevzat Tarhan geçenlerde verimli yaşlılıktan bahsetti. Buna onun en güzel örneği de Mimar Sinan’dır. Mimar Sinan Selimiye’yi yaptığında 80 yaşındaydı. Ustalık eserini 80 yaşında iken yapmıştı.

Eğitimci Erikson insan ömrünü 8 evreye ayırır. 0-1,5 yaş; güvenin öğrenildiği dönemdir, 1,3 yaş; bağımsızlığın öğrenildiği dönemdir, 3-5 yaş; girişimciliğin öğrenildiği dönemdir, 5-11 yaş; üretkenliğin öğrenildiği dönemdir, 12-19 yaş; kimliğin kazanıldığı dönemdir, 20- 30 yaş; yakınlığın öğrenildiği dönemdir, 30- 60 yaş; üretkenlik dönemidir, 60 yaş ve üstü de benlikle barışılan, kendi ile barışılan, yaşamın kıymetinin farkına varıldığı dönemdir.

Ülkede yaşlı ve başarılı kadın deyince ilk akla gelen Ajda Pekkan oluyor. 75 yaşında bir kadın nasıl böyle kalabilir diye. Sesi güzel, şarkıları güzel, sahne performansı güzel. Oysa ülkede tek başarılı kadın o değil. Yazar Ayşe Kulin var mesela, 80 yaşında. Filozof İoanna Kuçuradi var mesela 83 yaşında.

Ayşe Kulin, bu ülkede kitap yazarak para kazanan, başarılı bir kadın yazar. Adı Aylin’le tanıştım onun kitapları ile. Hayatında yaşadığı çalkantılardan, başarı kotaran bir Türk kızının romanını yazdı kitapta. Sonra Sevdalinka’yı okudum. Bosna Savaşı’nın dramını, bir aşk öyküsü üzerinden anlattı kitabında. Sonrasında birçok kitap daha yazdı. Bu kadın konuşması ve görüntüsü ile Ajda Pekkan gibi bir kadın. Alıştığımız 80 yaş algısının çok ötesinde.

Ioanna Kuçuradi, Rum asıllı Türkiye vatandaşı bir filozof. 83 yaşında. Ömrünü, etik değerler ve insan haklarına adamış bir kadın. Ajda Pekkan gibi fit değil, Ayşe Kulin gibi dik duramıyor, baston kullanıyor ama müthiş bir anlatımı var. Çok tatlı bir dili var. Çocuklara insan hakları kampı veren bir kadın. Kampta o çocuklara, ben insanım ben insan hakları ihlali yapmam mottosunu aşılamaya çalışıyor.

Bu kadınlar gibi pek çok kadın var çevremizde. Ünlü kadınlar gibi değiller, o kadar çok kişi onları tanımıyor ama onları tanıyanlar, onlara değer verenlere mentörlük yapıyorlar. Benim babaannem mesela, bunlardan biriydi. Ömrünün her gününü aynı yaşadı. Yaşlandı diye yapamadığı işleri ayırmadı. Son beş altı yılda, eğilirken biraz zorlandı, namazlarını oturarak kıldı, kalan tüm alanlarda ne yapıyorsa onları yapmaya devam etti.

Bahsettiğim kadınların hiçbirinin emeklilik hayali olmadı. Babaannem Bağ-Kur’dan kendini emekli ederken, az yaşarım diye, en düşüğünde  yatırdı primlerini. 70 yaşını geçeceğini tahmin etmedi. Sonra maaş almaya başladıktan sonra çok pişman oldu. Bu kadar yaşayacağımı bilseydim daha çok yatırırdım primlerimi dedi.

40’lı 50’li yaşlarda insan, önünü göremiyor. Yüksek bir dağa tırmanmak gibi. Önünü göremeyince  de, sonrasını göremeyeceğini sanıyor. Aslında o anda, bir maratoncu gibi hareket ederse, zirveyi görebileceğini tahayyül edebilir. Ömrün her gününü, sakince ve verimli yaşarsa, enerjisinin tüm ömrüne yeteceğini öngörebilir. Yaşanan bu öngörülememezlik, insanı karamsarlığa sevk edebiliyor. Karamsarlıkta insanı sosyal hayattan koparabiliyor.

Karamsarlaştıkça, beceriksizlikler yapmaya  başlıyor, her beceriksizlikte daha da karamsarlaşıyor. Bu sonsuz döngünün sonunda, elden ayaktan düşmüş, bir kanepede televizyon seyreden, yaşı geçmemiş ama kendinden geçmiş bir yaşlı oluyor. Yaşıtları kitaplar yazarken, şarkılar çıkarırken, filozofluk yaparken, mimarlık yaparken, o evde yüzü gözü düşmüş, dili tatsızlaşmış hastalıklarına hastalık eklemiş bir vaziyette ne zaman geleceği belli olmayan ölümünü bekliyor.

Sadece yurdum kadınlarının değil yurdum erkeklerinin de 60 yaş üstü dönemleri atıl geçiyor. Ekserisi ev kahve arası yaşarlardı pandemi öncesine kadar. Hayatlarına bir şey eklememeyi bir şeye karışmamayı yeni bir şey öğrenmemeyi marifet sayarlardı.

Hayat boyu eğitim, diğer adıyla halk eğitim merkezlerindeki eğitim, ya da açık öğretimlerin ortaya çıkışları yaşlanan insanların, kendilerini atıl kılmamalarından dolayıdır. Atıl kalan, kendi içine gömülen insan olmasın yaşlı insanlar diye devlet hayat boyu eğitimi desteklemektedir.

Denemeleri ile meşhur Montaigne, zeki sayılamayacağını ve belleğinin çok zayıf olduğunu söyler. O yüzden kendi kendinin öğretmeni ve öğrencisi olmaya karar verir. İnsanlarla bir arada olmayı çok sever. Böylece kendi iç dünyasında bulduğu değerlerle, başkalarında tespit ettiği değerleri örtüşmesini görür. Kendine, bir başkasına bakar gibi bakmaya çalışır. Kendini büyüteç altına aldığında, kendinde başkalarını görmesi de bundandır. Her insanda hem ortak hem de biricik yanlar olduğunu fark eder.

Montaigne’nin fark ettiği biricik özelliklerinin farkında olan insanlardır verimli yaşlananlar. Montaigne gibi bunu sosyal hayat sayesinde insanların içinde fark ederler. Böylece ölene kadar, verimli ve keyifli olurlar. Bedenlerindeki yavaşlamaya kafayı takmayıp, kafasının içindeki zenginliğe odaklanırlar. Mutlu yaş aldıkları için pozitif enerjileri ile güneş gibi çevrelerini aydınlatırlar. Işıklarına çekerler insanları.

60 yaşını geçen her kadının kendini Ayşe Kulin gibi görmesi, 60 yaşını geçen her erkeğin kendini İlber Ortaylı gibi görmesi mümkün. Yapmaları gereken, kendilerinden geçmemek ve kendilerini beğenmek. Geçmişini takdir etmek, benliğiyle keyif alabilmek ve gelecek yaşları kendini yenileyerek karşılamak.

Ortasını gördüğümüz bahar, 60 yaş ve üstüne gelsin.

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort