DOLAR 32,3400 -0.07%
EURO 34,8790 0.06%
ALTIN 2.392,77-0,15
BITCOIN 20653731,30%
Ankara
11°

PARÇALI AZ BULUTLU

13:06

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90

“Doğulu” Kimliğindeki Sistematik Düşünce Eksikliği

ABONE OL
25 Mayıs 2017 21:40
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Nasıl bir Doğu üzerine konuştuğumuz açığa çıksın diye örnek bir olaydan yola çıkacağım. Bursa’da valilik kapısını fotoğraflayarak şehir merkezini gezdiğimi önce kendime kanıtlamaya çabalarken bir polis memuru gerilerden bağırdı bana: “Hey birader ne yapıyorsun sen?” 40-45’li yaşlarında bulunan memura dönüp de “buyurun” dediğimde yanıma gelerek bir elini omuzuma koydu ve “sen nerelisin ve nerede yaşıyorsun?” diye sordu. “Kilisliyim ve İzmir’de yaşıyorum” diye yanıtlayınca kontrol etmek için bir köyün adını vererek söz konusu yeri bilip bilmediğimi sordu. Ben de “adını hiç duymadım” dedim. “Nasıl bilmezsin, İslahiye’de bir köy” dedi. “İslahiye Gaziantep’e bağlı bir ilçedir” deyince, “eskiden sizinle aynı yere bağlıydı” şeklinde itirazda bulundu. Sonra ekledi: “Ben her yeri bilirim, oralarda çalışmıştım; neyi çekiyorsun?” Cep telefonumu çıkararak “arzu ederseniz bakınız, Bursa’yı gezdiğimi kendime ve facebook arkadaşlarıma kanıtlamak için valilik kapısını fotoğrafladım” dedim. “Tamam, önemli değil; göstermene gerek yok, fark ettim” dedi ve gitti. Bu nasıl bir hadsizlik ve saygısızlıktır? Bir elin omuzuma konulması benim devletin kölesi olduğumu mu göstermelidir? Şimdi farz edelim ki, resmi binaların fotoğraflanması da yasaklandı –dün öğrendiğime göre gerçekten de yasaklanmış- ve ben yaptığım fotoğraflama ile yasağı ihlal etmiş oldum. Yol açtığım yanlışlığa işaret etmenin yolu bu mudur? Benim aklıma gelen esmerliğim dolayısıyla memur beyin dikkatini çekmiş olmamdı ve coğrafi ve etnik ayrımı anımsamak dışında hiçbir şeyi düşünmedim. Çıkarıp akademik personel kimliğimi de gösterebilirdim; ama yapmadım, çünkü bu türden talihsizlikleri hem çok yaşadım, hem de statülerimden önce bir vatandaş olmam dolayısıyla saygıyı hak ediyordum. Şüpheli hiçbir hareket yapmadığım halde başıma gelen bu olaydaki yöntem sorunu ile Doğulu olmak arasında bir yakınlık vardır. Bana Doğulu olmam dolayısıyla farklılığımı hissettiren söz konusu olaydaki sarışın memur beyin aslında tipik bir Doğulu gibi hareket ettiğine özellikle dikkat çekmek isterim. Zira amaçsız ve yöntemsiz bir yaklaşım ve kontrolle karışık müdahale ihtiyacı modern dönemde Doğululuğun ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bu bağlamda daha önceleri de işaret ettiğim üzere sözgelimi Diyarbakır veya Batman ne kadar Doğuda ise İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa da o denli Doğudadır. Doğululuğun modern dönemde hayat ve düşünce ile irtibatı son derece amaçsız, yöntemsiz, özgüvensiz ve panik havasındadır. Bu nedenle medenilik ve bireyselliğe saygı herhangi bir düzeyde gelişmiş olmadığı gibi, gelişeceğine yönelik bir emare de mevcut değildir. Tıpkı Edward William Said gibi Doğululuğu postkolonyalizm üzerinden benim kadar sahiplenmiş birisinin ayrıca böyle olumsuz değerlendirmelerde bulunmasına şaşırmamalıdır. Çünkü bir taraftan Batılılaşmacılığa karşı Doğululuğun kendi serüvenine sahip çıkmaya çalışırken bir taraftan da hayatları boyunca sistematik düşünce ve saygı kültürüyle tanışma imkânı bulamamış Doğuluların tacizlerine maruz kalmak insanda sitemli bir duyarlılığa yol açmaktadır. Karşılaştığım polis memurunun davranışlarında ne kadar bilinçlilik, amaçlılık ve yöntemlilik varsa Doğululuğun düşünce, hayat ve insanla ilişkisinde de o kadar bilinçlilik, amaçlılık ve yöntemlilik vardır. Türkiye’de her şey sözdedir ve mesela size “çalışıp okumalı, aydınlanmalı, üretmeli ve kalkınmalıyız” denildiğinde bunun anlamı sizin çalışıp ülkenize ürettiğiniz düşüncelerle katkıda bulunmanız değil, sözlerle fiiller arasındaki uçuruma adapte olmanızdır. Kışkırtıcı bir örnekle sözgelimi son zamanlarda Kürtçe düşüncenin hedefi Türklerin canını acıtmaktan başka bir şey değildir, -tıpkı Türkçe düşüncenin Arapların canını ve İslâm’ın tarihsel kimliğini acıtmak istemesi gibi- onun da amacı anlık bir iktidar ve ayrıcalıktır. Türkleri Türkiye’den aldığınızda Kürtlerin yaşama sebepleri ortadan kalkar. Türkiye’nin dört bir yanında bulabileceğiniz varoluş tarzı –etnik kimliğe bağlı olarak değişmemek üzere- tamamen böyledir: Zayıf karakterlilik! Düşünce, yaşam ve insanla ilişkisi bu düzeyde olan bir toplumsal alışkanlık tarzından ne bekleyebilirsiniz? Çok okuyup çalışarak fikir yarattığınız için size madalya vermelerini mi bekliyorsunuz? Memur beyin yaptığı gibi –kendisinin affına sığınarak paylaşıyorum-, size ancak ne yapmaya çalıştığınız sorularak aydınlatıcı bir dille normal olmanız gerektiği buyrulabilir. Yurt dışında –özellikle Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki üniversitelerde- doktora yapmış akademisyen veya sözde aydın arkadaşlarımdan da ben başka türlü bir davranış görmedim. Tamamının ortak özelliği, birilerini Doğulu ilan ederek kendilerinde Tanrısal bir buyurganlık ve aydınlatıcılık vazifesi aramalarıydı. Ben gerçekten de Doğuluyum; ama modern Doğululardan biri gibi olmak istemiyorum. Batıyı bu kadar Doğulu bir zavallılıkla yaşamayı hiçbir zaman dilemedim.

İnsan, doğa, yaşam ve düşünceyle irtibatta amaçlılık ve yöntemlilik önemlidir. Amaçlılık ve yöntemliliğin yanı sıra bütüncüllük ve tutarlılık da olabildiğince mevcutsa bilinçli ve sistematik bir varoluştan söz edebiliriz. Bir konuşmada, metinde, harekette, eylemde, jest ve mimikte amacınız belli değilse ve söz konusu amaçtan yoksunluk bir de kuralsız davranışı örgütlüyorsa sizin mevcudiyetinizin tarafınız için bile bir anlamı yok demektir. Böyle insanların bulunduğu bir toplumda gevezelik için şikâyetler yapılır ve ahlak söylemleri ile gelişme arzuları ara sıra ihtiyaç duyulan dedikodu gereksinimini gidermek için olgusallaşır. Evrende varolmanın amaçla doğrudan bir ilişkisi olmak zorundadır, aksi takdirde canilik ve cömertlik ile sapıklık ve fedakârlık arasındaki fark izah edilemez olur. Mesela hırsızlık, emniyet ve hukukun yakalayabildiği olur ve yakalanmayanlarınki kesinlikle bir çeşit beceri haline gelir. Böyle bir dünyevi varoluş tarzında söyler misiniz, neye inanarak ve niçin ülkeniz ve toplumunuz için çalışmak isteyeceksiniz? Yine de medeni insanlar için her zaman bir amaç vardır ve “iyilik”in insanlar arasında görünen bir şey olması gerekmez. Onlar başkalarının hayatlarına müdahale etmek ve nasihat vermek gibi saygısız eylemlerle uğraşmazlar. Tüm işlerinde ve özellikle düşünce ile ilişkilerinde bir amaçlılık, yöntemlilik ve sistematiklik vardır. Modern Doğululuğun da bu özelliklere sahip olmasını ne çok isterdim. Kim bilebilir, belki de Batılıların bütün ayrıcalıkları Doğuluların kusurlarından kaynaklanmaktadır!

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort