DOLAR 32,5451 0.01%
EURO 34,9203 0.19%
ALTIN 2.429,590,27
BITCOIN 2061399-4,07%
Ankara
25°

PARÇALI BULUTLU

20:01

AKŞAM'A KALAN SÜRE

Sümeyye Soylu

Sümeyye Soylu

26 Ocak 2024 Cuma

Ramazan Medeniyeti

Ramazan Medeniyeti
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bir vakit Ramazan’ın tüm manası medeniyet anlamına geliyor, kutlu ayın her anı medeniyetin emaresi ve nişanesi olarak görülüyordu. Çok değil, yüz yıl evvel Ramazan medeniyetti bizde, Ramazan medeniyeti diye bir şey vardı; konuşulurdu, duyardık. Duyardık ki o Ramazanlarda insanlık, anlayış, kardeşlik, komşuluk, paylaşma ve kaynaşma diriydi. Görmedik, “nerede o eski Ramazanlar?” diye dertlenen, belki yeniden mekanımıza ve zamanımıza siner diye hasretle bekleyen büyüklerimizden dinledik bu hikayeleri.

Yeni devlet kurulmadan, cumhuriyet rejimi tesis edilmeden evvel cihanın hakimi olan devlet-i aliyye-i Osmaniyye, kurulduğu tarih olan 1299’dan 1922’ye kadar geçen dönemde sosyal hayata adaleti ve iyiliği taşıyan, toplumsal ilişkileri düzenleyen, barışı tesis eden, kardeşliğe vurgu yapan bir medeniyetin temsilcisi olmuştur. Altı yüz yıldan fazla yaşamasını sağlayan en güçlü sebeplerden biri de böyle bir medeniyeti doğurması ve beslemesi olmuştur.

Osmanlı, İslam’ın tohumu, gür çınarı ve güçlü kökü olmuştur yüzlerce yıl. İslam’ın Osmanlı ile bütünleşmesi, İslami kaidelerin Osmanlı için kanun hükmünde oluşuyla ilgilidir. İslam’ın uyulmasını beklediği kurallar, esasında sosyal yaşamın düzenleyicisidir. İslam, hayatın tümünü etkilemek suretiyle davranış ve duyuşu belirler. İslam anlayışında “Her doğan, İslam fıtratı üzerine doğar” hakikati doğrultusunda insan yaradılışı itibari ile güzeldir, güzelliğe meyillidir. Güzel davranırsa insan, insana ve dahi insanlığa yakışanı yapar. İslam, adalet temelli devlet yapısı, hoşgörü anlayışı ve barışı tesis edici politika ve sistemiyle en güçlü haliyle Osmanlı devletinde vücut bulmuştur. Bunun içindir ki Osmanlı’dan bahsederken bir İslam medeniyetinden bahsedilir.

Hakkıyla yaşanan İslami hayat, önce tek tek insanları sonra tümüyle toplumu erdemle donatır, kollar ve güvence altına alır. İslam, insanlığı öne çıkaran ve güçlendiren bir altyapıya sahiptir. İslam’da mazlumun mazlumluğunu, mağdurun mağduriyetini, ihtiyaç sahibinin ihtiyacını gidermek insani ve vicdani bir gerekliliktir. İslam ahlakıyla ahlaklanmış kişi, beklentisizdir. Bir iş yaparken rıza-i ilahiden başka bir şey ummaz. Bu niteliği onun üstün ahlakından kaynaklanır.

Osmanlı’nın devrinin bittiğini ilan eden o sesle İslam da en güçlü burcunu yitirmiştir. İslam, şiddetli bir gürültü ile enkaz altında kalmıştır böylece. Bu kurguya teslim olununca netice de hayal kırıklığı olmuştur medeniyet değerlerimiz adına. İslam ile özdeşleşen insanlık, adalet, hoşgörü, merhamet, yardım, dayanışma, paylaşma, kaynaşma gibi değerler; modası geçmiş, çağı karşılamayan unsurlar olarak takdim edilmeye başlanmıştır. Manevi buhran derinleşmiş, keskinleşmiştir. İslami olan çağdışı görünmeye, madde mananın önüne geçmeye başlayınca İslam medeniyetinin şahlanışının gerçekleştiği dönemde ruhları ferahlatan, gönülleri aydınlatan, insanları insanlaştıran Ramazan mevsimi bir başka hale bürünmüştür. Medeniyeti kalmayan  bu Ramazan, on iki aydan birinin içine sıkıştırılmış herhangi bir zaman dilimini karşılar hale gelmiştir. Oysa eskiden, bir asır evvel böyle miydi, bu muydu Ramazan?

Eski Ramazanlar… Medeniyet meşalesinin cihanı aydınlattığı yıllar… Gönüllerin aydınlığı… Maddede varlık sahibiyle maddede varlığı olmayanın manada birliği… Varsıl ile yoksul arasında farkın kalmadığı vakitler… Sahurda ve iftarda kapıların sonuna dek açık kaldığı haneler… Komşusu aç iken tok yatmayanların hikayesi… Sadaka ve zekatın malın bereketini artıracağına inanıldığı günler… Teravihte dolup taşan, çocukların koşuştuğu camiler… Eski Ramazanlar dedik ya!..

Son yüz yıllık hikayemiz bulanık, buğulu ve flu. Kendi yürüyüşünü terk eden, yeni bir yürüyüş de belirleyemeyen bir yığın. Kararsız ve kârsız. Küreselleşme, modernizm, postmodernizm namıyla yutturulan değersizlikler silsilesi. Bu silsile bilinçli bir kurgunun en büyük parçası. Maksat, cihanın ahlak şuurunu muhafaza etmesine yardım eden İslam kültür ve medeniyetine ağır bir tokat atmak marifetiyle zelzele oluşturmak. Başardılar da nitekim. Sonuç; bencilleşen, bireyselleşen, egosu tavan yapan, kendinden başka her şeye ve her kişiye kör, kendi söylediği dışında her söze sağır, doyumsuz gözler ve mideler! Bu tip İslam’dan, Ramazan’dan, Kur’andan, zekattan, itikaftan, yoksulu doyurmaktan, paylaşmaktan bihaber. Ramazan, öze dönmenin hatırlatıcısı. Senede bir ay insanı terbiye etmek, nefsani arzularından uzaklaştırmak için geliyor. Onlarca saat aç ve susuz kalan insanın, nefs-i emmareden nefs-i kamile erme yolunda önemli bir adım atması beklenir. Bunu yalnızca aç ve susuz kalarak başaramaz elbette; nefsin tüm isteklerini reddederek ve bir direnişi başlatarak, bencilliği üzerinden atarak, yardım hırkasını giyinerek ve yalnızca Allah’tan umarak erişir.

Ve şimdi… Biz Müslümanlar beş yıldızlı otellerde, gösterişli sofralarda iftar ederken; bizim kardeşimiz olan (“Müslüman, Müslümanın kardeşidir” hakikatini hatırlayarak) milyonlarca insan bulduğu birkaç parça yiyecekle iftar ediyor ve büyük çoğunluğu sahursuz- iftarsız halde en azından ve en mühimi oruç ibadetini yerine getirmiş olmanın ruhi kıvancını yaşıyor. İftar sofralarımızı büyük haz duyarak (!) israf sofralarına dönüştürünce, reklam payı alınca, bizden olmayanı, komşumuzu, fakiri dışladık. Vicdanı unuttuk, merhameti, paylaşmayı rafa kaldırdık, büyük insanlığımızdan büyük ölçüde feragat ettik.

Yeniden ihya etmeli medeniyeti, Ramazan’ı ruhuyla tekrar buluşturmalı.

Mütevazı olmalı. İnsan mütevazı olmalı. Sofralar mütevazı olmalı.

İnsan merhametli olmalı. Cihan merhametle yönetilmeli.

İnsan, varlığını paylaşmalı. İnsanlar dayanışmalı ve kaynaşmalı.

İnsan, putlarından arınmalı. Bir olana dayanmalı.

İşte o zaman, medeniyet hayat bulacak.

Medeniyette buluşmak duasıyla.

 

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort