DOLAR 32,3642 -0.38%
EURO 34,8383 -0.02%
ALTIN 2.393,89-1,17
BITCOIN 19207543,73%
Ankara
11°

KAPALI

04:16

İMSAK'A KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90
Frances Raday ve Rosi Braidotti: Feminist Ekonomi ve Posthümanist Ekonomi Analizlerinin Karşılaştırılması
  • Genç Ufuk Derneği
  • Felsefe
  • Frances Raday ve Rosi Braidotti: Feminist Ekonomi ve Posthümanist Ekonomi Analizlerinin Karşılaştırılması

Frances Raday ve Rosi Braidotti: Feminist Ekonomi ve Posthümanist Ekonomi Analizlerinin Karşılaştırılması

ABONE OL
3 Temmuz 2021 21:55
Frances Raday ve Rosi Braidotti: Feminist Ekonomi ve Posthümanist Ekonomi Analizlerinin Karşılaştırılması
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Daha huzurlu ve mutlu bir dünya arayışında herhalde ilk kural verimli olmayan eleştirilerden kaçınmak ve mümkün olduğunca girişimciliğe uygun yeni ekonomik önerilerde bulunmaktır. Belki yeni önerilerin gerekçelendirilmesi sırasında oluşan dirençlere karşı eleştiriye başvurmak anlamlı olabilir. Son zamanlardaki düşünce ekonomisi analizlerinden benim çıkarabildiğim netice budur. Kıdemli bir ekonomist olan C.W.M. Naastepad ve felsefeci Jesse M. Mulder’in 2018 yılında yayınlanmış “Robots and Us: Towards an Economics of the ‘Good Life’” (Robotlar ve Biz: ‘İyi Yaşam’ Ekonomisine Doğru) adlı makaleleri ve Liu Zhenmin’in Birleşmiş Milletlerin 2020 yılında yayınlanmış editoryal bir kitabındaki “Recovering Better: Economic and Social Challenges and Opportunities A Compilation of the United Nations High-level Advisory Board on Economic and Social Affairs” (Daha Başarılı İyileştirme: Ekonomik ve Sosyal Zorluklar ve Fırsatlar, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Yüksek Düzey Danışma Kurulu’nun Bir Derlemesi) başlıklı kitap bölümünden benim anlayabildiğim kadarıyla, eldeki gereksinimleri mümkün olduğunca yeni tekno-ekonomik alanlarda değerlendirmek gerekmektedir.[1] Yapay zekâ yoluyla robotlar çağdaş dönemden önce genellikle köle statüsündeki insanların yerine getirdiği, yoğun kas kuvveti ve biraz beyin gücü emeğini içeren, yardımcı hizmetleri görmek üzere yapılmaktadırlar. Bu tekno-ekonomik bağlam değer üreten yeni bir kaynağa işarette bulunmaktadır.

Feminist ekonomi ve içeriğinde postmodern felsefeler, toplumsal cinsiyet literatürü ve post-kolonyalizm literatürü bulunan posthümanist ekonomi görece yeni birer toplumsal işbölümü ve iletişim modeli önermektedirler. Sözgelimi Frances Raday’ın 2019 yılında yayınlanmış Economic Woman: Gendering Inequality in the Age of Capital (Ekonomik Kadın: Sermaye Çağında Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği) adlı kitabı ve Cecilia Åsberg ve Rosi Braidotti’nin ortak editörlüğünde 2018 yılında yayınlanmış olan A Feminist Companion to the Posthumanities (Post-insanlıklar için Feminist Bir Elkitabı) adlı kitap birer öneriye sahiptirler.[2] Raday’in kitabı, kadın haklarını bütünüyle ekonomik bir zeminde okumakta ve geçmişte sosyalist modelde söylemsel seviyede bir noktaya değin ekonomik olanaklara kavuşmuş kadınların esas itibariyle liberalizmle birlikte daha verimli bir ekonomik aşamaya evrildiklerini savunmaktadır. Bununla birlikte dünyadaki milyarder kadınların sayısı milyarder erkeklere kıyasla azdır ve bu nedenle küresel kapitalizmin daha fazla kadın milyarder çıkarılabilecek bir dünya ortamına doğru koşullandırılması gerekmektedir. Günümüzde 15,1 milyar dolar net serveti olan ve bu noktaya kurduğu lens teknolojisiyle ulaşmış olan Çinli girişimci Zhou Qunfei ve net serveti 2,6 milyar dolar olan Amerikalı televizyon sunucusu Oprah Winfrey dünyadan önde gelen kadın örneklerdir. Raday, biyolojik annelik, geleneksel şekilde sürdürülen aile, modern aile, miras yoluyla edinilebilenler ve çözülmeye başlamış evlilikler dâhil küresel dünyadaki bütün kadın ve aile meselelerini ekonomik çerçevede değerlendirmekte ve birçok ekonomik denklemi karşılaştırmaktadır. Raday’in okuması oldukça gerçekçi, verimli ve isabetlidir, çünkü ekonomi gerçekten ortak bir alandır, emek vermeyle ilgilidir ve spekülasyondan uzak tutulabilir. Onun şu cümlesi önemlidir: Feminist thinking is crucial to maximise women’s autonomy to make choices within this economic scenario and to ensure that their economic opportunities are not restricted as a result of stereotypes, discrimination or lack of a facilitative infrastructure for families and care.”[3] (s. 38) Bununla birlikte Raday’in kitabında fark ettiğim eksiklik, eldeki ekonomide kadının yerini, kazanç yollarını ve oluşabilecek eril dirençleri saptamasına rağmen bizzat kadının yarattığı ve bütün insanları ilgilendiren alternatif ekonomiler için bir girişim içermiyor oluşudur. Çünkü bu tür okumalar emek verenler ile emek vermeyenleri cinsiyetçi bir bakış açısıyla okuma alışkanlığını yeniden üretme riski içermektedirler. Tabiatın ve insanlığın ihtiyacı olan ise, emek veren ile emek vermeyen kimliklerin cinsiyetlerden ayrıştırılması ve özellikle post-kolonyal toplumlar açısından yeni ekonomik değer üretici alanların icat edilmesidir.

Åsberg ve Braidotti’nin ortak kitabı Raday’in kitabına kıyasla daha vizyoner, kapsamlı, ama maalesef romantiktir. Bence Åsberg ve Braidotti’nin ortak kitabının en önemli cümlesi şudur: “We simply can no longer stand for the modern divide of nonhuman and human, nature and culture, and we can no longer up-hold the division of labour where “nature” is left to science and “culture” to the humanities.”[4] (s. 2). Bu cümle doğa ve sağlık bilimleri ile sosyal bilimler arasındaki ayrımı reddettiği gibi ayrıca alıntılanmış cümlenin devamında daha net görülebildiği şekilde feminist literatürün etik temelli bütünlükçü bir ekonomiye uygulandığı bir model önerilmektedir. Liberal modellerden özenle kaçınılarak Avrupa’daki düşünsel deneyimlerin merkeze alındığı ve dünyada varolmak bütünlükçü ekonomisi çerçevesinde sadece emek verenler ile emek vermeyenlerin kaldıkları bir ilişki içeriğinden söz edilmektedir. Bu cümle heyecan vericidir, çünkü insanlık tarihinin ideali emek verenler ile emek vermeyenler arasındaki ayrımın nesnel ölçütünü bulabilmektir. Muhtemelen Tanrı ve dinlere yönelik göndermeler de bu imayı içermektedir. Kitap, emek vermeme olgusunu etik olarak belki de bertaraf edecek, yani yeryüzündeki herkesin yeni bir tekno-doğayla, adil ve ölçülü yaşadığı bir etik ilişki içeriğine götürebilecek bir felsefi amaca da sahiptir. Fakat kitabın başında da belirtildiği üzere, tek başına bu amaç, feminist post-insanlık yaklaşımları için henüz fazladır (s. 15). Bence bu kitap, eldekinden kapsamlı bir sosyal bilim etüdü ve geçmiş kültürel deneyimlerden miras kalmış ortak dilsel zorluklar ve davranışsal sorunları bir türlü aşamayan felsefi analizlerin ötesinde bir bakış açısını içerdiği için değerlidir. Bununla birlikte kitabın eksiği, bütün insanlığı ve hatta yer yüzündeki canlıları hassasiyetle düşünmeye çalışan bir bakış açısının insan ve canlılardaki gerçek çeşitlilikler kadar onları saran ekonomik hırsı biraz göz ardı etmesidir. Burada da günümüz ve geleceği içerecek kapsamda özellikle post-kolonyal toplumlar açısından yeni ekonomik değer kaynak ve alanlarından söz edilmemektedir.

Raday’in emek verilmiş kitabı ile Åsberg ve Braidotti’nin emek verilmiş editoryal kitapları birkaç farklı açıdan daha karşılaştırılabilir. Birincisi, Raday’in eseri daha bireyci, istatistiğe dayalı ve gerçekçi bir okuma içermektedir. Åsberg ve Braidotti’nin ortak editoryal kitaplarında bir araya getirilmiş yazılar ise deyim yerindeyse daha Avrupa-merkezci düşüncelere, toplumcu bir okumaya ve meta-anlatılara gönderme yapmaktadır. Bence bu kitapların okunması ve özellikle ‘düşünce ekonomisi’ kavramı etrafında değerlendirilmesi önemlidir. Bu kitaplarda küresel düşüncenin belirgin iki önemli kusuru dikkat çekmektedir. Birincisi, ekonomik açıdan az gelirli birey ve toplumların kişisel gelişimlerine dayalı gündelik sorunları gerçekçi bir çözüme kavuşturulmamaktadır. İkincisi, bu türden çalışmalar, küresel kapitalizm ve dijital toplum sistemlerinin insanların özel yaşamlarını ekonomiye eklemlerken kaçındıkları sorumluluk duygusuna dikkat çekmekte eksik kalmaktadırlar. Yeni yetişen kuşaklar ve yetişkin insanların ekonomik ve psikolojik sorunlarına ait ayrıntılı çözümlemelerin sorumluluğu politik kapitalizm ve liberal yaklaşımlara aittir. Çünkü birey niteliğinde insanlar ve toplum olarak kültürler eski hayatta kalma yollarını zamanla bırakırken bunların yerine nasıl bir modele yaslanabilecekleri konusunda yeterince hesaplanmış bir öneriyle karşılaşmamaktadırlar. Belki genellemeler yanlıştır, ama insan, küresel kapitalizm bireyciliğinin araştırmacıları yönelttiği kadar sorumlu ve kötü bir canlı değildir. Bu bakımdan yeni kavramların insan etütlerinin geliştirilmeye muhtaç olduğu kabul edilmelidir.

Anlayabildiğim kadarıyla –ki, sanırım Türkiye de buna doğru yönelmiş görünmektedir- tekno-bilim tabanlı çalışmalara yatırımların artması gerekmektedir. Felsefe ve sosyal bilimlerin de ekonomi metafiziğinden bilinç seviyesinde uzaklaşmaksızın teknolojiyle ilgili yeni konulara yönelmesi gerekmektedir. Aksi takdirde dünyayla ekonomik olarak rekabete devam etmek kolay görünmemektedir. Elbette bu vakıa, okumayı disiplinli bir alışkanlık halinde sürdürenler için geçerlidir. 2021 yılının tüm Türkiye ve dünya insanlarına daha fazla iyilik getirmesini dilerim.

[1] C.W.M. Naastepad, Jesse M. Mulder, “Robots and us: towards an economics of the “Good Life’”, Review of Social Economy, Routledge, Taylor and Francis Group, 2018, s. 1-33; Lie Zhenmin, “Recovering better: economic and social challenges and opportunities A compilation of the United Nations High-level Advisory Board on Economic and Social Affairs”, Recover Better: Economis and Social Challenges and Opportunities”, New York: United Nations, 2020,  s. 4-13.

[2] Cecilia Åsberg, Rosi Braidotti (ed.), A Feminist Companion to the Posthumanities, Cham/Switzerland, Springer, 2018; Frances Raday, Economic Woman: Gendering Inequality in the Age of Capital, London and New York: Routledge, Taylor and Francis Group, 2019.

[3] “Feminist düşünce, kadınların bu ekonomik senaryo dahilinde seçimler yapma özerkliğini en üst düzeye çıkarmak ve ekonomik fırsatlarının klişeler, ayrımcılık veya aileler ve bakım için kolaylaştırıcı bir altyapı eksikliğinden dolayı kısıtlanmamasını sağlamak için elzemdir.”

[4] “Artık insanlık-dışı ve insan, doğa ve kültür arasındaki modern bölünmeye dayanamayız ve “doğanın” bilime ve “kültürün” beşeri bilimlere bırakıldığı işbölümünü artık ayakta tutamayız.”

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort