DOLAR 32,3642 -0.38%
EURO 34,8383 -0.02%
ALTIN 2.393,89-1,17
BITCOIN 19207543,73%
Ankara
11°

KAPALI

04:16

İMSAK'A KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90
Filozofların Sınıflanması Üzerine: Sistemci, Yorumcu ve Eleştirmen

Filozofların Sınıflanması Üzerine: Sistemci, Yorumcu ve Eleştirmen

ABONE OL
3 Temmuz 2021 21:53
Filozofların Sınıflanması Üzerine: Sistemci, Yorumcu ve Eleştirmen
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Avrupa-merkezciliğin Amerikan İngilizcesi (Amerikan rüyası) üzerinden yerli kültürler açısından tartışmaya açılmasından sonra neredeyse bütün disiplinlerde bir güncelleme meydana geldi. Türkçede muhtemelen hiç kimse Antik Yunanlı filozoflar, Romalı filozoflar, İslâm filozofları, modern Kıta Avrupası filozofları ve Anglosakson filozoflar arasında tematik ve bazen hiyerarşik temelli bir sorunlaştırmada bulunmamıştır. Kuşkusuz tarihi yazan özne veya kalemin kurgu merkezine göre felsefe yazımının içeriği çok farklılaşabilir. Sözgelimi bu, zihinlerin ortak bir vargısıdır. Ne var ki, filozof adlandırmasının tarihi hakkında üretilmesi gereken radikal sorular yeterince üretilmemişe benzemektedir. Filozofun modern dönemde önce 19. yüzyılda, sonra 20. yüzyılın ikinci yarısında güncellenmiş farklı anlamsal içeriklerine ilişkin bölgesel veya yerli kültürlerde herhangi bir eleştiri geliştirilmemiş gibidir. Bu handikap, felsefe ve filozofa ilişkin anlatıcı tarihçilik kolaycılığından uzaklaşmış bir bakış açısıyla zamanla bertaraf edilebilir. Bugünkü yazımda muhtemel birçok tartışma bağlamından bir tanesi, filozofların işlevsel sınıflanması üzerinde durmak istedim.

Felsefe tarihini kritik eden birçok Amerikancı kitapta denk geldiğime göre, İlkçağ felsefesinin ilk filozofu olarak işlene gelen Thales hem gerçek bir filozof değildir, hem de ilk filozof değildir. Mezopotamya ve Mısır’dan aldığı astronomi ve geometriye ilişkin aktardıklarının dışında sıradan bir yaşamı bulunan, bağımsız bir devletin özgür bir vatandaşı olmayan, henüz grameri bulunmayan bir dilde konuşan ve kendisinden epey bir zaman sonra ortaya çıkan felsefe ve filozof adlandırmaları adına bütün yaptığı spekülasyon olan çalışkan bir insanın deneyimlerini Çin, Hindistan, İran, Mezopotamya ve Mısır’daki eşzamanlı deneyimlere kıyasla ayrıcalıklı kılacak özellikler muhtemelen –yeni kaynakların da söyledikleri gibi- 19. yüzyıl Kıta Avrupası’nda üretilmiştir. Fakat bu vakıa, felsefe tarihinin adil davranmadığı anlamına gelmemektedir, çünkü modern Avrupalılarınki dışında hiçbir kültürün tarihi bugüne verimlilikle bağlanamamaktadır. Günümüzde hayatta kalmaya çalışan veya hayatta kalabilmiş olup değer üretmeye çalışan, ama hâlihazırda somut bir değer üretememiş toplumlara geçmiş tarihe referanslanmış birer ayrıcalık getiren tüm anlatılar yaşayan güncel insanın tembelliğini destekleme riskini içermektedir. Bu nedenle felsefe tarihi adaletlidir ve aslında Thales’in ilk filozof olması, 19. yüzyıl Batı Avrupa ve Britanya toplumlarının emek vererek değer ürettikleri anlamına gelmektedir. Peki, felsefe tarihlerinde neredeyse hiç yer verilmeyen özel ve kamusal uyaranları, yani içinde yaşadıkları çevrelerin özellikleri ve geliştirip miras bıraktıkları fikirlerin işlevselliği bakımından filozoflar nasıl sınıflanabilir?

Benim okuduklarımdan çıkardığım biyografik ve işlevsel sınıflamaya göre kabaca tarihte üç tür filozof vardır. Birinci türdeki filozoflar sistem filozoflarıdır ve bunlar, bölgesel veya evrensel insanın birçok farklı kapsamdaki sorunlarına tümel çözümler getiren sistematik felsefeler üretmişlerdir. Bunların felsefeleri eleştirel veya tepkisel, yorum veya tekrar niteliğinde olmayıp matematiksel olarak ifade edildiğinde en az %25 oranında yeni ve özgündür. Bir filozof için en az %25 oranında yeni ve özgün olmak sanıldığının aksine çok zordur. Zengin, güçlü, etkin ve kendine yeterli bir dili bulunan bir ülkenin sağlıklı, zengin ve nüfuzlu bir ailesinin sağlıklı ve zengin bir çocuğu olarak dünyaya gelip sürekli çalışan ve yaşamının bir bölümünü ülkenin yönetim kadrosunun yanında geçirerek kapsamlı ve sistematik düşünceler üreten filozoflar sistem filozoflarıdır. Görece biraz Platon, gerçek anlamda Aristoteles, görece biraz Kindî, Fârâbî, İbn Sînâ, İbn Rüşd, René Descartes, John Locke, Immanuel Kant, G. W. F. Hegel ve görece biraz Charles Sanders Peirce tarihteki sistem filozofları olarak anılabilecek isimlerdir. Buradaki on bir isme eklenebilecek en fazla dört veya beş tane sistem filozofundan bahsedilebilir. Bu isimlerin tamamı o anki dünyanın merkezinde veya merkez adayında yaşayan, tabiat, insan ve toplumu olumsal ve yapıcı bir sistemde analiz eden ve temel duruşu hayatın %25’inden fazlasını değiştirmek üzere ona karşı çıkmak olmayan filozoflardır. Dünyada değiştirmek istedikleri, memnun olup da sistemleştirmek istediklerinden fazla olan insanlardan sistem filozofu olmaz. Büyük ölçüde çevresel uyaranların yetkinliğiyle buluşmuş bir kişisel yetkinlik olmaksızın sistem felsefeleri açığa çıkmaz. Sistem filozoflarının sayısı yukarıda görüldüğü üzere azdır. Sistem filozoflarının en etkili üçü, Aristoteles, İbn Sînâ ve René Descartes veya Immanuel Kant’tır.

İkinci türdeki filozoflar, yorumcu filozoflardır. Bu filozoflarda felsefe yapacak deneyimler eksiktir veya yeni bir sistem kurmayı gerektirmeyen deneyimlerdir. Bunların da zengin, güçlü, etkin ve kendine yeterli bir dili bulunan bir ülkenin yurttaşları olarak dünyaya sağlıklı ve çoğunlukla zengin gelmiş çalışkan insanlar oldukları hemen belirtilmelidir. Bunun yanı sıra ekonomik olarak orta sınıf ailelerin çocuğu olup da yorumcu felsefeler geliştiren filozoflara rastlanmaktadır. Yorumcu filozofların iktidar merkezinin yanında olanları da vardır, olmayanları da vardır. Felsefe tarihi büyük ölçüde bu filozoflardan ve eleştirmen filozoflardan meydana gelmektedir. Hatta kimi zaman aynı filozofta yorumculuk ve eleştirmenliğin bir araya geldiği görülebilmektedir. Geçmiş felsefeler arasında bir uzlaştırma veya onları yeniden sistemleştirme gibi bir girişim varsa, bu girişim yorumcu felsefenin en karakteristik özelliğidir. Sözgelimi Plotinos felsefesi kimi zaman özgün sistematik özellikleriyle dikkat çekiyor olsa da esas itibariyle bir yorumcu felsefi sistem içermektedir. Ondan başka sözgelimi Martin Heidegger ve Michel Foucault hem yorumcu, hem de eleştirmen filozoflardır, ama ikisinin de amacı büyük ölçüde dünyayı değiştirmek olduğu için bunların eleştirmen filozoflardan sayılması daha doğru olabilir. Epikür, Kıbrıslı Zenon, Baruch Spinoza, Gottfried Wilhelm Leibniz, Fichte, John Stuart Mill, Edmund Husserl, Bertrand Russell, Alfred North Whitehead, Henry Bergson, John Dewey ve John Rawls çoğunlukla sistem filozofu olarak sayıldıkları halde bana göre birer yorumcu filozoftur. Felsefe bu filozofların elinde geliştirilir, daha kapsamlı hale gelir ve bu filozoflar sayesinde insanlar felsefeden faydalanırlar.

Üçüncü türdeki filozoflar, eleştirmen filozoflardır. Bu filozofların en önemli özelliği, Xenophanes ve Protagoras’tan başlayarak, alt ekonomik sınıfların çocukları olarak dünyaya geldikleri halde çok çalışkan olmaları ve dünyayı büyük ölçüde değiştirmeye yönlenmiş fikirlerinin dikkat çekici zihinsel bir işçilik içermesidir. Verili kurucu veya yorumcu sistemleri kendi benzerlerinin deneyimlerine yer açabilmek için eleştiren ve bu bağlamda itiraz ve ikna için şüpheciliğe başvuran eleştirel felsefeler aynı zamanda felsefe tarihinin bir döngü olarak sürekli yinelenip büyük güncellemelerle yeniden başlamasını sağlamaktadırlar. Antik Yunan deneyiminde sofistler alt ekonomik sınıftan gelen ve üst sınıflara atlayabilmek için insanın ne olduğunu tartışmaya açan filozoflardı. Bu tür filozofların hayat boyu çevresel uyaranlarındaki değişim en az %51’dir ve zaman zaman bu oranın %80’i geçtiği görülebilir. Bu kadar değişim yaşamış insanlardaki deneyim çeşitliliği kimsede kolay kolay bulunamaz. Argo bir tabirle sonradan görme olan bu filozofların öyküleri başarı hikâyeleri ile özdeşleştirilir ve sözgelimi Eduard Zeller’in saptamasına göre kahraman sözcüğü bu filozofların ellerinde üretilerek bayraklaştırılır. Çünkü kendileri başarılı ve kahramandırlar, sadece kendileri buna yeterince şahit olduğu için bu gerçeği bir anlatıyla dışsallaştırır veya nesnelleştirirler. Oysa üst ekonomik sınıflarda değişim, yenilik, başarı ve kahramana gerek yoktur, çünkü onların hayata yeniden başlamaları veya değiştirmek istemelerine sebep olacak geniş çaplı bir eksiklik yoktur. Bu türden filozoflar nedenselliği tartışmaya açarlar, çünkü oturmuş kavram-anlam-olgu ilişkilerinin değişmesini talep ederler. Fârâbî, bu felsefenin pîrinin Protagoras olduğunu ve bağlılarının onun yolundan giderek delillerin denkliğine (tekâfüü’l-edille/tekâfüü’l-hücec/antinomi) başvurduklarını aktarmaktadır. Ebû Hâmid el-Gazâlî, David Hume, Arthur Schopenhauer, Friedrich Nietzsche, Martin Heidegger, Ludwig Wittgenstein, Karl R. Popper, Paul Feyerabend, Michel Foucault, Jacques Derrida, Julia Kristeva ve Judith Butler kesinlikle eleştirmen filozoflardır. Bunların tamamı değiştirmek istediklerinin fazlalığı nedeniyle nedenselliğin güncellenmesini talep etmektedirler. Bana sorarsanız içinde bulunduğumuz dönem genelde bu tür felsefelerin dönemidir ve böyle bir zamanda hakikat iddiasında bulunmanın bir geçerliliği yoktur. Çok fazla değişim yaşamış insanlar ancak mistisizm sayesinde çevresel uyaran değişikliklerinin bünyedeki olumsuz yan etkilerini idare edebilirler. Bu nedenle mistisizm veya tasavvuf bunların sonunda varacakları yerdir.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort