DOLAR 32,5451 0.01%
EURO 34,9203 0.19%
ALTIN 2.429,590,27
BITCOIN 2061399-4,07%
Ankara
25°

PARÇALI BULUTLU

20:01

AKŞAM'A KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90
Allah, Günahı İnsan Gibi Bilebilir mi?

Allah, Günahı İnsan Gibi Bilebilir mi?

ABONE OL
3 Temmuz 2017 18:20
Allah, Günahı İnsan Gibi Bilebilir mi?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İnsanların dilinden hareketle pekâlâ böyle bir soru sorulabilir. İnsanlar dünyada her şeyi aslında yaşayarak öğrenmekte ve bilmektedirler. İnanmak da bilmek de bir şekilde yaşayarak gerçekleşen sonuçlardır. Doğru ve yanlışın muhtevası zamandan zamana değişiyor olsa da inanmak ve bilmek daima yaşayarak meydana gelmektedir. Allah, insanlar gibi günah işlemediği halde, dahası O’nun kendisine karşı sorumlu olduğu bir üstün Varlık da bulunmadığına göre, insanların günah işleme tecrübelerini bilebilir mi? Ya da eğer biliyorsa nasıl bilebilmektedir? “Yarattığını bilen Allah, elbette günahı da bilir; nitekim günahı icat eden de odur” muhtevasındaki bir cevap, yaşayarak öğrenen insan gerçeği bakımından yetersizdir. Buna göre, benim sorum meşrudur: Allah günahın nasıl bir şey olduğunu insan gibi bilebilir mi?

Nakilci bir cevap hemen felsefe tarihine ve filozofların görüşlerine gidecektir. Müslümanlığı kendi zaman bilincindeki tecrübeden ibaret görenler, büyük İslâm bilginlerinin avam için söylediklerine müracaat edeceklerdir. Hayatında hiçbir kişisel entelektüel derdi olmamış insanlar da, “bu ne saçma soru!” tepkisini vereceklerdir. Türkiye’de öğrenmeler ve akılca büyümeler hep kişisel seyrettiği ve hiçbir zaman toplumsal ölçekte bir öğrenme ve entelektüel gelişim meydana gelemediği için benim sorum aslında kişisel bir sorudur. Yine de toplumla paylaşılmasında bir sakınca görmüyorum. Birbirimize ezberlerimizi tekrarlamaktan ve asıl meraklarımızı saklayarak genellikle haset ve münafıklığa duçar olmaktansa hikmetle meşgul olmak yeğdir. Biliyoruz ki, ilim, okumak, nakil ve yeni tetkiklerle, hikmet ise tecrübe ve tefekkür ile gelişir. Yeni tetkikin olmadığı nakilden, tecrübenin olmadığı hikmetten uzak durmak verimlilik için gereklidir. Aksi takdirde insan zihninde daralma ve ruhunda kirlenme başlar.

Soruda totolojiye götüren bazı mantıksal hatalar bulunabilir. Sözgelimi “günah” sözcüğü bir şekilde Allah ile ilişkilidir. O’ndan bağımsız günahtan bahsetmek güçbela mümkündür. Ayrıca insan ile Allah’ın dünyaları ya da yaşayışları farklıdır. Hatta Allah için bir dünyadan ve yaşayıştan bahsetmek bile hatalı olacaktır. Zira iki sözcük de insanların mevcudiyetini ifade için vardırlar. Böylelikle felsefe tarihinden öğrendiğimize göre en yetkin yaklaşımlarını Plotinus ve İbn Sînâ’da bulabildiğimiz, kelam tarihi ve tasavvuf tarihinden öğrendiğimize göre de en olgun neticelerine İmam Gazâlî ve Muhyiddîn-i Arabî’de denk geldiğimiz bazı akıl yürütme tecrübelerine ulaşıyoruz. Ben söz konusu bilginlere saygılı olduğum ölçüde ya onların yeni bir ifade şeklinde bir araya getirilmelerine veya günümüzün sorunlarından hareketle yeniden verimli ve olgun bir hükme mecbur olduğumuzu düşünüyorum. Zira mesela Türkiye’de şu sıralar 15-25 yaş arasında olup da henüz işsiz olan ve bazı meseleler nedeniyle zihnen ve ruhen yolunu bulmaya uğraşan çoğunluk genç kuşak, Allah ile âlem arasındaki münasebete dair yepyeni sorunlar üretmektedirler. Önümüzdeki on yıl ile yirmi yıl arasında onların sorunlarıyla yüzleşeceğiz. Aslında onlar, Türkiye’de şu sıralar 70’li yaşlar ve üzerinde olup da İslâm adına biraz fazla cüretkâr yorumlar geliştirmiş birçok farklı İslâm âlimi veya aslında İlahiyatçı yazarın söylemlerine şahit olmuş bulunanların açıkça dile getirdikleri bazı kanaatleri örtük olarak paylaşmaktadırlar. 25-60 yaş arasında olup da tabiatıyla maişet derdi ve içtimai hayatın içerisinde yoğun olarak bulunanlar bu iki toplumsal kesimin hissiyatlarına uzaktırlar. Demem o ki, insanların Allah hakkındaki tüm soruları da yaşam tecrübelerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle Allah hakkında soru sormanın aslında başka bir yolu da yoktur. Modern felsefe bizi Yunan tarzının yeni versiyonuna götürüyor olsa da esas itibariyle ondan ibaret olmayacak şekilde bile tüm sorular kaynağını insanın tecrübelerinde bulmaktadırlar. Zira Yunan tarzında ve onun özellikle modern Fransız versiyonunda nakilcilik, kavramcılık ve tartışmacılıktan başka bir tefekkür deneyimi mevcut değildir. Kısaca yeni insanların sorusu şudur: Eğer İslâm vahyi hayatı kuşatıyor ise, çağdaş küresel mesai şartlarında helal, haram ve kul haklarına riayet etmenin bir yolunun bulunmadığı neden ihmal edilmiştir? Bunlar ve şunlar kötüdür denilmekle onlardan kurtulmak mümkün olmuyor, çünkü maruz kalıyorsunuz; o halde insanların dindarlığa özendirilmelerinin hedefi aslında sadece düzenin tesisi midir? Yaşlı insanlar din ile düzenin hedeflendiğini düşünüyorlar ve bunu bazen açıkça dile getiriyorlar, ama gençler sadece kendi aralarında bunları ifade edebiliyorlar. Bize düşen soruya cevap vermektir.

Bence Allah günahı yaşamaksızın onu işleyebilen insan gibi bilebilir. Zira Allah’ın halleri ve işleri insanınkilerden farklı olduğu ölçüde onları kapsamına almaktadır. Ayrıca insanlık tarihine dair modern kitaplarda yazmayan, ama tecrübe ve tefekkür yoluyla hikmetten çıkarabildiklerimiz, dünyevi kurallardan başka etkenlerin toplumlar arasındaki mücadelelere müdahil olduğunu gösteriyor. Ya idrakimizi aşanlardan ve henüz izah edemediklerimizden dolayı böyle düşünüyoruz ya da cidden hayat bu dünyadan ibaret değildir. İkincisi daha makul görünüyor. Çünkü çağdaş insanların felsefe ve bilimleri bile kendilerinin kirli çıkarlarıyla iç içe vardır. Esas olanı anlamak için tecrübe ve tefekküre dayanan hikmetten başka bir yolumuz kalmıyor. Tecrübe ve tefekkürün içtimai olmayışı Türkiye’nin en büyük handikabıdır. Allah’ın yaşamaksızın günahı nasıl bilebildiğini felsefi olarak izah etmek mümkün değildir, çünkü kavramların birbirleriyle izahı yeniden totolojiye yol açacak ve her defasında tecrübenin üzeri örtülecektir. Oysa insanla ilgili tüm sorularda yaşam ve tecrübeye bağlanan bir özne veya yüklem ile yol almak mümkündür. Almanların ünlü modern düşünürü Immanuel Kant’ın da yapmaya çalıştığı, anlayabildiğim kadarıyla, tecrübeye bağlanabilen bir tefekkür yolunu icat etmeye çalışmaktı. Öznenin de yüklemin de tecrübeden kopuk olduğu bir akıl yürütme ve hüküm muhtevasında bir izah yapılmış olmayacaktır. Allah günahı bilmektedir, ama nasıl bilebildiği felsefi olarak izah edilemez. Dolayısıyla gençlerimizin ve yaşlılarımızın sorularının cevabı felsefede ve kelamda değildir. Onlar sorularının cevabı iktisatta ve tasavvuftadır. Bir iktisatçı bulunabilir, ama bir tasavvuf erbabı kaldı mı bilmiyorum. Bu arada dinin hedefi toplumsal düzenin tesisidir, ama bu düzenin tesisi için küresel kapitalizm gibi sadece belirli bir coğrafyanın ve insan kümesinin çıkarını merkeze alan bir düzen kavramı İslâm dinine uygun değildir. Dolayısıyla çağdaş dönemde ruhen sükun ve huzura ermenin bir yolu bulunamaz.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort