DOLAR 32,3642 -0.38%
EURO 34,8383 -0.02%
ALTIN 2.393,89-1,17
BITCOIN 19207543,73%
Ankara
11°

KAPALI

04:16

İMSAK'A KALAN SÜRE

Banner 728x90
Banner 728x90
Yarın Güzel Şeyler Olsun

Yarın Güzel Şeyler Olsun

ABONE OL
16 Eylül 2020 21:13
Yarın Güzel Şeyler Olsun
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Meltem giyinmiş, makyajını yapmış boy aynasında kendine bakıyordu. Güzel olmuştu. Annesinin bakışlarından, anlamıştı sitemini. Boyanma sürenin, yarısı kadar zaman ayırsan da aç çıkmasan evden diyordu annesinin bakışları.

Tuana uyuyordu.

Öptü annesini. “Dikkatli ol kızım. “dedi annesi. “Haberlerde duydum kötü bir grip salgını varmış. Çin kötü olmuş. Hep el alemin parası elinde. Yıka elini sık sık. Pislikten hep bunlar.”

Alay eder gibi baktı annesine. “Tamam anne” dedi ve gitti.

Kapının açıldığını duyan karşı komşu kapısını açtı.

Üç yıldır komşu idiler. İkisi de torun bakıyordu.

“Sema abla günaydın. “dedi.

“Günaydın Ayşe, Nasılsın iyi misin. Uyandı mı kız, gel kahvaltı yapalım beraber.” dedi.

“Olsun” dedi Ayşe.

Tek eğlenceleri, beraber kahvaltı yapmak olan iki arkadaştı onlar. Torun bakan iki dul kadın. Kocaları erkenden göçmüştü ikisinin de.

“Baksana turşu kavurmama Sema abla. Biz bunu, Trabzon’da üç öğün yiyebiliriz.”

“Ben de zeytinyağlı sarmıştım akşamdan. “

Ayşe Trabzonlu idi, Sema Maraşlı. Yıllardır dost olan iki şehrin, tesadüfen İstanbul’da buluşan kadınlarıydı onlar.

Tuana 6 yaşında idi. Anaokuluna gidiyordu. Pazartesi, okulların kapanacağını duyunca annesi, “Gitmesin bugün okula. “dedi.

Madem virüs korkunçtu Cuma günü de okula gitmesine gerek yoktu.

Sema’nın torunu dört yaşındaydı, ismi Esila idi. Annesi çeyiz mağazasında çalışıyordu. Maaşı eve ancak yetiyordu. Kreşe vermemişti kızını. Annesinin yetim maaşı da eklenince kiraya, masraflara ancak yetiyorlardı.

Kadınlar turşu yiyor sarma yiyor, çocuklar çikolatalı ekmek yiyordu. Sonra kahve yaptı Ayşe, içtiler çocukları seyrederek. Çocuklar da bebeklerini yediriyordu. 4 kadın olmuşlardı sanki. Herkes bebeğine bakıyordu. Salon kahve kokusu ve huzur doluydu.

Meltem, dolu market poşetleri ile geldi akşam.

“Sokağa çıkma yasağı gelebilir anne. “dedi. Boşalttılar poşetleri.

Çin haberleri yapılıyordu. Dünya Çin’i seyrediyordu. Haberler, korku filmlerindeki gibi ıssız şehirleri gösteriyordu. Çekik gözlü insanların uzakta olması içini rahatlatıyordu dünyanın sanki.

Cumartesi geç uyandılar. Ardından giyinip arabaya bindiler. Meltem de Tuana da çok severdi dışarıda kahvaltı yapmayı.

Akşama ellerinde çantalarla eve geldiler. Kızının heves ettiği her şeyi aldı ona annesi. Kendine de şık pantolon ve topuklu bir ayakkabı aldı. Çok ısrar etti annesine ama Sema “Bir şeye ihtiyacım yok.” dedi.

Pazar sabahı, kahvaltıyı evde yapalım dedi Sema. Zeytinli poğaça yaptı. Kızının çok para harcamasını istemiyordu.

Akşam, çok çabuk geçiyor hafta sonları dedi Meltem. Yarın yene iş vardı. Sevmiyordu işini.

Salgından sonra haberler sıklaşmaya başlamıştı. Uzmanlar korona virüsten bahsediyordu her kanalda. Her şey daha da korkunç olacak diyorlardı. Yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar çok büyük bir risk altında dediler.

Korktu Meltem, bir tanecik annesi vardı. Ona kötü bir şey olması düşüncesi bile korkuttu onu. Akşam uyardı annesini “Evden çıkma, karşı komşuyla bile görüşme. ” dedi.

Evladın annesini koruyordu ama saygısızdı. Üslubu nahoştu. O da evladını korumuştu zamanında ama içi sevgi doluydu. “Gelmesin o kadının torunu eve. Çıkmayın, parka bahçeye. “dedi. Emir yağdırdığının farkında değildi. Gücendi kadıncağız, ama belli etmedi.

Meltem sabah çıkarken kapıya çıkmadı Sema, Ayşe onu görür diye. Bir saat sonra kapı çaldı. Kapıdaki Ayşe idi. “Açsana Sema abla, benim” dedi. Açmadı kapıyı Sema.

Ertesi sabah Meltem’den sonra Ayşe’nin kapısını çaldı Sema sonra kendi kapısına koştu. Yaklaşmadı komşusuna. “Kusura bakma Ayşe” dedi. “Biliyorsun 68 yaşındayım. Korkuyor Meltem bana bir şey olmasından, görüşmeyelim bir süre” dedi. Ayşe’nin torunu Esila geldi kapıya. Tuanalara gidelim dedi. “Olmaz” dedi anneannesi. “Hasta olabilir Sema abla. Telefonda konuşuruz bundan sonra. “dedi.

Haberler gittikçe korkunçlaşıyordu. Korkuyordu Meltem. Korktukça önlem alıyor, önlem aldıkça acizleşiyordu farkında olmadan.
Bankanın promosyon zamanları idi. Hastalık düşünemiyordu yaşlılar. Bin lira promosyon için yollara dökülüyorlardı her sabah.
Anlamıyordu Meltem. Madem bu hastalık bu kadar korkunç idi, banka sahipleri neden korkmuyordu, birilerine bir şey olmasından. Emekli maaşı alan teyzeler amcalar, 1000 lira almayı sağlıklarından daha önemli nasıl görüyorlardı?

Her gün telefonla konuşuyordu Sema ile Ayşe Ayşe. Telefonla arkadaşlık yapıyorlardı karantina günlerinde.

“Sema benim kız bu hafta evde idi. “ dedi. “Yarın gidecek işe, banka dönüşümlü çalıştıracakmış elemanları dedi. Allah korusun virüs kapmasınlar inşallah. “dedi.

Ayşe, “benim kıza izin vermediler. “dedi. “Mağaza kapandı ama kargo için depoda çalışıyorlar. “dedi. “Rabbim korusun evlatlarımızı.”

Market alışverişini yaptı Meltem. bir tek o çıkabiliyordu dışarıya. Yaşlılardan sonra gençlere ve çocuklara da sokağa çıkma yasağı geldi. Karşı komşuyu gördü asansörden çıkarken. Meltem eldivenli maskeli idi. Elif’te öyle idi. Gözleri ile selam verdiler birbirlerine. Eskiden de aynı şekilde selamlardılar birbirlerini. Meltemin hep acelesi olurdu. Elif ise çok yorgun olurdu. Bu akşam ilk defa komşuluk yapmak ister gibi birbirlerine baktılar. Sonra ikiside yapamadı. Uzun uzun baktılar sadece. İnsanın insana aldırmadığı bir hayattan insanın insandan korktuğu bir hayata nasıl geçmişlerdi.

Herkes kendi kapısını açtı anahtar ile.

Meltem aldıklarını balkona bıraktı. Orda virüslerden arınabilirdi gıdalar. Kendi de soluğu banyoda aldı. Evdekileri hasta etmemek için temizlenmek zorundaydı. Bir kaç ay önceki gibi değildi marketler. Aynı markalar vardı raflarda, aynı insanlar geliyordu markete ama virüsler yapışmıştı herkesin her şeyin sağına soluna. Öyle diyordu uzmanlar. Çok korkulmalıydı virüsten.
Bir hafta nasıl geçmişti, anlamadı. Sabahlar, akşam olsun diyeydi sanki akşamlar da sabah olsun diye.

Ömürden geçen bu günler yaşlandırmıyordu sanki. Donmuştu zaman. Mutlu olmak çok zordu. Ağlamak istiyordu Meltem, kimsenin görmediği bir yerde. Annesinin dualarının bir faydası olmuyor gibiydi. Gittikçe kötüye gidiyordu her şey. Çok sevdiği iki canı korumak için hiç bir şey yapamıyordu.

Elif çok yorulmuştu bu günde. Bir dünya tabak bardak paketlemişti. Depoda, kimse kimse ile konuşmuyordu. Herkes ötekinden korkuyordu. Gözlere yalandan bir gülümse yerleştirip işlerini yapıyorlardı. Düşen satışlar çok sinirli bir insan yapmıştı patronu. Bir yandan virüs korkusu bir yanda işini kaybetme korkusu ile akşam olmuştu bu günde.

Eve adımını atar atmaz banyoya koştu. Yıkanmalıydı. Annesi şeker hastası idi. Gerçekten hasta edebilir miydi onu. Virüs o kadar tehlikeli miydi. Çalışmak için evden çıkmak zorundaydı. Düşündükçe korkusu ve çaresizliği artıyordu. İki ay önce ne güzeldi her şey. Her İzin gününde annesi ve kızıyla lahmacun yerlerdi.Bayılırdı annesi lahmacuna. Oda çiğ köfte yerdi.

Pijemasını giydi annesi ile yatan kızına baktı. Onlara yaklaşamıyordu. Kızını öpemiyordu, annesinin kucağına başını koyamıyordu, virüsler yüzünden. Çok yalnızdı, çok yorgundu, çok üzgündü. Mola vermek istiyordu, ağlamak istiyordu. Namazını kıldı. Secdede iki damla yaş geldi gözünden. Tuttu kendini, yarın iş vardı uyumalıydı. Yarının hangi gün olduğunu bilmiyordu ama iş vardı onu biliyordu.

İki mahzun kadın, iki pencereden çaresizce gökyüzüne baktılar. Birbirlerinden habersiz.

Yarın güzel şeyler olmasını dilediler. Güzel haberler duymayı dilediler. Ölümden korka korka yaşamak bitmeyen bir çile gibiydi. Bitsin çileleri istediler. Kıymetini şimdi anladıkları güzel anıları geldi akıllarına. Af dilediler. Yarın ne giyeceğini düşünecekleri, güzel günlerin tekrar geri gelmesini dilediler.

Aydınlıktı bir geceydi, dolunay vardı. Nisan rüzgarlarının sesi ürkütücü yapmıştı geceyi. Belki de belirsizlikti, rüzgarın sesini ürkütücü yapan.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP
İstanbul escort Samsun escort Mersin escort Eskişehir escort