DOLAR 32,2234 -0.11%
EURO 34,9331 0.17%
ALTIN 2.445,790,57
BITCOIN 1968934-3,17%
Ankara
17°

HAFİF YAĞMUR

16:59

İKİNDİ'YE KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90
Sol Ayağım

Sol Ayağım

ABONE OL
11 Mayıs 2024 13:48
Sol Ayağım
1

BEĞENDİM

ABONE OL

1950’li yıllarda İrlanda’da yirmi iki çocuklu bir ailenin beyin felci ile dünyaya gelmiş çocuklarından Christy Brown’un hikâyesini konu edinen kitap, adeta bir bildungs hikâyesidir denilebilir. Fizyoterapinin ve hatta tedavinin bizatihi kendisinin henüz doğru dürüst keşfedilmediği bu dönemde çocuk felciyle boğuşan, hayata -onun deyimiyle- mağlubiyet ile başlayan, akranlarından uzak, oyun oynamayı bırakın dışarı çıkmayı bile başaramayan, kendi ihtiyaçlarını karşılayamayacak derecede bağımlı bir çocuğun yaşama tutunma gayretinin işlendiği bir kitaptır. Chris, etrafını sadece gözleriyle izleyen, -en büyük destekçisi- annesinin yardımıyla yaşamaya çalışan biridir. Onun deyimiyle “o bir sakat”tır. Beş yaşına kadar bırakın konuşmayı iletişim kurma ve hatta zekâsını kullanıp kullanmama konusunda en ufak belirti göstermeyen Chris’in zamanla keşfettiği sol ayağı ile dünyası değişen biri olarak öne çıkar. Kardeşinin tembellik yapıp önemsemediği tebeşirleriyle yazmayı keşfeden, beş yaşında A harfini yazabilen, ilk yazdığı kelime olan “A-N-N-E” ile güçlü, başarılı, pes etmeyen ama yaralı bir annenin yüzünü güldürebilen bir çocuktur. Kitabın ikinci sayfasında otobiyografi diliyle kendini anlatırken “engelini ilk keşfedenin annesinin olmasından, başının her seferinde geriye düşerken annesinin kahrolmasından” bahseden Chris, gittiği her doktorun söylediği umutsuz cümlelerin onu ne kadar yaraladığını, annesini ise adeta kahrettiğinden bahseder. Beş yaşında olmasına rağmen hala bir bebek gibi bakıma muhtaç olmasını acı bir dille ifade eden Chris, ilk dikkatini çeken tebeşirden muhteşem resimler çizen bir ressama evrilişini, ilk sol ayağı ile yazdığı A harfinden zamanının en iyi yazarlarından olan Collis’i etkileyecek duruma gelişini anlattığı kitabında kardeşleriyle olan sıcak aile ortamını, karşılık bulamasa da âşık olduğu kızlardan bahseder.
Beş yaşına kadar fiziksel engeli ile zihinsel engelinin birbirinin aynısı gibi görülen, her ne kadar kardeşleri ve arkadaşları ile zamanını deli dolu geçiren biri olsa da değişen zaman diliminde kendini keşfederek, engelleriyle yüzleşerek adeta yıkıma uğrayan Chris, koca yürekli bir annenin gayreti ile yeniden doğuşunu iç konuşma diliyle anlatır. 1960’lı yıllarda aya ilk ayak basan Yuri Alekseyeviç Gagarin, kendisine ne hissettiği sorulduğunda “bu attığım adım benim için büyük ama insanlık için küçük bir adımdır” demişti. Tıpkı Gagarin gibi Chris de annesinin bin bir emek ve gayretiyle yazabildiği A harfi ile kendisi için küçük ama aydınlık bir geleceği için büyük bir adım attığının anlatıldığı hikâyede temelde zorluklarla verilen bir mücadeleye ayna tutulur. Sakat olmasından kaynaklı yaşadığı asosyallik ile ve kendiyle verdiği savaşı gözler önüne seren engelli bir çocuğun keşfettiği fizyoterapi ile yaşama tutunmasını konu edinir.
Ona göre sol ayağı, içinde yaşadığı hapishanesinin tek anahtarıydı. Onu aydınlığa çıkarabilen, onu anlatabilen tek organı oydu. Onun dışındaki organları, onun için bir anlam ifade etmiyordu. Varlar mıydı, yoklar mıydı onun için belli de değildi önemli de. Onunla dünyası değişir zamanla. Çünkü dilsizler de konuşurdu. Onların bizim gibi garip sesler çıkarmalarına da gerek yoktu. Ancak her şeyi sol ayağı ile yapmasının bir olumsuz sonucu daha var: Sol ayağını kullanırken diğer organları beyin tarafından unutulmakta ve diğer organlarını her geçen gün daha çok kullanamamaktadır.
Sol ayağı, onu farklı kılmakta idi. Ancak o, farklı olmak istemiyordu. Belki sol ayağı ile sıra dışı bir yeteneği öne çıkıyordu. Ki bu durum, onu gözde biri haline de getirebiliyordu. Ama o, sıradan insanlar gibi yürümek, konuşmak, tutmak, sohbet etmek istiyordu. O, sıradan olmak istiyordu. Sıradan olmak neden bu kadar lüks deyip sorgulamalar yapıyordu. her seferinde başı sert bir duvara toslamış şekilde tutsak dünyasına geri dönüyor, saldırgan biri haline geliyordu.
Bir gün tanıştığı Megrive, dünyasını baştan sona değiştirir. Annesi kötü bir hastalığa duçar olur. Herkes bayan Brown’un öleceği korkusundadır. Hastanede tedavisi sürerken hasta bakıcı Megrivee’ye oğlu Chris’ten bahseder. Megrive Chris’i merak eder. Onu Lourdes şehrine götürmeye karar verir Megrive. Orda bir nevi geziye katılacak olan Chris, öncesinde hiç görmediği ve ondan daha büyük engellere sahip çocuklarla karşılaşır. Chris için bir dönüm noktası olan bu gezi, onda aynı zamanda büyük bir kırılmaya da sebebiyet verecektir. Çünkü eskiden sadece alınganlık durumlarını ifade eden duyguları, bir melankoliye adım adım ilerliyordu. Uslu bir çocuk olan Chris, normal tepkiler vermek yerine artık annesine bile aptal diyebiliyordu.
İrlanda’nın Dublin şehrinde yaşayan Chris, tedavi amacıyla kapısına gelen fırsatları değerlendirme kararı aldığında dünyası değişir. Bazen katıldığı resim yarışmaları bile ailecek onları gururlandırırken “tamamen iyileşme umudu”nu koruduğu için aldığı zevkler sunî ve surî olur. Her seferinde denizin dalgalarının kıyıya vuruşu gibi engeli yüzüne vurur. En karşılıksız yardımcısı olan Henry’ye bindiğinde aldığı lezzete rağmen karanlık dünyasının aydınlığa açılabilecek yolları tıkanır her seferinde.
Yaşadığı hamileliği ile hastanelik olan annesine hasta bakıcılık yapan Katriona Delahunt, annesine bir mesaj yazmasını istediğinde “gözlerim ve kalbim dışında dilimle bir kez olsun anneme onu çok sevdiğimi söyleyemedim.” der ve annesine mesaj gönderir. Chris’in aldığı her desteğe rağmen başkasına bağımlılığının ömrünün sonuna denk anlatıldığı hikâye, özlemi, sevgiyi, acıyı, sitemi bir aşın hazırlanışı gibi işler.

İletişim: Hakan IŞIK
hakanisik49@gmail.com

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort