“Yaklaşmayın” dedi ve bu ilk imtihandı,
İnsanoğlunun mahrûmiyet ile ilgili de ilk sınavıydı.
Ve insan mahrûmiyet karşında mağlup oldu.
Şimdi ise dünyadan sesleniyorum: Ey sınırlara yaklaşmakta sınır tanınmayan çağda yaşayanlar!
Ulaşabilecekken haramlara, mahrum kalmayı tercih eden kahramanların ödülü cennettir…
Mahrûmiyetleri ile mutlu olan insanlar sadece masallarda mıydı?
Yoksa mahrûmiyet demek, açlıktan ağlayan bebeklerin beşiği Afrika mıydı?
Tahammül sınırımız beş dakikalık reklamı zorlar mıydı? Mahrum olmayı bu çağın insanı anlayabilir miydi?
Meselâ artık bir filmi kaçırmak diye bir şey yok,
Hele özlemek… Artık kara tren türküsünü söyleyen de yok.
Artık sevdiğini beklemek yok ki, mahrum kalmanın ödülü olsun kavuşmak.
Sabah neden erkenden oluyor, yıllar nereye gidiyor koşarak?
Her şeyin tekrarı, alternatifi, kısa yolu var; mahrum da yaşanabilme nimetinden mahrum kaldık.
Tek parça kıyafet ile geçen çocukluk günlerini özlemle anan dedem gitti,
Bu dünyanın altını üstüne, yüreği aşktan, merhametten mahrum olanlar getirdi…
Her şeyin sahibi olamayacaksak eğer bu telaş niye?
Vazgeçebilmek, mahrum kalmaya tahammül demekti belki de.
Asla mahrum kalmayacak olanı hatırlayasın daima,
O’na muhtaçlığın en büyük zenginliğindir, unutma…
SOSYOLOJİ
03 Mayıs 2024FELSEFE
03 Mayıs 2024FELSEFE
03 Mayıs 2024MANŞET
03 Mayıs 2024