DOLAR 32,3642 -0.38%
EURO 34,8383 -0.02%
ALTIN 2.393,89-1,17
BITCOIN 19207543,73%
Ankara
11°

KAPALI

04:16

İMSAK'A KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90
Göçmenin Yarattığı Karmaşa (Zenofobi) Üzerine İki Kitabın Söyledikleri

Göçmenin Yarattığı Karmaşa (Zenofobi) Üzerine İki Kitabın Söyledikleri

ABONE OL
28 Şubat 2019 15:27
Göçmenin Yarattığı Karmaşa (Zenofobi) Üzerine İki Kitabın Söyledikleri
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Müslüman toplumlarda kötü bir şöhrete sahip olan Samuel Huntigton,  Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan İspanyol göçmenlerin yarattığı meydan okuma üzerine 2004 yılında kaleme aldığı bir yazıyı şu sözlerle bağlamaktadır: “Latin Amerikalı (Americano) bir rüya yoktur. Sadece bir Anglo-Protestan (İngiliz) toplumu tarafından yaratılmış Amerikan rüyası vardır. Meksikalı Amerikalılar ancak İngilizcede rüya görürlerse, bu rüya ve bu topluma katılacaklardır.” Meksika ile Amerika arasındaki ilişkiler üzerine Voices of Mexico’da bir diyaloga girişerek hemen 2004 yılında Huntigton’a cevap veren José Luis Valdés-Ugalde ve Leonardo Curzio da umumiyetle Huntington’ı onaylamaktadırlar. Yerlilik ve göçmenlik üzerine Amerika özelinde bir kitap kaleme almış olan Brian N. Fry, Nativism and Immigration: Regulating the American Dream (Yerlilik Politikası ve Göç: Amerikan Rüyasının Düzenlenmesi) adlı kitabına Huntington’ın yukarıdaki cümleleriyle başlamakta ve yabancı olarak algılanma ile zenofobi (xenophobia: yabancı korkusu veya nefreti) arasındaki psikolojik ve toplumsal ilişkileri analize girişmektedir (2007a: 1-4). Benzer bir zeminden hareketle Jacob I. Stowell de, Immigration and Crime: The Effects of Immigration on Criminal Behavior (Göç ve Suç: Göçün Suç Davranışı Üzerindeki Etkileri) adlı bir kitap kaleme almış ve burada, yapılmış bütün araştırmaların göç ile şiddet suçları arasında kesin bir nedensel ilişki olduğunu kabul ettiklerini dile getirmiştir (2007b: 1). Bu cümleler insanın aklına hemen ırkçılık eleştirilerinin isabetliliğini getirmektedir, ama onlardan önce göçmenliğin biraz da olumsuz etkileriyle değerlendirilmesi belki yeni bir vizyon sağlayabilir.

Göçmenlik bizim gibi insanların zihninde hep dışlanma ve mağduriyet üzerinden anlaşıla geldiği için bu olgunun yarattığı toplumsal gelişmeler hakkında yeterince adil ve mesafeli konuşamıyoruz. Oysa mesela post-kolonyalist teori, gelişmiş ülkelerde yaşayan göçmenlerin kendi aralarında yarattıkları hiyerarşi ve yol açtıkları sorunlara ilişkin de önemli araştırmalar vücuda getirmiştir. Bu bağlamda Phillip Cole’ün Philosophies of Exclusion: Liberal Political Theory and Immigration (Dışlama Felsefeleri: Liberal Politik Teori ve Göç) adlı kitabı anılabilir. Hem eleştirel bir eser olarak liberal kuram ve pratikler arasında yeterli bir tutarlılığın bulunmadığı işlenmekte, hem de göçmenlikten kaynaklanan problemlere de görece yer verilmektedir. Bizim yapmak istediğimiz, büyük resimde Batı’ya ve özellikle ABD’ye yapılan göçlerin değerlendirildiği çalışmalardan hareketle Türkiye’nin kendi iç göç hareketlerinin yarattığı ufak resme biraz işarette bulunmaktır. Zira ülkemizde geçmişten bu yana devam edegelen zihnen köylülük, zihnen kırsallık ve son zamanlarda zihnen kasabalılık eleştirileri sanki göçmenlik ile ilgilidir. İnsanlar söylemlerinde hoşgörülü görünüyorlar, ama maalesef davranışlarında birbirlerini incitebiliyorlar. İletişim sorunlarının temelinde de sanki insanımızın birbirine yabancı olmasının etkisi vardır. Büyük şehirlere göç etmiş insanların yaşadığı sorunlara ve yol açtığı toplumsal problemlere dair birçok Türkçe araştırma mevcut ise de, göçmenlerin yeni yerlerde edindikleri statülerle nasıl bir toplumsal düzensizliğe yol açabildikleri yeterince analiz edilmiş görünmemektedir. Yukarıda anmış olduğumuz her iki kitap da, Brian N. Fry ve Jakob I. Stowell’in kitapları bu konuya eğilmektedirler. Özellikle Stowell’ın kitabında andığı Chicago Okulu’na ait ‘Sosyal Düzensizlik Teorisi’ göçmenliğin ilk birkaç kuşak boyunca etüt edilebilmesi açısından entelektüel bir vizyon vermektedir. Bu teoriye göre, mantıksal olarak nedensel ilişkiye dair son sözü söylemek mümkün olmasa da, göçmenlik ile suç işlemeye eğilimli olmak arasında kesin bir bağlantı bulunmaktadır (Immigration and Crime, s. 16-27).

Aynı yıl yayınlanmış iki kitabın yazarları olan Fry ve Stowell’dan anladığımıza göre, göç, hiçbir zaman nötr bir olgu ve değişken değildir. Her zaman bir ölçüsüzlüğe yol açabilmektedir. Bu bazen olumlu yönde bir ölçüsüzlük, bazen de olumsuz yönde bir ölçüsüzlük olabilmektedir. Göçmende oturmuş istikrarlı bir karakter yakalanamamaktadır, çünkü göç edilmiş yeni zaman ve mekân koşullarında kendine yer edinme telaşı, varsa eski karakteri sürekli yeni bir formata büründürmektedir. Göçmenlik psikolojisi kendine yer edinmeye koşullanmış bir psikolojidir ve hak konusunda herhangi bir empatiye sahip değildir. Stowell’ın belirttiğine göre, bu ampirik vakıa, yerlilerin göçmene bazen korku ve bazen de nefret ile yaklaşmalarına yol açabilmektedir. Fry’ın daha eserinin başından itibaren söyleyegeldiği gibi, yabancılık, yani bilmeme hali, kabullenilme gereksinimiyle birleştiğinde tehlikeli ve zarar verebilen davranışlar açığa çıkabilmektedir. Göçmenlik durumundan kaynaklanan yerlilik siyaseti de benzer ölçüsüzlüklere yol açabilmektedir. Göçmenin yeni yerin alışılmış doğal insanına evrilmesi talep edilmektedir, ama bunun bir insan ömründe ve hatta birkaç kuşakta dahi varlığa gelebilmesi mümkün değildir. Doğal olmayan her şey de rahatsız edicidir. Stowell, Müslümanlardan hiç bahsetmez iken, Fry’ın kitabında Arap Müslümanlardan da söz edilmektedir. İki yazarın bağlamı psikolojik ve felsefi bakımdan bizimkiyle ilişkilidir, ama sosyolojik olarak örneklem ve kapsam son derece farklıdır.

Birbirini tanıyan yerli insanların birbirlerine davranışlarıyla göçmen insanların hem yerlilere hem de diğer göçmenlere davranışları arasında ciddi farklılıklar vardır. Büyük şehirlere göçlerde olduğu gibi sözgelimi küçük şehirlere geçici bir göç ile mevsimlik veya sınırlı bir zaman için giden insanlar da gittikleri yerlerde toplumsal dengelere zarar verebilmektedirler. Göçler konusunda Türkiye’nin en zor tecrübesi Suriye’den Türkiye’ye göç etmişlerin yarattığı son yıllardaki tecrübelerdir. Göç dinamizmi kontrollü ve belirli bir nüfusla sınırlı olmadığında şehrin toplumsal ve mimari dokusu riske atılmış olmaktadır. Çünkü göçmen, empatinin yeni şehirdeki şekli vb. toplumsal değerler gibi mimari estetiğin o şehirdeki şekline de yabancıdır. Belirtmek gerekir ki, göç insanlar için sıradan ve bir hak ve özgürlük olan bir tasarruftur. Kimse göçmenliğe ve göçlere önyargılı bakmamalıdır. Biz elbette Samuel Huntington gibi düşünmüyoruz. Fakat insaflı bakmak demek, yerli insanların hukukunu hiçe saymak demek de değildir. Türkiye’nin göç bağlamında planlı ve kontrollü politikalar üretmeye ihtiyacı vardır. Bir büyük şehrin nüfusunun büyük bir kısmı göçmen ise, o şehir tarihi karakterini ve dokusunu devam ettiremez ve göçmenler de yeni bir karakter ve doku yaratamazlar. Kuşkusuz bir de zihinsel göçler ve göçmenlikler vardır, belki bir de bunlara eğilmek lazımdır.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort