26 Ocak 2024 Cuma
Türkiye'nin Yeni Yol Haritası
Genç Ufuk Fikir Kulübü Derneği Olağanüstü Genel Kurul İlanı
Kadavra Metodolojisi Ve Şiirin Ölümü
Kur'ân'ı Doğru Anlamada Dil ve Tarih Bilgisinin Önemi
Soğuk Değil Ölüm Üşütüyor
Yasin Naci'ye Veda
Hala kulaklarımdadır annemin okuduğu o ninni. Yirmi seneyi geçmiş annemden dinleyeli. Hem ayağında sallar hem ninni söylerdi uyutmak için. Çünkü yirmi sene önce anneler ninni söylerdi evlatlarına. Yirmi sene öncenin çocukları bilirdi mahallesini, o çocuk yirmi sene sonraki çocuk değildi. Ninni ile büyüyen çocuk, duyarlıydı. Geçenlerde radyomda çalmaya başladı ansızın, karanlığa bürünmüşken etraf, sabaha yaklaşırken gece, vakitsizce çalmaya başladı. İlgiyle yöneldim o ana, usulca dinledim.
“Bebeğin beşiği çamdan
Yuvarlandı düştü damdan
Bey babası gelir Şam’dan
Nenni de nenni de nenni de nenni” diye başlayıp, uzayıp giden bu ninni meğer bir ağıtmış. Kaçımız bilir nenninin ağıt olduğunu? Hikayesini merak ettim, açtım, araştırdım. Bayburt’ta geçen bir hikayeyi anlatıyor. Osmanlı memleketlerinde seferberlik ilan edilmiş, Şam’da, Yemen’de muharebe var. Seferberlik ilan edilmezden evvel asker olan Bayburtlu bir delikanlı Şam’a gönderilir. Delikanlı geride hanımını bırakmıştır, bir de henüz doğmamış bebeğini.
İç Anadolu Bölgesi’ne göç eden Bayburtlular yeniden memlekete dönmek için yola koyulurlar. Bu sırada Şam’daki delikanlının evladı dünyaya gelmiş, hem memlekete dönecek olmanın hem de çocuğun sevinciyle bayram havasında bir yolculuk başlar. Yolculukta vefat eden kayınvalide yol üzerinde münasip bir yere defnedilir. Bayram havasında başlayan yolculuk, yerini hüzün ve derin üzüntüye bırakır. Kalanlarla yola revan olunur. Kayınbaba önde, gelin ve beşiği deveye bağlanan bebek arkada, yola devam edilir. Çamlıbel mevkiine varılınca sık çamlıkların arasından güçlükle geçer kafile. Bu esnada bebeğin beşiği çam ağaçlarından birinin dalına takılır. Gelin, saygı ve biraz da çekingenliğinden durumu kayınbabaya anlatamaz. Bir süre sonra yürüyüşe ara verilince kayınbaba farkeder beşiğin de bebeğin de olmadığını. Geline sorar, gelinin diline gelmez kelimeler, söyleyemez, ancak eliyle işaret edip anlatmaya çalışır. Geriye dönerler, beşik bulunur ama bebek yoktur. Yanan ana yüreği ağıt olup titretir arşı, sonra da gönülleri (TRT sanatçılarından Mustafa Ahıskalı’nın anlattığına göre).
Hikayesi bu, yüzlerce senedir her ananın dilinde ağıttır nenni.
“Bebeğin beşiği çamdan
Yuvarlandı düştü damdan
Bey babası gelir Şam’dan
Nenni de nenni nenni de nenni de bebek
…
Kızlar gelin çaydan geçek
Çay bulanık nerden içek
Bebek ömüş nere gidek
Nenni de nenni nenni de nenni de bebek
…
Bebek beni deleyledi
Yaktı yıktı kül eyledi
Her kapıya kul eyledi
Nenni de nenni nenni de nenni de bebek
…
Çamlıbelden çıktım yayan
Dayan dizlerim de dayan
Emmim atlı ben de yayan
Nenni de nenni nenni de nenni de bebek
…”
Evlat acısının ağırlığıyla büyütmüş meğer analarımız bizi. Bunu yirmi sene sonra radyo dinlerken öğrendim. Özlemi hiç geçmeyen, sızı gibi yüreğimizin en sağlam yerinde duran histir annemiz. Sestir annemiz. Seslenir ninni olur, seslenir türkü, seslenir destan olur, seslenir ağıt.
Halk Musikimiz, kültürümüze dair pek çok şey söyler. Bir ninni, çocuğu uyutmak için söylenmez yalnız. Ninni, çocuğu büyütür, kutlu ve dertli günlere de hazırlar. Çoğu zaman farkında olmayız ama ninni, çocuğu hayata hazırlar. Çocuklarımıza ninni söyleyelim, uyumadan önce türkü hikayeleri okuyalım onlara. Farkettim ki, kültürünü bilmeyen, kendini tanımıyor. Kendini tanımayan, başkasına ait sığ yollara sapıyor. Çıkmaz sokaklara çıkıyor yollar, çıkmak kolay değil oradan, geri dönmek de hayli zor, bu sebepten kendi evimize dönmemiz gerekiyor. Kendi türkümüze dönmeliyiz, kendi hikayemizi yaşamalıyız, kendi ağıdımıza ağlamalıyız, kendi musikimizde dinlenmeliyiz, kendi uzun havamıza kapılmalıyız, kendi horonumuza eşlik etmeliyiz, kendi halayımızda başı çekmeliyiz. Kendimiz olmalıyız, kendimize gelmeliyiz, kendimizi yeniden, geçmişimize ait değerlerimizle sapasağlam inşa etmeliyiz.