DOLAR 32,2234 -0.11%
EURO 34,9331 0.17%
ALTIN 2.445,790,57
BITCOIN 1966487-3,25%
Ankara
17°

HAFİF YAĞMUR

16:59

İKİNDİ'YE KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90

Akıllı İnsanlar Zamanı, Berkin Elvan ve Burak Can Karamanoğlu

ABONE OL
25 Mayıs 2017 21:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
“…Beni öldürdüğünde gururun okşanıp da kendini ayrıcalıklı hissedeceksen, al öldür. Bu tarz bir karakter bana sadece hapishane koşullarını anımsatıyor. Gardiyanlarına ve düzenin gerçek patronlarına bir şey yapamayan tutuklular birbirlerinin canını acıtarak ayrıcalık yaratmaya çabalıyorlar ve buna da özgürlük diyorlar.”

Gururla akıl genellikle bir arada bulunamaz. Haklı çıkmak ve insanlara kendini ispat etmek için yaşayan biri ya çocuktur veya yeterince akıllanmamıştır. Akıllı insan, olay ve krizlerle bizzat yarışır ve onun izleyicilere gereksinimi yoktur. Bu nedenle olsa gerek, aklı fazla gelişmemiş insanlar karşıtlarının dili ve tarzı üzerinden kendi yöntemlerini belirlerler ve çok fazla alıngan olurlar. Siyasi polemiklerden uzak bir örnek vermek gerekirse, Türkiye’de erkek çocuk sahibi olmaya gösterilen özen ve kız çocuğu sahibi olunduğunda hayata karşı alınganlık göstererek kendini yetersiz bir insan gibi hissetmek güzel bir misal olur. Çünkü erkek çocuk sahibi olmayı arzu eden ve üstünlük olarak algılayan kimselerin, muarızlarının alışkanlıklarına göre bir ayrıcalık elde etmeyi talep etme dışında akıllarıyla karar verdikleri bir durum söz konusu değildir. Kız çocuk sahibi olunduğunda verili alışkanlarla malul bir bağlamda düşündüklerini ihmal ederek hayıflanırlar. Neticede özyeterliliklerini savunma duygusu olan gururları tali bir sebeple incinir ve hayata kırgın yaşarlar. Ülkemizde son zamanlarda yaşanan olaylara hâkim olan insani renk, bence gururdur ve sırf bu nedenle insanlar arasındaki meselelere karışmamak lüzumludur. Oysa yeryüzünde akıllı insanların yaşadıkları bir zaman da vardı ve onlar sözgelimi siyasete alet edecekleri araçları dikkatle seçerlerdi.

Türkiye gibi ülkelerde varolanı açıkça dile getirmek bir sorundur. Çünkü bir taraftan her farklılık eşitlik talebinden söz etmekte; fakat içten içe ayrıcalık istemektedir, diğer taraftan ise, ifade için uygun bulduğunuz sözcüklerin anlamı her yerde aynı değildir. Sizin cümlelerinizde kendini ayrıcalıklı bulmayan herhangi bir dostunuz artık adaletinize kuşkuyla bakabilir. Böyle bir ülkede adalet ve eşitlikten söz edilirken aynı zamanda yüksek makamlardaki tanıdıklarla birbirine gösteri yapmanın da herhalde anlaşılabilir bir izahı vardır. İnsanlar sadece öldüğünüzde sizi iyilikle anıyorlarsa ve söz konusu anmayı da kendi ayrıcalıkları için icra ediyorlarsa onlar adına hiçbir şey yapmasanız daha iyidir. Çünkü bu karakter ve hareket tarzı birbirlerini yemelerine yol açar ve zamanla zorunlulukla kendilerinden olmayan birisi olarak size veya karakteri size benzeyen birilerine muhakkak müracaat ederler. Yanlış anlaşılma ihtimali ihmal edilmeksizin belirtmek gerekir ki, sol düşüncedeki bazı insanların Türkiye’den talep ettikleri sadece ayrıcalıktır ve karşılığında hiçbir şey yapmamak kaydıyla söz konusu ayrıcalık zoraki elde edilmeye çalışılmaktadır. Televizyon ekranlarında ve internette sosyal medyada daha çok görünür olunduğu için kendilerini ayrıcalıklı hisseden bazı insanların, akıllı insanlar zamanından kalma olmadıklarını söyleyebilirim. Beni öldürdüğünde gururun okşanıp da kendini ayrıcalıklı hissedeceksen, al öldür. Bu tarz bir karakter bana sadece hapishane koşullarını anımsatıyor. Gardiyanlarına ve düzenin gerçek patronlarına bir şey yapamayan tutuklular birbirlerinin canını acıtarak ayrıcalık yaratmaya çabalıyorlar ve buna da özgürlük diyorlar.

Gezi Parkı Eylemleri’nden beri Türkiye’de yaşananlar –psikanalizin ve post-kolonyalizmin verileri ışığında bakıldığında-, birikmiş kıskançlığın, hazımsızlığın ve zoraki ayrıcalık talebinin yönettiği bir dizi güçlü ve özel görünme teşebbüsüdür. Söz konusu eylemlerin ün verdiği bir şahıs, rızık endişesinin şirk olduğunu ve Ortadoğu’daki insanların Müslüman olmazdan evvel insan olmaları gerektiğini söyleyebilecek kadar kendini gururunun esiri olarak buluverdiyse, mesele başka türlü nitelendirilemez. Oysa inançlarına bile müdahale ettiği o insanlara Batılı sömürgeciler de on yıllarca aynı şeyleri söylemişler ve onlar söz konusu şahsı aralarına alırken inancını sorgulamamışlardı. Herkes kurtuluş teolojisinin ne olduğunu ve dini nasıl kullandığını biliyor değildi. Bu arada birilerinin de kıskanılmaktan haz aldığını ve mevzubahis olan eylemlerdeki çığırtkanlığı alabildiğine ateşlendirmek için daha kışkırtıcı davranma görgüsüzlüğünde bulunduğunu ihmal etmiyorum. Bunların mevcudiyetlerinin hiç olmadığı bir dünya mümkünmüş gibi davranarak kendi ayrıcalık talebini, kıskançlığını ve alınganlığını örtbas etmek mi özgürlüktü? Akıllı insanların öne çıkaracakları elbette birilerinin hataları olmazdı ve ben de öyle yapmamalıyım. Fakat özellikle bir kesimin canları alındı, şimdi de sıra diğerlerine geldi. Bu nasıl bir satranç oyunu? Hapishanedeki boş ölüm kalım oyunlarına katılmadan yaşayamaz mıyız? O denli özgürlük, adalet ve eşitlikten söz edenler en azından buna müsaade edemezler mi? Berkin Elvan’ı polis zulmüne ve hükümete (devlete) karşı koruyoruz havası yaratan bir örgüt, tepki toplayacağını bile bile Burak Can Karamanoğlu’nun katlini üstlendiyse ortada muhakkak bir hesap vardır. Profesyonel çalışan bir örgüt bu kadar basit bir hata yapmaz. Aklıma 2011 yılı Sonbaharında bir yemekteki tartışma geldi. Sosyal bilimcilerin bulunduğu bir ortamda “neden şehit aileleri hakkında toplumbilimsel bir alan çalışması yapılmıyor?” şeklinde bir soru sordum. Bilim insanlarından biri bana “faşist” diye bağırdı. O vakitler bu kadar fazla akıl beni nasıl şaşırttıysa son zamanlarda olanlara hemen atlayan fazla akıllar da beni öyle şaşırtıyor. Her zaman “ben Kürt’üm” dediği için tenkit edilen ve soyunda Alevilik bulunduğu için zihninin karışık olduğuna hükmedilen benim gibi birini tanımalarına rağmen birilerine “faşizm” damgası ne kadar aklın gereği geliyorsa, birilerinin ölümünün özgürlük için olduğuna hemen ikna olmak da o denli aklın gereği olarak gelmelidir. Hükümetin Berkin Elvan katlinin yarattığı hüzne ortak olması temenni edilirken Burak Can Karamanoğlu’nu katledenler marifetli bir kısasmış gibi olayı gururlandırdılar. Yine de Burak Can Karamanoğlu’nun ailesi, kışkırtan değil, insanları sükûnete davet eden bir açıklama yaptı. Birbirimizin canını yakarak elde edeceğimiz geçici gurur okşamasını ve ayrıcalık duygusunu bizim için çekici hale getiren nedir? Hiç olmazsa bunun üzerine düşünmeli değil midir? Bence yaşadığımız acı hayatların esas suçlularıyla ilgili bir bilgimize ve planımıza dayanmadığı sürece tüm taleplerimiz birer mahpus çığlığından başka bir şey olamaz. Sözgelimi Amerika Birleşik Devletleri’ne söz ve dövizlerinde bilenenler, bir kez gerçekte de bunu gösterebilseler ya! Ancak aramızdayken Amerika Birleşik Devletleri’ndeki anılarını anlatırlar ve ülkemizin oraya benzemediği için geri kalmış bir ülke olduğunu söyleyip dururlar. Sol düşüncedeki bazı dostlarımız, bu denli nefret ettikleri bir ülkede onca yıl ne ararlar ve döndüklerinde tekrar gitmeye can atarlarken hep neden söz konusu ülke hakkında gazımızı alırlar? Şimdi acaba Tanrı mı yalancı siz mi yalancısınız?

Akıllı insanlardan olmayanları hemen tespit etmenin en kolay yolu, bir anda tehditkâr konuşmaya başlayanların isimlerini not etmektir. Akıllı ve güçlü insanlar korkutma küçüklüğünde bulunmazlar. Fakat bunlara ne gerek var? Zaten yeterince sorunumuz varken bir de birbirimizle uğraşarak yeni sorunlar eklemeye ve sonunda alınacak göreli zaferlerin de yolunu gözleyerek kendimizi rezil etmeye ne lüzum var? Aramızdaki bazı sosyal bilimciler o kadar kabiliyetli insanlarsa biraz da Barack Obama ve Vladimir Putin’i karşılarına alıp konuşsunlar. Sanırım yemiyor!

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort