DOLAR 32,3642 -0.38%
EURO 34,8383 -0.02%
ALTIN 2.393,89-1,17
BITCOIN 19207543,73%
Ankara
11°

KAPALI

04:16

İMSAK'A KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90
Siyasi Türkçü Görünenlerden Bazıları ile Siyasi Kürtçü Görünenlerden Bazıları Arasındaki Koalisyon Neye Yorulabilir: FETÖ Yeterli midir?
  • Genç Ufuk Derneği
  • Felsefe
  • Siyasi Türkçü Görünenlerden Bazıları ile Siyasi Kürtçü Görünenlerden Bazıları Arasındaki Koalisyon Neye Yorulabilir: FETÖ Yeterli midir?

Siyasi Türkçü Görünenlerden Bazıları ile Siyasi Kürtçü Görünenlerden Bazıları Arasındaki Koalisyon Neye Yorulabilir: FETÖ Yeterli midir?

ABONE OL
1 Haziran 2017 09:43
Siyasi Türkçü Görünenlerden Bazıları ile Siyasi Kürtçü Görünenlerden Bazıları Arasındaki Koalisyon Neye Yorulabilir: FETÖ Yeterli midir?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bu yazının amacı, Türkiye’de göz ardı edilen ve önemsenmeyen şahsiyet meselesine dikkatleri çekmektir. Örnek bir bağlam olarak da siyasi söylemlerinin merkezine Türk-İslâm ülküsünü koymuş görünenlerden bazıları ile “Kobane”yi koymuş görünenlerden bazıları arasındaki işbirliği sürecinden söz edilecektir. Kuşkusuz bizim örnek bağlamımız, Türk-İslâm ülküsüne gönül vermiş bütün vatandaşlar ile “Kobane”nin milli bir mesele olduğunu öne süren bütün insanları kapsamamaktadır. Zira bir davası, meselesi veya ideolojisi olanlarla iletişim kurmanın bir yolu vardır ve bunlarda kişilik gelişimiyle ilgili bir sorundan söz edemeyiz. İki toplumsal kesimde bulunan herhangi bir fikir hatalı bulunuyorsa, felsefi ve bilimsel argümanlarla bunları değerlendirmenin ve kimi zaman eleştirmenin yolu açıktır. Bizim bağlamımız, tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi 15 Temmuz 2016 Darbe teşebbüsünden sonra ve özellikle 16 Nisan 2017 tarihli tarihi referandum sürecinde İslâm’a karşı bir araya gelen ve esas itibariyle bir fikri çerçevesi ve iddiası olmayan insanlara dairdir. Bunların verdikleri “hayır” oylarında bir hayır bulunmadığı gibi insanlar içinde “evet verdik” demelerinin de bir inandırıcılığı bulunmamaktadır. Bu cümlemiz, “evet” ile “hayır”dan birinin lehine diğerinin aleyhine davrandığımıza yorumlanmamalıdır, çünkü meselemiz gayet açıktır: Muhatabına, tutkularına ve gizli tasarılarına göre çeşitlilik göstermeyen kişilik! Biz, bir şahsiyeti ve ahlakı olan, yaşadığı ülkeye ve topluma değer veren insanların hayata itimatlarını önemsiyor ve her türlü demokratik tercihe saygı duyuyoruz.

Bir yıla yakın bir zamandır Türkiye’nin farklı vilayetlerinden aynı hikâyeleri işitiyoruz. Yaşça olgun insanların anlattıklarına göre ise, on yıla yakın bir zamandır Türkiye’de böyle bir hâdise mevcuttur. Siyasal Türkçü görünüp de bütün yaşam meselesinin, anti-Kürtçülük ve anti-komünizm olduğunu ifade edenlerden bazıları ile siyasal Kürtçü görünüp de bütün yaşam meselesinin, anti-Türkçülük, sosyal demokrasi ve son zamanlarda Kobani olduğunu dile getirenlerin bazıları arasında ilk etapta şaşırtıcı görünen bir işbirliğinden söz edilmektedir. Buna göre, müşahhas olarak Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a karşı siyasi bir ümidi kalmamış ve bu arada eski Türkiye’deki kirli ilişkilere müracaatla işlerini sürdüren birtakım insanlar şahsiyet ve mevcudiyet tarzı bakımından birbirlerine benzedikleri için bu koalisyonda bir tuhaflık bulunmamaktadır. Koalisyonun tarafları olan insanların din ve İslâm düşmanlıklarındaki sebep aslında gerekçeli bir nefretten ziyade şahsi ikbal endişesine dayanmaktadır. Yani bu insanlar ideolojik olarak dine düşman dahi değiller. Din işlerine yaradığında dine taraftarlar, din işlerine yaramadığında ona düşmanlar. Dindarlıktan duydukları rahatsızlık, kişisel tanışıklıklar ile değil de çalışarak bir yerlere gelmiş insanların halkçılığına karşı somutlaşmış bir alışkanlık ve karakter karşıtlığından kaynaklanıyor. Bunlar herkese duymak istediklerini söylüyorlar, müşterek hasım olarak dinci dedikleri insanlara karşı bir araya gelebiliyorlar ve genellikle kişilik bozuklukları nedeniyle savunuyor göründükleri ideolojilerin samimi taraftarlarından bile saygı görmüyorlar. Nitekim suiistimal ettikleri Türkçülük ve Kürtçülük kavramları arasındaki olgusal zıtlıklar iki kişilik tarzının birbirlerine itimadını zayıflatmadığı gibi esas itibariyle taraflar birbirlerine güvenmiyorlar, sadece görüntüdeki güven işlerine geliyor. Kendi başlarına kalsalar, kendi aralarında dahi kavga ederler.

Türk toplumunun Türk-İslâm mefkûresine ehemmiyet vermiş kesimi açısından “Türk Yurdu” dergisi önemli bir dergidir ve bu dergide yazmış olmak müspet bir göstergedir. Türk-İslâm Bilim Tarihi Yazımına dair Türkiye’de ilk defa kaleme alınmış bir makale, şahsımın ismiyle ve bu dergide yayımlandığına göre (2013 Temmuz-Ağustos), şahsım Türk-İslâm mefkûresine kıymet veren insanlara uzak değildir. Ayrıca kaleme aldığı bir makaleden (2015 Ocak) dolayı terör örgütü PKK’dan savcılıkça soruşturulmak ve savunma ifadesi vermiş olmak, siyasal Kürtçülüğe taraftar olanlar için herhalde alelade bir vakıa değildir. Neredeyse bütün tahsil yaşamım boşa gidiyordu. Hiç olmazsa söz konusu insanların önemsiyor göründükleri Kürt meselesini 2015 yılından evvel şahsımın inkâr etmediğini gösteriyor. 2016 yılı İlkbaharında ve Yazında yayımlanmış kitap bölümlerim de Türkiye’nin Kürt meselesinde bile esas bağlamının oryantalizm olduğunu ve Ortadoğu’da Marksizm’in ancak hafıza kaybına yol açtığını dile getiriyordu. Cemil Meriç daima haklıydı, bazılarının bütün meselesi İslâmiyet’i unutturmaktı, çünkü böylelikle insanları her şeye inandırmak kolaylaşacaktı. İslâm, Türkiye için sadece bir din değildi; aynı zamanda bir geçmiş, bir tarih ve bir hafızaydı. Türk-İslâm mefkûresine gönül verenler ile Kürt etnisitesine sahip Türk vatandaşlarımız açısından bakıldığında benim durumum hiç değilse olumsuz olmadığına göre, sözlerimin ciddiye alınması gereklidir.

Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden birinde birkaç ay evvel saygıdeğer bir akademisyen dostumuz itibarsızlaştırılmaya çalışıldı ve orada siyasal Türkçü görünenler ile siyasal Kürtçü görünenler, dostumuzun referandumdaki tercihinin “evet” olmasını sakıncalı buldular. Bizim açımızdan tuhaf olan, Türkiye’yi yöneten iyi niyetli insanların bu ve benzeri vakıaları nasıl görmüyor olduklarıdır. Örnek somut bir olay olarak bunu anabiliriz ve duyduklarımız üniversitelerle sınırlı değildir. Belki kulağımıza gelen olaylardan bazıları FETÖ’den kaynaklanmaktadır, ama tamamının FETÖ’cü olduğunu iddia edemeyiz. Bu, bir karakter tarzıdır. Kuşkusuz daha evvel de yazdığımız üzere, FETÖ de bir karakter tarzıdır ve dini bir cemaatten ziyade Türkiye’de yeşertilmiş bir şahsiyet formatına veya kişilik bozukluğuna indirgenebilir. FETÖ’cülerin de oturmuş bir şahsiyetleri, Allah korkuları, bir davaya inançları, bir ideolojileri ve riayet ettikleri bir değer bulunmamaktadır. Böyle olmakla birlikte bizim bu yazımızda yer verdiğimiz kişilik tarzı, uzun vadede ülkemiz açısından daha fazla kaygı uyandırabilecek bir vakıaya işarette bulunmaktadır.

Bizim önerimiz, geleceğimizin problemli olmaması için Türk gençlerinin bir şekilde kişisel gelişimlerine özen gösterilmesi ve hayatta kalabilmenin toplumsallığı bakımından gerçekçi yetiştirilmeleri gereğidir. Biz, gençlerimiz ille de dindar olsunlar demiyoruz, hatta mümkünse ilk etapta kesinlikle dindar olmasınlar, her şeye kuşkuyla baksınlar, özellikle de “sevgi” kelimesine ihtiyatla yaklaşsınlar, fakat müşterek bir hafıza, tarih ve medeniyet olduğu için de İslâm’ı öğrensinler. Mesela Tanrıtanımaz veya dinsiz olacaksak önce İslâm’ı öğrenelim ve sonra dindarlık da dâhil ne olacaksak olalım. Bu bakımdan şahsiyetin oturması ve kişisel gelişim, çalışkanlığa ve disipline olmaya özendirme önemlidir. İnanılan bir dinin ve bir değerin kalmadığı, kendilerine karşı bunca mücadele yürütülen dindar Müslümanların bile ellerindeki dinden rahatsız olmaya başlayabildikleri böyle bir dönemde kişisel gelişim ve kişilik gelişimi önemlidir. Bir sonraki yazıda buna yer verelim.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort