DOLAR 32,4326 0.15%
EURO 34,6082 0.02%
ALTIN 2.383,830,17
BITCOIN 1884552-8,03%
Ankara
15°

HAFİF YAĞMUR

13:06

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90
Üslubun Maksada Uygunluğu ve Kuşatıcılık Üzerine

Üslubun Maksada Uygunluğu ve Kuşatıcılık Üzerine

ABONE OL
23 Mayıs 2017 00:54
Üslubun Maksada Uygunluğu ve Kuşatıcılık Üzerine
0

BEĞENDİM

ABONE OL

üslupÜslup maksada uygun olmadığında ve taraflar arasında iletişim meydana gelmediğinde, ortam kesinlikle münafıklara ve fırsatçılara kalmaktadır. Tarafların gurur kisvesiyle sergiledikleri gergin ve kazanmış görünmeye eğilimli söylemler, tarafsız insanların akıl yerine çoğunlukla güvensizlik koşullu yanlış davranışlar geliştirmelerine yol açabilmektedir. Daha açık bir deyişle, Türkiye’de farklı siyasi, sosyal, dini, etnik, ideolojik ve akademik çevrelerin birbirleriyle asgari müştereklerde anlaşabildikleri bir iletişim yolunu icat etmeleri gerekiyor. Aksi takdirde şimdi yaşıyor olduğumuz gibi korku ve vehmin karmaşıklığında, bütün imkânlar insanları kandıranlara ve kötülük yapmak bilgisi dışında başka sermayesi olmayanlara kalabilmektedir. Siyasetçilerin üsluplarına dikkat etmeleri için onları buna iten toplumun ve aydınların kendilerine biraz çekidüzen vermeleri gerekmektedir. Bazı üsluplara pirim verilmezse, o üslupların sahipleri de dillerini değiştirmek zorunda kalacaklardır.

2012 yılı sonu ve 2013 yılı başında kaleme aldığımız ve 2013 yılı Nisan ayında TODAİE’nin düzenlediği ulusal bir kongrede sunulduktan sonra 2014 yılında yayınlanmış olan “Hak ve Adalet Kavramlarının Psikolojik Meşruiyetinde Yeni bir Tartışma: İhtiyaç ve Çıkar Nedir?” başlıklı bildirimizde Gezi Parkı Eylemleri ile başlayıp 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe teşebbüsüyle sonuçlanan sosyo-politik süreçlerin aritmetiğine değinmiş ve hiçbiri daha gerçekleşmeden olacakları önceden haber vermiştik (Metnimizin içeriğine, arama motoruna bildiri metnimizin adı yazılarak ve www.academia.edu’dan bakılarak ulaşılabilir; iki yazarlı bir çalışmadır). Ne o zaman ve ne de sonra bizimkine ve benzeri tespitlere kulak asan olmadı. Bizimki gibi popüler olmayan veya reklamı yapılmayanlar hiçbir şekilde okunmadılar. O bildiri metnimizde söylediğimizi bugün de tekrarlıyorum: İnsanların iyi niyetlerinden kaynaklanan boşlukları haddinden fazla tüketirseniz, mağduriyet söylemleriyle dilenci yalvarmalarını birbirinden ayırt edemez oluruz.

Bizim önerimiz, pazarlık gücünün tehditler üzerinden geliştirildiği bir sosyal iletişim ve dolaylama diline karşıt olarak, bütün yurttaş insanların temsilcileri olmaları bakımından siyaset, eğitim, sağlık, bürokrasi, adalet, emniyet ve başka birimlerde görev yapan daha az sayıdaki insanın üslubunda hüsn-i zannı ve fedakârlığı galip kılmasıdır. Uzun vadeli ve akıllı bencilliğin de varacağı yer burası olabilmelidir, çünkü Türkiyelilerin dünyada Türkiye’den başka gidebilecekleri herhangi bir yer bulunmamaktadır. Hayatta duygusallığa yer vardır, ama bu duygusallık ihtiyaç olduğu kadar kararında ve kıvamında kalmalıdır. Aşk ve silah da hayattaki iki unsurdur, fakat insanın kişisel gelişimi, dizi ve filmlerde sadece bu ikisi üzerinden yapılandırılamaz. Eğlence bir ihtiyaçtır, ama hiç çalışmaksızın sadece tüketerek eğlenebilmek insan tabiatına aykırı bir alışkanlıktır. Nihayet her insan galip gelmek ister ve aksi olduğunda zaman zaman inatla mağlubiyeti püskürtmeye girişebilir, ama bu inat bile 16 Nisan 2017 referandum neticesine karşı yapıldığı gibi yanlış bir üslupla işe koşulmamalıdır. Siyasetçilerin, akademisyenlerin, aydınların, öğrencilerin, okurların, emniyet mensuplarının, öğretmenlerin, sağlık çalışanlarının, işçilerin ve başkalarının beraber yaşadıkları bir toplumda düzen kavramını büsbütün yok etmeye çalışmak yerine olabildiğince düzen için çaba sarf etmeleri gerektir. Türkiye’de ya hain ya da kahraman varmış gibi davranmak, iki kavramı da suiistimal eden şahsiyetsizlik mesleğinin işine yaramaktadır. Taraflar birbirlerine karşı daha anlayışlı ve iyi niyetli davranmalıdırlar.

16 Nisan 2017 halkoylamasından sonra tartışmalar döndü dolaştı ve yeniden dindar Müslüman insanların suçlandığı bir neticeye bağlanmaya başladı. Her günah, kabahatli ve suçlu arayışı neden İslâm’a bağlanmaktadır? Dindar Müslümanlar kendilerine “sağ” diyenler ile “sol” diyenler arasında bir tarafı seçmek zorunda değillerdir. Böyle bir zorundalık varmış gibi davranılmamalıdır. Bu iki blogun mevcudiyetinin hukukiliği ve ahlaklılığıyla ilgili de ayrıca tartışılmalıdır. Açık bir deyişle, vatanseverlik sadece “sağ”ın malı değildir, Atatürk’ü sevmek de sadece “sol”un malı değildir. “Sağ” kahraman, “sol” hain de değildir. Her devrin insanı kişiler, yeryüzündeki bazı küresel şahsiyetler gibi, Türkiye’deki her şeyi yalnız kendi kirli emelleri için suiistimal etmek istiyorlar. Madem onlar bunu anlayamıyor ve kendilerini değiştirmiyorlar, siyaset teorisyenleri, siyaset pratisyenleri ve umum olarak toplum, Türkiye’de üslupla ilgili sorunun üzerine giderek beyhude harcanan enerjilerin ve lüzumsuz ek maliyetlerin önüne geçebilirler. Üsluplar değiştiğinde münafıklar ve fırsatçılar ortada kalacaklardır. Türkiye’nin ekonomiden de öncelikli meselesi üsluptur. Gerginlik ve ayrıştırmacılık ortaya çıkıyorsa, haklı bile olsanız bir süre sabretmeniz lüzumlu hale geliyor. Eskiler olgunluğu böyle tarif ederlermiş. 16 Nisan 2017 halkoylamasında arzu ettiği neticeyi aldığını düşünen insanlar da üsluplarına dikkat etmelidirler. Eğer Türkiye kazandıysa, birilerinin kaybetmesinden neden mutlu oluyormuş gibi yapıyoruz? “Evet” neticesi, Türkiye’deki tüm taraflar için hayırlı olacaktır ve temenniyi böyle duaya dönüştürmek iyi niyetimizi gösterecektir. İnsanla ilgili ve onunla mahdut olduktan sonra her şey kusurlu, malul ve biraz da olsa haksızdır. Kader böyleyken birbirimizi incitmeye değmez.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort