DOLAR 32,5451 0.01%
EURO 34,9203 0.19%
ALTIN 2.429,590,27
BITCOIN 2061399-4,07%
Ankara
25°

PARÇALI BULUTLU

20:01

AKŞAM'A KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90
İnsana Bu Kadar Müdahale Yanlıştır

İnsana Bu Kadar Müdahale Yanlıştır

ABONE OL
1 Temmuz 2022 00:48
İnsana Bu Kadar Müdahale Yanlıştır
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Covid-19 koşullarında yaşam üzerine düşünürken muhtemelen bütün insanların bilinçaltında en çok tekrarlanan ortak tema, bu yüzyılda insana gereksiz ve çok fazla müdahale edildiğidir. Doğaya yapılan müdahalelerin bir parçası olarak çağdaş dönemde insana her bakımdan müdahale edildi. Biyo-politika kavramı bu müdahalelere yönelik felsefi bir kavrayış ve somut hedefi belirsiz entelektüel bir itiraz bağlamı sağladı. Sağlık ve huzur mazeretlerine sığınılarak insanın her şeyine dokunuldu. Temel amaç birbiriyle yarışan birçok farklı sermayedarın para kazanması olduğu için ihtiyaç veya gereksinim sözcükleriyle oynandı ve bireylerin kendilerine lazım olana karar verebilecekleri birer akılları bile kalmadı. “Küresel ısınma” ve “hayvan hakları” gibi tabiat ve çevreye müdahalenin yanlışlığını dile getiren birçok aktivizm kavramı yaratıldı, ama insana müdahalenin geri dönülemez serencamıyla ilgili hiçbir farkındalığa izin verilmedi. Bütün bunları insanlar açlık ve hırsta birleşerek hep beraber kendilerine yaptılar.

Çağdaş dönem eleştirel bir kavramla teşhis edilmek istenilse muhtemelen bu kavram cehalet olurdu. Çünkü tüm dünyada neredeyse bütün insanlar “az emek, çok kazanç” itikadına kapıldılar ve az ile çok arasındaki farka ilişkin yüklü maliyetin kime düşeceğini hiçbir zaman düşünmediler. Her dönem kendi sonuna yaklaştığında bilanço anlaşılabiliyor. Sözgelimi Avrupa bilinç zamanına karşılık gelen modernlik kendi klasiğini tamamladığında, Amerikan rüyası, Avrupa-merkezciliğin insanlığa yaptıkları için çok acı bir fatura çıkardı. Bu faturaya göre, modern insan, kendini insan olarak bildiği tarihten ve gelenekten koparılmış ve birbirini öldürmeye özendirilmiş insandır. Şimdi Amerikan rüyası vadesini dolduruyor ve onun da ardından vahim bir fatura beliriyor. Bu ikinci faturaya göre, çağdaş insan, kendini insan olarak bulduğu bütün sosyal ilişkilerden koparılmış ve birbirini soymaya özendirilmiş insandır. Modern dönem Hıristiyanlıkta Tanrı olarak kavranmış Hz. İsa düşmanı Avrupalı insanın önce Avrupalı olmayanlardan ve sonra bütün Avrupalılardan gereksiz bir intikam aldığı bir dönem olarak anlaşılabilir. Çağdaş dönem Hıristiyanlıkta Tanrı olarak kavranmış Hz. İsa sevgisiyle varolan Amerikalı insanın önce kendini sonra da bütün insanları kandırdığı bir dönem olarak resmedilebilir. Elbette bu değerlendirmeler belirli bir okuma ve kültür seviyesine kavuşmuş insanlara hitaben anlamlıdır. Bilgisiz bir insanın elinde Batı eleştirisi diye kendi eksikliklerinin yüceltilmesi gibi bir garabetle karşılaşılabilir ki, ABD ve Batı Avrupa dışındaki coğrafyalarda en sık rastlanan çağdaş vakıa da maalesef budur.

Çağdaş dönemde insana müdahale yaşamın karakteristik bir özelliği haline geldi. Truman Show filmi 1998 yılında gösterime girdiğinde oradaki karakterin bütün insanları temsil ettiği muhtemelen az sayıda kişinin aklına gelmiştir. 10 Şubat 2001 tarihinde Biri Bizi Gözetliyor adıyla Türkiye’ye de uyarlandı. O zamanlar geniş bir kitlenin sınırlı sayıdaki oyuncağı niteliğinde görünen bu etkinlikte izleyen ile izlenen arasında kesin bir bilinç farkı mevcuttu. Sonraları internet ve sosyal medyanın yayılmasıyla birlikte kısa zamanda bu bilinç farkı yerini bir bilinç özdeşliğine bıraktı. İlginç olan insanın internet ve sosyal medyadan dolayı değil de cehaleti ve ‘eksiklerini kendini üstün göstererek kapatabileceği koşullanması’ nedeniyle bu özdeşliği desteklemiş olmasıdır. Şu anda televizyonlardaki canlı yayınlarda insanların her şeylerine dokunuluyor ve izleyenlerin birer oyuncak olma arzularının önü açılıyor. Sonra da vicdan satın alabilmek için sosyal medyada ünlü olmak amacıyla birbirlerine zarar veren gençlerin varlığından şikâyet ediliyor. Söz konusu programlarda halkçılığın cezalandırılmasına yönelik subliminal bir mesajın verildiğini de saptamak gereklidir.

İnsana bu kadar müdahalenin sonu hayırlı görünmüyor. Zihne ve bedene bu kadar fazla müdahale hem gereksizdir, hem de haddi aşmaktır. 1970’lerde özellikle Fransız yazarların elinde teorik olarak işlenmiş bu konu 1990’lı yıllardan itibaren saha çalışmaları ile de etüt edilmiştir.[1] Fakat neredeyse hiç kimse doğal çevreye müdahale gibi insana müdahalenin de çok yanlış olduğunu somut analizlerle işlemiyor. Gelişmekte olan ülkelerde alım gücü zayıf olduğu için bu müdahale tarih ve gelenek adına insanların bazı normlara zoraki uydurulmaya çalışıldığı daha bilinçsiz süreçler yoluyla da gerçekleşiyor. Eldeki çalışmaların insan hakkında genel bir yargı belirtmek yerine kavram üretme telaşıyla meşgul olması bilimin de bu müdahaleye kör olmasıyla sonuçlanmaktadır. İnsana bu kadar müdahale insanın bireysel ve toplumsal doğasına aykırıdır. Bu vakıa, ya insan türünün sayı ve çeşitlilikçe azalmasıyla veya niyetlenmeksizin varolan ekonomik sistemi yıkmalarıyla sonuçlanacak gibi görünmektedir.

Peki, ya transhümanizm ve posthümanizm literatürleri? Açıkça söylemekte yarar vardır. Her iki kavram ve literatür de yenidir ve bu nedenle romantik ve fazla iddialı görünmektedirler. Bunlar insanların bazı gerçek gereksinimleri için hatırlatıcı ve esin verici kavramlardır. Bu yönüyle iki kavram ve literatüre yönelik çalışmalar önemlidir. Fakat insanın iradesine rağmen onun fizyolojisine ve sosyal ilişkilerine bu denli müdahale iki terim tarafından da radikal bir seviyede sürdürülmektedir. Bireylerin iradeleri ya manipüle edilerek ya da hiçe sayılarak göz ardı edilmektedir. Üstelik Covid-19 aşılarını üretenler insanı değil parayı gözetmekte, birçok fakir ülke insanı ölüme terk edilmekte ve Batılı ünlü aktivist entelektüellerin yanı sıra transhümanizm ve posthümanizm teorisyenleri sessiz kalmayı tercih etmektedirler. Bu fotoğrafın verdiği mesaj, entelektüelliğin ve söylemlerin de birer rol ve ranta göre yapılandıklarıdır. Sağlık, ekonomi ve sosyallikten koparma baskıları yoluyla oluşturulabilecek bir düzen ne kadar yaşayabilir? İnsan tabiatı bu kadar zorlamayı uzun bir süreçte kaldıramaz. Olur da insan tabiatı kaldırırsa, daha geniş tabiat ve çevre bunu kesinlikle kaldıramaz.

[1] Örnek olarak bkz. Philippe Cappeliez, Robert J. Flynn (ed.), Depression and the Social Environment: Research and Intervention with Neglected Populations, Montreal & Kingston, London, Buffalo: McGill-Queen’s University Press, 1993; Aiden Warren, Damian Grenfell (ed.), Rethinking Humanitarian Intervention in the 21st Century, Edinburgh: Edinburgh University Press, 2018; Luca Valera, Juan Carlos Castilla (ed.), Global Changes: Ethics, Politics and Environment in the Contemporary Technological World, Cham/Switzerland: Springer, 2020.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort