DOLAR 32,5451 0.01%
EURO 34,9203 0.19%
ALTIN 2.429,590,27
BITCOIN 2061399-4,07%
Ankara
25°

PARÇALI BULUTLU

20:01

AKŞAM'A KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90
Koli Baba Efsanesi

Koli Baba Efsanesi

ABONE OL
6 Nisan 2024 00:18
Koli Baba Efsanesi
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gece ayazını iyice hissettirdiğinde tepeleri beyaza bürünür Koli Baba’nın. Ay Dede misali sürüklenir aşağılara doğru eşsiz aydınlığı. Onu görenlerin kılavuzudur görüntüsü. Nice çobanlar, onun sayesinde sürülerini ovalara indirmiştir. Altından serin sular, sazlığın içinde şırıl şırıl akan Kaniya Hevz’ı meydana getirmiştir. Yanından geçenlerin duası ile de ihtişamını yaz kış gösterir herkese. Bir denizin dinginliği gibidir edası. Mahcubiyet hissetmez hiçbir zaman, endamını sergilerken. Her yağmurun damlası gibi hayat vereceği çukuru bulurcasına adımını atar ümitlere doğru. Ve bu dağ, sevdaların ilk adımını attığı yer olarak zihinlere kazınmıştır.
Rivayete göre Kaniya Hevz’in doğduğu bu dağlarda yedi kardeş yaşarmış. Yedi kardeşe atıfla akan bu su, yedi yerden biter. Güçlü bir urganı beline dolamış kadın gibidir her bir çıkışı. Akarken sanki birileri gerisin geri çekiyormuş dursa da şırıl şırıl akıntısının çıkardığı avazlar, damlacık olur yerde biten çiçeğe. Her kaynağın bittiği yerinde akan suların berraklığı aynaları anımsatır insana. Koca bir ovanın yıllık sularının temininin yanında bir de güzellere mekân olur. Her yazın gelişiyle birlikte insan akınına uğrar burası. Mesireye gelen genç kızların zılgıt seslerine eşlik etmek ister erkekler. Böylesi güzellikleri doğasıyla sunan Koli Baba, yörenin kutsalları arasında sayılır.
Hikâyesi derindir Koli Baba’nın. Yedi kardeşi babaları farklı bölgelere gönderir. Hebi Baba, Goşkar Baba, Koli Baba… Beddua etmiştir onlara. “İki cihanda yakanız bir araya gelmesin” diye. Nedeni de bilinmez bedduanın. Şimdilerde etraflarında çaputlar bağlanır da bahtlar açılır derler. Kimi gece rüyasında evleneceği erkeği bekler, kimi de bulamadığı ekmeğin yolunu gözler.
Aralarında en acıklı hikâyenin Koli Baba’nın olduğunu söylerler. Koli Baba, yedi kardeşin en büyüğüdür. Doğduğunda köyün en yoksulu olan babasının tek umududur. Lakin küçük yaşı, babasının hasretini artırır. Zamanla büyüdükçe babasına verdiği lezzet, başka kardeşlerinin olmasını da sağlar. Böylelikle yedi kardeşten oluşan bir aile olurlar. Babaları Boçia’yı andırır. Otar Çiladze öyle der onun için Yolda Bir Adam Yürüyordu’da. “Ölümüne kadar erkek doğur” der karısına o da.. Ah bu erkek beklentisi belası desek de onlar, öyle beklerler. Genç bir yiğit olur Koli Baba. Cesur ve gözü pek bu yiğidin namı diyarları dolaşır. Altı kardeşi ile hükümranlıklarına başlayan kardeşler, sürü sürü koyunların sahibi olur. Çobanlar tutarlar sürülerine. Kahyaları her gün ve her saatte hizmetlerini görür. Her birinin evlilik vakti geldikçe evlendirilir ve civarda onlara kızını vermek için insanlar sıraya girerler.
Ne var ki babaları onlardan şikâyetçi olmaya başlar. Bütün zamanını onların büyümesi ile harcayan baba, onların ahlaki olarak savrulmalarının acısını yüreğinde hisseder. Sefalet içinde yaşayan komşularını hor gören evlatlarının şikâyetleri her ona ulaştığında “Ben ne istedim de Allah bana ne verdi.” deyip kendini dağlara vurur. Ruhunu saran bu sıkıntılar her titreşimde kendini gösterir, telaşla evine eşine koşar hale gelir. Baba yüreği bu ya, kıyamaz evlatlarına lakin gönlü buluta rastlamış güneş ışıkları gibi kırıktır.
Derken buralarda her şey belirsizdir ya. Çocuksu sayılabilecek bir neşe gibi görünse de olan bitenler acıklı birer hikâyenin gelişme kısmını anımsatır. Sonbaharın kızılın zerafetine bürünmüş bir gününde aldığı haberle yıkılan baba ellerini semaya diker ve “ya Rab! İki cihanda yakanız bir araya gelmesin” deyip oracıkta hayatını kaybeder. Meğer küçük oğlu, köyün bir garibanını öldürmüştür. Köyde o, garibandır, değeri yoktur. Lakin babaları onu da insandan bilir. Oğlu öldüremez onu, onun kimseyi öldürmediği gibi.
Yağmur çok inceden terennüm ederken zaman düşman kesilir kardeşlere. İki yakaları bir araya gelmemeye başlar. Talih bu ya, ayrılır kardeşler birbirlerinden. Kimi öteye, kimi beriye sürgün eder hayatlarını. Koli Baba, “Ben buranın çocuğuyum, gidemem. Gidecekseniz siz gidin” der kardeşlerine. Kardeşleri hayata saldırır bir edayla baksa da ona, dediklerini yapmaktan başka çareleri olmaz. Pelerini andıran zengin yeleklerini giyip yola gidedururlar. Hikâye bu ya, az giderler uz giderler ama dere tepe düz gitmezler. Dağlık köylü, dağı sever derler. Onlar da adetlerinin öğrettiklerini kendilerine küpe ederler.
Koli Baba, yedi sürünün sahibi olur. Bir yandan babanın acı gidişi öbür yandan kardeşlerin firakıyla yanmış gönlü. Yaşadıklarını belki de tarif etmek dünyanın en zor işidir. Ancak o, zenginliğinin verdiği sınırsız imkân alanı ile yoksula yedirir, fakiri doyurur biri olur. Babasının bedduasına nail olsa da damarlarındaki asiliğin ortaya döktüğü bir pehlevanın nefesi gibi olur zamanla. Ancak babası gibi onun da vardır bir sorunu. İyi insan kötü eşe denk düşer de bahtı kötü olmaz mı? Koli Baba, her yılın bitiminde teker teker sürülerini saydırır, kırkar kırkar zekâtını verir. Eşinin her karşı çıkışına aldırmaz. Malım bereketlenir deyip dağıtır sağa sola yardımını.
Bir gün uzak diyardan bir atlı konağına misafir olur. Rüyasında babasını gördüğünü ve Kaniya Hevz’in önünde elleri açık beklediğini söyler. Koli Baba, mağrurdur. Yüreği, bedeni gibi taş değildir. Ağladı mı, feryadından gök ağlamaktan utanır da susar. Kardeşlerimi bulmam lazım der karısına. Ancak senden bir isteğim var evimin gülü der: “Babam, açtı ama açı yedirdi. Sen de malımın zekâtını, kurbanını vermeyi unutma” …
Ertesi gün heybesini hazırlar, düşer Tanrı’nın unuttuğu Serhat Diyarı’nda yollara. Bir yanı kardeş acısıyla tar u mar olurken öbür yanı sürükleye sürükleye babanın özleminin burnundan indirir yüreğine. Dağların ardından yol alırken güneşin gölgesinin kapladığı engin yükseltilerin açtığı dar ve küçük avlulardan yüreği ürperir de geçer. Lakin beri de bıraktığı cimri karısı da aklından çıkmaz. Meğer öyle bir zaman geçmiş de yolculuğu yılları bulmuş. Evine yürek pareleri kardeşlerini bulmadan döndüğünde kon denilen çadırlarının olduğu yerde tuhaf taşlar görür. Taş mıdır insan mıdır yoksa heykelden birer şema mıdır derken endişe ile etrafını seyreder. Ordan geçen biri der ki: “Ey Koli Baba, bırakıp gittiğin bu diyarlar gazaba uğradı. Bağlar kurudu, bostanlar çürüdü. Karın olacak uğursuz bir kurbana bedel bin kurban bedel verdi.” Deyince ne diyeceğini bilemez olur.
Meğer karısı kurban vereceği zaman “Allah’ım bu sene Koli Baba evde değil. O olmadan malının kurban verilmesi bana düşmez. Seneye her bir kurban için iki kurban veririm.” demiş. Vermezsem Koli Baba’nın tepesinde taş olam sözünü vermiş. Gel zaman git zaman günü gelmiş. Başı karlı dağın başında verdiği sözü hatırlatanlara “Saçlarımda binler bit var. Tanrı için binleri kurban edeyim.” Deyince gazaba uğramış ve sürüleri ile oracıkta taşlaşmış. O gün bugündür Koli Baba’nın tepesine çıkanlar taşlaşmış o bedenlerin ardından görünen sırra şahitlik eder, Kaniya Hevz’den su içenler lanetlerini yinelerler…

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort