DOLAR 32,5451 0.01%
EURO 34,9203 0.19%
ALTIN 2.429,590,27
BITCOIN 2061399-4,07%
Ankara
25°

PARÇALI BULUTLU

20:01

AKŞAM'A KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90
Değerlerimizi Duygularımızdan Üstte Tutma Gayreti I Röportaj

Değerlerimizi Duygularımızdan Üstte Tutma Gayreti I Röportaj

ABONE OL
16 Eylül 2020 21:15
Değerlerimizi Duygularımızdan Üstte Tutma Gayreti I Röportaj
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Kurtuluş İstasyonunda Konuşmalar” dokuzuncu röportaj…

Röportaj: Esra Ekinci

Konuk: Esra Demirci

Ey Rabbimiz, bize işimizde bir kurtuluş yolu hazırla*…

Sizi uzun bir röportaj bekliyor. Çünkü sorudan kısmadım. Çünkü, Dünya, öyle çok yönlü kuşatıyor ki bizleri, bu kuşatmayı kaldırmamız lâzım. Bu konuşmalar biraz da bunun çabası. Konuklarım çok kıymetli gençler. Genç demek ise hazine demektir. Şimdi gündem hazinelerimizin altın değerinde sözleri.

  • Kendini nasıl tanıtırsın?

İsmim Esra, 24 yaşındayım, Ankaralıyım fakat doğma büyüme Mekkeliyim, bir diş hekimiyim.

  • Arkadaşın senin için anlamı nedir ve arkadaş ortamını hangi kriterlere göre belirliyorsun?

Arkadaşlık geniş bir kavram.

Kimi zaman bulunduğun ortamlarda vakit geçirdiğin kimselerden biri, kimi zaman da onunla daha çok vakit geçirdiğin karşılıklı sevgi besleyip, anlayış gösterdiğin samimiyetin olan kişi. Arkadaşın bir tık ötesi de dosttur. İnsanın birçok arkadaşı olabilir ama dost dediğin daha nadir ve özeldir. Onunla acını, mutluluğunu hüznünü hatta sırlarını bile paylaşırsın. Sağlam bir gönül bağı vardır aranızda. Arkadaş seçimimde dikkat ettiğim en önemli 3 kriter: saygı, dürüstlük, iyi niyet. Farklı kültürlerden arkadaşlar edinmeyi severim. Ve aramızdaki onca farklılık ile birlikte bile bu 3 değere riayet edildiği sürece arkadaşlığımız devam eder.

Sade ve samimi insanlarla arkadaşlık kurmayı severim. Açık görüşlü, prensiplerine sıkı sıkı tutunan ve bildiği doğru yolda ilerlemek için gayret gösteren ve bu yolda yürürken insanların hakkına girmekten sakınan ince insanlar..

  • Kendini Müslüman olarak tanımlayan gençlerin zaman zaman farklı eğilimlerle gündeme gelmesi ve bu durumların gündem yapılması hakkında ne düşünüyorsun?

Dinimizdeki mefhumların doğru yerleşmemesine bağlıyorum. Burada eğitimin önemi büyük. Eğitimde içeriğin önemi kadar üslup da önemlidir. Bu yorumumda üsluba ağırlık vermek istiyorum, baskıcı eğitimden bahsedeyim, eğitim derken sadece okul değil esas eğitim aileden başlar. Baskıcı eğitim ve yetiştirme tarzı sonucu başta her şey normalmiş gibi görünse de o çocuk gençlik çağına ulaştığında ters tepki vermesine sebep oluyor genelde ve bu tarz eğilimlerde bulunabiliyor. Üslubun önemi açısından kurandan bir örnek vereyim:

”İkiniz beraber Firavun’a gidin, çünkü o sınırı çok aştı.

 Yine de ona söyleyeceklerinizi yumuşak bir üslûpla söyleyin, ola ki aklını başına toplar veya içine bir korku düşer.” (Taha-43.44)

Doğru tutum ve üslupla baskı altında bırakmadan edilen tebliğ doğru bir etki bırakır. Önce imanın ruha yerleştirilmesi gerekir bu amellere de yansıyacaktır.

  • Bugün Müslüman olarak kendini tanımlayan gençlerin enerjisini sömüren ve kimi zamanda şahsiyetini hedef alan şeyler sence neler?

Enerjiyi sömüren şeyler deyince aklıma birçok şey geliyor ve en başında da cep telefonları. Her zaman ve mekanda internete erişebilirlik insana zarar veriyor, yarardan çok. İnternette ve sosyal medya mecralarında gezinmek bir bağımlılık hali alabiliyor. Bu durum hem zamanımızı hem de enerjimizi sömürüyor.  İnternetin sadece bilgisayarlarda olduğu dönemi hatırlıyorum. O zaman internet kullanımı daha kontrollü oluyordu. Şuanda da bu mümkün ve aşılabilir bir durum bence, biraz gayret gerekiyor. Bunun haricinde: negatif insanlarla görüşmek, kin tutmak, yapılacak işleri ertelemek, kronik anksiyete gibi birçok faktörün enerjimizi sömürmede rolü olduğunu düşünüyorum.

  • Büyüklerin gençler ile iletişiminde hangi üslup ve içerikler yıpratıyor?

Umut dolu bir gencin karşısına durup, umut kırıcı sözler söylenmesi, kendi bildikleri doğruların dışındaki fikirlerin ve tutumların desteklenmemesi ve onuru inciten sözler,  gençleri yıpratan üsluplardandır.

Oysa biraz empati, anlayış ve karşılıklı saygı ile doğru bir iletişim kurulabilir.

  • Toplumda kadınlar ve erkekler arasında fay hattı oluşturulmasını ve bu hattın üç boyutlu derinleştirilmesi konusunda ne düşünüyorsun? Ayrıştırma neden kaynaklanıyor?

Kadın ve erkek asla eşit değildir, çünkü tabiatlar ve yaradılışlar farklıdır. İslam’da erkeğe emredilen ve meşru kılınan durumlar kadınınkinden farklıdır, tabiatlarına uygun görevleri vardır ve her ikisinin hakları korunmuştur. Bu evrende bir denge içindeyiz ama insanlar farkında olmadan bu dengeyi bozuyorlar bu davranışlarından ötürü. Gündemde kadın haklarının ihlali söz konusu, bunun tek taraflı bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Medyanın da olayları farklı yansıtıp insanları kışkırtmada rolü var. Sözü uzatmadan şunu söylemek istiyorum İslami değerlerden uzaklaştıkça kargaşa alevlenecek ve eşitlik değil de adaletin sağlanması konusuna dikkat edilmeli.

  • Bir genç olarak aile ve aile kurmak hakkında nedir düşüncen?

Aile toplumu oluşturan kutsal bir müessesedir. Bir çocuk yetişirken önce ailesini örnek alır. Aile çocuğun ilk okuludur, yanlışı da doğruyu da orada öğrenir. İzzetbegoviç’in de dediği gibi: “Davranışımız, ahlakımız, şuurlu bir tercihin veya hayat felsefesinin bir fonksiyonu değildir. Felsefi veya siyasi tercihlerin bir eseri olmaktan çok, çocukluktaki terbiyenin ve kabul edilmiş anlayışların bir neticesidir.” Sağlam bir birey yetiştirerek sağlam bir toplum elde edilir. Bu yüzden ailenin önemi büyüktür.

  • Müslümanların sosyal hayattaki ilişkilerine, 10 üzerinden kaç verirsin? Hangi ahlaki değeri ıskaladığımızı düşünüyorsun?

Öncelikle anne ve babalarımız ile muamelede kusurlarımız ve eksiklerimiz var. Dinimizde onların rızasını kazanmak ve memnun etmek büyük öneme sahiptir. Ayeti kerimede Rabbim şöyle buyurur: {Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. “Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster” diyerek dua et }. (İsra-24)

Arkadaş ortamında ise gıybet ve beraberinde gelen dedikodu almış başını gidiyor. Durumun vehametini artıran da şu ki, insanlar birbiri ardından konuştuktan sonra bir şey olmamış gibi samimiyetle arkadaşlıklarının devam ediyor. Bu konudaki eksiğimiz sadakat. Birine karşı kızgınsak ya da kırgınsak bunu bir başkasına değil kendisine söylememiz gerekir, söyleyemiyorsak da susmalıyız. Ve bizi iki yüzlü kılan davranışlardan kaçınmalıyız. Bir ilişki sağlam temeller üzerine kurulu olmadığında aradaki bağlar da o denli zayıf oluyor ve o ilişkiden hayır gelmiyor. Kaç puan vermem gerektiğini bilemiyorum umarım daha iyi oluruz.

  • ”Bana göre” anlayışının artması ve eleştiriyi reddeden ” sana ne” ci ve ”bana ne” ci bu günlerimizi nasıl yorumluyorsun?

İletişimde sorun yaşıyoruz. diyalog adabına dikkat edilmiyor maalesef. Muhatap olunan kişiye karşı sabırsızlık, sorumsuzluk hatta işin içine benmerkezcilik de katılırsa empati kurmak olanaksızlaşıyor dolayısıyla bu tür davranışların oluşmasına neden oluyor.

  • 28 şubat gibi dönemleri yaşamış ve kamusal alanda var olmak konusunda mağduriyetler yaşamış bedel ödemiş Türkiyeli Müslümanların bugün, hayat standartları ve sahip oldukları imkanları göz önünde bulundurduğunda, kamusal alanda var olma deneyimlerini nasıl yorumluyorsun?

Türkiye zorlu bir süreçten geçti ve büyük bir mücadele verdi. Kadınların eğitimi olsun çalışma imkanı olsun çok sıkıntılı idi. Şu an hamd olsun sahip olduğumuz imkanlar ile mücadele ruhunu kaybetmeyen ve aynı azimle çalışma gayreti içinde olan, güzel işler başaran insanlar tanıyorum. Elbette bir yandan da o sıkıntıları geride bırakmış ve unutmuş olanlar da var. Fakat genelde durumun iyi olduğunu düşünüyorum. insan şöyle bakınca o mücadele boşuna verilmedi diyor.

  • Müslümanın sivil kalma becerilerini ve siyaset ile ilişki biçimlerini nasıl değerlendiriyorsun?

Bir Müslüman safını ve fikrini belli etmeli, bu demek değil ki bir partiye dahil olup eleştirmeden sorgulamadan yıllarca destek vermek. Öyle bir hal aldı ki çoğunlukta körü körüne bir gidiş var. Ne zaman siyaset muhabbeti dönse bir tartışma bir ayrılık görülüyor. Ne yazık ki insanlar birbirini ötekileştiriyor. Diğer yandan da hiç bu konuyla alakadar olmayan gençler. Daha tutarlı ve mantıklı olunmasını diliyorum.

  • Kelimelerini dediğimde aklına gelen ilk kelime

cemaat: tefrika

istişare: hikmet

bereket: yağmur

radikal: müslüman

teşhir: mahremiyet ihlali

itidal: mantıklı

modern: çağına uygun olan

moda: tarz

küresel: sevgi

terör: haklara tecavüz

şehadet: kurtuluş

teslimiyet: güven

fıtrat: tabiat

konfor: rehavet

kariyer: çalışmak

  • Muhammed İkbal ”Müslümanlardan kaçın, Müslümanlığa sığının” der. Sence de İslam’ın bir temsil sorunu var mı? Cevabın evet ise tesir eden bir temsil nasıl gerçekleşecek?

Evet biz Müslümanlar İslam’ı temsil etmiyoruz. İslam’ı gerçek anlamda yaşamıyoruz da ondan. İslam bir değerler bütünüdür, bir yaşam tarzıdır, sadece ibadetlerden ibaret değildir. Dr. Halit Çil’in “Özgür ve Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç adlı kitabında İzzetbegoviç’in bu konudaki fikir ve görüşlerini aktarmak istiyorum.

”iman – amel bütünlüğünü kaybeden Müslümanları anlamakta zorlanır İzzetbegoviç: İbadetleri temizlikle ve daimi olarak zamana riayetle bağlantılı olan insanlar, niçin temizlik ve dakiklik örnekleri değildirler? Yılda otuz gün kendilerini yiyecek – içecekten mahrum bırakan insanlar niçin bir disiplin örneği oluşturmazlar? Bazen acımasız ve katı olan bu on dört asırlık uygulamadan sonra temizlik, dakiklik ve disiplin nasıl olup da onların ikinci bir tabiatı haline gelmemiş, hatta saplantı halini almamıştır? Bu iki soruya tatminkâr bir cevap verebilecek olan kişi nobel ödülünü hak ederdi.” İslam’ın bir iman ve amel bütünü olduğunu vurgular, ”Sadece dinden, onun dışa vurulduğu, te’yit edildiği ve kontrol edildiği ameller olmaksızın, İslam yoktur. Ve tersine, sadece iyi amellerden, içinde onların gerçek sebebinin olduğu onların metafizik öneminin, dünya resminin genelinde onların yerini ve gerekliliğinin görüldüğü iman olmaksızın da İslam yoktur.”  ve  şu cümleyle bitirmek istiyorum “ iman islama olan aidiyetin subjektif, amel de objektif olan tarafıdır.”

  • Müslümanlar birbirinden neden kopuk? Bir olamayışımızı, vahdetin gerçekleşememesini neye bağlıyorsun? Nasıl “bir” olabileceğiz?

Bunun politik, sosyolojik, dini, mezhebi ve ırksal gibi pek çok nedene dayanmakta olduğunu düşünüyorum. Örneğin, İslam dünyasındaki cemaat anlayışının oturmadığını düşünüyorum. Bizim dinimizde cemaat; İslam ümmeti topluluğunu ifade eden bir kavramdır. Cemaat olmak aynı amaç için bir araya gelmek ve aralardaki bağların İslami muhabbetin oluşturması, aynı dine mensup olmak ve aynı kıbleye yönelmektir. Günümüzde cemaat kavramı başkalaşmaya başladı ve artık insanlar, sen hangi cemaattensin? Sorusunu birbirlerine sormaktadırlar. Ve farklı cemaatlere mensup kişiler arasında sempati azalıyor hatta ötekileştirmeye kadar gidilebiliyor. Tek bir cemaat olmak yerine böyle subgruplar oluşmaya başladı. Bir cemaatin sadece kendi görüşünün doğru olduğunu ileri sürmesi ve bireylerin kendi cemaatine kör teslimiyeti söz konusu olduğu durumda tamamen İslam anlayışından uzak bir durumla karşılaşıyoruz. Elbetteki cemaatler, aralarında iyi niyetle doğruluk ve hak yolunda yarışırlar ise hayırlı ve güzel olacaktır. Ama ben ekseriyetle böyle olmadığını görüyorum ve avantajdan çok dezavantajlar oluşturduğunu düşünüyorum. Bir cemaate tabi olunması gerekliliğini tasvip etmiyorum ve bir cemaate mensup olmanın bir kimlik meselesi olmasını da doğru bulmuyorum. Bizim tek bir kimliğimiz var o da Müslüman olmak. Cemaatler arasında ötekileştirme oluşuyor. Müslümanlar vahdetin anlamını yitirdiler. Birlik olamayışımızı başka bir yönden ele alırsak ırksal çatışmalar da olabiliyor zaman zaman, özellikle Araplara karşı yaygın bir önyargı ve antipati var. Ve sözümü Kuran’dan bir ayet ile bitirmek istiyorum  “Allah’a itaat edin ve Rasûlune itaat edin,  birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal: 46).. Kuranı kerim ve hadisi şerifler bizlere ışık tutan birer fanus misalidir. Açıp incelediğimizde nice inceliklerle karşılaşacağız. Dinimiz güzel olan her şeyi söyler, gösterir, tavsiye eder. İhtiyacımız olan tefrikaya yol açacak tüm düşünce ve davranışları yok etmek.

  • İslam coğrafyaları ile tanışıklığı nasıl artırabiliriz?

Yabancı dil öğrenerek başlayabiliriz, böylece iletişim sağlayabilir arkadaşlıklar kurabiliriz. Ülkemize gelen yabancı misafirlerimizle görüşerek ya da sosyal medya üzerinden arkadaşlar edinebiliriz. Ve mümkünse ülkelerini ziyaret ederek oradaki iklimi yaşayarak onları daha yakından tanıyarak

  • Dünya, Müslümanları neden “tiye almıyor”? (soruyu değiştirmiyorum; lâkin röportaj usulü açısından koşullandırılmış bir soru olduğunu dönütlerden sonra anladım. Öğreniyorum ben de :))  

Biz daha birlik olmayı başaramamışız, sorunlarımızı çözememişiz, Müslüman kişiliğini oturtmamışız. Sözlerimiz ya da eylemlerimiz neden tiye alınsın?

Bizi bu duruma düşüren çeşitli nedenlerden biri, İslam ümmetinin fertlerinin, devlet yöneticilerinin ve politikacıların diğer ülkelerdeki Müslüman kardeşlerimizin yaşadığı sıkıntılardan ve meselelerinden uzak kendileri, ülkeleri, milletleri ve kendi çıkarları ile meşgul olmalarıdır. O ülkelerde katliamlar yapılıyor, insanların ırzlarına geçiliyor ve o insanların yurt ve yuvalarına musallat olunuyor. Bu duruma kayıtsız ve sessiz kalınıyor. İslam ümmetinin Müslümanlara yapılan bu eylemlere karşı kayıtsız kalacaklarını bildikleri için zalimler zulmüne devam ediyor.

Bir Müslüman değerlerine ve ilkelerine sahip çıktığında, sorumluluk bilincinde olduğunda, adaletsizliğe, zulme ve cehalete karşı dik ve kararlı bir duruş sergilediğinde, işte o zaman tiye alınacaktır.

  • Müslümanların sosyal medya imtihanı… Teşhir konusundaki sınavı nasıl görüyorsun?

Bütün mesele mahremiyet sınırlarına sadık kalabilmekte.

  • Medya, yeryüzündeki zulüm ve adaletsizlikleri neden olduğu gibi göstermiyor ya da belli zamanlarda görünür kılıyor olabilir? Medyanın algıda seçiciliği hakkında ne düşünüyorsun?

Medya, hangi açıdan bakmamızı istiyorsa olayı o şekilde tasvir ediyor, yani tamamen çıkarlara bağlı ve amaca yönelik bir tutum. Ben artık eskisi kadar itibar etmiyorum, aşırı infialde bulunmuyorum. Medya genel olarak abartıyı seviyor, medyanın yansıttığı gibi değil de olaya farklı açılardan bakmak ve düşünmek gerekir. Ayrıca haberin kaynağına bakabilir ve o konu hakkında araştırma yapabiliriz. Kargaşa ve bozgunculuğa yol açacak çok fazla haber ve paylaşım bulunmaktadır. Buna izin vermemeliyiz.

  • İsmail L: Çakan bey sinemanın amacını, “bir gönlün İslam ile aydınlatılmasına vesile olmak” der. Bu anlamda düşündüğümüzde Müslümanlar sinemayı bir tebliğ aracı olarak kullanabiliyor mu, neler söylemek istersin?

Bazen bir film, bir şiir yada bir kitap insanın hayatını değiştirebilir. Kitap okumaktan çok keyif alırım fakat sinemada artık hayatımızın bir parçası oldu ve Müslümanların bu alanda başarılı işler çıkardığını düşünüyorum, tebliği aracı olarak kullanma gayretindeler fakat eksiklikler var elbette. “My name is khan, çöl aslanı ömer muhtar ve malcolm x” birer güzel örnek. Peygamberlerle ilgili olan filmleri çok doğru bulmuyorum. İran yapımı olan ya da Hristiyanlık inancına göre çekilmiş filmlerde olaylar bizim inancımızla uyuşmuyor, şu ana kadar tasvip ettiğim bir filme denk gelmedim. Türkiye’nin, özellikle tarih filmlerinde başarılı olduğunu düşünüyorum. Dinimizi, ahlaki değerlerimizi, hayat felsefemizi ve ecdadımızın yaşantısını bizlere aktaran çok başarılı filmler ve diziler var.

  • Sınırlarımıza sadık kalarak sınırları olmayan bu dünyada nasıl ayakta kalabiliriz?

Değerlerimizi duygularımızın üstünde tutma gayreti içinde olarak.

  • Dünya başımızı döndürecek kadar bizi etkisi altına almış iken, başımız dönmeden duruşumuzu nasıl sergileyebiliriz?

”Burası dünya ne çok kıymetlendirdik, oysa bir tarla idi ekip biçip gidecektik.” demiş Zarifoğlu.

Dünyayı gözümüzde büyütmemeli, hedefimize doğru aldığımız bir yol olduğunu düşünmeli ve bu yolda doğrularımıza sıkı sıkı tutunarak yol almalı.

Çünkü ekip biçip gideceğiz bu diyardan..

  • Senin için güzel birer örnek olan üç kişi?

Dünyaya gözümü açtığım andan bu yana ilk örneğim annem ve babam olmuştur.

Büyüdükçe ve okudukça onu daha çok tanıdığım, ve tanıdıkça daha onu görmeden çok sevdiğim sevgili peygamberimiz.

Bir de fikirleriyle, engin bilgileri ve tecrübeleriyle bizi aydınlatan değerli insanlar vardır. Benim için değerli iki örnek:

– Aliya İzzetbegoviç.

-Dr. Walid Fitaihi.

    • 21. yüzyılı yaşayan biri olarak seni, ne öfkelendiriyor?

Müslümanların teseyyübü. Önceki sorunun yanıtında yazdığım gibi, Müslümanların İslam’ı temsil edememesi, İslam’ı bir yaşam tarzı edinmemek.

  • Okuduğun bir kitap ismi ve altını çizdiğin bir satır?

Bu kitapta altını çizdiğim birden fazla cümle var zaman zaman elime alıp sayfalarında gezinmeyi sevdiğim kitaplardan, kararsız kalarak şuraya iki cümlesini aktarayım.

” Başka insanların yüzüne bakabilmek için ilk önce kendi yüzüme bakabilmeliyim. Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır.”

” Basit bir sırrı öğrenirsen her türlü insanla anlaşman kolaylaşır Scout. bir insanı anlayabilmek için o insanın baktığı açıdan bakmayı becerebilmelisin, kendini onun yerine koyup her şeyi onun gördüğü gibi görmelisin.”

Bülbülü Öldürmek / Harper Lee.

  • En büyük hayalin nedir?

Lise yıllarımdan bu güne kadar hekim olma hayaliyle çalıştım, hamd olsun hayalim gerçekleşti.

Ömrümün sonuna kadar doğru yaşamayı ve Ademoğlu’na verilen halifelik görevimi hakkıyla tamamlamak isterim.

  • Gençken yapılacak 2 şey?

1- Vakit buldukça değil, kitap okumaya vakit ayırmak, tiyatroya gitmek, ilgi duyduğumuz seminerlere, kurslara katılmak. büyüdükçe bizimle büyüyen sorumluluklarımız ile zaman ayırmak sıkıntı oluyor.

2- Yeni diller öğrenmek ve farklı kültürlerden insanlarla tanışmak, mümkünse ülkeleri gezmek.

  • ”Huzur keşke dememektir” diye bir söz var. öldükten sonra keşke dememek için bir genç olarak neye dikkat ediyorsun?

Olabildiğince doğru yaşamaya gayret ediyorum.

Esra’nın notu: Esra kardeşime, halifelik makamının en güzel temsilcilerinden olacak,  merhametli ve bilge bir hekim olarak, ilmini ameline işleyen ardından hayırla anılmasına sebep  olacak bir ömür dilerim. 

*”Hani o genç yiğitler mağaraya sığınıp: ‘Ey Rabbimiz! Bize tarafından bir rahmet ver ve işimizde bizim için bir kurtuluş yolu (ve başarı) hazırla’ demişlerdi.” 

(Kehf Suresi, 10)

 

 

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort