Ebu’d-Derda- radiyallahu anh şöyle buyuruyor: “Bir saat tefekkür; kırk gece nafile ibadetten üstündür.”
Düşünmek anlamına gelir tefekkür. Rabb’imizi ve yarattıklarını düşünmek…
Olanı biteni düşünmek, başa gelenleri düşünmek, dünyanın bir başka ucundaki Müslüman kardeşlerimizi düşünmek.
Baharı düşünmek.
Bahar geldi, çiçekler açıyor, dallar yeşeriyor. Doğa hazırlanıyor yaza. Hayvanlar yavruluyor.
Ne güzeldir baharda doğa. Ne güzeldir o taze canlı renkler.
Ne güzeldir Cuma. Ne bereketlidir.
15 Mart da öyle bir cumaydı. Türkiye uyanmadan Yeni Zelanda’da Cuma olmuştu o sabahta. Camide toplanan Müslümanlara uzanan kurşunlardan yayılan acı uyandırdı bizi. 10 saat fark vardı arada binlerce kilometre, denizler-okyanuslar…
Efendimizin canını acıtan bir Maune olayı vardı. Ebu Bera İslam’ı anlatması için efendimizden, Suffa ehli 70 sahabe istedi. Koruyacağına söz verdi ama yetmiş sahabeyi koruyamadı. Daha hicretin dördüncü yılıydı. 70 sahabeden bir tanesi hayatta kaldı ötekiler şehit edildi.
Ne kadar çok üzülmüştü efendimiz.
İslam’a uzanan ilk hain el değildi camidekileri şehit eden cani. İslam’a uzanan ellerinde kamera vardı amacı caniliğini şaşaalı şaşaalı yapmaktı.
Bir kişi hariç, herkes caninin amacına hizmet etti farkında olmadan. Bir kadın fark etti gerçeği. 1900’lü yıllara gelmeden önce kadına siyasi hakların verildiği ülkenin başbakanı. Aslında bir İngiliz. Kanada Başbakanı gibi göçmenlere karşı en özel- en hassas politikaları üreten.
Buradan bakıldığında İngiltere’nin kuklası gibi duran insanlar, fazlaca insanlar. Kukla olmak insan olmaya engel değil.
Dünyanın dört bir yanında göçe duran insanlardan müteşekkil Yeni Zelanda’da, şimdi duranlarda bir zamanlar göçmendi. Dünyada bir yerin yerlisi mi vardı. Bir ömrün 100 yılı bulamadığı dünyada, doğduğu yerde ölmek, doğduğu yerde doymak, doğduğu yerde evlatlarını büyütmek kime nasip olduysa o kadardı yerleşikler, geri kalanlarsa göçmenler.
Kimi açgözlülerden sebep göç etti, kimi açgözlülüğünden sebep. Üzerinde güneş olsun diye dünyada ne kadar mazlum coğrafya varsa alayını kolonisi kılan İngiltere, Yeni Zelanda’ya haçlı bayrağını dikince, oraya göçen Avrupalılar Yeni Zelandalı oldular. Suriye’deki açgözlülerden kaçıp adaya göçenler göçmen.
Ülkesindeki açgözlülerden kaçan Suriyeliler de 15 Mart’ta Cuma kılarken şehit oldu. Çilesi bitmeyen Suriyeliler.
Ülkenin Başbakanı Jacinda Arder sonraki Cuma’ya da başı örtülü girdi. Ülkesindeki kadınlardan kızlardan rica etti, onlar da Cuma’ya başı örtülü girdiler.
Zalim, ezanı susturmak isterken, Başbakan bir hafta sonra Cuma ezanını ülke televizyonlarından canlı yayınlattı.
50 kişiyi şehit eden bir zalim, bir sonraki cumada ülkenin her yerinde ezanların yankılanmasına sebep oldu. Yeni Zelanda’da kadınlar örtündü.
Çoğu ayette geçtiği üzere biz bilemiyoruz ne hayır ne şer. Şerdeki hayrı hayırdaki şerri biz o an anlayamıyoruz.
Müslüman ülkeler iç savaşlarda komşusunu katledecek öfkeye boğulmuş bir vaziyette. Savaş çıkaran açgözlüler yüzünden, açlıkla mücadele eden masumlar ortada kalmış. Ne yazık ki bir kısım Müslüman, sadece kendine Müslüman yaşamayla, cennetlik olacağını sanmakta.
Tefekkürü ıskalamış, bedensel ibadetlere odaklanmış, dünyada ne varsa ona verildi sanan kendine Müslümanlara; Hristiyan bir kadın, duruşuyla saygı duyurmayı başardı. Onun için hidayet dileyenler bile oluştu. Diğerkâmlığı önce biz Müslümanlara sonra tüm dünyaya örnek olsun inşallah.
News
