DOLAR 32,5451 0.01%
EURO 34,9203 0.19%
ALTIN 2.429,590,27
BITCOIN 2061399-4,07%
Ankara
25°

PARÇALI BULUTLU

20:01

AKŞAM'A KALAN SÜRE

Sümeyye Soylu

Sümeyye Soylu

26 Ocak 2024 Cuma

Suriyeli Çocuklar ve Çocukluğumuz

Suriyeli Çocuklar ve Çocukluğumuz
1

BEĞENDİM

ABONE OL

turkiye-de-53-bin-suriyeli-cocuk-annesini-ya-da-8146838_6677_mÇocukluğumu bulamıyorum, demiştim. İyi bir çocukluk hatıram kalmamıştı, yitirmiştim çocuk olmaya dair değerimi. İyi davranmamışlardı belki varlığıma.

Bütün bu düşüncemin üzerine, hala çocuk olduğum ve yaşadığım her anın da çocukluk anım olduğu hatırlatıldı.

.

.

“Çocukluk, yalnızca arkadaşından ibaret değil.

Kardeşlerinle oyunların,

Sen uyuduğun vakit anne babanın sağ olması

Bunlar da çocukluğun…” dedi bir ses. İrkildim ve devrildim.

Göçmen çocuklar düşüncesi hafızamı ezip geçiyor, duygularımın yönü sabitleniyor bir noktaya. Birçok noktadaki tek noktaya, çocukluğuyla savaştırılan çocuklara.

Yedi yaşında bir Aziz vardı. Anne-babasıyla bizim mahalleye taşınmışlardı. Ailesiyleydi ve birçoklarına göre iyi şartlara sahipti, okula da başlamıştı. Utangaç ve garip bir ifade vardı yüzünde, yarım kalmış mutlulukları var sanırdım. Hiç unutmuyorum, bir gün gitti ve dönmedi.

Üç yaşında bir Aylan vardı, onu hiç tanımadım. “Umut yolculuğu”nda insanlığımız sahile vurmuştu da, oradan biliyoruz sadece. Ansızın babasının elinden kayıp giden Aylan ve kayıp giden çocukluk. Çocuktu ve çocukluğu olacaktı, olmadı.

“Gidince Allah’a her şeyi anlatacağım.” diyen üç yaşındaki çocuğu anımsıyorum ve çocukluğumdan utanıyorum.

“Canım anneciğim! Senden benim güzel gülüşlerimi hatırlamanı ve yatağımı olduğu gibi bırakmanı istiyorum. Ve sen ablacığım! Arkadaşlarıma  de ki: ‘O açlıktan öldü…’ Ve sen abiciğim! Üzülme; ama, ikimiz birlikte, ‘Biz açız!..’ dediğimizi hatırla. Ey ölüm meleği! Acele et ve ruhumu al ki artık cennette yemek yiyeyim. Ben çok açım. Ve ey ailem! Benim için korkmayın. Ben sizin yerinize de cennette yiyebildiğim kadar çok yiyeceğim.” diye vasiyet bırakan küçük kız çocuğu duyuyorum, duymaya dair tüm hislerimi kaybetmek istercesine.

Kızılay Meydanı’nda mendil satan çocukları görüyorum sonra. “Bizim beyaz Türk teyzeler”in küçümsediği, alay ederken büyük keyif duyduğu, itelediği ve ötelediği, hatta insan yerine koymadığı çocuklar. Elleri yüzleri karalar içindeki bu çocuklar, umutla bakmak için geleceklerine, kaçıp gelmişlerdi; savaşın zulmünden refahın zulmüne düşeceğini bilmeden.

Daha bir sürü çocuk gördüm bugünle beraber. Gecenin kapkaranlık sokağında, ölmüş babasının bedeni kadar soğuk betonda oturan. Soğuk da acıtır, onlarla beraber oturup soğuğun acısını çektim en içime. Ben de çocuktum onlar gibi; onlar da çocuktu benim kadar. Ve bütün çocukların çocukluğu olurdu müsaade edilirse.

Suriye’de bir savaş başladı beş yıl önce, şimdi Suriye yok oluş ile karşı karşıya, şehir harabe. Hakim rejimin ötekilere olan hınç ve düşmanlığının resmi paramparça etti tüm yaşanmışlığı. İki yüz binin üzerinde masum sivil öldürüldü bu süreçte ve tabi ki bunların çoğu kadın ve çocuk. Milyonlarcası evini terk etmek zorunda kaldı, bu terk ediş sırasında yanlarına canlarından başka bir şey almadan kaçabilecekleri kadar kaçtılar cehennemden. Hem de adil olmayan bir savaş(!), suç işlenen bir savaş(!). “Bundan bize ne” mi diyeceğiz? İnsanlıkla ve medeniyet değerleriyle bağını koparan kişiler kolaylık ve rahatlıkla bunu diyebilir ama bu, bizim umarsız ve duyarsız olacağımız bir mesele değildir. “Çünkü biz Suriye meselesini iç meselemiz olarak görüyoruz. Çünkü bizim Suriye ile 850 kilometre sınırımız var; dahası akrabalık, tarih ve kültür bağlarımız var.  Dolayısıyla burada olup bitenler bizim seyirci kalmamıza asla fırsat vermez. Tam aksine oradaki sesleri duymak zorundayız, duyuyoruz .”

Suriye’nin kendisini konuşmak için başka bir başlık açmak gerekirdi. Savaşın yetim bıraktığı çocukları konuşmak gerekecek şimdi. Çünkü o çocuklar, ortak çocukluk kalıtının varisidir, tabi varsa öyle bir şey.

Suriyeli çocuk uyurken anne ve babası sağ değil,

Mahallesi kumdan kalelere dönmüş,

Oyun oynayacak bir “evinin önü” bile yok,

Oyuncağını kurtarıp tel örgülere kadar getirebilmiş ancak, tele takılmış oyuncak bebeği Suriyeli çocuğun, dönüp alamamış da çünkü tam o sırada bir bomba patlamış oracıkta.

Dahası kardeşleri o büyük yıkıntının altında kalmış,

Çocukluk arkadaşı çırpınarak ölmüş.

Bundan dolayı Suriyeli çocuk yalnız ve güvende hissetmiyor kendini; yetmiyormuş gibi “evrensel batı medeniyeti”nin evlatları o çocukları daha da yalnızlaştırma gayesinde.

Meydanda mendil satan çocuğu görünce, alay eder edanızla kahkaha dolgulu video çekimleri yapacağınıza; o çocuğun başını okşayın.

Anne ve çocuğunu kaldırımda oturur vaziyette görünce, “lanet olsun, her yerde bunlardan var” diyeceğinize; o insanlar için çözüm olma girişiminde bulunun.

Cahil gibi davranıp “zaten Suriye’de savaşı zorunlu hale getiren de bunlardı, şimdi de bizim huzurumuzu kaçırmaya geldiler” diyeceğinize; hadiselerin görünmeyen gerçekliğini anlamaya ve vatansızlık ne feci bir şeymiş kavramaya çalışın.

“Bunlara merhamet edeni de anlamıyorum, aynısı bizim başımıza gelse onlar bize böyle yardım etmezdi” diyen anlayış biçimine, “Biz iyiliği yalnızca Allah emrettiği için ve karşılığını yalnızca Allah’tan umarak yaparız.” karşılığında bulunmayı da öğrenin.

Çocukların çocukluktan çıktıktan sonra bile en değerli varlığı çocukluğuna dair hatırasıdır. Çocukların çocukluğunu ellerinden almayın, izin verin de hayal ettiklerini yaşasınlar. Tel örgüleri aşan güvercin ruhlarına müsaade edin de, barışı getirsinler büyüklerin sınırlarla çevrili dünyalarına. Çocuklardan öğrenecek çok şey var. Çocuk, çocukluktur ve çocukluk, gelecek. Gelecek ise mutlaka gelecek.

İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort