DOLAR 32,5451 0.01%
EURO 34,9203 0.19%
ALTIN 2.429,590,27
BITCOIN 2061399-4,07%
Ankara
25°

PARÇALI BULUTLU

20:01

AKŞAM'A KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90

Türkiye Nasıl Bir Ülkedir?

ABONE OL
25 Mayıs 2017 21:40
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye nasıl bir ülkedir diye sorduğunuzda yeni tecrübî akla dört kapsamlı cevap gelmektedir: 1- Türkiye, modern tarihi boyunca çeşitli dönemlerde siyasi hesaplar nedeniyle kullanılmış azınlıkların veya az nüfuslu toplumsal kesimlerin kaşınan hak talepleri sayesinde bulanıklaşarak düzen kavramını ve toplumsal normlarını kaybetmiş bir ülkedir. 2- Türkiye, ağırlıklı nüfus yoğunluğunun kendilerinden meydana geldiği Müslüman Sünni dindarların siyasi, bürokratik, ekonomik ve kültürel tecrübelerinin gelişmemişliği nedeniyle arada kalmışlığın toplumsal az-akıllılıkla birleştiği bir ülkedir. 3- Türkiye, modern bireyselleşmenin kadın cinsiyetine yönelik pozitif ayrımcılıkla birleşerek yürütülmesi nedeniyle kadınların hem kullanıldığı hem de erkeklerin aleyhine dönen yeni eşitsizliklerin sürekli desteklendiği bir ülkedir. 4- Türkiye, varlığın, tarihin, dilin, bilimin ve dinin bilinçli eylenemediği; hedefsiz, bilişsel standartları bulunmayan ve ihtiyaçlara göre değil de özentilere göre gelişmelerin yaşandığı bir ülkedir. Baktığınız yere göre değişmekle birlikte kendi ihtiyaçlarını giderebilen insanların yarattığı bir toplumsal örgütlenme tarzı ve toplumsal sözleşme bakımından değerlendirildiğinde Türkiye için tecrübî akla gelen cevaplar bunlardır.

Aklı, öncelikle doğa ve insanla sonra hayat kavramıyla ilişki kurmaktan edinilmiş tecrübenin yarattığı olgunluk düzeyi olarak alıyorum. Düzeni, bir insanın ihtiyaçlarını giderirken gözettiği ve güvendiği toplumsal standartların yerleşikliği ve gelenekselleşmesi olarak tanımlıyorum. Medeniyeti, akli (makul) bulunan bir düzende ihtiyaçlarını gidermeye çalışan insanın zevk ve estetikle tamamlanmış kurumsallığı olarak alırken; toplumsal ilişkilerin öncelikle saygı temelinde kurulmasına medenilik diyorum. Bu tanımlarla yaklaşıldığında 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı Devleti ve Türkiye coğrafyasında bir aklın veya birçok aklın, düzenin, medeniyetin ve medeniliğin bulunabildiğini söylemek pek mümkün değildir. Eksikliğin ölçütü Batılılara görelilik olmadığı gibi modern aklın, aydınlanmanın, bilimin ya da bireyselliğin harikuladeliği de değildir. Eksikliğin kıstası, söz konusu coğrafyada yaşayan ve yaşıyor olan insanların kendi gereksinimlerine göre bir yaşam tesis edebilmekle ilgili yeterlilikleri ve yetersizlikleridir. Bu coğrafyada kendilerine ayrıcalıklı yer edinebilmiş insanlar bile bizzat kendi gereksinimlerine göre bir bilince hiçbir zaman sahip olamamışlardır.

Son günlerde Irak Şam İslâm Devleti veya sadece İslâm Devleti’nin güneyde yapabildikleri ve Türkiye’nin siyasal İslâm ile ilişkilendirilen yönetimi sürekli bir arada ve kesinlikle amacı belirli olmayan tarzda, üstelik de kararlaştırılmamış ve standartları bulunmayan bir yöntemle tahlil edilip durmaktadır. Siyasal iktidarın aleyhine kullanılabilir umuduyla seferberlik ilan edilerek Yezidiler, Kürtler ve bölgedeki başka toplumsal kesimler savunulmaya çalışılmaktadır. Bir kısmı ulusal Kürt bilinci yaratabilirim umuduyla çırpınırken bir kısmı da mevcut siyasal iktidardan kurtulacak bir toplumsal bilinç bağlamı yaratabilirim diye temennilerin bedevice tasarruflarla birleştirildiği bir dizi girişim ortaya koymaktadır. Müslüman dindar tecrübesizliğin bir azgelişmiş akıl yarattığı yönetim ise, meydana gelenlerin bir amaç, kural ve standarda göre işlemesiyle ilgili yapabileceklerinin hiçbirini yapamamaktadır. İnsanların gevezelik ve hareket ihtiyaçlarının da eşlik etmesiyle toplumsal durum amaçsız bir kaosa doğru hızla sürüklenmektedir. Bu arada moda haline gelen İslâm’ın doğru, esas, hakiki ve bazen devrimci unsurlarının hafızlar, ilahiyatçılar, sosyalist Müslümanlar, mollalar ve mahalle efendileri gibi çeşitli kahramanlar tarafından –algı düzeyinde-  iyiden iyiye kirletildiğine tanık olmaktayız. İslâm ile ilişkilendirilen iktidar sayesinde zengin olanların eski gözde sanatçı, manken ve sunucularla boy göstermesi de Kürt siyasi aktörlerinden bazılarının aşk dedikoduları kadar ilginç bir detay yaratmaktadır.

Yaşadığınız hayatın bir amacı varsa olumlu veya olumsuz bir değişim veya gelişmeden söz etmek mümkün görünmektedir. Türkiye’nin mevcut görünümünde bakış açısına göre olumlu veya olumsuz detaylar bulmak gayet olanaklıdır. Ayrıca ülke eskisine kıyasla gerçekten de gitgide daha fazla özgürleşmektedir. Ne var ki, kıstasınız görgülülük, medenilik, saygı, estetik düşünce, ekonomik refahın paylaşımı, huzurun yayılması, düzen ve bireysel güven gibi sözcükler olduğunda Türkiye daha çok amaçsız, bilinçsiz ve kaotik bir görünüm sergilemektedir. Düzensizlik genellikle ürkütücüdür; bilinçsiz alkışlanan ve zoraki çağırılan düzensizliğin sırf bu nedenle bizi bekleyen muhtemel bir pişmanlığı haber verdiğini söyleyebilirim. Ben Türkiye’de aklı başında insanlar da var sanıyordum akademisyen, aydın, siyasetçi, gazeteci, iş adamları ve başka saygınlığı bulunan insanlar arasında. Ya yanılmışım ya da biraz bile aklı bulunan herkes ucuz çıkarları için toplumsal aklı yok edecek şeylere tenezzül etti!

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort